Roman; dedikodu kumkuması bir kadının, çok fettan bir planıyla hayli ilginç bir olayla giriş yapıyor. Cevriye Hanım, aslında bir Süryani’dir… Başından iki evlilik geçmiştir. Her iki kocasından birer erkek çocuğu olmuştur… Fakat hâlâ yeni bir evliliğe hazırdır!..
Cevriye’nin, İstanbul’da yayınlanan bir kadın dergisinde yayınlanması için gönderdiği, “Sık Dişini Helası”nın temizlenmesi ile ilgili şikayet mektubu, payitahta farklı anlaşılır ve kasabaya bir Osmanlı hafiyesi gönderilir: KUNDUZ ŞİNASİ…
Kasaba halkının dedikoducu kadınları, Cevriye’nin öncülüğünde; çarşı meydanında sultan tarafından hayır olsun maksadıyla yaptırılan umumi helanın, çevreye pis kokular yayması üzerine, bu durumun giderilmesi için İstanbul’a mektup yazar. Ne var ki bu mektup payitahtta Ermeni ayaklanması için bir ön ihbar gibi algılanır.
Olayı araştırmak üzere kasabaya gelen hafiye Kunduz Şinasi, araştırmalarını sürdürürken Rıfkı Efendi isminde biri helada ölü bulunur. Olayı araştıran hafiye Kunduz Şinasi, Rıfkı Efendi’nin Ali Bey tarafından öldürüldüğünü tespit eder. Bununla da kalmaz, aslında Ali Bey’in Islahat Fermanı hareketine karşı isyan hazırlığı içinde olan bir hain olduğunu öğrenir.
Akıcı bir Türkçeyle, olaylar arasında güzel bağlantı kuran Yazar Şeyda Koç Asyalı, bir Anadolu kasabasında yaşanan sevinç ve hüzünleri o kadar güzel anlatmış ki, bir sayfayı okurken, bir an önce diğer sayfayı da bitirmenin baskısı biniyor üzerinize… Tebrikler…