SAADET YOLUNUN ANAHTARI

Zamanımızda saadet denilince, yalnız dünyadaki rahatlık hatıra geliyor. Halbuki asıl saadet, ebedu00ee olan ahiret saadetidir. Ahiret saadetine kavuşabilmek için de, Allah-u00fb Teala'nın son Peygamberi'nin tebliğ ettiği emirlere uymak yegane çaredir. Bundan başka da hiçbir çare yoktur.

Bir Ayet

"(Ey Habibim) De ki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur ve Rahim'dir."

(u00c2l-i İmran Su00fbresi, 31)

Bir hadis

"Peygamber Efendimiz (sav) (ahlak, yaratılış, haseb, neseb v.s bütün hususlarda) insanların en güzeli idi, insanların en cömerdi idi, insanların en şecaatlisi idi."

(Sahu00eeh-i Müslim)

HAZIRLAYAN

SABRİ GÜLTEKİN

SAADET YOLUNUN ANAHTARI

Zamanımızda saadet denilince, yalnız dünyadaki rahatlık hatıra geliyor. Halbuki asıl saadet, ebedu00ee olan ahiret saadetidir. Ahiret saadetine kavuşabilmek için de, Allah-u00fb Teala'nın son Peygamberi'nin tebliğ ettiği emirlere uymak yegane çaredir. Bundan başka da hiçbir çare yoktur.

Adamın birisinin gözlerine hiçbir sebep yokken perde inmiş. Dünyası kararan adam, çaresiz bir şekilde doktor doktor dolaşmaya başlamış. Ancak gittiği tüm doktorlar adamın neden kör olduğunu tespit edememiş.

Doktorlar, '' Gözlerinde bir hastalık yok ama görmüyorsun, biz senin durumundan bir şey anlayamadık '' diyerek tedavi edememişler.

Doktorlardan umudunu kesen adam, derdine çare aramak için dünyayı dolaşmaya başlamış.

Gittiği bir dergahta kör adama, ''Bak efendi, sen bu derdinden kurtulmak istersen, hayatta hiçbir derdi olmayan bir adam bulacaksın, onun üzerindeki gömleği gözlerini süreceksin, böylece gözlerin tekrar görmeye başlayacak'' denmiş.

Bu söz üzerine adam yine yollara düşüp koca dünyada dertsiz birini aramış durmuş...

Günün birinde, bir dağda bir çoban olduğunu ve onunda hiçbir derdinin olmadığını öğrenmiş ve hemen söylenen o dağa doğru yol almış. Denildiği gibi dağda çobanı bulmuş ve derdini anlatmış.

Demiş ki: ''Ey çoban, duydum ki senin bu dünyada hiçbir derdin yokmuş, doğru mu?"

Çoban mahcup bir sesle, ''Allah'a şükür benim hiçbir derdim yoktur'' diyerek cevap vermiş adama.

Kör adam sevincinden ne yapacağını şaşırmış, onca zamandır beklediği an gelmiş çatmış, gözlerinin görmesine artık çok az bir zaman kalmış.

Kör adam konuşmasına devam etmiş:

"Çobanım, canım çobanım, gömleğini hele bir çıkar da, gömleğini gözlerime süreyim, gözlerime süreyim ki bende görebileyimu2026"

Çoban cevap vermiş: "İyi ama benim gömleğim yok ki!"

Çoban dertsiz olmasına dertsizmiş, fakat bir gömleği bile yokmuş.

İşte mesut olup olmamak da tamamen göreceli bir kavramdır.

Her şeyin maddiyattan ibaret olduğunu düşünen daima yanılırken; yetinmeyi bilen ve maneviyata önem veren, daima mesut olur.

Bu konuda bir bilgenin şu sözleri ders niteliğindedir: ''Ne kadar çok mala sahip olursak, o kadar fazlasını isteriz. Zenginlik deniz suyu gibidir; içtikçe susuzluğumuz artar. Sonunda biz mallara değil, onlar bize sahip olurlar. ''

Asıl saadet ahiret sadetidir

Dünyadaki bütün insanlar mutlu olabilmenin yollarını ararlar. Fakat mesut olabilen pek azdır; çünkü saadetin ne olduğunu bilen azdır. Özellikle zamanımızda saadet denilince, yalnız dünyadaki rahatlık hatıra geliyor. Halbuki asıl saadet, ebedu00ee olan ahiret saadetidir. Ahiret saadetine kavuşabilmek için de, Allah-u00fb Teala'nın son Peygamberi'nin tebliğ ettiği emirlere uymak yegane çaredir. Bundan başka da hiçbir çare yoktur.

"Saadet", sözlüklerde: "Mutluluk, bahtiyarlık; dünyada ve ahirette mutluluk" şeklinde tarif edilmektedir. "Saadet-i Ebediyye" de: "Sonsuz, ebedu00ee mutluluk, bahtiyarlık" demektir. Büyük alim İmam-ı Maverdu00ee, "Saadet-i ebediyyeye kavuşmak için Müslüman olmak lazımdır" derken, yine en büyük alim ve velu00eelerden İmam-ı Rabbanu00ee, "Cehennem'den kurtulmak ve saadet-i ebediyyeye kavuşmak, Peygamberlere (aleyhimüsselam) tabi olmaya bağlıdır" buyurmuştur.

"Saadet" kelimesinden türeyen "sau00eed" kelimesi: "Allah-u00fb Teala'nın, kendisinden razı olduğu kimse, Cennetlik kişi" anlamına gelmektedir. Kur'an-ı Kerim'de mealen buyuruldu ki: "Sau00eed olanlara gelince, onlar Cennet'tedirler." (Hu00fbd Su00fbresi, 108)

////

ŞAİR Bu00c2Ku00ce'NİN

DOSTLUK TARİFİ

"Söyler misiniz, kaç çeşit dost var?" şeklindeki soruya Şair Baku00ee şu cevabı vermiş: "Üç çeşit dost vardır: Bir dost vardır; gıda gibidir. Sen onu her zaman ararsın. Bir dost vardır; ilaç gibidir. Lazım olduğunda ararsın. Bir dost daha vardır ki; hastalık gibidir. O seni seni arar."

////

AYAĞINI SICAK TUT,

BAŞINI SERİN...

Lokman Hekim, ailesine bir sandık bırakarak şöyle demiş: "Ben öldükten sonra bu sandığı açmadan satışa sunun, oradan alacağınız paralar sizindir." Lokman Hekim vefat edince sandığı alan şahıs "acaba sandıkta ne var?" düşüncesiyle sandığı açınca, şu notla karşılaşmış: "Ayağını sıcak tut, başını serin; kendine bir iş bul, düşünme derin..."

////

KISSADAN HİSSE

Behlül Dana'ya taht dayağı

Behlül Dana, bir gün Harun Reşid'in huzuruna gelmiş. O sırada Halife tahtında olmadığı gibi odasında da yokmuş. Fırsattan istifade eden Behlül Dana tahta geçip oturmuş. Biraz sonra koruma görevleri bakmışlar ki; tahtta biri oturuyor, onu hemen oradan aşağı indirmişler ve başlamışlar dövmeye. Bir müddet sonra, Halife gelince bakmış ki, Behlül ağlıyor... Hemen sormuş: "Niçin ağlıyorsun, ne oldu?" Halife, muhatabından cevap alamayınca koruma görevlerine sormuş aynı soruyu: "Ne oldu buna?" Görevliler şöyle demişler: "Ey mü'minlerin emiri, bu sizin makamınızda oturuyordu. Biz de akıllansın diye bir iki vurduk, o yüzden ağlar." Behlül, söze karışıp halifeye şöyle demiş: "Hayır! Ben o yüzden ağlamıyorum, senin için ağlıyorum. Ben ömrümde bir kez bu makama oturduğum için bu dayağı yedim. Sen ki; her gün oturuyorsun, acaba ne kadar dayak yiyeceksin?"

///

İMAM-I u00c2ZAM'IN DUASI

Allah'ım, bu zayıf kuluna merhamet et

"O yüceler yücesine isyan ettim, günahlar içine düştüm. Biliyorum, yapmamam gerekirdi. O gerçek bir sahiptir. O terbiye edendir. O çok merhametli olandır. O bağışlayandır. Allah, her şeye gücü yetendir. Kul muhtaç oldukça çokça verendir. Ey Mennan! İstemeden de veren, kul sıkışmasa da veren sadece Sensin. Ey beni yaratan! Bak senin için gözlerim yaşarıyor. Senin için ağlıyorum. Sen de tövbemi kabul et. Hatalarımı bağışla. Ya Rabbi! İsyanıma, nefsime mağlup oldum. Bilemiyorum ki, bunun sonunda kurtulacak mıyım, yoksa helak mı olacağım? Evet evet. Günahlarım günden güne artıyor. Diğer yandan ömrüm günden güne azalıyor, farkındayım. Sana yöneldim Allah'ım. İşte şimdi ölüm yatağında insanların önünde uzanmışım. Bu zayıf kuluna merhamet et, ey merhamet edicilerin sahibi."

///

NASİHAT

Beş kişiyle arkadaş olma!

Muhammed Bakır Hazretleri anlatıyor. Babam İmam Zeynelabidu00een Hazretleri bana: "Beş sınıf insanla arkadaş olma, onlarla konuşma, onlara yoldaş olma" diye nasihatte bulundu. "Babacığım, canım sana feda olsun! Bu beş sınıf insan kimdir?" diye sordum. Buyurdular ki:

"Fasık (Allahü Teala'nın emirlerine uymayan) kimse ile arkadaş olma, çünkü o seni bir lokma yemeğe, belki de bundan daha az bir menfaate satar." Daha azı nedir diye sordum. "Daha azı, elde etmek için hırslı olup da elde edemediği şeydir." Babacığım ikincisi kimdir?

"Cimri ile arkadaş olma! Çünkü o, çok muhtaç olduğun bir zamanda, malını korumak için seninle alakasını keser." Üçüncüsü kimdir, babacığım?

"Yalancı ile arkadaş olma! Çünkü o, serap gibidir; yakın olanı sana uzak gösterir, uzak olanı yakın gösterir." Dördüncüsü kimdir, babacığım?

"Ahmak kimse ile arkadaş olma! Çünkü o, sana faydalı olmak isterken zarar verir." Babacığım, beşincisi kimdir?

"Sıla-i rahmi terk eden, yakın akrabalarıyla münasebetini kesen kimse ile arkadaş olma! Çünkü Kur'an-ı Keru00eem'de tam üç yerde böyle kimsenin mel'u00fbn olduğunu gördüm."