Abdülkadir ikbal
Gavurlar bir ülkeyi işgal edecekleri zaman, o ülkenin dostlarını düşman etmek ve yalnız hale getirmek için akıl almaz senaryolar üreterek bütün dünyanın gözlerini boyarcasına yalan ve hile yapmaktan geri kalmazlar.
Irak işgal edilmezden evvel o zamanın İngiltere başbakanı Tony Blair ve Amerika devlet başkanı George Bush'un birlikte söyledikleri büyük yalanlarını hatırlayın. Bu iki büyük yalancı Irakta Nükleer tesislerin olduğunu iddia ederek, Irak'ı İşgal etmeye kendi aralarında karar verip, leş kargaları gibi Irak'ın üzerine çullanmak üzere, vicdansızca ve insanlığın dibe vurduğu bir askeri harekat başlattılar.
Dünyanın başına bela olan başta Amerika ve İngiliz in dessas, zalim ve vahşi saldırıları güya demokrasi ve hürriyeti gerçekleştirmek için Irak'ı gece gündüz bombaladılar. Bir buçuk milyon Müslüman ı katlederek, yüz binlercesini sakat bırakıp binlerce kadına tecavüz ettiler. Irak halkı tarihte belki de eşine rastlanmayan bir vahşetle karşılaştı.
Tarihteki savaşlar ordular arasında cereyan ederdi. Bu gün ise siviller daha fazla zarar görüyor ve şehirler yerle yeksan ediliyor.
Batıya yaslanan Saddam'a, Kuveyt ve İran'a saldırmak için güvence verilip, ona methiyeler dizen gavurlar, Saddam'ı istedikleri şekilde kullandıktan sonra evvela kendisine en büyük ihaneti yaparak bütün ailesini yok ettiler. Saddam'ın sonu idam edilerek noktalandı. Gavurlara inanmak işte böyle bir şey. Bu haysiyetsizliğin bedelini sadece Saddam ödemedi. Saddam'ın yüzünden bütün bir Irak halkı dünyevi bir cehennemin içinde kaldı.
Amerika ve batılılar Irak'ı işgale etmezden evvel bu ülkede mezhep çatışmalarının olacağı kimsenin aklının ucundan bile geçmiyordu. Gavurlar Sünni ve Şii çatışmasını çıkarmak için her iki tarafa da saldırı düzenleyerek birbirine düşman hale getirmeye muvaffak oldular. Böylece Irak'ın bütünlüğü bozuldu. Bu dehşetli hasarı onarmak belki onlarca yıl zaman alacak, belki de onarılması imkansız olacak.
Müslümanların birbirlerinin camilerine bile saldırı yapmaktan çekinmemeleri açıkça gösteriyor ki, mezheplerin din haline gelmesi felakete sebep olmuştur.
Bu gün Irak'ta ne Amerika, ne İngiliz ve nede onların müttefikleri artık yok. Gavurlar birbirlerinin zulmüne kuvvet ve destek verip, dünya da eşine az rastlanan katliamları gerçekleştirmekten çekinmezler. Şartlar ne kadar menfi olursa olsun asla ve asla ittifaklarını bozmamaya gayret ederler.
Irak'ın bütün zenginlikleri gavurlarca paylaşıldıktan sonra Irakta kalmalarının artık bir anlamı kalmadığından defolup gittiler. Çünkü istediklerini elde etmişlerdi. Cahil Müslümanlar da Amerika ve İngiliz'in yaptığı katliamları bir tarafa bırakıp kendi aralarında çatışarak, işgalcilerin zülüm ve vahşetini farkında olmadan unutturmaya çalışıyorlar.
Müslümanlara karşı yapılan bütün katliamların arka planı İngiliz'e aittir. Diğerleri sadece arkadan sürüklenen birer vagondurlar.
Gavurlar Iraktan gittikten sonra Başbakan Maliki Türkiye'ye düşman, Türkiye'nin de Irak diye bir müttefiki yok.
Bu gün Irak'ın gündemi Sünni ve Şia yani Aleviliktir.
Irak'ı bu hale getirenler ortadan kaybolduktan sonra, savaşın bütün kirli sonuçları bu gün birbirlerini acımasızca katleden Müslümanların üzerine kaldı. Yıllardır devam eden bu felaketi Irak halkı daha çok yaşayacak. Ya aklını başına alıp asıl düşmanları ile hesaplaşacak veya helak oluncaya kadar birbirlerini katledecekler
Bakınız Bediüzaman Said Nursi hazretleri bu konuda nasıl feryat ediyor. Merhum Eşref Edibe verdiği bir mülakatta :
"Bana ıztırab veren, yalnız İslam'ın maruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içerden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Kokarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz.. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıstırabım, yegane ıstırabım budur."
Müttefiklerimiz batılılar, ihtilafımız çoğunlukla Müslümanlarla olmuştur. İslam aleminin halı hazır siyasi çarpıklığı bunun en bariz örneğidir.
Müslüman halkların büyük çoğunluğu, ittihadı İslam'dan yana dır lar. Halklarla siyasetçilerin düşünceleri asla bir değildir.
Siyasiler yüzlerini batıya dönmede hangi yararı buldular. Ne acı gerçektir ki, Kabe'nin de hizmetçisi olduğunu söyleyen despot krallar da çölde develeriyle oynaşırken, batılılar da fezada cirit atıyor. Bu halleriyle batılıların emrinde adeta bir oyuncak olmuşlar.
Batılılar Müslümanların başındaki bazı idarecileri yanlarına alarak, Müslüman ülkelere karşı yaptıkları işgalleri meşrulaştırmaya her zaman çalışmışlardır.
Bazı siyasiler gavurlarla olan ittifakın vazgeçilmez olduğunu halka telkin ediyorlar. Bu kirli ittifaklardan şimdiye kadar hiçbir hayırlı sonuç çıkmadığı gibi, bundan sonra da asla çıkmayacak,
Siyasilerin parlak nutukları beni ilgilendirmiyor. Asıl olan onların ne yaptığı, kiminle müttefik veya dost, kiminle düşman olduklarıdır. Yapılan icraatlar ve sonuçları ile onları değerlendirmek gerekiyor.
Suriye ve İran'la olan ilişkilerimizi son iki yılda mezhepler üzerinden yürütülmesi son derece sakıncalı olmuştur.. Bunun farkına varan hükümetin; bu ters anlayıştan geriye dönmesi, doğru olanıdır.
Dost ve düşmanlarımız bellidir. Kur'an-ı Kerim ve Yüce Peygamberimizin hadis-i şerifleri kiminle dost kiminle düşman olacağımızı belirlemiştir. Ayetleri tersinden okuyanlar Müslümanların felaketine sebep olmuşlardır.
Şimdi Irakta ne Amerika ne de İngiliz var. Dünyanın büyük yalancıları olan Tony Blair ve George Bush, bıyık altından Müslümanların haline gülüyor. Gavurlar bayram yapıyor.
Nato daha evvel soğuk savaş dönemlerinde namlularını kuzeye çevirmişti. Rusya'nın dağılmasından sonra namlular İslam alemine çevrildi.
Türkiye'de Nato'ya ait olduğu söylenen otuz beş kadar üs ve tesis var. Aslında Nato demek Amerika demektir. Nato'nun rezilliğinden kurtulmadığımız sürece, İslam alemiyle de bir araya gelemeyiz ve bizi bir araya getirmemek için ellerindeki en büyük gerekçe olarak siyasi ve askeri alanda Nato kartını her zaman önümüze koyarak, Müslüman ülkelere karşı bağımsız olamayacağımızı açıkça deklare etmektedirler. Elimizi kolumuzu Nato ile bağlı hale getirmişlerdir.
Bundan üç yıl evvel Türkiye Ortadoğu da komşuları ile birlikte büyük bir güç haline gelmişti. Libya işgal edileceği zaman, evvela gavurlara karşı çıkmıştık. Bir hafta sonra Nato'ya bağlılığımızdan işgal kuvvetlerine lojistik desteği sağladık. Kaddafi'nin de ailesi yok edildi ve öldürüldü. Peki şimdi Libya'ya huzur ve saadet geldi mi.. Suriye'ye aşırı müdahil olduk. Hiçbir yer geçmişte olduğu gibi Hama ve Humus olmayacak dedik, şu anda her yer Hama ve Humustan beter hale geldi. Esad'ın zalimliği bir tarafa, evvela kendimizi doğru dürüst bir muhasebeden geçirelim.
Suriye bir iç savaşa doğru giderken, İsrail'i koruma amaçlı Füze Kalkanı Malatya ya yerleştirildi. Bu uygulamadan İran çok rahatsız oldu ve komşuluk ilişkilerimiz zedelendi.
Türkiye'den başka Nato ülkesi yok mu ki, komşularımızı ve dostlarımızı rahatsız edecek projeleri hep Türkiye'ye yerleştiriyorlar.
Bu leş kargaları ile birlikte olduğumuz sürece doğru dürüst siyaset üretmemiz asla mümkün olamaz.
Bir an evvel Türkiye'nin Nato ile ilişkilerini hem kendisine ve yandaşlarına zarar vermemek üzere yeni antlaşmalar yapması, bu olmadığı takdirde Nato'yu kapı dışarı etmesi gerek. Nato İsrail'i alacakmış, bunun için bunu Türkiye'nin önlemesi lazım imiş. Cehenneme kadar almazlarsa zaten her zaman İsrail'le birlikte değiller mi?
Irak'ta nükleer santral arayanlar ve Irak'ın mahvına sebep olanlar, İsrail'de ki nükleer santraller için girişimde bulundular mı? Gavurların gündeminde asla böyle bir şey olamaz.
Sahi İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi ve verdiği vaatlere ne oldu dersiniz. Gavurlar Müslümanlara zarar vermek için hep beraberdirler. Bu onların tabiatındandır. Ancak bizim gavurlarla beraber olmamız, felaketimizdir.
Doğruları dile getirmekten korkmamalıyız. Hani Dost acı söyler diye bir tabir var.
Siyasilerimizi uyarmak görevimizdir. Siyasilere: her şeyi doğru yapıyorsunuz isabet buyurdunuz efendim demek haktan sapmaktır.
Son zamanlarda Mısır'da yapılan askeri darbenin, başta Amerika ve batılılar tarafından engellenmesi isteniyor. Irak'ta bir buçuk milyon Müslüman'ı katleden eli kanlı katillerden, zalimlerden adalet beklemek beyhude bir şey. Zaten onlar Tıpkı Irak'ı ve Müslümanların bile tepkisine çekmeyen Sudan'ı da daha dün sessiz sedasız böldüler. Tepki gösteren oldu mu? Şimdi sıra Mısır'da, Süveyş kanalı gavurların iştihasını çoktan kabartmış bile. Yarın kimin kapısını çalarlar Allah bilir.
Birinci cihan savaşından sonra bölünen İslam alemi gavurları tatmin etmedi veya istedikleri sonucu elde edemiyorlar. Onun için İslam aleminde yeni bölünmeleri meydana getirmek için kolları çoktan sıvamışlar.
Allah bizlere basiret ihsan etsin.
Sırtımızı Allaha ve Müslümanlara dayarsak Allahın rahmeti gelir. Gavurlarla olmak, bizleri Allahın rahmetinden uzaklaştırır.
Başka yol bilen varsa beriye gelsin.
Haydi kalın sağlıcakla..