Günün Ayeti 'Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helal ve iyisinden Allah yolunda harcayın.' (Bakara, 267)
Günün hadisi 'Ben Allah'tan korkarım diyen adam, sol elinin verdiğini sağ eli duymayacak derecede gizli sadaka veren ve tenha yerde Allah'ı zikrederek gözleri boşalan kimsedir.' (Müslim)
Gazeteci Ruşen Eşref (Ünaydın), bir asır önce yazdığı 'Diyorlar ki' adlı eserinde eski Ramazan'lardan bahsederken ilginç anektodlara yer veriyor ve 'Eski Ramazanlara özlemini' şöyle dile getiriyordu: 'Onların gözünde Ramazan'ın ne büyük manası vardı!.. Ona 'On bir ayın Sultanı' derlerdi. Ramazan ufuklardan Müslüman evlerine ruh ve ağız tadı getiren ahret aleminden gelmiş bir yolcu gibi doğardı. Yolu öylece gözlenirdi. Biz çocuklar lohusa şekerlerini nasıl yeni doğan çocuk getirdi sanırsak, onlar da ülkeye, ibadethanesinden kahvehanesine, sokağından sofrasına kadar, Ramazan'ın bolluk, merhamet, neşe, zenginlik dağıttığına inanırlardı. Ramazan içimizde kaldığı müddetçe büyüğümüzü, küçüğümüzü, şevklendirir, uslulaştırır, ruhlara, gözlere iman ışığı işleyerek çekilirdi. Bugün, ibadethanelerimiz içinde yabancı turistlerin saygısız dolaştığı boş bir mabede dönüştü.'
Ramazan sevinci zirvede
Ruşen Eşref, Ramazan'ın 15'inci gününün önemini ve o günün akşamı yaşananları ise şöyle yazmıştı: '(u2026)On beşinci gece, davulların manilerle kapıların önünden geçit yaptığı sayılı gündü. Davullar, toplar, kandillerle karşılanan Ramazan, davullar, toplar, kandillerle yürütülür, yine öylece uğurlanırdı.' O günün akşamı, camiler dolar taşar, teravihten sonra sokaklar insan sellerinden geçilmez olurdu. Ramazan gecelerinin çocuklar tarafından sevilen, beklenen tiplerinden biri bekçi babalardı. Bekçi babalar her gece sahur vakti davullarla haber verir, ramazanların on beşinci gecelerinde davulunu çalarak ve maniler söyleyerek ev ev dolaşırdı. O anlarda çocuklar pencerelere, kapılara koşuşurlar, söylenen manileri zevkle dinlerlerdi. Ağbani sarıklı poturlu bekçiler, bu on beşinci geceleri ellerinde fener, yanlarında manicu00ee, zamana zemine göre maniler düzerek bahşişlerini toplarlardı.
Saray eşrafı Hırka-ı Saadet'e taşınıyor
Ramazanın 15'inde başta padişah olmak üzere, şehzadeler, sultanlar, kadın efendiler Hırka-ı Saadet dairelerini ziyaret ederlerdi. Harem 1854'de Topkapı Sarayı'ndan Dolmabahçe'ye taşınınca bu tören daha çok önem kazandı. O gün haremde yaşayan sultanlar, kadın efendiler, valide sultan, usta ve kalfalar en güzel elbiselerini giyerler; haremin önünde hazırlanan arabalara binerek Dolmabahçe veya Yıldız Sarayı'ndan büyük bir alay halinde hareket ederlerdi. Arabaların önlerinde ve yanlarında harem ağaları bulunurdu. Arabalar, bu minval üzerine Topkapı Sarayı'nın araba kapısına gelirler; orada harem ağaları tarafından karşılanırlar. Hareme gelinince de Topkapı Sarayı'nda yaşayan kalfalar ve teşrifatı idare eden kadınlar, Hırka-i Saadet'in kapısı açılıncaya kadar dinlenecekleri daireye götürürlerdi.
Kutsal emanete yüz sürme ritüeli
Hırka-ı Saadet kapısı açılınca, kadınlar rütbe sırasına göre dizilirler; Hırka-i Saadet'e doğru ilerlerlerdi. Eğer sağ ise, en önde valde sultan bulunurdu. Herkes başına bir örtü örterdi. Her tarafta, buhurdanlarda yanan buhurun kokusu hissedilir, perdelerin arkasından çok güzel sesli bir müezzinin okuduğu Kuran-ı Kerim duyulur; ağır ağır, bir masa üzerine konan Hırka-i Şerife yüz sürülür; daha sonra padişah selamlanır; padişahın verdiği üzerinde ayet veya bir kıt'a yazılı mendil alınır; saygıyla selamlanır; geri geri gidilerek kendisine ayrılan dairesine dönülürdü. Bu tören bazen saatlerce sürerdi.
Esma-ül Hüsna
EL-RAKİB: Bütün varlıklar ve bütün işler murakabesi altında bulunan.
EL-MUCİB: Kendine yalvaranların isteklerini veren, du00fbaları kabul eden.
EL-VASİ: Lütfu bol olan.
EL-HAKİM: Emirleri, kelamı ve bütün işleri hikmetli, hikmet sahibi olan.
Dua İklimi
İmam-ı A'zam'ın duası: 'Allah'ım Esma-i Hüsna'yla yalvarıyorum. Allah'ım, Sen lütufkarsın, duayı kabul edersin, mü'minsin, koruyucusun, meliksin, büyüksün, suret verensin, her şeyin sahibisin, verensin, alansın, meliksin, yücesin, tesbih edensin, şereflisin, yaşatansın, öldürensin, güçlüsün, apaçıksın, Senden Senin rızanı ve Cenneti istiyorum. Allah'ım Sen dirisin, hannansın (merhametlisin), halimsin, yumuşaksın, övülmüşsün, haku00eemsin, koruyucusun, hasu00eebsin (her şeyi hesap edensin), Senden rızanı ve Cennet'i istiyorum. Allah'ım Sen daimsin, deyyansın, dafi'sin (def edensin), dünya ve ahiret hususunda kaçındığım şeyleri benden uzak tutmanı, rızanı ve Cennet'i istiyorum. Allah'ım Sen rahmansın, rahimsin, Rabsın, rau00fbfsun, rahimsin, raziksin, rezzaksın beni umduğum ve ummadığım yerlerden rızıklandır, Senden rızanı ve Cennet'i istiyorum. Allah'ım Sen selamsın, semu00eesin, işitensin, duamı işitir, gizli ve aşikar yaptığım işleri bilirsin, benden yüz çevirme, beni tüm kötülüklerden koru, Senden rızanı ve Cennet'i istiyorum ya Rabbi.'
Ramazan İlmihali
RAMAZANORUCUNUN KAZASI
Ramazan'dan bir gün veya daha fazla oruç tutmayan kimselerin, bunları kaza etmeleri gerektiğinde görüş birliği vardır. Tutmama hastalık, yolculuk, hayız, nifas ve benzeri özürler sebebiyle, yahut kasten veya yanılarak niyeti terketmek suretiyle olabilir. Her ne sebeple olursa olsun gününde tutulamamış Ramazan orucunun kaza edilmesi gereklidir.
Aynı şekilde keffaret, adak veya başlanıp bozulmuş nafile oruçların kazası da gereklidir. Başlanıp tamamlanmamış nafile oruç meselesinde, Şafiu00eeler hiçbir şekilde kazayı gerekli görmezken, Maliku00eeler sadece kasten bozma durumunda kazayı gerekli görmüşlerdir. Ramazan orucunun kazası yasak günler dışında her zaman yapılabilir. Şafiu00eeler'e göre ise bir Ramazan'da kazaya kalmış orucun, gelecek Ramazan'a kadar kaza edilmesi gerekir.
Bir Ramazan'ın kaza borcu yerine getirilmeden, öteki Ramazan gelecek olursa, kaza borcuna ilaveten bir de fidye ödeme yükümlülüğü ortaya çıkar.
KEFFARET ORUCU
Ramazan'da özürsüz olarak oruç tutmamak büyük günahtır. Müslüman kişinin mazeretsiz olarak oruç yemesi son derece uzak ihtimaldir. Bununla birlikte Ramazan'da mazeretsiz olarak kasten oruç yemek, Ramazan'ın saygınlığını ihlal etmek anlamına geleceği için keffaret ödemek gerekir. Keffaret için genel olarak önerilen üç seçenekten sadece ikisinin günümüzde tatbik imkanı vardır ki, bunlardan birisi iki ay peş peşe oruç tutmak, ikincisi 60 fakiri doyurmaktır. Toplumsal şartlar gereği ve bir anlamda köleliğin kaldırılması hedefine yönelik olarak önerilen köle azat etme seçeneği köleliğin ortadan kalkmasıyla uygulama dışı kalmıştır.
Hanefu00eeler, keffaret seçeneklerinde sıra gözetmenin gerekli olduğunu savundukları için öncelikle iki ay peş peşe oruç tutmayı, bu mümkün olmazsa diğer seçenek olan altmış fakiri doyurma seçeneğinin uygulanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Maliku00eeler ise, sıra gözetmeksizin herhangi bir seçeneğin yerine
getirilmesini yeterli görmüşlerdir.
Fıkıh Penceresi
DOÇ. DR. MUSTAFA TEKİN
Unutma problemi yaşayan Alzheimer hastaları oruç tutabilirler mi?
- Tabi ki tutabilirler. Unutmaları ve hatta bazan oruçlu olduğunu unutarak yeme içmeleri söz konusu olabilir. Fakat bunlardan mazurdurlar.
Zekat ne zaman verilir?
- Zekat, hicri yıl hesabına göre, zekatı verilecek malın üzerinden bir yıl geçtiği zaman farz olur ve verilmesi gerekir. Sonra her yıl şayet sahip olduğumuz mallar nisap miktarının üzerinde olmaya devam ederse, zekatı da buna göre hesaplanarak verilmeye devam edilmelidir.
Zekat kimlere farzdır?
- Her şeyden önce Müslüman ve mükellef olmalıdır. Oturduğu ev, sahibi olduğu araba ve kullandığı eşya gibi asli ihtiyaçlarının dışında elinde nisap miktarı malı olan kimse bunun zekatını vermelidir.
Doktorunuzdan Tavsiyeler
PROF. DR. SEFA SAYGILI
Kötü alışkanlıklar ve oruç
Kötü alışkanlıklarımızdan kurtulmayı hepimiz isteriz. Ancak zor olduğu, nefise ağır geldiği için bir türlü başarılı olamayız. Kimimiz sigara içer, kimimiz ise kahvehanede boş vakit geçirir. Bazılarımız dedikodu illetine düşkündür. Bazımız ise daha başka fena itiyatlara müpteladır.
Ramazan ayında oruçluyken bunlara nasıl ara veriyorsak, bu mübarek ayın bitiminde de bu güzel hasletimizi devam ettirebiliriz.
Ramazan, hoş niyetimiz için gerçek bir fırsattır.
Fazla yemek ve fazla uyumaktan mı şikayetçiyiz? İşte Ramazan bize güzel bir fırsat.
Namaz kılmak zor mu geliyor? Ramazan'da teravih namazlarıyla nefsimizi kırmalı ve kendimizi alıştırmalıyız.
Ramazan, her yönü ile berekettir. Kişi ondan ne kadar çok istifade etmek isterse, o kadar çok bağlanmalı ve gereklerini yerine getirmeye özen göstermelidir.
Ramazan'dan sonra maddi ve manevi kirlerden arınmış olarak hayata devam etmeyi Mevla hepimize nasip eylesin.
Tebessüm
Bugün Ramazan'ın kaçı acaba?
Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar, Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca'nın yaramaz oğlu, muziplik olsun diye. Bir zaman sonra arkadaşları:
'Bugün Ramazan'ın kaçı acaba?' diye sorarlar Hoca'ya. Hoca'da:
'Şimdi eve gider öğrenirim', der ve evinin yolunu tutar.
Çömleği boşaltır; bir sayar, iki, üç sayar... Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca.
'Arkadaşlar, bugün, Ramazan'ın kırkbeşi' der.
Hoca'nın bu cevabına gülüşür ve aralarından biri:
'Aman Hocam, bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan'ın kırkbeşi olur mu?' diye itiraz eder.
Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle:
'Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın yüz yirmi beşi!'der.
Mani
Secdeye varan başla,
Gözlerden akan yaşla,
Müslüman arkadaşla,
Ne güzeldir Ramazan
Yeni cami direk ister
Bunu söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur ama
Arkadaşım börek ister.