Resul-i Ekrem ( S.A.V.) 'in Giyim Hususundaki Edep ve Ahlâkı
Hz. Peygamber (s.a) hangi elbiseyi bulursa giyerdi. İster izar (baştan ayağa kadar bedeni kaplayan bir elbise) ister rida (kaftan) ister kamis (iç gömlek) veya cübbe olsun veya başkası olsun.(155) Elbiseler içerisinde Hz. Peygamber'in hoşuna en fazla giden yeşil elbiseydi. En fazla giydiği elbise de beyaz elbisedir.'Beyaz elbiseyi dirilerinize giydiriniz ve ölülerinize de kefen yapınız.' buyurmuştur.(156)
Hz. Peygamber (s.a), gerek savaş için gerekse savaş dışında ortası pamuk veya yünle doldurulmuş kaftan giyerdi.(157)Hz. Peygamber'in altın renkli atlastan bir kaftanı vardı. Onu giyer, beyazla karışan yeşilliğini severdi veya beyaz renginin üzerine gelen kaftanın yeşil rengini severdi.(158)Hz. Peygamber'in bütün elbiseleri topuklarından yukarıdaydı. İzan bunun üzerinde olup bacak kısmının ortasına kadar varırdı.(159)Hz.Peygamber'in iç gömleği düğmelerle bağlı bulunuyordu. Bazen namazda ve başka yerlerde bu düğmeleri açardı.(160)Hz.Peygamber'in zaferanla boyanmış çarşafa benzer ve baştan ayağa kadar vücudunu kapatan bir elbisesi vardı. Çoğu zaman sadece onu giyip halkın önünde namaz kılardı.(161) Bazen de sadece çulumsu bir şal giyerdi.(162)Keçeden mâmul bir elbisesi vardı. Onu giyerdi ve şöyle derdi:'Ben ancak bir kulum. Kulun giydiği gibi giyerim.'(163)
Sadece cuma gününe mahsus iki elbisesi vardı. Bunlar diğer günlerde giydiği elbiselerden başkaydı.(164)Bazen de sadece bir izar giyerdi. Onun iki tarafını omuzlarının arasına bağlardı.(165)
Bazen de cenaze namazlarında bir tek izar ile halkın önünde namaz kılardı. Bazen evinde bir tek izara bürünerek namaz kılardı.(166)Bu tek izarın iki tarafını ters yönlerden getirip bağlardı ve bu izar aynı zamanda zevceleriyle cinsî ilişki kurduğu zaman sütresi olurdu.
Bazen de geceleyin o izarla namaz kılardı. Namaz kıldığı izarın bir kısmını bedenine sarar, diğer kısmını odada bulunan hanımının üzerine atardı ve bu şekilde namaza devam ederdi. Hz. Peygamber'in siyah bir abası vardı, onu (fakir birisine) hibe etti. Hanımı Ümmü Seleme şöyle sordu: -'Ey Allah'ın Râsûlü! Anam babam sana feda olsun! O siyah abâ ne oldu?' Hz. Peygamber; -'Onu başkasına giydirdim' diye cevap verdi. Ümmü Seleme der ki: -'Senin beyazlığının, onun siyahlığına katılıp vermiş olduğu güzelliği hiç bir yerde görmüş değilim'.(167)
Enes şöyle anlatır: Çoğu zaman Hz. Peygamber'i, sırtına geçirmiş ve iki tarafına bağlanmış bir şal içerisinde önümüzde öğle namazını kıldırırken görürdüm.(168)Hz. Peygamber, yüzük kullanırdı. Çoğu zaman (saadet hücrelerinden) yüzüğüne bir ip bağlı olduğu halde çıkardı.(169)Parmağındaki yüzük ile yazdırmış olduğu mektupları mühürlerdi.Mektup üzerinde mührün bulunması, itham edilmekten daha hayırlıdır.(170)
Hz. Peygamber sarığın altında külâh giydiği gibi, bazen de sarıksız külâh giyerdi.(171) Bazen de külahını başından çıkarır, önünde sütre yapar, öylece namaza kalkardı. Bazen de başında sarığı olmadığı takdirde başına ve alnına mendilimsi bir şey bağlardı.(172)
Hz. Peygamber'in bir amâmesi vardı. Ona Sehab adını veriyordu. Amâmesini daha sonra Hz. Aliye (r.a) hibe etti. Bazen Hz. Ali o amâmeyi bağlar, evinden öylece çıkardı. Hz. Ali'nin bu amâme ile geldiğini gören Hz. Peygamber şöyle demiştir:'Ali, sehab'ın içinde size geliyor.'(173)
Hz. Peygamber elbisesini giyerken önce sağ tarfından giyerdi.(174)'Hamd, avretimi örttüğüm ve insanlar arasında süs olarak kullandığım bir elbiseyi bana giydiren Allah'a mahsustur.'(175)Elbisesini çıkardığı zaman sol tarafından başlardı.(176)
Yeni elbise giydiği zaman eski elbisesini bir miskine sadaka verirdi.(177)'Herhangi bir müslüman eski elbisesini fakir bir müslümana giydirirse Allah'ın hıfzında, himayesinde ve hayrında olur. Bu korunması, o fakir tarafından vermiş olduğu elbise ister diri olarak kullanılsın, ister ölü kullanıldığı müddetçe devam eder.'
Hz. Peygamber'in, yüzü tabaklanmış deriden, içi hurma lifinden doldurulmuş bir yatağı vardı. O yatağın uzunluğu iki zirâ idi veya buna yakın idi. Eni ise bir zirâ ve bir karıştı veya buna yakın idi.(178)Hz.Peygamber'in altına serilen bir abâsı vardı. Bu abâ Hz. Peygamber'in gittiği yere götürülür, iki kat yapılarak Hz. Peygamber'in altına serilirdi.(179)Hz. Peygamber hasır üzerinde yatardı. Hasır ile teni arasında başka birşey bulunmazdı.(180)
Hayvanlarına, silâh ve ev eşyalarına İsim vermek, Hz. Peygamber'in ahlâkındandı. Bayrağının ismi el-İkab idi. Savaşlarda kullandığı kılıcının ismi Zülfikar'dı.(181)Hz. Peygamber'in bir kılıcı vardı.Ona el-Mıhzem derdi. Başka bir kılıcı vardı. Ona da er-Resub denirdi. Diğer biri vardı,ona da el-Kabib denirdi.Hz. Peygamber'in kılıcının kabzası gümüş ile süslenmişti. Hz. Peygamber tabaklanmış deriden yapılmış bir kemer bağlardı. O kemerde gümüşten üç halka bulunmaktaydı.(182)Hz. Peygamber'in okuna el-Ketum deniyordu. Okdanlığına el-Kafur denirdi.(183)
Hz. Peygamber'in devesinin ismi el-Kusva idi ve bu deveye, bazen el-Abda deniyordu.(184) Hz. Peygamber'in katırının ismi Düldül idi. Merkebinin ismi Ya'fur'du. Sütünü içtiği koyunun ismi Ayne idi. Hz. Peygamber'in çamurdan yapılmış bir ibriği vardı. Onunla abdest alıyordu ve onunla su içerdi. Ashabı kirâm daha erginleşmemiş yavrularını (ki bu yavrular serbestçe Hz. Peygamber'in huzuru saadetine ve hânei saâdetine girip çıkıyorlardı) o ibrikten su içmek için gönderiyorlardı. Çocuklar ibrikte su buldukları takdirde içer, yüzlerine sürer ve bedenlerini o su ile meshederlerdi. Böyle yapmakla Hz. Peygamber'in bereketini ararlardı.(185)
155)Müslim, Buhârî 156)İbn Mâce, Hâkim 157)Buhârî, Müslim 158)Ahmed 159)Ebu Fadl Muhammed b. Tâhir 160)Ebu Dâvud, İbn Mâce, Tirmizî 161)Ebu Dâvud, Tirmizî 162)İbn Mâce, İbn Huzeyme 163)Müslim, Buhârî 164)Taberânî 165)Müslim, Buhârî 166)Irakî'ye göre aslı yoktur, 167)Müslim, (Hz. Âişe'den benzerini) 168)Bezzar ve Ebu Yala 169)Müslim, Buhârî 170)İbn Adîy 171)Müslim, Buhârî, (Enes'ten) 172)Buhârî 173)İbn Adîy, Ebu Şeyh, Ebu Nuaym 174)Tirmizî 175)Tirmizî, İbn Mâce, Hâkim 176)Ebu Şeyh, (İbn Ömer'den) 177)Hâkim, Beyhakî 178)Müslim, Buhârî 179)İbn Sa'd, Tabâkat 180)Müslim, Buhârî 181)Taberânî, (İbn Abbas'tan) 182)Irâkî aslına rastlamadığını kaydeder. İbn Sa'd ve Ebu Şeyh (mürsel olarak) 183)Irâkî aslına rastlamadığına kaydeder. 184)Taberânî 185)Irâkî aslına rastlamadığını kaydeder