'Sağlam İrade Cumhur'un Başında' Deklarasyonu

Sivil Dayanışma Platformu (SDP); bünyesinde onlarca sivil toplum kuruluşunu barındıran, vesayete karşı, seçilmiş yönetime saygılı, Türkiye'nin barış ve huzur içerisinde parlak bir geleceğe yönelmesinde kilit role sahip bir kuruluş olarak ülkemiz için önemli bir kuruluştur. Söz konusu bu çok sesin yekpare hali SDP, toplumsal birlikteliğin önemli bir dinamiği halindedir.

Taner Afşar & Çağatay Özdemir

Yeni Türkiye'nin sivil yüzünü temsil eden, kanaat önderlerini daha aktif hale getiren ve bu vesilesiyle sözünü dinlenir kılan bu platform; 2008 referandumundan beri Türkiye için çok kritik kararlarda kamuoyu oluşturması açısından gerek basın açıklamaları, gerek ilanlar, gerekse akademik çalışmalar ile kendisini göstermiştir. 17 ve 25 Aralık sürecinden başlayan mücadele de SDP Platformu duruşundan asla taviz vermemiş ve bu yolda ''Sağlam İrade'' sloganı pusulası olmuştur. Yakın zamanda da yayımlanan ''Sağlam İrade Cumhurun Başında'' deklarasyonunda paralel fitne odaklarının itibarsızlaştırma projelerine dik bir duruş sergileyen SDP, söz konusu deklarasyonda yorum olarak; 17 u2013 25 Aralık ile başlayan millete darbe girişiminin anayasa mahkemesi vesilesiyle başarıya ulaşma ihtimalinden duyulan toplumsal kaygıyı dile getirmiştir. Mamafih vesayet rejiminin son kalesi olan ve bu kadar siyasallaşan bir kurum olan anayasa mahkemesinin hukuki karar vermekten öte siyasi reflekslerle hareket ettiği gözle görülür bir gerçektir. Dahası anayasa mahkemesinin birilerinin senaryolarını meşrulaştırma yolunda bir araç olmaması gerektiği aşikardır. Belirtmek gerekir ki; Milletin vicdanı hukuk ise anayasa mahkemesi bu vicdanın en hassas noktasıdır.

Üst üste yaptığı siyasi açıklamalarla milletin nezdinde güvenirliğini Yitiren Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç'ın başkanlık yapacağı muhtemel yüce divana gönderilen dosyaların hukuki sonucuna duyulacak güvenilirlik tartışmaya açıktır. Keza tam bu noktada güçlü bir şekilde bu endişeleri dile getiren SDP, bazı kesimler tarafından günah keçisi ilan edilmeye çalışılmıştır. 28 Şubat'ın sivil paşası Ertuğrul Özkök'ün SDP aleyhine kaleme aldığı yazısında; sivil toplumun ortak iradesi hiçe sayılıp bu irade; fitneci, meclise had bildiren, anayasal kurumlara saldıran bir yapı olarak tasvir edilmiştir. SDP'ye karşı gerek yazılı gerek görsel medyada başlatılan linç kampanyaları bir yana sadece bu iddiaların Ertuğrul Özkök'ün kaleminden çıkması bile SDP deklarasyonunun Beyaz Türkleri ve Paralelleri ne kadar rahatsız ettiğini kanıtlar niteliktedir. Nihayetinde, Yeni Türkiye olgusunu dört bir taraftan kamçılamaya çalışanlara, ön kesme uğraşında olanlara karşı sivil toplumun sesi olarak farklı bir cepheden seslenen SDP, gelecek dönemde yeni şahlanışın bekçisi olmaya devam edecektir...