Sıra dışı bir hayat hikayesi! Şanlıurfa'dan İsrail'e göç

Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinden önce Antakya'ya, 1960 yılında da ailesiyle İsrail'e göç eden Yahudi Gezici, aradan geçen bunca zamana rağmen çiğ köfte ve türkülerden vazgeçmiyor.

HABER: TURGUT ALP BOYRAZ

Batı Kudüs'teki Yafa Caddesi'nde 46 yıldır işlettiği kebapçıda, Eli Gezici, dünyaya gözlerini açtığı Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde başlayıp bugün İsrail'de devam eden 73 yıllık sıra dışı yaşam öyküsünü anlattı.

Doğduğu ve 8 yaşına kadar yaşadığı Siverek'te o zamanlar 100 kadar Yahudi ailenin bulunduğunu belirten Gezici, bunların tamamına yakınının İsrail'e, küçük bir kısmının da İstanbul'a göç ettiğini söyledi.

Siverek'te yaşayan Yahudi toplumunun ibadethanesi olan bir de havralarının (sinagog) bulunduğunu dile getiren 73 yaşındaki Gezici, burada duaların İbranice okunduğunu ancak kendilerinin İbranice bilmediklerini ve Türkçe konuştuklarını ifade etti. Gezici, "Biraz da Arapça biliyorduk. Babam Kırmançi de (Kürtçe) biliyordu. Notlarını Arap alfabeleriyle Türkçe olarak tutardı diye hatırlıyorum." dedi.

Ailesinin eskiden Acemî ismiyle anıldığını ancak babasının daha sonra Gezici soyadını tercih ettiğini belirten Eli, neden bu soyadını seçtikleri sorusunu tebessüm ederek "Çünkü geziyorduk." diye cevapladı.

İsrail'de insanların Gezici isminin telaffuz etmekte zorlandığını, bunun için soyadlarını değiştirerek Gezit yaptıklarını söyleyen Eli, işlettiği kebapçıya da "Gezit Çevirme" ismini vermiş.

"Dedem Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusuna katıldı, bir daha dönmedi"

Babasının isminin "Rahimim" olduğunu belirten Gezici, dedesini ise Birinci Dünya Savaşı'nda kaybettiklerini ifade etti.

Gezici, "Dedemin ismi Nesim Acemî'ymiş. Birinci Dünya Savaşı'nda askere giderek Osmanlı ordusuna katılmış ve bir daha dönememiş. Bu nedenle kendisini görmek hiç nasip olmadı." dedi.

"Siverek'te yaşadığımız mahalle hiç değişmemiş"

Babasının Siverek'te elbise dükkanı işlettiğini, dayısının da baharatçılık yaptığını aktaran Gezici, en son 6 yıl önce ziyaret ettiği Siverek'te yaşadığı bir anısını ise şöyle anlattı:

"Babam Siverek'ten göç ederken dükkanımızı ve evimizi satmıştı. Ben Siverek'e gittim, babamızın dükkanını ve evimizi gördüm. Aynı mahalle olduğu gibi duruyor. Aynı ev, aynı dükkan duruyor. Dükkanı şimdi işleten kişiye 'İşleriniz nasıl?' diye sordum. 'İş yok amca' dediler. 'Niçin iş yok?' dedim. 'Burada evvelden Museviler vardı, onlar gitti bereket bitti.' dedi. Vallahi billahi böyle söyledi."

Siverek'te yaşadıkları mahallenin hiç değişmediğini gözlemlediğini kaydeden Gezici, "Evimiz de olduğu gibi duruyıor. Sadece çevresine bazı yeni binalar yapılmış.” dedi.

İsrail kurulduğunda babasının 9 çocuğuyla bu ülkeye göç etmeyi tercih ettiğini söyleyen Gezici, "Türkiye'de kalman mı iyi olurdu yoksa buraya gelmen mi iyi oldu?" sorusuna, "Kısmet bu, bilmiyorum şimdi Türkiye'de kalsak nasıl olurdu. Allah sağlık versin de nerede olursa olsun." diye cevap verdi.

"Okuma yazmayı Antyakya'da öğrendim"

Henüz 8 yaşında iken Siverek'ten ayrılarak Antakya'ya göç eden Gezici, okuma yazmayı da 13 yaşına kadar yaşadığı bu şehirde öğrenmiş.

Antakya'dan sonra ailesiyle göç ettiği Batı Kudüs'te 60 yılını geçiren Gezici, doğup büyüdüğü topraklardan ise hiç kopmamış.

Gezici, "Türkiye'ye sık sık gidip geliyorum. Urfa'ya, Antakya'ya ve Siverek'e gidip geliyorum." diyor.

"Türkiye hasretinden her gece ağlıyordum"

On kardeşinden dokuzunun Türkiye'de, birinin ise İsrail'de doğduğunu aktaran Gezici, bu ülkeye geldiklerinde hiç İbranice bilmedikelerini ve adapte olmakta çok zorlandıklarıı söyledi.

Gezici, "İsrail’e göç ettiğimizde çok zorlandım. Türkiye'yi özlüyor, her gece ağlıyordum. İlk bir iki sene özellikle çok zordu. Her zaman Türkiye'yi özlüyorduk. Elhamdülillah biraz şimdi buralı da olduk." şeklinde konuştu.

Üç oğlu ve bir kzı olan Eli Gezici, çocuklarının Türkçeyi pek bilmediklerini söyledi. Gezici, "Çocuklarımız Türk şarkılarını, İbrahim Tatlıses'in şarkılarını seviyolar. Küçükken, 'Nasılsın, ne var ne yok' gibi bazı Türkçe kelimeleri öğretmiştim onlara ama devamını öğretemedik. Şimdi de büyüdüler evlendiler, artık bundan sonra öğrenmeleri zor." dedi.

"Türk milli takımı İsrail'e gol atınca sevindiğimde İsrailli biri bana kızdı"

Gezici, İsrail'e ilk geldiğinde İsrail milli takımı ile maç yapmak için gelen Türk milli takımının maçını izlemeye gittiğini ve burda yaşadığı ve hiç aklından çıkmayan bir anısını ise şöyle anlattı:

"1961 yılıydı sanıyorum. Türk milli takımı İsrail'e maça gelmişti. Ben de maçı izlemeye gittim. Tabii İsrailli taraftarlar arasındaydım. Türkiye bir gol attı. Ben memnun oldum ve ayağa kalktım. İsrailli bir çocuk beni tutup silkeleyerek, 'Otur, sen Türkiyeli misin?' diye azarladı."

O maça gelen Türk futbolculardan bazılarının ismini hala hatırladığnı belirten Gezici, bunlardan ikisinin "Küçük Ahmet" ve "Büyük Ahmet" olarak anılan futbolcular olduğunu söyledi.

"Karantina dönemini evde Türk kanallarını izleyerek geçirdim"

Evinde Türk kanallarının hepsinin olduğunu kaydeden Gezici, "Her gece Türk kanallarında haberleri izliyorum, şarkıları dinliyorum." dedi.

Koronavirüs salgınından dolayı İsrail'de uygulanana birer aylık sokağa çıkma kısıtlaması dönemlerini evde Türk kanallarını izleyerek geçirdiğini dile getiren Gezici, "Günde bir saat de çıkıp yürüyordum. Onun dışında tüm günümü Türk kanallarını izleyerek geçirdim." dedi.

"Haftada en az bir iki sefer evde çiğ köfte yapıyoruz"

Türkiye'den ayrılmalarının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen Gezici, hala evlerde toplanıp çiğ köfte yaptıklarını ve türküler söylediklerini anlattı.

"Sıra geceleri gibi toplanıp türkü mü söylüyorsunuz?" sorusuna Gezici, şöyle cevap verdi:

“Nasıl türkü söylemem. Her cumartesi Mustafa Keser dinliyorum, İbrahim Tatlıses dinliyorum. Allah ona şifa versin. O buraya (İsrail’e) gelmişti, onu gördük. Urfa'nın şarkılarını söylüyor. Urfalı olduğumuz için onu seviyoruz. İbrahim Tatlıses'in bir avukatı var, ismini unuttum. (Daha sonra hatırlayarak isminin Rahmi olduğunu söyledi). O tanıyor beni. Ona çok selam söylüyorum. Sevdiğimiz büyük bir insan Tatlıses. Çiğ köfteden de vazgeçmedik. Her evde haftada bir veya iki kez acılı, etli, etsiz çiğ köfte yapılıyor. Evlerimizde tüm Urfa yemeklerini yapıyoruz."

"Urfa kebabı mı güzel, sizin burada İsrail’de yaptınız kebap mı?" sorusun da, "Urfa kebabı gibisi yok." diye yanıt veren Gezici, "Evlerde çiğ köfte yapıyoruz. Çiğ köfteden vazgeçmiyoruz, buradaki tüm Urfalılar evde çiğ köfte yapıyor. Yaprak dolması yapıyoruz." diye de ekledi.

"En beğendiğim sanatçılar Mustafa Keser ve İbrahim Tatlıses"

En beğendiği ses sanatçılarının Mustafa Keser ve İbrahim Tatlıses olduğunu kaydeden Gezici, türküleri ve Türk sanat müziğini de çok sevdiğini söyledi.

"Urfalıların sesi güzeldir." deyince "Hem de nasıl." diye karşılık veren Gezici, kendi sesinin o kadar güzel olmadığını söylese de bizi kırmayarak "memleketimin türküsü "dediği "Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar" ve "Akşam oldu hüzünlendim ben yine" eserlerini biraz mırıldandı.

"Müslümanlarla aramız iyiydi"

Türkiye'deyken Müslümanlarla ilişkilerinin iyi olduğunu vurgulayan Gezici, "Hala çok Türk Müslüman arkadaşım var, telefonda onlarla konuşuyorum. İstanbul'da da var, Antep'te de var, Urfa'da da var." dedi.

Gezici, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Siverek'te hiç akrabam kalmadı, hepsi taşındı. İstanbul'da bazı akrabalarım var. Şanlıurfa'da hala Müslüman Türk arkadaşlarım var. Bir gün onlardan birinin evinde misafir kaldım. Orada bir Kapalıçarşı var, baharat satıyor kendisi. İsmi Mahmut. Onda bir gün kaldım. Ona çok selam söylüyorum. Urfa'yı seviyorum ve özlüyorum."

İsrail'de Urfalı ve Diyarbakırlı Yahudilere ait iki havra var

Şanlıurfa ve çevresinden İsrail'e göç eden Yahudilerin çoğunun ilk başta Batı Kudüs'e yerleştiğini aktara Gezici, "Ben hala burada yaşıyorum ama Urfalı Yahudiler şimdi İsrail'in her yerlerine dağıldı." dedi.

Batı Kudüs'teki evinin yakınında Urfalı Yahudilerin açtığı ve ekseriyetinin ibadet için gitmeyi tercih ettiği bir de havra bulunduğuna işaret eden Gezici, "Buradaki sinagogumuzun adı Urfa Havrası. Onun biraz yakınında da Diyarbakır Havrası var." diye konuştu.

Urfalı Yahudilerin açtığı bu havranın kapsında İbranice "Urfalılar Cemaati Sinagogu" yazıyor. Ayrıca havranın ana giriş kapısında bulunan taşın üzerinde de yine İbranice "Talmud ve Tevrat Sinagogu. Kudüs'teki Urfalılar Cemaati. 1936 yılında Şabatey Muhtar Yaakov ve Yusuf Oveida tarafından yaptırılmıştır." yazılı.

İsrail'de Şanlıurfa kökenli birkaç yüz Yahudi ailenin yaşadığı tahmin ediliyor.