KORAY TAŞDEMİR/İSTANBUL
Mısır'ın darbeci Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin bağımsız Filistin devletinin kurulması teklifinde bulunduğu Sina yarımadasında yaşananlar yarımadaya yönelik İsrail tehdidini gözler önüne seriyor. Ortadoğu genelinde ve Mısır'da son zamanlarda yaşananlar, cuntacı Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin İsrail yönetimine Filistin devletinin kurulması teklifinde bulunduğu Sina yarımadasının mazlum Filistin halkı bahane edilerek Siyonist yönetime peşkeş çekilme çabalarını açıkça ortaya koyuyor.
Akademik çalışmaya konu oldu
Sina halkı 3 Temmuz 2013 darbesinden bu yana Mısır devletinin baskıcı, DAEŞ terör örgütünün korku eylemleri ve Siyonist İsrail'in tehdidine maruz kalıyor. Sina'daki DAEŞ terörü ve bölgede üzerindeki İsrail'in hırsları akademik bir makaleye konu oldu. Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu ve Ortadoğu araştırmacısı Fahrettin Dede tarafından "Ortadoğu'da Devletin, Terörün Ortaya Çıkışındaki Rolü: 3 Temmuz Sonrasında Sina Yarımadasında DAEŞ Terör Örgütü'nün Varlığı Örneği" başlığıyla kaleme alınan makalede Sina'da son yıllarda yaşanan gelişmelerin perde arkası aralanıyor. İşte o makaleden yansıyanlar:
İsrail, önce Sina'da kurulacaktı
Makalede yer verilen ilginç bilgilerden biri Siyonist İsrail devletinin kurulduğu coğrafyayla alakalıu2026 Nil'den Fırat'a kadar yer alan bütün bir havzayı "Vaat edilmiş kutsal topraklar" olarak değerlendiren Siyonistler, İsrail devletini 1948 yılında, işgal edilmiş Filistin topraklarında kurmadan önce Mısır'ın Sina yarımadasında kurmayı düşünmüş. 1906 yılının ilk aylarında Siyonistler İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na çok sayıda yazı göndererek kendilerine Sina yarımadasında bir Yahudi yerleşimi verilmesini talep etmiş. Bu durum Ortadoğu'nun kalbine bıçak gibi saplanan İsrail devletinin kuruluşuna giden ciddi kırılma hatlarından biri olarak kabul ediliyor.
Siyonistler, Sina'dan vazgeçmedi
Arap-İsrail savaşlarında İsrail'in Mısır cephesini oluşturan Sina yarımadasına yönelik Siyonist emelleri Camp David anlaşması sonrasında da bitmedi. Camp David'in ilk maddesi uyarınca Mısır'ın İsrail'i tanıması karşılığında İsrail'in Sina'daki işgali sonlandırılırken Mısır'ın da burada bulundurduğu asker sayısına sınırlama getirildi. Eski bir İsrailli diplomat olan Oded Yinon tarafından yazılan "İsrail için 1980'ler Stratejisi" başlıklı yazıda Sina'daki yer altı kaynaklarına dikkat çekilerek bunun İsrail ekonomisine etkisine vurgu yapılmış, Sina'nın yeniden alınması gerekliliği açıkça ifade edildi. Yinon, Sina'nın adanın "uzun dönemde stratejik, ekonomik ve enerji kaynağı olarak" İsrail için önemini dile getirdi.
Mursi geliştirmek istedi, Sisi çökertti
Kabile kültürünün hakim olması sebebiyle Mısır'ın genelinden farklılık arz eden 597 bin nüfuslu Sina yarımadasında 26 farklı kabilenin varlık sürdürdüğü bilinmektedir. 1978 yılında imzalanan Camp David anlaşmasıyla Mısır-İsrail arasında 'de facto' tampon bölge niteliği kazanan Sina yarımadası, 10 yıllar boyunca Sedat ve Mübarek dönemlerinde siyasiler tarafından görmezden gelindi. Yarımadaya hiçbir yatırım yapılmazken, 1955 ve 1994 yılında gündeme gelen geniş kapsamlı projeler de hayata geçirilemeden sona erdirildi. Yarımadaya yönelik ilk ciddi yatırım faaliyetlerini gündeme getiren ise seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi oldu. Mursi'nin danışmanı Mahya Hamid, gazetelere yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı'nın Sina'ya büyük önem verdiğini belirtirken; Maliye Bakanı Mümtaz Said, Sina'yı kalkındırmaya yönelik projelere hız verilmesini istemiş ve bütçeden Sina Kalkındırma Kurumu'na 10 milyon cüneyh ayrıldığını bildirdi. 3 Temmuz'daki darbeden kısa bir süre önce 16 Haziran 2013'te de Mursi'nin Sina'daki yatırımlar için toplamda 4,4 milyar cüneyh ayırdığı açıklandı. Ayrıca Mursi, Sina halkı ile birlik ruhunu pekiştirmeye de büyük önem vererek bölgeye iki kez ziyarette bulunmuş ve halkla beraber Cuma namazı kıldı.
Sisi iktidara geldikten sonra, Rabia ve Ramses katliamları akabinde her geçen gün artan DAEŞ terörü sonrası bölge tam bir harabe halini aldı. Kuzey Sina'daki Ariş ve Şeyh Züveyd başta olmak üzere kentler teker teker boşaltılırken, bölgede tam bir yağma operasyonları başlatılıp, halk katliama tabi tutuldu, evleri ve işyerleri yıkıldı.
Sina'nın kalkınması İsrail için tehlike!
Mısır'da, Sina'ya yönelik kalkınma hamlelerinin bir türlü gerçekleştirilememesi dikkatleri yanı başındaki komşusu İsrail'e çekmiştir. Mısırlılar Ekonomi, Hukuk, Siyaset Araştırmaları Merkezi Bakanı Dr. Adil Amir, Camp David anlaşmasına dikkatleri çekerek, Sina'daki kalkınma hamlelerinin anlaşmanın gizli bir maddesinin "Mısır'ın İsrail'in onayı olmadan Sina'da yatırım yapma ve proje geliştirmesini engellediğini" iddia ederek, "Mısırlıların Sina'ya göçü ve Sina'nın kalkınması İsrail için en büyük tehlikedir." diyor. Yine İsrail uzmanı olan Dr. Sahir Rafi, Sina'nın terör ve casusluğu yayan yabancı istihbarat teşkilatlarının otlağı olduğunu belirten Rafi, "Kalkınmasız Sina, İsrailli MOSSAD'ın dilediği gibi oynadığı bir yer olacaktır." ifadelerini kullanıyor.
Menufiyeliler, Sinalıları hiç sevmedi!
Enver Sedat ile başlayan Menufiyeli saltanatının ülke yönetiminden uzak tuttuğu kesimlerin başında Sinalıların geliyor. Sinalıların askeru00ee okullara, yargıya ve hatta polis okullarına girmekte sıkıntı yaşadıkları biliniyor. Sina'dan Nil deltasındaki şehirlere gitmek isteyen Mısırlılar, bu seyahatlerini ancak polisin olur vermesiyle yapabilirken; tatillerini Güney Sina'daki Taba gibi tatil bölgelerinde geçirmek isteyen İsraillilerin pasaporta gerek duymaksızın kimlikleriyle seyahat edebilmeleri ilginçlik arzediyor. Ülke genelinde hizmet veren telefon hatları ve internetin çekim gücünün zayıflığı sebebiyle bölge halkının bir kısmının çekim gücü daha yüksek olan Orange isimli İsrailli şirketin hattını kullandığı bilinmektedir.