Dıranas, Galip Efendi ile Seniha Hanım'ın oğlu olarak 1909'da dünyaya geldi. Başarılı edebiyatçı, kimi kaynaklara göre İstanbul, kimi kaynaklara göre ise Sinop'un Salı Köyü'nde doğdu.
Galip Bey, 1. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Çanakkale'de daha sonra da Balkan Savaşı'nda yer aldı ve 7 yıl boyunca Kafkaslarda ve Arabistan çöllerinde savaştı.
Seniha Hanım, eşi savaşa gittikten bir süre sonra çocukları Fehime ve Ahmet ile Sinop'tan İstanbul'a döndü.
Galip Bey, savaştan sonra Sinop'taki köye dönerek ikinci evliliğini yapınca Seniha Hanım da çocuklarıyla Sinop'a geri döndü. Sinop'ta ilkokula başlayan Dıranas, yazları köyde çobanlık yaptı.
Dıranas, babasının yeniden askere gitmesinin ardından ailesiyle Ankara'ya gitti ve gençliğinin büyük bölümünü bu şehirde geçirdi.
Usta edebiyatçının hassas karakteri ve çocukluğunda yaşadıkları eserlerine de yansıdı.
- İlk şiiri Muhip Atalay imzasıyla yayınlandı
Orta öğrenimine "Taş Mektep" olarak anılan Ankara Erkek Lisesinde devam eden şair, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın öğrencisi oldu.
Ahmet Muhip Dıranas'ın "Bir Kadına" adlı ilk şiiri, 1926'da "Muhip Atalay" imzasıyla Milli Mecmua'da yayımlandı.
Lisede Fransızca öğrenen usta edebiyatçı, 1931'de mezun oldu, 1932'ye kadar Hakimiyet-i Milliye gazetesinde çalıştı.
Dıranas, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 2. senesinde bıraktı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne devam eden Dıranas, aynı anda Güzel Sanatlar Akademisi'nde kütüphane müdürlüğü yaptı, ardından Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi'nde müdür yardımcılığı görevini üstlendi.
Yazar Dıranas, İstanbul'da Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Sait Faik Abasıyanık, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Baki Süha Edipoğlu ve Şevket Rado gibi dönemin genç şair ve yazarlarından oluşan bir edebi çevre içinde yer aldıı. Fransızcasını ilerleten şair, Fransız ve Rus edebiyatını yakından izledi.
Resim koleksiyoncusu olan ve kendisi de resim yapan Dıranas'ın, Adolph Basler'den Cahit Sıtkı Tarancı ile tercüme ettiği "Fransa'da Müstakil Resim" başlıklı iki ciltlik kitap, 1937'de Güzel Sanatlar Akademisi yayını olarak basıldı.
- Anadolu Ajansında Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı
Dıranas, Ankara'ya döndüğü 1938'den itibaren 4 yıl Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınlarının yönetmenliğini yaptı.
Münire Ülker ile 1940'ta dünya evine giren yazar, 1942'de konusunu Milli Mücadele'den alan ve Fransızcadan adapte edilen "Üç Kahraman" adlı tek perdelik bir piyes yayımladı.
Ağrı Doğubeyazıt'ın Sürbehan köyünde 1942-1944'te askerliğini yapan edebiyatçı, "Ağrı" isimli uzun şiirini ve 1946'da İstanbul Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelen "Gölgeler" oyununu askerdeyken yazdı.
Ahmet Muhip Dıranas, askerliğin ardından Çocuk Esirgeme Kurumunda görev aldı. "O Böyle İstemezdi" adlı oyununu ise 1947'de kaleme aldı.
Türkiye İş Bankası ve Anadolu Ajansında Yönetim Kurulu Üyesi, Devlet Tiyatrosu Edebi Kurulda başkanlık yapan Dıranas'ın oyun ve roman çevirileri 1940-1962'de yayınlandı.
- "Çevresini etkisi altına alacak bir gücü vardı"
"Denizler yolculuğa çağırır durur da beni/ Gitmem düşünerek geri döneceğim günü/ Ben büyük rüzgarları severim; büyük olsun / Aşkım da özlemim de hepsi, her şey ve mahzun." dizelerinin sahibi Dıranas, şiirlerinde aşk, yalnızlık, hüzün, kaçış, ölüm, doğa, yaşam ve yurt sevgisi gibi konuları ele aldı.
Şairin çeşitli dergilerde yer alan şiirleri, 1974'te "Şiirler" adıyla İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı. Tevfik Fikret'in "Rübab-ı Şikeste" eserini Türkçeleştirdiği "Kırık Saz" adlı çalışması da yine aynı yayın tarafından okuyucuyla buluştu.
Zafer gazetesinde köşe yazıları kaleme alan Dıranas, tiyatro eserleri, tercüme ve adapteler, inceleme ve makalelere de imza attı.
Eşi Münire hanım, TRT'nin hazırladığı bir programda, "Ahmet Muhip Bey çok duygusal bir insandı. Çevrenin etkisi altında çok kalırdı. Kendisinin de ayrıca çevreyi etkisi altına alacak bir gücü vardı." ifadesini kullanmıştı.
Aynı programda Dıranas, tiyatronun sözün aksiyon ve eylem haline gelişi olduğunu belirterek, şunları söylemişti:
"Sözsüz bir tiyatro düşünmek hiç şüphesiz mümkün değildir. Sonra tiyatronun bir tarifini de yapmak gerekir. Tiyatro sadece bir güldürü ya da sadece bir ağlatı değildir hiç şüphesiz. İnsana insanın kendisini keşfettiren, insana bir şeyler katan, insanın birtakım gizlerini yeniden buldurup çıkaran bir eylemdir tiyatro."
Oktay Yivli ise "Ahmet Muhip Dıranas'ın Şiiri" adlı çalışmasında, Dıranas'ın şair kişiliğinin iç dünyasına özgü karakteristiğine dair, "Çekingen, alıngan, içe dönük hülyalı bir yapıya sahiptir. Realist değil hayalcidir. Ahmet Muhip Dıranas kendine özgü bir düş evreninde yaşar. Gerçek dünyadan çok, kendi yarattığı dünya onun barınağıdır. Düş dünyasına çekilme onda hüzün doğurur. Melankoli adeta Dıranas'ın kişiliğinin bir parçası haline gelir. Gerek özel yaşamında gerekse şiirlerinde hüzün, onun ayrılmaz bir parçası haline gelir." değerlendirmesinde bulunmuştu.
Ankara'da 21 Haziran 1980'de 71 yaşında hayatını kaybeden Dıranas, vasiyeti üzerine Sinop'a defnedildi.
"Gölgeler", "Çıkmaz", "O Böyle İstemezdi", "Oyunlar", "Bitmez Tükenmez Can Sıkıntısı", "Büyük Olsun", "Atlıkarınca", "Olvido" ve "Kar" adlı oyunları yazan Dıranas'ın, Charles Baudelaire'den çevirdiği "Çalar Saat" isimli bir şiiri de bulunuyor.