6-Şirket (Ortaklık)
Şirket akdi dört çeşittir. Üç çeşidi bâtıldır:
1.Şirket-i Müfaveze
Bu şirket türünde taraflar 'Biz anlaştık ki, bütün malımızda ve borcumuzda, yani alacağımızda vereceğimizde ortak olalım' derler. Fakat malları ise, ayrıdır. Bu bakımdan böyle bir şirket bâtıldır. (Ebu Hanife'ye göre, eğer 'ortak olduk' derlerse caizdir).
2.Şirket-i Ebdan Bedenleriyle çalışıp kazandıklarında ortak olduklarını şart koşmak demektir. Bu çeşit şirket de bâtıldır.
3.Şirket-i Vücuh
Ortak olan kişilerden birisinin halkın yanında sayılır bir kıymeti, kabul olunur bir sözü vardır. Bu bakımdan nüfuzlu kişi, halktan mal alıp toplamak vazifesini, öbürü de çalışıp o malı çoğaltmak vazifesini üzerine alır. Bu çeşit şirket de bâtıldır.
4.Şirket çeşitlerinin ancak şu gelen dördüncü akdi doğrudur -ki bu akde şirket-i'nan ismi verilir-; bu şirketin şekli şöyledir:
İki kişi, ancak taksim etmek suretiyle ayırdedebilecek şekilde mallarını birbirlerine karıştırırlar ve biri diğerine o malın tamamında tasarruf etme yetkisini verir. İşte bu iki kişinin hükmü kâr var ise kârı, zarar var ise zararı aralarında sermayeleri oranında taksim etmektir. Kâr ve zararın sermaye nisbetinde olmasını, herhangi bir şart koşmak suretiyle bozmak caiz değildir. Sonra o ortaklardan biri diğer ortağını şirket malında tasarruf et-mekten azlederse, azloluııan kişi tasarruf edemez, şirket malını aralarında taksim ederlerse, mülklerinin biri diğerinden ayrılmış olur.
Doğru fetva şudur: Satın alman ticarî mallarda şirket kurmak caizdir. Şirket için ille nakit şart değildir. Fakat kırad akdinde nakit şarttır. İşte fıkıh ilminden bu kadarını bilmek her çalışan kişiye farzdır. Aksi takdirde bilmediği halde harama girmiş olacaktır!
Kasap; kuyumcu ve bakkalın muamelesine gelince, çalışan ve çalışmayan herkes bu muameleyi bilmek mecburiyetindedir. Bu muamaledeki sakatlıklar üç yönden gelir:
a)Alışverişin şartlarını ihmâl etmekten, b)Selemin şartlarını ihmâl etmekten, c)Sadece alıp vermek ile iktifa etmekten. Zira günümüzde âdetler şöyledir:
Satıcı günün ihtiyaçlarına göre bunlar için haneleri çizer. Sonra her müddeti geldiğinde bunları hesap eder. Sonra bunlara bir paha biçer ki bu paha alıcı ile satıcı arasında üzerinde ittifak edilen bir pahadır (sonra ödenir). Biz ihtiyaç olduğundan dolayı, bu şekilde ki muameleyi mübah saymak taraftarıyız. Kasap, fırıncı ve bakkalın müşterilere malı teslim etmeleri, pahasının beklenme-siyle beraber bu inalda tasarruf etmelerini mübah kıldıklarına hamledilir. Bu bakımdan böyle bir maldan yemek helâldir. Fakat onu yedikten sonra onun kıymetini vermek, yiyene vacib olur. Bu bakımdan onu yediği günde geçerli kıymeti ne ise, onunla mal sahibine karşı borçlu olur. Bu kıymetler alıcının boynunda birikir. Ne zaman satıcı ile alıcı bir miktar üzerinde anlaşırlarsa, o zaman biri diğerinden mutlak şekilde helâllaşmayı ve ibra etmeyi istemelidir ki kıymetlerde bir değişiklik varsa, taraflarda herhangi bir mesuliyet kalmasın. İşte böylece kanaat etmek vacibdir. Zira her-gün, her saat vâki olan her ihtiyaç için parayı tartmak teklifini yapmak zor ve karışık bir teklif olur. Böylece aldım-verdim teklifini her saniye Ve her dakika için yapmak zordur. Alınan mübrem ihtiyaçlarının en az miktarının pahasını ayrı ayrı takdir etmek de ayrı bir güçlüktür. Bu bakımdan alınan maddelerin çeşitleri çoğaldıkça, kıymetlendirilmesi de kolaylaşır. İnsanları hakikate muvaffak kılan ancak Allah'tır.