Rum suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerimde 30. suredir. Mekke döneminde nazil olan Rum suresinde İranlılarla yapılan savaşta mağlub olan Rumların, sonra galip gelecekleri anlatılmaktadır. Sureye bu yüzden Rum suresi denilmiştir. Peki Rum suresi kaç ayettir? Rum suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Rum suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 3. suresi olan Rum suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...
Kısaca Konusu : Sûreye, Ehl-i kitap olan Bizanslılar’ın ateşperest olan İranlılar’a –daha önce mağlûp olmuşken bir süre sonra– galip gelecekleri ve müslümanların sevinecekleri bildirilerek başlanmakta; geçmişteki inkârcı toplumların durumlarından ibret alınması öğütlenmekte; yüce Allah’ın varlığı, birliği, kudreti ve evrendeki mutlak egemenliğinin kanıtları, insan fıtratının önemi ve insanların yapıp ettikleri yüzünden ortaya çıkan olumsuzluklar üzerinde durulmakta; kıyamet günü inkârcıların karşılaşacakları bazı hallere değinilip Hz. Peygamber’in şahsında bütün müminlerden, tevhid inancına bağlı kalarak, âhiret hayatına hazırlığı ihmal etmeden, darlıkta da bollukta da Allah’a olan saygı ve itaatlerini devam ettirmeleri ve inançsızların tutumlarından etkilenmemeleri istenmektedir.
Fazileti : Kim Rûm sûresini okursa, semâda ve yerde Allahü teâlâyı tesbih eden meleklerin adedinin on katı sevâb kazanır, gece ve gündüzünde kaybettiğine kavuşur. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
RUM SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim 1. Elif lam mim
2. Fulibetir rum
3. Fi ednel erdi ve hüm mim ba’di ğalebihim se yağlibun
4. Fi bid’i sinin lillahil emru min kablü ve mim ba’d ve yevmeiziy yefrahul mü’minun
5. Bi nasrillah yensuru mey yeşa’ ve hüvel azizür rahiym
6. Va’dellah la yuhlifüllahü va’dehu ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun
7. Ya’lemune zahiram minel hayatid dünyave hüm anil ahirati hüm ğafilun
8. E ve lem yetefekkeru fi enfüsihim ma halekallahüs semavati vel erda ve ma beynehüma illa bil hakki ve ecelim müsemma ve inne kesiram minen nasi bi likai rabbihim le kafirun
9. E ve lem yesiru fil irdi fe yenzuru keyfe kane akibetüllezine min kablihim kanu eşedde minhüm kuvvetev ve esarul erda ve ameruha eksera mimma ameruha ve caethüm rusülühüm bil beyyinat kanu eşedde minhüm kuvvetev ve esarul erda ve ameruha eksera mimma ameruha ve caethüm rusülühüm bil beyyinat fema kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
10. Sümme kane akibetellezine esaüs sua en kezzebu bi ayatillahi ve kanu biha yestehziun
11. Allahü yebdeül hakka sümme yüiydühu sümme ileyhi türceun
12. Ve yevme tekumüs saatü yüblisül mücrimun
13. Ve lem yekül lehüm min şürakaihim şüfeaü ve kanu bi şürakaihim kafirin
14. Ve yevme tekumüs saatü yevmeiziy yeteferrakun
15. Fe emmellezine amenu ve amilus salihati fe hüm fi ravdatiy yuhberun
16. Ve emmellezine keferu ve kezzebu bi ayatina ve likail ahirati fe ülaike fil azabi muhdarun
17. Fe sübhanellahi hiyne tübsune ve hiyne tusbihun
18. Ve lehül hamdü fis semavati vel erdi ve aşiyyev ve hiyne tuzhirun
19. Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül meyyite minel hayyi ve yuhyil erda ba’de mevtiha ve kezalike tuhracun
20. Ve min ayatihi en halekaküm min türabin sümme iza entüm beşerun tenteşirun
21. Ve min ayatihi en haleka leküm min enfüsiküm ezvacel li teskünu ileyha ve ceale beyneküm meveddetev ve rahmeh inne fi zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun
22. Ve min ayatihi halkus semavati vel erdi vahtilafü elsinetiküm ve elvaniküm inne fi zalike le ayatil lil alimin
23. Ve min ayatihi menamüküm bil leyli ven nehari vebtiğaüküm min fadlih inne fi zalike le ayatil li kavmiy yesmeun
24. Ve min ayatihi yürikümül berka havfev ve tameav ve yünezzilü mines semai maen fe yuhyi bihil erda ba’de mevtiha inne fi zalike le ayatil li kavmiy ya’kilun
25. Ve min ayatihi en tekumes semaü vel erdu bi emrih sümme iza deaküm da’vetem minel erdi iza entüm tahrucun
26. Ve lehu men fis semavati vel ard küllül lehu kanitun
27. Ve hüvellezi yebdeül halka sümme yüiydühu ve hüve ehvenü aleyh ve lehül meselül a’la fis semavati vel ard ve hüvel azizül hakim
28. Darabe leküm meselem min enfüsiküm hel leküm mim ma meleket eymanüküm min şürakae fi ma razaknaküm fe entüm fihi sevaün tehafunehüm ke hiyfetiküm enfüseküm kezalike nüfassilül ayati li kavmiy ya’kilun
29. Belit tebeallezine zalemu ehvaehüm bi ğayri ilm fe mey yehdi men edallellah ve ma lehüm min nasirin
30. Fe ekim vecheke lid dini hanifa fitratellahilleti fetaran nase aleyha la tebdile li halkillah zaliked dinül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun
31. Münibine ileyhi vettekuhu ve ekiymus salate ve la tekunu minel müşrikin
32. Minellezine ferraku dinehüm ve kanu şiyea küllü hizbim bima ledeyhim ferihun
33. Ve iza messen nase durrun deav rabbehüm münibine ileyhi sümme iza ezakahüm minhü rahmeten iza ferikum minhüm bi rabbihim yüşrikun
34. Li yekfüru bima ateynahüm fe temetteu fe sevfe ta’lemun
35. Em enzelna aleyhim sültanen fe hüve yetekellemü bima kanu bihi yüşrikun
36. Ve iza ezaknen nase rahmeten ferihu biha ve in tüsibhüm seyyietüm bima kaddemet eydihim izahüm yaknetun
37. E ve lem yerav ennellahe yebsütur rizka li mey yeşaü ve yakdir inne fi zalike le ayatil li kavmiy yü’minun
38. Fe ati zel kurba hakkahu vel miskine vebnes sebil zalike hayrul lillezine yüridune vechellahi ve ülaike hümül müflihun
39. Ve ma ateytüm mir ribel li yerbüve fi emvalin nasi fe la yerbu indellah ve ma ateytüm min zekatin türidune vechellahi fe ülaike hümül mud’ifun
40. Allahüllezi halekaküm sümme razekaküm sümme yümitüküm sümme yuhyiküm hel min şürakaiküm mey yefalü min zaliküm min şey’ sübhanelhu ve teala amma yüşrikun
41. Zaheral fesadü fil berri vel bahri bima kesebet eydin nasi li yüzikahüm ba’dallezi amilu leallehüm yarciun
42. Kul siru fil erdi fenzuru keyfe kane akibetüllezine min kabl kane ekseruhüm müşrikin
43. Fe ekim vecheke lid dinil kayyimi min kabli ey ye’tiye yevmül la meradde lehu minellahi yevmeiziy yessaddeun
44. Men kefera fealeyhi küfruh ve men amile salihan fe li enfüsihim yemhedun
45. Li yecziyellezine amenu ve amilus salihati min fadlih innehu la yühibbül kafirin
46. Ve min ayatihi ey yürsiler riyaha mübeşşirativ ve liyüzikaküm mir rahmetihi ve litecriyel fülkü bi emrihi ve li tebteğu min fadlihi ve lealleküm teşkürun
47. Ve le kad erselna min kablike rusülen ila kavmihim fe cauhüm bil beyyinati fentekamna minellezine ecramu ve kane hakkan aleyna nasrul mü’minin
48. Allahüllezi yürsilür riyaha fe tüsiru sehaben fe yebsütuhu fis semai keyfe yeşaü ve yec’alühu kisefen feteral vedka yahrucü min hilalih fe iza esabe bihi mey yeşaü min ibadihi izahüm yestebşirun
49. Ve in kanu min kabli ey yünezzele aleyhim min kablihi le müblisin
50. Fenzur ila asari rahmetillahi keyfe yuhyil erda ba’da mevtiha inne zalike le muhyil mevta ve hüve ala külli şey’in kadir
51. Ve lein erselna rihan fe raevhü musferral lezallu mim ba’dihi yekfürun
52. Fe inneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirin
53. Ve ma ente bihadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yü’minü bi ayatina fehüm müslimun
54. Allahüllezi halekaküm min da’fin sümme ceale mim ba’di kuvvetin da’fev ve şeybeh yahlüku ma yeşa’ ve hüvel alimül kadir
55. Ve yevme teumüs saatü yuksimül mücrimune ma lebisu ğayra saah kezalike kanu yü’fekun
56. Ve kalellezine utül ilme vel imane le kad lebistüm fi kitabillahi ila yevmil ba’si fe haza yevmül ba’si ve lakinneküm küntüm la ta’lemun
57. Fe yevmeizil la yenfeullezine zalemu ma’ziratühüm ve la hüm yüsta’tebun
58. Ve le kad darabna lin nasi fi hazel kar’ani min külli mesel ve lein ci’tehüm bi ayatil leyekulennellezine keferu in entüm illa mübtilun
59. Kezalike yatbeullahü ala kulubillezine la ya’lemun
60. Fasbir inne va’dellahi hakkuv ve la yestehiffennekellezine la yukinun
RUM SURESİ OKUNUŞU
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Elif. Lâm. Mim.
2. Rumlar (İranlılar’a) mağlup oldular.
3. Arzın size en yakın yerinde. Amma onlar bu yenilgilerinden sonra mutlaka gâlip geleceklerdir.
4. Bir kaç yıl içinde. Önünde de sonunda da emir Allah’ındır. (Rumların İranlıları yendikleri) o gün, müminler sevineceklerdir.
5. Allah’ın yardımı ile. O, dilediğine yardım eder ve O Azîz’dir, çok merhametlidir.
6. Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden aslâ caymaz. Amma insanların çoğu bilmezler.
7. Onlar dünyâ hayatının yalnız görünen dış kısmını bilirler. Ahiretten ise tamamen habersizdirler.
8. Onlar kendi içlerinde hiç düşünmediler mi? Allah gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak ile ve belirli bir süre için yaratmıştır. Doğrusu insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
9. Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nasıl olduğunu görmediler mi? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Yeryüzünü kazıp alt-üst etmişler ve onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri onlara da nice açık deliller getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
10. Sonunda, Allah’ın âyetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük yapanların âkibetleri pek kötü oldu.
11. Allah ilkin mahlûkunu yaratır, ölümünden sonra onu tekrar diriltir. Sonunda O’na döndürüleceksiniz.
12. O saat başladığı (kıyamet koptuğu) gün, günahkârlar (korku ve ümitsizlik) içinde susup kalırlar.
13. Allah’a ortak koştukları şeylerden hiçbiri kendilerine şefaatçı olamaz. Zaten onlar ortaklarını da inkâr ederler.
14. O saat başladığı (kıyamet koptuğu) gün, işte o gün birbirinden ayrılırlar.
15. İman edip sâlih ameller işleyenler, bir bahçe içinde mesut olurlar.
16. Kâfir olup âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içinde hazır bulundurulurlar.
17. O halde siz akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin.
18. Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde de (Allah’ı tesbih edin).
19. O, ölüden diri çıkarır, diriden de ölü çıkarır. Yeryüzünü ölümünden sonra O canlandırır. (Ey insanlar!) İşte siz de kabirlerinizden böylece çıkarılacaksınız.
20. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) biri de sizi topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra hemen birer insan olarak yeryüzüne yayılırsınız.
21. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, kendileriyle kaynaşmanız için, kendi cinsinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz ki bunda iyi düşünen bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
22. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de gökleri ve yeri yaratması, dillerinizi ve renklerinizi değişik yapmasıdır. Şüphesiz ki bunda âlimler için ibretler vardır.
23. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, gece olsun gündüz olsun uyumanız, lütfundan (rızık) aramanızdır. Şüphesiz ki bunda işiten bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
24. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, size hem korku hem de ümit vermek için şimşeği göstermesi, gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesidir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir topluluk için âyetler (ibretler) vardır.
25. O’nun âyetlerinden (varlığının delillerinden) birisi de, göğün ve yerin O’nun emriyle durmasıdır. Sonra sizi yerden bir tek dâvetle çağırdığı zaman, hemen çıkıverirsiniz.
26. Göklerde ve yerde olanlar hep O’nundur. Hepsi O’na boyun eğer.
27. Önce yaratan, ölümünden sonra tekrar dirilten O’dur. Bu O’nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde bulunan en yüce sıfatlar O’nundur. Ve O Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
28. Allah size kendinizden bir temsil getirdi. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, ellerinizin altındaki köleleriniz içinden ortaklarınız bulunmasını; ortaklık hususunda birbirinizden korkup endişelendiğiniz gibi onlardan korkarak sizinle onların eşit olmasını ve kendinizi saydığınız gibi onları saymanızı ister misiniz? İşte biz aklını kullanacak bir topluluk için âyetleri böyle açıklarız.
29. Hayır! O zulmedenler körü körüne heveslerine uymuşlardır. Allah’ın saptırdığı kimseleri kim doğru yola eriştirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.
30. Hakk’a yönelerek kendini Allah’ın insanlara yaratılıştan verdiği dine ver. Zira Allah’ın yaratışında değişme yoktur. Bu, dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
31. Hepiniz O’na yönelin ve O’ndan korkun, namazı kılın, müşriklerden olmayın.
32. Onlar ki dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka oldular. Her fırka kendi tuttuğu yoldan memnudur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.
33. İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek O’na yalvarırlar. Sonra onlara katından bir rahmet tattırınca da, içlerinden bir grup hemen Rablerine şirk koşarlar.
34. Ki, kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler. Safâ sürün bakalım! Yakında bileceksiniz!
35. Yoksa onlara kesin bir delil indirdik de, o delil müşrik olmalarını mı söylüyor?
36. İnsanlara bir rahmet tattırırsak buna sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, hemen ümitsizliğe kapılırlar.
37. Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine geniş geniş vermekte, dilediğinin rızkını da daraltmaktadır. Şüphesiz ki bunda inanan bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.
38. Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah’ın rızâsını dileyenler için bu daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
39. İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir fâiz, Allah katında artmaz. Fakat Allah’ın rızâsını dileyerek verdiğiniz zekâta gelince, o böyle değildir. O zekâtı veren kimseler (sevaplarını ve mallarını) kat kat artıranlardır.
40. Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren, daha sonra da dirilten Allah’tır. Peki sizin O’na eş tuttuğunuz ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir ve yücedir.
41. İnsanların elleriyle işlediklerinden dolayı karada ve denizde fesat başgösterdi. Allah işlediklerinden bir kısmını onlara tattırıyor ki, belki dönerler.
42. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha önce geçenlerin âkıbetinin nasıl olduğunu görün. Çünkü onların çoğu müşrik idi.”
43. Allah’ın katından dönüşü olmayan bir gün gelmezden önce yönünü dosdoğru dine çevir. O gün bölük bölük ayrılacaklardır.
44. Kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir. Sâlih amel işleyenler de yerlerini kendileri için hazırlamış olurlar.
45. Tâ ki Allah, iman eden ve sâlih amel işleyenlere lütfundan mükâfat versin. Şüphesiz ki O, kâfirleri sevmez.
46. Rüzgârları (yağmurun yağacağına, aşılamanın yapılacağına) müjdeciler olarak göndermesi O’nun delillerindendir. Tâ ki size rahmetinden tattırsın, gemiler O’nun emriyle yüzsün ve siz O’nun lütfundan (nasibinizi) arayasınız. Umulur ki şükredersiniz.
47. Andolsun ki biz senden önce nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Onlara apaçık delillerle geldiler. Biz de günahkârlardan intikam aldık. Müminlere yardım etmek üzerimize hak olmuştur.
48. Allah O’dur ki rüzgârları gönderip bulutları yürütür, onları dilediği gibi gökte yayar ve parça parça eder. Sonra da bulutların arasından yağmurun çıktığını görürsün. Kullarından dilediğine yağmuru verdiğinde, onlar hemen sevinirler.
49. Oysa onlar daha önceden üzerlerine yağmur indirilmesinden iyice ümitlerini kesmişlerdi.
50. Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ki O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kâdirdir.
51. Andolsun ki bir rüzgâr göndersek de ekini sararmış görseler, hemen ardından nankörlük ederler.
52. Gerçek şu ki sen ölülere işittiremezsin. Arkalarını dönüp giden sağırlara da dâvetini duyuramazsın.
53. Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin. Sen âyetlerimizi ancak inananlara duyurabilirsin. İşte onlar müslümanlardır.
54. Allah sizi oldukça güçsüz (bir madde)den yarattı. Güçsüzlükten sonra kuvvetli kıldı. Sonra o kuvvetin ardından da zayıflık ve ihtiyarlık verdi. O dilediğini yaratır. O, ilim ve kudret sahibidir.
55. Kıyamet koptuğu gün suçlular bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar böylece aldatılıp saptırılıyorlardı.
56. Kendilerine ilim ve iman verilenler ise şöyle derler: “Andolsun ki siz, Allah’ın yazısında yazılan o yeniden dirilme gününe kadar orada kaldınız. İşte yeniden dirilip kalkma günü bugündür. Fakat siz bilmiyordunuz.”
57. Artık o gün, zulmetmiş olanlara mazeret beyan etmeleri bir fayda vermez, kendilerinden Allah’ı hoşnud edecek şeyleri yapmaları da istenmez.
58. Andolsun ki biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali getirdik. Şayet sen onlara bir âyet (mucize) getirsen, kâfir olanlar: “Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.” derler.
59. İşte böylece Allah, bilmeyenlerin kalpleri üzerine mühür basar.
60. Sabret! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi haktır. Yürekten inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevketmesinler!