Sessiz olun!

Sessiz bir ortama çekilip okuyorum, “Sessiz Olun” dizelerini; zira şair eserinde sessiz olmasını istemiş muhatabından.

Kalabalıkların anlamsız ve neticesi hiç olan gürültüsünden uzak, sakin, sükûna ermiş gönüllere seslenirken, sessiz; ancak iç parçalayan feryadına odaklanmasını rica etmiş. O halde ben de sessizce kulak veriyorum şaire.

Edep ve merhamet dairesinin merkezine ayağının birini koymuş, o noktadan ayrılmadan edibâne, naif hitabetiyle; Rahatsız olun, rahatsız olun zira Gazzeli çocuklara birilerinin verdiği hüküm; Ölüm!

Koca koca adamlar bir köşeden bastıkları, sonucu kan kusacak düğmelere bir tık dokunup ölüm yağdırıyor geleneksel olarak!

Sessiz olun, dinleyin şairin kulakları parçalayan sessiz feryadını, kulak ver diyor İsrail buldozerleri altında can veren kahraman kadın Rachel Corrie’ye, ölüm uykusundaki sessizliğine rağmen İslam Dünyasının (!) yok sayılan zulmün zulmetinden, duyulmayan mermilerin ölüm tıslayan vızıltısından, kapı ve pencereleri yerinden sökerken, binalar harap edilirken bombaların hoplatan yürekleri gümbürtüsünden beri, televizyonlarının sesini kısıp, kanal değiştirirken, kulakları üstüne yatanların duyması, elleriyle kapattıkları kör gözlerinin görmesi için; “Sessiz Olun, çocuklar ölüyor” diyor ironik bir dille kalbiyle bağlı olan bir mazlum milletin sessiz ama gür bir sesle, Sessiz Olun!

Kapalı gözlere resmediyor sivri kalemiyle aklı yerinde olan reşitlere;

***

“Bir babanın can vermiş yavrusunu,

Aldığı kucağındaki sıcaklığım

Bir annenin feryadı

Bir bombanın düştüğü yerim,

Yalnızım!

Özüne dön ey insan

Ben ordayım!

Silahın doğrulduğu namlunun ucunda,

Barbarların baktığı baktığı yerdeyim!

Zalimin anık tereddüdünde,

Mazlumun duasında,

Sana şahdamarından daha yakın O’lanın kitabında,

Bazen de bir bebeğin uzandığı kumsalda,

Yalnızım…”

***

Bir muallimin, her gün yüzlerce annenin, evladının üzerine tir tir titreyen babanın yerine koyup, iyilik ve güzellikle bezenmiş ama zedeli yüreğini, mesafelerin canına okuyup düşen her bombanın yanında, atılan her merminin ıslığında, vurulan her dipçik darbesinin acısına vicdanını siper eder dizelerinde Muallim ve Şair Talip Koktaş.

Sessizlik ölüme eşdeğer sessiz ve çaresiz bebelerde... Hele ki medet bekliyorsa yüzünü sana dönüp, çaresiz, çaresizlere çare olan Rabbinden başkasına müracaat edemiyorsan, yine sessiz bir köşede ararsın çareyi, boğulurcasına hıçkırıklar içerisinde ellerini açıp “Ya Rab..”

***

Sessizliğiniz hayra âlamet olsun. Siz şair dostumun Sessiz Olun dediğine bakmayın, sesinizi yükseltin! Kulağının üzerine yatanların sakinliğine aldanmayın, bir şeyler yapın, Sessiz Olun’un şairi gibi.

Yüreğimi kanatmayı başardın hocam, her satırla yüreğimi dağladın derin anlam yüklü şiirlerinle.

“Hala merak ediyorsan yerimi,

Ben,

Dünyanın göz bebeğinde,

Acının eşiğinde,

Bir annenin yüreğinde,

Yahut babanın öfkesinde!

Çocukların her anında,

Yerimi arama benim ey insan!

Nerede kaybettiysen oradayım!

Yalnızım”