Sana ağ\u00fbşunu açmış duruyor Peygamber

Medeniyet tarihimizde altın harflerle yazılmış pek çok kahramanlıklar ve zaferlerimiz vardır. Hiç şüphesiz ki, bunların en önemlilerinden birisi de Çanakkale Zaferi'dir. Bu büyük zaferin 98. yıldönümünü kutlarken, ölüme gözünü kırpmadan giden ve şehidlik mertebesine ulaşan o büyük kahramanların torunları olarak onlarla ne kadar öğünsek azdır. Çanakkale Zaferi, kendisinden silah, teçhizat ve asker sayısı bakımından kat kat üstün olan düşmana ka

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'

Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahud kafesi!

Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk:

Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindu00fb, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...

Hani, tauna da züldür bu rezil istila!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlu00fbk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcu00fbd ise hakkıyle, sefil,

Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.

Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz...

Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,

Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,

Yıldırım yaylımı tu00fbfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?

Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;

'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.

Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmiyecek.

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rüku00fb olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyyetler eder istiab.

'Bu, taşındır' diyerek Ka'be'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle,

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ru00fbhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın...Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağu00fbşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmed u00c2kif Ersoy

BİR AYET

"Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız."

(Bakara, 154)

BİR HADİS

"Allah yolunda cihad ediniz. Çünkü Allah yolundaki cihad, Cennet kapılarından bir kapıdır ki, Allah onun sebebiyle (mücahidi) hüzün ve kederden korur."

(Ahmed bin Hanbel, 5/214)

SÖZÜN ÖZÜ

"Komşusu, akrabası ve arkadaşı tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir."

(Hz. Ömer)

VEYSEL KARANİ'NİN DUASI

Sen cömert, ben ise miskinim

"Allah'ım, Sen Rabbim'sin, ben kulunum. Sen Halik ben mahlu00fbkum. Sen rızık veren, ben rızıklanan. Sen sahip, ben sahiplenen; sen zengin, ben fakirim. Sen diri, ben ölüyüm. Sen Baki, ben faniyim. Sen kerem sahibi, ben keremsizim. Sen iyilik yapan, ben kötülük yapanım. Sen bağışlayan, ben günah işleyenim. Sen büyük, ben küçüğüm. Sen kuvvetli, ben zayıfım. Sen veren, ben dilenenim. Sen emniyetli, ben emniyetsizim. Sen cömert, ben ise miskinim. Sen kabul eden, ben dua edenim. Günahlarımı bağışla, beni azarlama, beni rahmetine ulaştır, ey merhamet edicilerin en merhametlisi!"

KISSADAN HİSSE

İsrafta hayır yoktur

Maddi durumu son derece kötü olduğu halde, bol bol ihsan ve yardımda bulunmaya devam eden Hasan b. Sehl'e: "İsrafta hayır yoktur", dediler. O da şöyle cevap verdi: "Hayırda da israf yoktur."

////

KİTAP'LIKTAN

Hacamat (Kupa Terapisi)

Hacamat'ın Faydaları Nelerdir?" sorusunun cevabını vermek için Hacamat (Kupa Terapisi)'ni kaleme alan Süleyman Gök, hacamat konusunda bilmediğimiz ilginç detayları sunuyor Beşir Kitabevi'nden çıkan kitabının sayfaları arasında. Ve sorulan soruya şu şekilde açıklık getiriyor:

"Hacamat deri altında atıl kalmış eski kanı ve deri altı birikmiş toksik maddeleri vakumla dışarı atma işlemine denir. Ağrıları gidermede yan etkisi olmayan en tesirli doğal tedavi yöntemidir. Bağışıklık sistemini güçlendirir, vücuda direnç kazandırır. Cilt güzelliğini ve parlaklığını kan dolaşımından elde eder. Düzenli hacamat yaptıranların cildi daha parlak ve sağlıklı olur. Unutkanlık, migren, yüksek tansiyon, diyabet, ankilozan spondolit, iltihaplı eklem romatizması, baş ağrısı, psikolojik rahatsızlıklar, depresyon gibi kan ile alakalı hastalıkların tedavisinde çok tesirlidir. Sentetik ilaçlar, antibiyotikler bir süre sonra karaciğer ve böbreklerde tahribat yapar. Hacamat sentetik ilaçların kalıntılarını da temizlemede çok etkili yöntemdir."

Gök, ayrıca hacamatla ilgili dini kaynaklardan aldığı bilgileri aktararak, İbn-i Sina'dan cerrah ilminin babası sayılan Ebul Kasım Zahrevi'den örnekler veriyor.

////

ŞEHİR VE MEDENİYET

Peygamber sevdalılarının durağı:

SAN'A

Yemen'in başkenti San'a pek çok değişiklik geçirse de en son 1962 yılında başkent olmuş ve günümüze kadar bu özelliğini korumuş. İslam tarihi açısından da önemli bir şehir San'a. İslamiyet henüz Hz. Muhammed hayattayken şehirde yayılmaya başlamış. Hz. Ali tarafından fethedilen San'a'da, onun tarafından yaptırılan ve hala ibadet edilen Camii Kebir her gün yerli yabancı binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Bunların dışında, Ebrehe'nin Kabe'ye karşı yaptırmış olduğu yapı ve Yemen'den geri dönememiş Türklerin çocuklarının hala varlığını sürdürdüğü Türk mahallesi gezilebilecek yerler arasında. Mimari eserler bakımından oldukça zengin olan San'a'da bir diğer önemli yer de, surlarla çevrili "Eski Kent". Çok fazla kapısı bulunan Eski Kent'te mimari açıdan en ilginç kapı, 1962'deki devrimden sonra Özgürlük Kapısı adı verilen Yemen Kapısı'dır. Şehre giriş de buradan yapılıyor. Şehir, 1986'da Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmış, 2004 yılında da Arap Kültür Başkenti ilan edilmiş.

///