Koray Taşdemir
15 Temmuz darbe girişimini lanetlemek, şehit ve gazilerimizi anmak için Ankara'dan başlayarak, yürüyen ve 10 şehri geçtikten sonra yürüyüşlerini yine Ankara'da bitiren Serüven Derneği aktivistleri toplam 1.204 kilometre yürüdü. Serüven Derneği üyesi ve 15 Temmuz Gazisi aktivist Salim Gören, Milat'a konuştu. Gören, "15 Temmuz'da bu ülke darbeden öte bir işgal girişimiyle karşı karşıya kalmıştı. Şehitlerimize bir vefa borcumuz vardı, yürüyüş boyunca onları andık hem de gazilerimizi hatırlayarak onlara selam durduk" dedi.
-Bu yürüyüş fikri nasıl ortaya çıktı?
Çadır kurma fikrinden yola çıktık. Çadır bizim öz kültürümüzün bir unsuru. Maalesef Gezi olaylarında çadırı bu ülkenin dinamiklerine bir ok olarak karşımıza çıkardılar. Fakat 15 Temmuz'la birlikte çadır yeninden hak ettiği yere kavuştu. Demokrasi nöbetlerinde Külliye'nin etrafında çadırlar kuruldu. Ben de o dönemde ayağım alçıda olduğu için evimde istirahat ediyordum. Nöbet tutamamak, çadır kuramamak içimde bir ukde olarak kalmıştı. Sadece birkaç gün dostlarımın desteği ile tekerlekli sandalyede nöbete katılabilmiştim. Biz bir doğa derneğiyiz, insanın huzurunu doğa, doğanın huzurunu da insan olarak görüyoruz. Dolayısıyla biz de demokrasi nöbetlerinden sonra külliyenin yanında çadır kurmak istedik. Ne yazık ki bürokrasiyi aşamadık ve sesimizi duyuramadık.
Yürüyüşümüze 1071 yürüyüşü dedik
Bir akşam cumhurbaşkanımızın bir konuşmasına denk geldim ve o konuşmada gençlere hitaben 'Gençler yürüyecekseniz, risk alarak yürüyeceksiniz' diyordu. Bunun üzerine biz de yürümek, çadır ve risk konularını birleştirerek 'Madem çadır kuramıyoruz, o zaman biz de memleketin farklı yerlerinde çadır kuralım, yürüyelim,15 Temmuz Ankara gazileri olarak İstanbul gazileriyle buluşalım' dedik. Yürüyüş mesafemizi hesapladığımızda 1071 kilometre çıktı. O zaman yürüyüşümüzün adını atalarımızın bu topraklara ayak bastığı tarih olan 1071 yürüyüşü koyalım ve biz de atalarımızı yad edercesine Anadolu'yu teneffüs edelim dedik. Sonra planımızı programımızı yaptık ve 22 Şubat günü resmi kurumlara faks çektik gün içinde basın açıklamamızı yaptıktan sonra yürüyüşe başladık.
-Kaç kişi yürüyüşe başladınız? Ne gibi sıkıntılar ile karşılaştınız?
Yola üç kişi çıktık. İlk gece Ankara çıkışında bir arkadaşımız ayağını burktu. Beş gün o tedavi gördü Kaymaz köyünde bize yetişti. Polatlı civarında diğer arkadaşımız sakatlandı. Bursa'ya kadar o arkadaşımız tedavi gördü. Bursa'da ise ben sakatlandım. Tekerlekli hiçbir araca binmeyeceğimize dair yeminimiz olduğu için benim yüzümden beklemek zorunda kaldılar. Çünkü orada ben araca binersem içimizden araca binmemiş kimse kalmayacaktı. Bu yüzden üç gün orada konakladık. Tedavim bittikten sonra Beştepe'den yine Beştepe'ye tekerlekli sandalye dahil hiçbir araca binmeden 1071 dedik ama 1204 kilometre yol katettik. Biz barış, kardeşlik ve doğa aktivistiyiz. Yol boyunca doğa konusunda gördüğümüz sorunlara dair notlar aldık. Bunlarla ilgili çalışmalar yapacağız, bu yürüyüş bizim için müthiş bir tecrübe oldu.
Şehitlerimizi andık
15 Temmuz'da bu ülke darbeden öte bir işgal girişimiyle karşı karşıya kalmıştı. Şehitlerimize hem bir vefa borcumuz vardı. Yürüyüş boyunca onları andık hem de gazilerimizi hatırlayarak onlara selam durduk. Sadece 15 Temmuz değil bütün şehitlerimizi anmak istedik. Nitekim 15 Temmuz Köprüsü'nde 19 Mart tarihinde şehit ve gazi yakınlarımızla bir araya geldik. Sağ olsunlar bizi yalnız bırakmadılar, orada hem darbeyi lanetledik, hem de 15 Temmuz'u unutturmaya çalışanlara karşı tepkimizi ortaya koyduk.
Günlük 48 kilometre
-Bir günde kaç km. yürüyordunuz? Periyodunuz nasıldı?
Günlük minimum 4, maksimum 48.2 kilometre yürüdük. Ankara'dan Bursa'ya kadar, yoğun tempo ile geldik. Bursa'da spor antrenörleri ile görüştük ve bize üç gün yürümenin ardından bir gün dinlenmemizi önerdiler. Biz de elimizden geldiğimiz ölçüde üç ya da dört günde bir 'off gün' verdik kendimize. Mesela Kocaeli'de başladık, Kızılcahamam'a kadar dinlenmeden yürüdük. Kızılcahamam'da bir gün off verdik. İstanbul'dan Adapazarı'na kadar dinlenmesiz yürümüştük, Adapazarı'nda da bir gün off verdik. Eklem yerleri yürüyüş sonrasında müthiş şekilde ağrılar veriyor, batmalar oluyordu. Yürümediğimiz bir gün içinde şüt içiyor, yoğurt yiyorduk, kaslar kendini toparlıyordu. Ertesi gün daha güçlü bir şekilde yürüyorduk, dinlenmediğimiz zaman gittikçe yürüdüğümüz kilometreler düşüyordu. Onun için bu işin oluru üç gün yürüme bir gün dinlenmeydi ama biz bazen yedi gün yürüdük bir gün dinlendik, on gün yürüdük bir gün dinlendik, bazen ise ağrılarımız artınca iki gün yürüyüp bir gün dinlendik. Beş altı gün geceleri de yürümek zorunda kaldık. En geç 23.47'ye kadar yürüdük.
-Yürüyüşünüz sırasında dinlenme molalarında çadırları nerelerde kuruyordunuz?
Köylerde muhtarlar, muhtarlıkların yanını gösteriyorlardı. Tesislerde ise gösterilen yerlere çadır kuruyorduk. Köylerde cami imamları bazen camiyi tahsis ediyorlardı. Yol boyunca çok ciddi telefon görüşmeleri gerçekleştiriyorduk. Çünkü kırsal ve ıssız alanlarda yürüyoruz. İçişleri ve Ulaştırma Bakanlığı'na faks çektik ama kırsal alanda can güvenliğimiz nedeniyle bulunduğumuz mıntıkalarda bölge amirleri ile iletişime geçiyorduk. Her mıntıkada, kimlik numaralarımızı, yürüyüş nedenimizi, dernek bilgilerimizi jandarma ile paylaşıyorduk ve o mıntıkanın sonunu öğrenip diğer mıntıkaya vardığımızda bu kez yine aynı işlemi gerçekleştiriyorduk. Şehirlerde de emniyetin sivil toplumla ilgili birimlerine bilgi veriyorduk. Şehirlerde kaldığımız zamanlarda çadır kurmak büyük sıkıntıydı. O noktada, takipçilerimizden yardım alıyorduk, bazen belediyelerden çok ciddi destek aldık.
Böyle Tiyatro olur mu?
-Anadolu insanı ile yürüyüş boyunca hemhal oldunuz, Köylerde vatandaşlarımız 15 Temmuz darbe girişimine nasıl bakıyor, nasıl tepki veriyor?
15 Temmuz direnişine saygısızlığı sadece birkaç yerde gördük. Buralar da şehirlerdi. Şehirlerdeki insanlar çok farklı düşünüyorlar, her şeyin altında bir şey arıyorlar ama köylerdeki insanlar samimiler. Soru soruş tarzlarından, kullandığı kelimelerden o kadar rahat anlaşılıyor kiu2026 Müthiş bir ilişki kuruyorsunuz. Köylerde samimiyet olduğu için hiçbir sorun yaşamadık. 15 Temmuz konusunda genel bir işgal girişimi olduğu fakat 15 Temmuz'u çok çabuk unuttuğumuza dair bir kanı var. 15 Temmuz ruhu yıpratılıyor, 15 Temmuz'da yüzlerce şehidimiz var ve onları gerektiği yere koyamıyoruz, sanki 15 Temmuz yaşanmamış gibi bir hava hakim onların gözünde. Şehirlerde hala 15 Temmuz'un bir senaryo olduğuna dair cümleler duyduk ve bir 15 Temmuz gazisi olarak kendimi tutamıyorum. O gece yaşadıklarımızı kimse bize tiyatro olarak yutturamaz. Bizim amacımız zaten oydu, insanlara bunu anlatmak istedik ve anlattık.
Gül Abla'nın duygusu
-Yolda yaşadığınız ilginç olaylar oldu mu?
Adapazarı civarında, bir yerde bir otel sahibi bizi misafir etti. O otelde, Gül Abla vardı, göçmen aksanı ile çok tatlı konuşuyordu. Bizim çamaşırlarımızı yıkadı, ütüledi bize teslim etti. Biz kimseden emir ve talimat almadan para desteği almadan durumdan vazife çıkararak yola çıkmış kimseleriz. Derneğimizin çok da parası yok zaten. Biz otelden ayrıldıktan 15 gün sonra Gül Abla bizi aradı. Sağlığımızı sıhhatimizi sordu sonra bana beş bin lira kredi çekme hakkı olduğunu bu parayı bize verebileceğini söyledi. Bunu söylemesiyle benim dudaklarım titredi. Tanıştığımız bir gün oturup konuştuğumuz bu insan bize böyle bir teklifte bulundu. Çok ısrar etti kabul etmedik ama inanın gözlerimiz doldu, böyle yüce gönüllü insanlarla karşılaştık.