Hidayet rehberi Kur'an-ı Kerim'in 13. suresi olan Ra'd suresi kelime anlamı olarak "gök gürültüsü" demektir. Ra'd Suresi Türkçe ve Arapça okunu nasıl yapılmaktadır? Tefsiri ve Türkçe meali nasıl okunur? Ra'd Suresi nerede ve ne zaman nazil olmuştur? Bu soruların yanıtını haberimizden bulabilirsiniz...
Surenin temel konuları Evrendeki düzen, Allah'ın varlığı, birliği, ilmi ve kudretinin akli delillerle ispatı, Allah'ın ibadete layık tek ilah oluşu, Peygamberlik ve peygamberlerin özellikleri; evlenme, çocuk sahibi olma gibi bazı nitelikleri, Kur'an-ı Keru00eem'in ilahi kelam oluşu, Kur'an'ın özellikleri, Öldükten sonra dirilme, hesap verme, cennet ve cehennem, Müminlerin özellikleri, Müşriklerin ortaya attığı şüpheler ve bunlara verilen cevaplar, Ehl-i kitabın Kur'an karşısındaki tutumu, Bazı ahlakİ konular.
Ra'd Suresinin Sırları Hakkında Rivayetler
Düşmanın kahrı için okunur.
Semavi afetlerden (sel vb.) korunmak için her gün okunur. Yaramaz çocuğun üzerine okunursa saklinleşir. Çocuk üzerine okunursa cinlerin şerrinden korunur. Her kim; istiyorsa, Rad suresinin 1-3 ayetlerini zeytin ağacından yapılmış bir tahtanın üstüne yazmalı ve o yerlerin dört bir köşesine (ayak basılmayacak, temiz bir yere) gömmeli veya asmalıdır. Umulur ki bi-iznillah bereketlenir.
Bağ, bahçe veya iş yerinin verimli olmasını Yaptığı ticaretin kazançlı olmasını, Mal ve mülkünün hayırlı olmasını, Yöneldiği işin hayırlı sonuçlar getirmesini RA'D SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
1. Elif lam mım ra tilke ayatül kitab vellezı ünzile ileyke mir rabbikel hakku ve lakinne ekseran nasi la yü'minun 2. Allahüllezı rafeas semavati bi ğayri amedin teravneha sümmesteva alel arşi ve sehharaş şemse vel kamer yüdebbirul emra yüfassılül ayati lealleküm bi likai rabbiküm tukınun 3. Ve hüvellezı meddel erda ve ceale fıha ravasiye ve enhara ve min küllis semerati ceale fıha zevceynisneyni yuğşil leylen nehar inne fı zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun 4. Ve fil erdı kıtaum mütecaviratüv ve cennatüm min a'nabiv ve zer'uv ve nehıylün sınvanüv ve ğayru sınvaniy yüska bi maiv vahıdiv ve nüfaddılü ba'daha ala ba'dın fil ükül inne fı zalike le ayatil li kavmiy ya'kılun 5. Ve in ta'ceb fe acabün kavlühüm e iza künna türaben e inna le fı halkın cedıd ülaikellezıne keferu bi rabbihim ve ülaikel ağlalü fı a'nakıhim ve ülaike ashabün nar hüm fıha halidun 6. Ve yesta'ciluneke bis seyyieti kablel haseneti ve kad halet min kablihimül mesülat ve inne rabbeke lezu mağfiratil linnasi ala zulmihim ve inne rabbeke le şedıdül ıkab 7. Ve yekulüllezıne keferu lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih innema ente münziruv ve likülli kavmin had 8. Allahü ya'lemü ma tahmilü küllü ünsa ve ma teğıydul erhamü ve ma tezdad ve küllü şey'in ındehu bi mıkdar 9. Alimül ğaybi vaş şehadetil kebırul müteal 10. Sevaüm minküm men eserral kavle ve men cehera bihı ve men hüve müstahfim bil leyli ve saribüm bin nehar 11. Lehu müakkıbatüm mim beyni yedeyhi ve min halfihı yüğayyiru ma bi kavmin hatta yüğayyiru ma bi enfüsihim ve iza eradellahü bi kavmin suen fe la meradde leh ve ma lehüm min dunihı mev val 12. Hüvellezı yürıkümül berka havfev ve tameav ve yanşlüs sehabes sikal 13. Ve yüsebbihur ra'dü bi hamdihı vel melaiketü min hıyfetih ve yürsilüs savaıka fe yüsıybü biha mey yeşaü ve hüm yücadilune fillah ve hüve şedıdül mihal 14. Lehu da'vetül hakk vellezıne yed'une min dunihı la yestecıbune lehüm bi şey'in illa ke basitı keffeyhi ilel mai li yeblüğa fahü ve ma hüve bi baliğıh ve ma düaül kafirıne illa fı dalal 15. Ve lillahi yescüdü men fis semavati vel ard tav'av ve kerhev ve zılalühüm bil ğudüvvi vel asal 16. Kul mer rabbüs semavati vel erdı kulillah kul e fettehaztüm min dunihı evliyae la yemlikune li enfüsihim nef'av ve la darra kul hel yestevil a'ma vel besıyru em hel testeviz zulümanüt ven nur em cealu lillahi şürakae haleku ke halkıhı fe teşabehel halku aleyhim kulillahü haliku külli şey'iv ve hüvel vahıdül kahhar 17. Enzele mines semai maen fe salet evdiyetüm bi kaderiha fahtemeles seylü zebeder rabiya ve mimma yukıdune aleyhi fin naribtiğae hılyetin ev metaın zebedüm mislüh kezalike yadribüllahül hakka vel batıl fe emmez zebedü fe yehebü cüfaa ve emma ma yenfeun nase fe yemküsü fil ard kezalike yadribüllahül emsal 18. Lillezınestecabu li rabbihimül husna vellezıne lem yestecıbu lehu lev enne lehüm ma fil erdı cemıav ve mislehu meahu leftedev bih ülaike lehüm suül hısabi ve me'vahüm cehennem ve bi'sel mihad(15. Ayet secde ayetidir.) 19. E fe mey ya'lemü ennema ünzile ileyke mir rabbikel hakku ke men hüve a'ma innema yetezekkeru ülül elbab 20. Ellezıne yufune bi ahdillahi ve la yenkudunel mısak 21. Vellezıne yesılune ma emerallahü bihı ey yusale ve yahşevne rabbehüm ve yehafune suel hısab 22. Vellezıne saberubtiğae vechi rabbihim ve ekamus salate ve enfeku mimma razaknahüm sirrav ve alaniyetev ve yedraune bil hasenetis seyyiete ülaike lehüm ukbed dar 23. Cennatü adniy yedhuluneha ve men saleha min abaihim ve ezvacihim ve zürriyyatihim vel melaiketü yedhulune aleyhim min külli bab 24. Selamün alayküm bima sabertüm fe nı'me usbed dar 25. Vellezıne yenkudune ahdellahi min ba'di mısakıhı ve yaktaune ma emarallahü bihı ey yusale ve yüfidune fil erdı ülaike lehümül la'netü ve lehüm suüd dar 26. Allahü yebsütur rizka li mey yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta' 27. Ve yekulüllezıne keferu lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih kul innellahe yüdıllü mey yeşaü ve yehdı ileyhi men enab 28. Ellezıne amenu ve tatmeinü kulubühüm bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinül kulub 29. Ellezıne amenu ve amilus salihati tuba lehüm ve husnü meab 30. Kezalike erselnake fı ümmetin kad halet min kabliha ümemül liltetlüve aleyhimüllezı evhayna ileyke ve hüm yekfürune bir rahman kul hüve rabbı la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve ileyhi metab 31. Ve lev enne kur'anen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yey'esillezıne amenu el lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu tüsıybühüm bi ma saneu kariatün ev tehullü karıbem min darihim hatta ye'tiye va'düllah innellahe la yuhlifül mıad 32. Ve lekadistkühzie bi rusülim min kabilek fe emleytü lillezıne keferu sümme ehaztühüm fe keyfe kane ıkab 33. E fe men hüve kaimün ala külli nefsim bima kesebet ve cealu lillahi şüraka' kul semmuhüm em tünebbiunehu bima la ya'lemü fil erdı em bi zahirim minel kavl bel züyyine lillezıne keferu mekruhüm ve suddu anis sebıl ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had 34. Lehüm azabün fil hayatido dünya ve le azabül ahırati eşaak ve ma lehüm minellahi miv vak 35. Meselül cennetilletı vüıdel müttekun tecrı min tahtihel enhar ükülüha daimüv ve zıllüha tilke ukbellezınettekav ve ukbel kafirınen nar 36. Vellezıne ateynahümül kitabe yefrahune bima ünzile ileyke ve minel ahzabi mey yünkiru ba'dah kul innema ümirtü en a'büdellahe ve la üşrike bih ileyhi ed'u ve ileyhi meab 37. Ve kezalike enzelnahü hukmen arabiyya ve leinitteba'te ehvaehüm ba'de ma caeke minel ılmi ma leke minellahi miv veliyyiv ve la vak 38. Ve le kad erselna rusülem min kablike ve cealna lehüm ezvacev ve zürriyyeh ve ma kane li rasulin ey ye'tiye bi ayetin illa bi iznillah li külli ecelin kitab 39. Yemhullahü ma yeşaü ve yüsbit ve ındehu ümmül kitab 40. Ve im ma nüriyenneke ba'dallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe innema aleykel belağu ve aleynel hısab 41. E ve lem yerav enna ne'til erda nenkusuha min atrafiha vallahü yahkümü la müakkıbe li hukmih ve hüve serıul hısab 42. Ve kad mekerallezıne min kablihim fe lillahil mekru cemıa ya'lemü ma teksibü küllü nefs ve seya'lemül küffaru li men ukbed dar 43. Ve yekulüllezıne keferu leste mürsela kul kefa billahi şehıdem beynı ve beyneküm ve men ındehu ılmül kitab RA'D SURESİ TÜRKÇE MEALİ
1. Elif Lam Mu00eem Ra. İşte bunlar Kitabın ayetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar. 2. Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş'a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler, yürütür, ayetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız. 3. O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah'ın varlığını gösteren) deliller vardır. 4. Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için (Allah'ın varlığını gösteren) deliller vardır. 5. Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, "Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?" demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkar edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. 6. Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir. 7. İnkar edenler, "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır. 8. Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. Her şey onun katında bir ölçü iledir. 9. O, gaybı da, görülen alemi de bilendir. Çok büyüktür, çok yücedir. 10. (O'na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir. 11. İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah'ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur. 12. O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir. 13. Gök gürlemesi O'na hamd ederek tespih eder. Melekler de O'nun korkusundan tespih ederler. O yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Halbuki O, azabı çok şiddetli olandır. 14. Gerçek dua ancak O'nadır. O'ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı halde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler. Kafirlerin duası daima boşa çıkar. 15. Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a boyun eğer. 16. De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" "Allah'tır" de. De ki, "O'nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?" De ki, "Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah'ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?" De ki: "Her şeyin yaratıcısı Allah'tır. O, birdir, mutlak hakimiyet sahibidir." 17. O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir. 18. Rablerinin emrine uyanlar için mükafatın en güzeli vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde olan her şey ve onun yanında bir katı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte hesabın kötüsü bunlar içindir. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır! 19. Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar. 20. Onlar, Allah'a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır 21. Onlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği haklara riayet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır. 22. Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. 23. Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler): 24. "Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!" 25. Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lanet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır. 26. Allah rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Halbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir. 27. İnkar edenler diyorlar ki: "Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir." 28. Onlar, inananlar ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur. 29. İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır. 30. (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki, onlar Rahman'ı inkar ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. De ki: "O, benim Rabbimdir. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben yalnız O'na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O'nadır." 31. Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur'an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah'ındır. İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. Allah'ın sözü yerine gelinceye kadar, inkar edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. 32. Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da ben inkar edenlere bir süre (mühlet) verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış! 33. Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkar edilir mi? Halbuki onlar, Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz (bununla) O'na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?" Hayır inkar edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur. 34. Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah'ın azabından koruyacak kimse de yoktur. 35. Allah'a karşı gelmekten sakınanlara va'dolunan cennetin durumu şudur: Onun içinden ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri devamlıdır. İşte bu Allah'a karşı gelmekten sakınanların sonudur. İnkar edenlerin sonu ise ateştir. 36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur'an ile sevinirler. Fakat (senin aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkar edenler de vardır. De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır." 37. Böylece biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. 38. Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır. 39. Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfu00fbz) O'nun yanındadır. 40. Onlara vadettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir. 41. Onlar, bizim yeryüzüne (kudretimizle) gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah hükmeder. Onun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir. 42. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah'a aittir. O, her nefsin kazandığını bilir. İnkar edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir. 43. İnkar edenler, "Sen peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur'an) bilgisi bulunanlar yeter." RA'D SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
RA'D SURESİ TEFSİRİ
RA'D Su00dbRESİ
Mushaf'taki sıralamaya göre kita-bımızın 13, nüzu00fbl sıralamasına göre 96, birinci miu00fbn grubunun 4. su00fbresi olan Ra'd su00fbresi Medine'de nazil olmuş olup ayetlerinin sayısı 43. dür.
"Rahman ve Rahu00eem olan Allah'ın adıyla"
Hamd yalnız ve yalnız alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Salat ve selam Allah'ın Resu00fblüne ve Onun pak aile halkına ve ashabına olsun. Rabbi-mizbizden kabul buyur. Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.
Adını "Gök gürültüsü" anlamına gelen su00fbre içindeki 13. ayette geçen "Er Ra'd" kelimesinden alan su00fbre Mekke'de nazil olmuş 43 ayetlik bir su00fbredir. Bu isim su00fbrenin sembolik bir ismidir. Değilse su00fbre ne gökyüzünden, ne de gökyüzü cisimlerinden söz etmektedir. Sadece içinde geçen bu kelimeden ötürü kendisine bu isim verilmiştir.
Su00fbre Resu00fblullah efendimizin Mekke'deki sıkıntı içinde geçen döneminin sonlarına doğru Yunus ve Hu00fbd su00fbrelerinin indiği dönemlerde nazil olmuştur. Su00fbrenin muhtevası Resu00fblullah Efendimizin mesajını sunmasından epey bir zaman geçtiğini göstermektedir. Bir taraftan İslam düşmanları onun mesajının önünü kesebilmek için farklı metotlara baş vururken, diğer taraftan onun mesajına gönül vermiş, ama müşriklerin dayanılmaz baskı ve zulümlerinden bıkmış müslü-manlar da ondan harikulade mu00fbcizeler beklemektedirler. Ey Allah'ın Resu00fblü öyle bir mu00fbcize getir ki, bu müşrikler pes edip müslüman olsunlar ve biz de bu çektiğimiz işkencelerden kurtulalım demektedirler.
Onların bu arzularına cevap olarak Rabbimiz bu su00fbrede şöyle buyurur: Ey mü'minler vazgeçin bu isteklerinizden. Bunaltmayın elçimi. Elçimin böyle bir fonksiyonu ve yetkisi yoktur. Onun insanlara hidayet etme gücü ve sorumluluğu yoktur. Bu yetki bana aittir. Sakın peygamberimi benimle karıştırmaya kalkışmayın. İnsanlar hidayete talip olmuyorlar diye sakın üzülüp morallerinizi bozmayın. Onların bu inatları ne Rabbinizin gönderdiği ayetlerin azlığından, yetersizliğindendir, ne de elçinin görevini eksik yapışındandır. Onlar boş bir kibir ve inat içindedirler. Allah dilerse ölüleri mezarlarından diriltip onlarla konuşturabilir. Daha farklı görsel ayetler gönderebilir. Bu ayetler onları zoraki imana sevk etse bile, Allah bu zoraki imana iman demez. Böyle zoraki bir iman asla Allah'ın istediği iman değildir.
Benim elçimin benden onlara ilettiği mesaj hakkın, hakikatin ta kendisidir. Ama kafirler gün kadar açık olan bu mesajı reddediyorlar. Mesajın temel unsurları olan tevhid, ahiret ve risalet, nübüvvet haktır. Elçimin getirdiği bu mesaja iman edenler kendi menfaatleri gereği iman etmiş, inkar edenler de kendi menfaatlerine zarar vermektedirler diyen su00fbre yine de bu gerçekler konusunda deliller ileri sürerek kalpleri ikna etmektedir. İşte bu minval üzere devam eden su00fbrenin ayetlerini tek tektanımaya çalışalım inşallah.
Su00fbre huruf-ı mukatta ile başlamaktadır.
1."Elif, Lam, Mu00eem, Ra. Bunlar Kitabın ayetleridir. Sana Rabb'inden indirilen kitap haktır; fakat insanların çoğu inanmazlar."
Kur'an konusunda söz söyleme makamında bulunan alimlerimiz su00fbre başlarında gelen bu ayetler Kur'an'a dikkat çekmedir demişler. Rabbimiz o güne kadar insanların, Kur'an'ın muhataplarının alışık olmadıkları bir ifadeyle söze başlayarak onların dikkatlerini kitap üzerine çekmek istemiştir. Allah buyuruyor ki sanki bu ayetleriyle: Kullarım! Dinleyin şu anda Allah konuşuyor! Bu sözü kendi sözlerinize benzetmeyin! İçinizden bir insan konuşuyor zannetmeyin! Şu anda içinizden birisi konuşmuyor! Şu anda Peygamber de konuşmuyor! Bu benim sözümdür! Şu anda Rabb'iniz konuşuyor! Gelin bunu benim sözüm olarak dinleyin! buyurarak kitabına ve kitabının önemine dikkat çekiyor.
Gelin ey insanlar, ey kullarım şu anda Allah konuşuyor! Bu söz insan sözüne benzemez! u00c2lim sözü, fazıl sözü, filozof sözü, psikolog sözü, sosyolog sözü, amir sözü, müdür sözü, baba ana sözü gibi dinlemeyin bunu! Sakın ha benim sözümü içinizden birinin sözüne benzetmeyin! İçinizden birinin sözünü dinleyip de çöpe attığınız gibi, ya da kulak ardı yaptığınız gibi benim sözümü de öylesine dinlemeye kalkışmayın! Şu anda ben konuşuyorum! Bu söz Allah sözüdür! İşte insanlar bu söze daha bir ciddi kulak versinler, daha bir ciddi dinlesinler diye böyle bir dikkat çekmedir denmiş.
İşte bunlar kitabın ayetleridir. Azu00eez olan, Alu00eem olan, ilim kendisinden olan, ilmin kaynağı olan, Rahu00eem olan, rahmeti sonsuz olan, sizi sizden çok seven, sizi sizden çok düşünen, sizin menfaatlerinizi, maslahatlarınızı sizden daha iyi bilen Rabb'inizin size hayat programı olarak gönderdiği kitabının ayetleridir bunlar. Çünkü bu kitap hayatın sahibi ve hayatı programlayan bir makamdan gelmektedir. Bilgi kendisinden olan, bilginin kaynağı olan Allah'tan gelme bir kitaptır bu. İşte böyle sözü söz olan, dediği dedik olan ve hayata hakim olan bir kitaptır; bu kitap.
Aynı zamanda zaman içinde değeri, hükümleri, yasaları pör-süyüp, eskiyip, aşınıp değerini kaybetmeyecek bir kitaptır bu kitap. Çünkü bu kitabın yasaları zaman ve mekanla sınırlı değildir. Zamanın kendisini eskitemeyeceği, üzerinden yağmurlar, karlar, boralar geçse de, tek yasasına, tek harfine bile halel getiremeyeceği, asla hiçbir gücün ezip bozamayacağı kalpte olan, kabulde olan, Levh-i Mahfuzdan dünya alemine yansıyan bir yazgının ayetleridir bunlar. Kıyamete kadar eskimeden tüm insanlığın tüm problemlerini çözebilecek bir kitabın ayetleridir bunlar. Okunması, anlaşılması, üzerinde düşünülüp akıl yorulması ve hayatın kendisiyle düzenlenmesi gereken bir kitabın ayetleridir bunlar.
Bu kitap sana Rabb'inden hak olarak indirilmiştir. Kitabın indirilişi hak, kitabın kendisi hak, içindekiler haktır ama insanların pek çoğu bunu böylece bilip iman etmezler. İnsanlar ister kabullensinler, ister kabullenmesinler fark etmez, bu kitap hak bir kitaptır.
Allah kitabı hak ile indirmiştir. Allah kitabını haklı olarak indirmiştir. Her konuda hak odur. Rabbimiz kitabını hakkın ortaya çıması için, hakkın batıla galip gelmesi için indirmiştir. Veya insanların üzerinde ihtilaf ettikleri, çözüme kavuşturamadıkları, karar verip son sözü söyleyemedikleri her konuda son sözü söyleyecek olan, son hükmü verecek olan, hak olan, hukuk olan bir kitaptır bu. Hak kelimesi kitabımızda çok geçer. Rabbimiz hak, kitabı hak, peygamberi hak, cennet hak, cehennem hak, Sırat hak, terazi hak, Mizan hak, hepsi haktır. Ama insanlardan pek çoğu buna böylece inanmazlar. Kitabın hak oluşuna inanmayan kafirler bir tarafa, bakıyorsunuz Müslümanlar bile bugün hak problemini gündeme getiriyorlar, lakin problemi bu Hakka göre çözme konusunda kimse doğru dürüst iki kelime bile söyle-miyor.
Mesela insan haklarını gündeme getiren Müslümanlar öncelikle Allah'ın haklarını gündeme getirmek zorundadırlar. Öncelikle Allah'ın hakkını gündeme getiremeyen Müslümanlar, kesinlikle hiç bir zaman kullarının hakkını gündeme getiremeyeceklerdir. Kaldı ki kulların hakkını değerlendirebilmek için de hak bir kitaba, hak bir mizana muhtaç olacaklardır, hak bir peygambere kulak vermek zorunda olacaklardır. İşte tüm problemlerin çözümü buradadır. Yani bu kitaba gö-re bizim hakkımız nedir? Bunu bilmek zorundayız. Bulunduğunuz her bir ortamda hangi hak gündeme gelirse gelsin, kadın hakkı mı? Erkek hakkı mı? İşçi hakkı mı? İşveren hakkı mı? Öğretmen, öğrenci hakkı mı? Ana hakkı, baba hakkı mı? Allah hakkı mı? Kulların hakkı mı? Bunu ancak bu kitap çözecektir. Bunun dışında bunları çözeceğine inandığımız başka bir kaynak bilmiyoruz. Çünkü bakın Rabbimiz buyurur ki:
"Haktan başka sadece dalalet vardır."
(Yunus 32)
Eğer problemlerinizin çözümünü bu kitabın dışında ararsanız, kitabın ötesinde başka yerlerde ararsanız mutlaka batıla düşmek zorunda kalacaksınız. Başka değil, Hak sadece Rabb'inden gelendir. Kabe konusunda, kıble konusunda, hukuk konusunda, kadın erkek hakları konusunda, ekonomi konusunda, kılık-kıyafet konusunda, si-yasal yapılanma konusunda eğitim konusunda da olsa, hangi konu olursa olsun bilelim ki hak Allah'tan gelendir. Hangi konu olursa olsun hak Rabb'inden gelendir. Hak Avrupa'dan gelen değil, hak A.B.D nin dediği değil, hak Avrupa'nın yaptığı değil, hak babamın dediği değil, hak hocamın dediği değil, hak bizim cemaatin dediği değil, hak Allah'tan gelendir. Hukuk Allah'ın hukukudur, yasa Allah'ın yasasıdır. İnsanların çoğu değil, hiçbirisi bunun böyle olduğuna inanmasa da biz böylece iman etmeliyiz ki mü'min olabilelim.
Evet hak olan, hukuk olan, tek yasa olan kitabını indirerek bi-ze emirlerini, yasaklarını bildiren, bizden istediği kulluğu, bizden istediği hayat programını gönderen Rabbimizin buna layık olduğunu, buna ehil olduğunu söylüyor. Onun gücünü, kudretini anlamak ister-seniz etrafınıza bir bakın. Etrafınızdaki Rabb'inizin ayetleri üzerinde bir gezinti yaparak düşünün diyerek bundan sonraki ayetinde Rab-bimiz rubu00fbbiyetinin delillerini sunmaya başlayacak. Bakın ikinci ayet şöyle:
2. "Gökleri, gördüğünüz gibi, direksiz yükselten, sonra arşa hükmeden; her biri belli bir süreye kadar hareket edecek olan güneş ve ayı buyruğu altına alan, işleri yürüten, ayetleri uzun uzun açıklayan Allah'tır; ola ki Rabb'inize kavuşacağınıza kesin olarak inanırsınız."
Evet Allah semavatı direksiz yükseltmiştir. Şu semavata bir bakın ki o ve ondaki tüm gök cisimleri hiç bir imadı, hiçbir direği, payandası olmadan duruyor. Görünürde onları tutan hiçbir şey yok. Sadece Allah'ın kuvvet ve kudreti var. Siz bunun böyle olduğunu gözlerinizle görmektesiniz. Öyleyse gördüğünüz şeye delil getirmeye ne gerek var?
u00c2yetin bir başka manası da: Sizin görebildiğiniz hiçbir direk olmadan Allah semavatı yükseltmiş ve onlardakileri tutmaktadır. Yani aslında semadaki gök cisimlerini orada tutan cazibe denen bir kısım direkler vardır ama siz onları görmüyorsunuz. Düşünebiliyor musu-nuz? Dünyamızdan milyarlarca daha büyük fiziki kütleye sahip olan şu güneşi, şu ayı, şu yıldızları, şu galaksileri, nebülözleri, bildiğimiz bilmediğimiz bu gök cisimlerini orada tutmak kolay değildir. Ama mutlak güç ve kudret sahibi Rabbimiz için hiç de zor değildir bu. Mahiyetini anlayamasak da Rabbimiz tutuyor onları orada. Onları ve bizi hik-met ve kudretiyle konumlarımızda tutan Allah'tır. İmtihan döneminin sona erip de kıyametin kopup, hesap kitap döneminin başlayacağı ana kadar da Rabbimiz onları yerli yerinde tutmaya devam edecek.
Hak olan kitabımızın başka ayetlerinden öğreniyoruz ki kainat imtihan konumundan hesap konumuna geçme komutunu alır almaz Rabbimiz şu andaki tutuşunu bırakıverecek. Her şeyin zimamını, ge-mini salıverecek ve işte o zaman güneşin defteri dürülecek, yıldızlar yerlerinden sökülüp imamesi kopmuş tesbih taneleri gibi sağa sola düşmeye, her şey birbirine vurmaya, her şey birbirine çarpmaya başlayacak ve Kaaria gerçekleşecek.
Veya en büyük olay, en büyük felaket gerçekleşecek. Kapıları çalan, akılları zayi eden, kalpleri yerinden oynatıp yürekleri hoplatan felaket gerçekleşecek. Korkunç dehşetiyle insanların kalplerini ve kulaklarını çarptığı için, insanların beyinlerinde patladığı bu isim verilmiştir. İnsanların kalplerine ve kulaklarına çarpacak, yürekleri yerinden oynatıp, kalpleri parça parça edecek, gökleri yarıp parça parça edecek, dağları ufalayıp tuz buz edecek, yıldızları yerlerinden söküp sağa sola atacak, güneşin ve ayın defterini dürecek, insanları hedefini şaşırmış ne yapacaklarını, nereye gideceklerini bilmez bir vaziyette kelebekler gibi sağa sola uçuracak kıyamet hadisesi gerçekleşecek.
Evet şu anda bu cisimleri kudretiyle yaratan, var eden ve ye-rinde tutan Allah'tır.
Allah gökleri yerleri yaratmış, gökleri direksiz olarak yükselt-miş, ama sadece yaratmakla kalmamış arşı istiva ederek yarattığı tüm varlıkları egemenliği altına da almıştır. Tüm kainatı, tüm mevcudatı, tüm mülkünü hakimiyeti altına, egemenliği altına almıştır. Canlı ve cansız tüm mevcudatı kendi saltanatı altına almıştır.
Rabbimizin arşı istiva etmesi konusu Kur'an'ın başka yerlerinde de geçer. Rabbimizin bu ayetleri müteşabih ayetlerdendir. Öyley-se Rabbimizin arşı istiva etmesi konusunda fazla bir bilgimiz yoktur. Arş; sakf manasına bir yerin en yükseği, en üstü, en zirvesidir. Veya arş; kralların oturduğu tahtın lazımı olan mülk ve saltanattan kinayedir. Hani şu tabir kullanılır:
"Selle arşuhu"
Onun arşı (mülkü) yıkıldı. Mülkü yerinde olduğu ve hakimiyeti devam ettiği zaman da:
"İsteva ala arşihi"
denir.
Arş bir kralın tahtına oturması demektir, ama böyle cismani bir oturuş değil hükümdarlık sıfatıyla muttasıf olması demektir. Yani hükümdarlığın taht sayesinde değil, tahtın hükümdar sayesinde ika-mesi anlatılır. Yani
"İsteva maal arş"
Değil
"İsteva alel arş"
Yani Allah arşla beraber oldu değil, Arştan üstün oldu, arşa hükmetti anlamınadır. Çünkü "İsteva" karar kılmak, tek düze ol-mak, yüksek olmak, yüce olmak, istila etmek, hakimiyeti altına almak ve kaplamak anlamınadır.
Rabbimiz zaman ve mekandan münezzeh iken acaba bu aye-tiyle neyi kast ediyor. Burada imanımız gereği diyebileceğimiz en doğru ve en güzel söz şudur: Rabbimiz bu ayetiyle neyi kast ettiyse odur. Bu konuda tevile gerek de yoktur, imkanımız da yoktur. Çünkü bu tür ayetler müteşabih ayetlerdir ve bizim bu konularda bilgimiz olmadığı için aynen inanıyoruz. İnanıyoruz ki Rabbimiz arşı istiva etmiştir. Ama bu istivanın ne demek olduğunu, keyfiyetinin ne olduğunu bilmiyoruz.
Birisi İmam Malik efendimize istivadan sormuş, "keyfe" demiş. İmam Malik efendimiz bir müddet sustuktan sonra vücudundan müthiş bir ter boşanır ve der ki:
"İstiva malum, keyf ise gayri makuldür. Buna iman vacip, sual ise bidattir"
Allah haydir. Allah tüm kainata hükmedendir. Allah tüm kainatta sözü geçendir. Hıristiyanların dedikleri gibi Allah gökleri yeryüzünü yarattı da sonra yorulup dinlenmeye çekilmiş değildir. Aristo'nun ve Aristo yolunun yolcularının, demokratik kafaların dedikleri gibi dünyayı yaratmış sonra da ne haliniz varsa görün, nasıl isterseniz öylece yaşayın, ben dünyayla ilgilenmiyorum diyerek köşesine çekilmiş, dünya işini bize bırakmış değildir Allah. Hayata karışandır Allah. Hayata hükmedendir Allah. Tüm kainatta hükmü geçendir Allah. Çünkü yaratılış bitmemiştir. "Kün" emriyle her an yaratılış devam etmektedir. Şu anda yaratılanlar Allah tarafından yaratılmakta, şu anda da tüm eylemlerimizi yaratan Allah'tır.
Güneşi ve ayı da Rabbimiz kendi emrine almıştır. Şu anda görebildiğiniz gök cisimlerinin en büyüğü olan güneşi ve ayı Allah kendi emrine almıştır. Her ikisi de Rab'lerine boyun büküp emrine teslim olmuşlardır. Öyleyse ey insanlar, sizden ve dünyanızdan mil-yarlarca kere daha büyük olan bu semavat bile Rabb'ine teslim olup boyun bükmüşken siz kime teslim oluyorsunuz? Semavat Rabb'ini dinlerken siz kimleri dinlemeye? kimlere kulluk etmeye, kimlerin yasalarını uygulayıp kimleri razı etmeye çalışıyorsunuz?
Bu tür gündüzden, geceden, semadan ve arzdan, çevreden ve insandan, yaratılıştan söz eden, yani bizim duyu organlarımızla ulaşabildiğimiz bilgi alanlarından söz eden ayetler, Cenab-ı Hakkın tek Rab olmasını ve tek İlah oluşunu anlatan ayetlerdir. Bakın ey kullarım, Rabb'inizin ilmi ve kudreti işte budur! Bunları yapan, yaratan Allah'tır diyen ayetlerdir. Cenab-ı Hakkın rubu00fbbiyetini ortaya koyan ayetlerdir. Eğer bütün bunları yapan, yaratan Allah'sa, Allah'ın bütün bunlara gücü yetiyorsa, elbette size de gücü yeter. Sizi de yeniden öldürmeye, diriltmeye gücü yeter.
Veya eğer bu konuları idareye bilgisi yetiyorsa sizin de ha-yatınızı düzenlemeye bilgisi yeter manasına gelen ayetlerdir. Bütün bunları bilen, beceren Allah sizin hayat programınızı bilmez mi? Sizin hukukunuzu, sizin nasıl bir hayat yaşayacağınızı bilmez mi? Diyen ayetlerdir bunlar.
Tüm bu Rabb'inizin yarattığı varlıklar, gördüğünüz, görmediğiniz, bildiğiniz, bilmediğiniz tüm bu varlıklar Allah'ın kendilerine belirlediği yörüngelerinde programlarında yine Allah'ın takdir buyurduğu bir süreye kadar, kıyamet gününe kadar yüzüp gitmekte akıp gitmektedirler. Müzzemmil su00fbresinde de haber verildiğine göre peygamberin karada böyle bir yüzüşünden söz ediliyor. Ne demek bu? Anlayabildiğimiz kadarıyla bunun manası tüm varlıklar için kendilerine tahsis edilen programın devamının icrası demektir. Allah'ın belirlediği hayat programının icrası demektir. Allah güneşe, aya, yıldızlara bir yol, bir yörünge, bir program tahsis etmiştir ki onlar Rab'leri tarafından kendilerine tahsis edilen, çizilen bu programı icra edip yüzüp giderler.
Yani tüm bu varlıklar Rab'lerinin kendileri için belirlediği yörüngenin içinde hareket ederler. İşte tıpkı onlar gibi insan da kendisine gece hazırlayacağı program içinde gündüz yüzüp gidecektir.
Gece okunan ayetler, gece ilgi kurulan vahiy ona bir program çizecek ve gündüz o bu vahyin kendisi için çizdiği program dahilinde yüzüp gidecek, yani bu programı icra edecektir diğer varlıklar gibi.
Allah işlerin tümünü tedbir ediyor, idare ediyor, ayarlıyor, düzene koyuyor. Kullarına şah damarlarından daha yakın olarak Rabbi-miz, kulları neredeyse onlarla birlikte olarak hayatlarını düzenliyor. Yani sadece gökleri yaratan, sadece göklere egemen olan ve dünya işlerini bize bırakan değildir Allah.
Ve sizler ahiret konusunda, diriliş ve hesap kitap konusunda yaku00eene ulaşasınız diye, ahiret konusunda yüzde yüzden de öte kesin bir bilgiye ulaşasınız diye, böylece bu ayetler üzerinde kafa yorup, iman edip, bu ayetlerle yol bulup bir gün Allah'a kavuşacağınız konusunda kesin bilgiye ulaşasınız, hesaba çekileceğinize kesin iman edesiniz diye Allah ayetlerini tafsil edip size açıklıyor. Artık insanların Allah'a karşı arkasına saklanacakları bir mazeretleri, ileri sürecekleri bir delilleri kalmasın diye Allah ayetlerini açık açık ortaya koyuyor.
Yani, ya Rabbi! Madem ki Rabbimiz olarak sen vardın! Ma-dem ki bizi sen yaratmıştın! Madem ki hayatımızı sana borçluyduk! Madem ki Rab olarak, İlah ve Mabud olarak sadece seni dinleyecektik! Senden başkalarına asla minnetimiz ve kulluğumuz olmayacaktı! Madem ki bizi yaşadığımız bu hayatın sonunda hesaba çekecek olan sendin! Madem ki hesabı sadece sana ödeyecektik! Madem ki öbür tarafta cennetin vardı, cehennemin vardı! Madem ki bizden kulluk istiyordun! Eh öyle de bize bunları niye bildirmedin? Niye bize önceden haber vermedin? Bize niye kitaplar ve elçiler göndermedin? Madem ki bu kadar güzel bir cennetin vardı da neden bizi önceden bilgilendirmedin? Madem bu kadar dayanılmaz bir cehennemin vardı da niye önceden bizi onunla uyarmadın? diyerek Allah'a karşı delil getirmeye hiç kimsenin hakkı kalmasın diye ayetlerini tafsilatlı bir şekilde ortaya koyuyor Rabbimiz.
3. "Yeri düzleyen, orada dağlar, nehirler var eden, her türlü üründen çift çiftyetiştiren, gündüzü geceyle bürüyen de O'dur. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için ibretler vardır."
O Allah ki yeryüzünü yayan, uzatan bizim istifademize su-nandır. Evet semavatı anlattıktan sonra şimdi de arzdan, yaşadığımız yeryüzünden rubu00fbbiyetine deliller anlatıyor Rabbimiz. Bir beşik gibi, bir döşek gibi arzı bizim altımıza yaymış, sermiş, geniş kılmış. Sonra:
O yeryüzünde dağlar ve nehirler var etmiştir Rabbimiz. Evet o Allah ki yerin üstünde sabit dağlar yaratmıştır. Yani dağları arzın üstüne baskılar yaptı. Çiviler, kazıklar yaptı dağları. Kur'an'ın başka yerlerinde Rabbimizin yeryüzünü bu dağlarla dengelediği anlatılır. Yani semada, fezada, boşlukta dönüp duran dünyanın dengesini sağlamak için dağları böyle kazıklar olarak çakıvermiştir Rabbimiz. Sonra bu dağların arasından nehirler akıtıvermiş. Evet işte bunu yapan Allah'tır. Bu dünyanızı böyle boşlukta tutan Allah'tır. Bu konuda işleyen kanunların tamamının arkasında işleyen el Rabb'inizin elidir.
Evet ekinlerinizi ekip dikmeniz için nehirleri akıttı da onunla her tür meyveden, her tür üründen çifter, çifter yetiştiriverdi. Evet yaratıp düzenlediği, yaydığı arzda nehirlerle Rabbimiz bereketler meydana getirdi. Yeryüzünde hayra ve hayata vesile olacak sular, madenler, hava ve diğer elementler gibi hiç bitip tükenmeyen bereketler yarattı, kullarının rızıklarını da takdir buyurdu. Rabbimiz binlerce yıldır üzerinde hayat sürenler için, insanlar ve diğer varlıklar için bitip tükenmeyen bereketler var etti. Bitmez tükenmez rızıklar yarattı. Tüm canlıların üzerinde hayatlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan bütün ihtiyaçlarını yaratmıştır orada Rabbimiz.
Üstelik üreme ve çoğalma için her şeyden de çift yaratmıştır. Erkek-kadın gibi meyve ve sebzelerde de erkek ve dişi organlar vardır. Bu organların döllenmesi sayesinde meyveler oluşmaktadır. Bazı ağaçlarda hem erkek hem de dişi organ, bazılarında sadece erkek, ya da dişi organ vardır. Bu telkih sonucu tadı, rengi, kokusu farklı, her bireri değişik güzellikte meyveler sunulmaktadır bize. Sonra:
Allah geceyi gündüzün üzerine geçirmek, gündüzü de gecenin üzerine kapatmak su00fbretiyle, geceden gündüzü, gündüzden geceyi yarıp çıkarmak su00fbretiyle sizin hayatınızın devamını sağlamaktadır.
Evet gece ve gündüz Allah'ın iki ayrı ayetidir. Sadece Allah'ın egemen olduğu, sadece üzerlerinde Allah'ın sözünün geçtiği, başka hiç kimsenin sözünün geçmediği iki ayet. Egemenlik bizdedir diyen, hakimiyet bizdedir diyen yeryüzü tanrılarının, yeryüzü tanrı ve sahte tanrıçalarının zerre kadar söz geçiremeyecekleri iki ayet. Bu iki ayetini bize tanıtırken buyuruyor ki Rabbimiz. Ey kullarım, sizin hiç müdahale edip değiştiremediğiniz gece ve gündüz benim ayetlerimdir. Onlar sadece bana teslim olup, bana boyun bükmüşlerdir. Gece ve gündüzü peş peşe getiren Benim. Geceye ve gündüze ferman eden, bu kainat çarkını hiç durmadan çeviren, döndüren Benim. Öyleyse Rab ve İlah Benim, sadece Bana kulluk edin buyurmaktadır.
Yani ey kullarım unutmayın ki Ben, bütün bunları size coğ-rafya bilgisi vermek için, botanik konusunda sizi bilgilendirmek için, veya sizi eğlendirip hoş vakitler geçirmeniz için anlatmıyorum. Etrafınıza bir daha bakmanızı, çevrenizdeki ayetlerimi bir daha gözden geçirmenizi, Benim rubu00fbbiyet ve ulu00fbhiyetime delil olarak size arz ettiğim bu ayetlerim üzerinde ibretle ve tefekkürle kafa yorarak gücümü, kudretimi ve hikmetimi anlamanız, kavramanız ve Bana kul olmanız, teslim olmanız için anlatıyorum.
Şu altınıza bir döşek gibi yaydığım yeryüzüne, şu ona denge unsuru olarak çaktığım dağlara, o dağların eteklerindeki ekime dikime elverişli olsun diye düzenlediğim ovalara, şu dağların eteklerinden ovaları sulamak için akıttığım nehirlere, şu yiyip içtiklerinize bir bakın. Bakın da bunları Benden başka becerebilecek birileri var mı yok mu bir düşünün? Kimin ekmeğini yiyip de kimin kılıcını salladığınızı bir düşünün? Ama işte bütün bu anlatılanlarda, bütün bu ayetlerde:
Düşünen kimseler için ibret alınacak ayetler vardır. Tabii dü-şünen, kafa yoran, aklını kullanan insanlar için bu ayetler bir değer ifade eder. Lakin bütün bu ayetler düşünmeyen, akıllarını kullanmayan insanlar için hiçbir şey ifade etmeyecektir.
Bütün bu ayetleriyle rubu00fbbiyetini gündeme getiren Rabbimiz bize diyor ki: Kullarım! Ben mülk elinde olanım! Ben mülke sahip ola-nım! Göklerin ve yerin mülkü Benimdir! Sizler de sahip olduklarınız da dünyanız da, arzınız da, semanız da, ayınız güneşiniz de, havanız, suyunuz da, yediğiniz içtiğiniz de hepsi Benimdir! Ben mülkün sahibiyim! Hayatın sahibi Benim! Ben bereket kaynağıyım! Sizi yaratan, sizi yoktan var eden, şu anda size sunduğum nimetlerimle sizin hayatınızı devam ettiren benim! Varlığınızı Bana borçlusunuz! Yiyeceğinizi, içeceğinizi, suyunuzu, semanızı, arzınızı her şeyinizi yaratan Benim! Unutmayın ki şu anda üstünde yaşadığınız arzı yaratan ve size boyun eğdiren, sizin emrinize amade kılan, onu sizin için zelu00fbl kılan, onu sizin için bir döşek, bir firaş kılan, yayan, seren Benim!
Ama unutmayın ki Ben istediğim için arz size boyun bükmektedir. Ben istediğim için gece ve gündüz sizin emrinizdedir. Ben istediğim için bu dağlar, bu nehirler, bu meyveler ve sebzeler size sunulmaktadır. Bütün bunları sizin emrinize amade kılanın Ben olduğumu, Benim sayemde bunlara ulaştığınızı unutmayın. Beni böylece bilin, böylece tanıyın ve Bana böylece inanın. Beni arza hakim tanıyın. Beni arza etkin bilin. Beni arza galip bilin. Beni göklere ve yerlere egemen olarak tanıyın. Yerken, içerken, gezerken, dolaşırken, yatarken, kalkarken, binerken, kullanırken hep bu niyet içinde olun. Bana kul olduğunuzu unutmadan yaşayın diyor Rabbimiz.
4. "Yeryüzünde, hepsi de aynı su ile sulanan, bir-birine komşu toprak parçaları, tek ve çok köklü üzüm bağları, ekinler, hurma ağaçları vardır. Fakat onları şekil ve lezzetçe birbirinden farklı kılmışızdır. Düşünen kimseler için bunda ibretler vardır."
Evet arzda, yeryüzünde birbirine komşu kıtalar vardır. Birbi-rine bitişik, birbirine komşu ama birbirinden farklı fiziki özelliklere, bitki örtülerine sahip kıtalar, toprak parçaları vardır. Rabbimiz onların arasını denizlerle, okyanuslarla ayırmış. Bütün bunlarda insanlar için çok büyük menfaatler vardır.
Ve hepsinde aynı suyla sulanan sınvan, gayrı sınvan üzüm bağları, ekinler, hurma ağaçları vardır. Buradaki sınvan, gayri sınvan Allahu alem tek gövde üzerinde duran, tek gövde üzerinde çatallanan anlamınadır. Aynı bitim yerinde; ama faklı gövdelere ayrılan anlamınadır. Tek bir gövde üzerinde yükselen ağaçlar ve çatallanan ağaçlar. Ekinler de tek gövde üzerinde yükselirler. Bunlar aynı sudan sulandıkları halde, aynı topraktan gıda aldıkları halde şekil ve lezzet bakımından birbirlerinden farklı kıldık diyor Rabbimiz.
Su aynı su, toprak aynı toprak, hava aynı hava, güneş aynı güneş ama bakıyoruz meyvelerin renkleri farklı, şekilleri farklı, tatları farklı, kokuları birbirinden farklıdır. Kimisi tatlı, kimisi tuzlu, kimisi ekşi, kimisi acı, kimisi yağlı, kimisi beyaz, kimisi siyah, kimisi sarı, kimisi kırmızı...
Mesela elma ile armut aynı suyla sulandıkları, aynı toprakla beslendikleri halde birbirlerine benzemedikleri gibi elmanın kırk çeşidi de birbirlerinden farklıdır. Hangi fabrikada imal ediliyor bunlar? Hiç düşünmüyor musunuz? Lakin bunlara ne kadar muhtaçsınız değil mi? Bunlarsız yaşayamazsınız değil mi? Hayatınızın devamı bunların varlığına bağlı değil mi? Şu insanların yaptıkları ve gururla insanlığa takdim ettikleri bu teknolojik şeylerin hiç birisi bunların yerini tutup karın doyurmuyor değil mi? Peki acaba bunlardan bir tanesini siz kendiniz yaratabilir misiniz?
Veya sizlerin şu anda güçlü gördükleriniz, hak