Aydal şunları kaydetti: "Deprem ile ilgili önlemlerin neler olduğunu belirtmeden önce ülkemizdeki bazı gerçekleri bilmemizde yarar var. İnşaat Mühendisleri Odası’nın “Türkiye’de Konut Sorunu ve Konut İhtiyacı Raporu”nda, TÜİK verilerine göre Türkiye’de 15 milyon civarında yapı stoku bulunduğu ve bu stokun % 55’inin ruhsatsız ve kaçak, % 60’ının 20 yaş üzeri konutlardan oluştuğu ve % 40’ının depreme karşı güçlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Diğer yandan gerek yasal düzenlemelerin eksikliği, gerekse denetimlerdeki boşluklar, sağlıksız yerleşim alanlarının önünü açmakta ve bu noktada “yapı denetimi” konusu birinci dereceden önem taşımaktadır. "
Türkiye Deprem Haritası'na göre 50 ilin, “Birinci Dereceden Deprem Bölgesi” içinde yer aldığının altını çizen Aydal, "Fakat yasa, milli gelirden % 67 gibi en yüksek pay alan 19 ili kapsamış, yapı denetimi için ticarileştirme /özelleştirmeye en uygun iller seçilmiştir. Yüzde 35 “Birinci Dereceden Deprem Bölgesi” içinde yer alan diğer 62 ilimiz ise yapı denetimi ve depremler açısından üvey evlat/İl konumundaydı. Bu illerimiz ancak 10 yıl sonra, 2011’de Yapı Denetim sistemi içine alınmıştır. Hükümetler, geçici önemsiz gelirler için “ İmar Affı” gibi kararlar almamalı, halkı kalitesiz kaçak yapı yapmaya teşvik etmemelidir." uyarısında bulundu.
Büyük bir depremin beklendiği İstanbul'daki yapıların yüzde 70'nin kaçak ve ruhsatsız olduğunu belirten Aydal, "Muhtemel bir İstanbul depremi için uzmanlar, 10 bin civarında binanın tamamen çökeceğini, 50-60 bin binanın (esasında yüz binlerce konutun) ağır hasar göreceğini, 40-50 bin kişinin öleceğini; kent altyapısının tahrip olacağını ve ekonomik kaybın 50 milyar dolar civarında olacağını belirtmektedirler. Ancak, bu risk ve muhtemel kayıpların, niteliksiz yapılaşmanın hızla sürmesi ile daha da arttığı göz ardı edilmemelidir." şeklinde konuştu. ,
İhracatın yüzde 70'inin karşılayan iller büyük risk altında
Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre Türkiye’nin toplam ihracatının % 70’ten fazlasını karşılamakta olan İstanbul, Bursa, Sakarya ve Kocaeli illerimizin Marmara’da deprem olursa en çok etkilenecek sanayi şehirlerimiz olduğunu vurgulayan Aydal, "Beklenen Marmara depreminde yaşanabilecek kayıplar konusunda oldukça düşündürücü bir fikir vermektedir." dedi.
Deprem Erken Uyarı merkezleri ile binlerce can kurtarılabilir
'Depremde can kaybını azaltmak için yapılması gereken en önemli çalışmalardan birinin, volkanik araziler ve deprem kuşaklarıyla jeolojik bağlantısı olan sıcak su kaynaklarımızın bulunduğu bölgelerde, sistematik olarak, su sıcaklık ölçümlerinin ve argon, metan, karbon monoksit gibi gazların ölçümlerinin yapılmasıdır.' diyen Aydal, "Bu bilgileri değerlendirmek için de acilen “ Deprem Erken Uyarı Merkezleri” kurulmalıdır. Kaya kütlelerinin hareketi sırasında, sürtünme sebebiyle oluşan ısı, mevcut sıcak su kaynaklarında da fazladanısı artışına sebep olmaktadır. Bulanıklaşan, kimyası değişen ve Isı artışı belirlenen kaynaklar ile ilgili bilgiler, eş zamanlı olarak, kurulacak “ Deprem Erken Uyarı Merkezi”nde toplanmalıdır. Bu kurum, deprem ihtimali bulunan bölge halkını, devlet yetkililerini, sosyal medya dâhil, her imkân ile süratle uyarmalıdır." şeklinde konuştu.