Enes Babacan - Ezgi Çelik / Ankara
HAK ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) 18 Şubat'ta düzenlenecek olan genişletilmiş parti meclisi toplantısında referanduma ilişkin kararını açıklayacak. Toplantı öncesi Hak-Par'ın Başkanlık Sistemi'ne dair görüşlerini konuştuğumuz Hak-Par Genel Başkanı Refik Karakoç, referandum ve Başkanlık Sistemi'ne ilişkin kararlarında neleri göz önünde bulunduracaklarını Milat'a anlattı.
İsim değil içerik
Gündemde önemli bir yer tutan anayasa değişikliği ve Başkanlık Sistemi'ne ilişkin Hak-Par'ın görüşlerini paylaşan Refik Karakoç, "Başkanlık sisteminin adından daha çok sistemin içeriği ile ilgileniyoruz" dedi. 18 Şubat'ta Diyarbakır'da düzenlenecek genişletilmiş parti meclisi toplantısının ardından referandum kararlarını açıklayacaklarını belirten Karakoç, "Bir Kürt partisi olarak sistemin adı ve şeklinden ziyade sistemin milletimize önerdiği ya da getireceği kazanımları göz önünde bulundurarak değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Başkanlık Sistemi ile yönetilen bir ülkede demokrasinin D'si olmayabiliyor. Parlamenter sistem ile idare edilen bazı ülkelerin demokrasisinin çok ileri boyutta olduğunu görüyoruz. Ayrıca krallıkla yönetilen ülkelerin bir kısmı da dünyanın en demokrat ve kalkınmış ülkeleri. Bu nedenle sistemin adı, şekli Hak-Par için önem arz etmiyor. Bizim için sistemin içeriği, evrenselliği ve demokrat olup olmayışı önemli" dedi.
Önemli gelişmeler yaşadık
"Başkanlık Sistemi'nin yeni kazanımlarla gelmesi gerekir" diyen Karakoç, "Başkanlık Sistemi, yarı Başkanlık veya parlamenter sistem eğer ülkemizi demokratikleştirecekse, evrensel hukuka uygun konuma getirecekse, Avrupa normlarını Türkiye'ye taşıyacaksa biz ona sahip çıkar ve destekleriz. Özellikle Avrupa uyum süreci içerisinde demokratik açılımları gözeten, Kürt sorununa bir soluk aldıran birtakım adımlar atıldı. Bunların başında TRT Kürdi'nin yayın yapması, bazı üniversitelerde Kürtçe bölümlerin açılması, Kürtçe'nin artık propaganda dili olarak kullanılıyor olabilmesi demokrasi adına önemli gelişmelerdir. Dolayısıyla biz bunları ön koşulsuz destekledik ve doğru bulduk. Şunu da ilave ettik. Eğer Başkanlık Sistemi gelecekse yeni kazanımlarla gelmesi lazım. Demokrasiye yeni bir kapı açması lazım. Kürt sorununda mevcut durumu biraz daha ileri taşıması lazım" dedi.
Değişikliği destekleriz
Başkanlık Sistemi'nin getireceği demokratik açılım ile Kürt sorununda kalıcı adımlar atılması gerektiğini kaydeden Karakoç, "Statükoyu koruma, geriye dönüşüm, Avrupa Birliği sürecinden kopma gibi hedefleri olabilecek değişim ve gelişmelere tamamen karşıyız. Ama sistemin getireceği demokratik açılımın Kürt sorununda kalıcı adımlar atması halinde biz her türlü sisteme destek çıkarız. Kimin getirdiğine, kimin söylediğine bakmayacağız. Uluslararası hukuku kabullenen demokrasiyi hedefleyen her türlü adıma biz sahip çıkıyoruz. Hak ve Özgürlükler Partisi olarak Türkiye'de demokrasinin var olmasını ve Kürt sorununun çözümünü savunuyoruz. Bu iki sorun birbirini son derece etkiler vaziyettedir. Birinin olmaması halinde ötekinin gerçekleşmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu sorunu birbirine bağlı olarak görüyoruz ve Türkiye'nin gelecekte huzurlu, kalkınmış demokratik bir ülke olması bu sorunların acilen çözümüne bağlıdır" dedi.
Partizanlık değil akıl önemli
Hak-Par olarak sistem tartışmasının sağlıklı bir zeminde yapıldığını düşünmediklerini ifade eden Karakoç, "Türkiye'de gelmiş geçmiş pek çok siyasi kurum sorunları törpüleyici, engelleyici, çözüm bulucu tedbir alma yerine, bu sorunlardan istifade eden başka bir yöntem seçtiler. Örneğin, aşiretçiliği, Alevi-Sünni mezhep ayrılıklarını, Kürt-Türk sorununu kullandılar. Bütün bu söylemler ve siyaset dili toplumda çok ciddi ayrışmalara ve kamplara sebep oldu. Bu da zaman içerisinde bir kültür haline geldi. Şu anda Türkiye'de pek çok kişi Başkanlık Sistemi'nin doğruluğu, getireceği kazanımları tartışmak yerine futbol takımı tutar gibi doğru ya da yanlış olmasına bakmaksızın parti tutuyor. Ben eğer bir partiliysem söylediğim çok doğru bir tespit varsa bile karşı kampa bağlanmış birisi bunu görmezlikten gelebiliyor. Aklını kullanmıyor. Bu kamplaşmanın bir an önce son bulması içinde aklıselim herkese sorumluluklar düşüyor. Sivil toplum örgütlerine, akademisyenlere, üniversitelere ve yeni gelişmekte olan gençliğe çok büyük görevler düşüyor. Bu şiddet dilinden, bu ayrımcı ve ötekileştirici dilden kaçınarak toplumda huzur ve barışın sağlanması için yeni bir siyaset dili geliştirilmesi gerekiyor" dedi.
HDP'ye alternatif olabiliriz
Hak-Par'ın halkın HDP'den kopuşu ile Kürt siyasetinde bir alternatif olabileceğini söyleyen Karakoç, "Hak-Par kuruluşundan bu yana Türkiye'de özellikle Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'de demokrasinin gelişmesi açısından üzerine düşen görev ve sorumlulukları her şartta yaptı. Son zamanlarda özellikle barikat ve hendek gibi son derece yanlış eylemleri ortaya koyan bir siyasetten sonra gördük ki Türkiye'de artık şiddetten tamamen usanmış kitlelerle karşı karşıyayız. Bizim iddiamız şu ki Türkiye halkları demokratik çözümden yana zaten tavır koyuyor. Kürtler, PKK silaha başvurmadan önce bu sorunun demokratik yollarla çözülebileceğini göstermişti bize. Bunun en yakın örneği Çözüm Süreci. Kürtler, silahlar sussun, şiddet dursun herkes ortak bir barış ortamında yaşamını sürdürsün istedi. Yüzde 80-90 oranında sürece destek verdi. Türkiye'de halklar demokratik barışçıl bir ortamda yaşamayı talep ediyor. Silahlar sustuğu zaman çözüm bulunabilir diyoruz. Dolayısıyla biz yalnız Kürt sorununun değil Türkiye'de bütün sorunların çözümünde bir anahtar programa sahibiz. Umuyorum ki yakın bir zamanda Türkiye'de ciddi bir siyasi alternatif oluruz" dedi.