PKK'nın şehir stratejisi çöktü

Bölücü terör örgütünün, şehir ve ilçelerdeki stratejisi güvenlik güçleri ve bölge halkına takıldı.

Emekli bordo bereli güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, meskun mahallerde terör konseptini geliştirmekle kendince çok daha büyük hedefleri amaçlayan PKK'nın taktiksel ve operasyonel alanlarda yaşanacak çok temel bazı gerçekleri ıskaladığını, örgütün iyi bildiği ve maharetle uyguladığı sızma, sıyrılma ve vur-kaç taktiklerini meskun mahallerde uygulayamadığını, buna en büyük engelin güvenlik güçlerinin disiplini ve bölge halkının devlete olan güveni olduğunu söyledi.

DİKEY - DİREKTİF HABERLEŞMEYE DİKKAT

Bölücü terör örgütü PKK'nın sözde elebaşlarının zaman zaman telsizlerden genel ve özel çağrılarda bulunduklarını, terörün bu baronlarının kullandıkları haberleşme cihazlarının Türk istihbarat birimlerince dinlendiğini çok iyi bildiklerini ve ona göre davrandıklarını söyleyen güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, bu nedenle telsiz gibi haberleşme güvenliğinde en alt seviyede yer alan cihazlarla PKK'nın yaptığı dikey-direktif haberleşmesini değerlendirirken çok temkinli olmak gerektiğinin altını çizdi.

"TÜRK İSTİHBARAT UNSURLARININ ÖNEMLİ BİR BAŞARISI"

Terörist başı Cemil Bayık'ın medyaya yansıyan "Arkanızda yaralı bırakmayın, ötüyorlar, susturun", "Yakın yıkın patlatın, binalardan öyle çıkın", "Kazdığınız tüneller dahil her şeyi tuzaklayın", "İhanet eden halkla ilişki kurmayın", "Yakaladıklarınızı cezalandırarak bölgeyi terk edin" şeklinde verdiği talimatların sahada yaşanan gerçeklerle birebir örtüştüğünü söyleyen Ağar, "Bu nedenle bu seviyede tespit, deşifre ve ifşa edilen bu dikey talimatın aynı zamanda Türk istihbarat unsurlarının önemli bir başarısı olduğunu da vurgulamak gerekir. PKK'nın yıllardan beri bünyesine kattığı teröristleri çok sıradan gerekçelerle infaz ettiği, çatışmalarda yaralanan teröristleri kaçarken ayak bağı olduğu için öldürdüğü, halkı öldürerek Stockholm sendromu yaratmaya veya suçu devletin üzerine atmaya çalıştığı, sözde duygusal kopuşu derinleştirmek amacıyla bölgede yaşayan halkın can, mal, namus, din ve vicdan emniyetine halel getirmeye çabaladığı, düşmanlık tohumları ekerek kitleleri karşı karşıya getirme arzusu taşıdığı zaten bilinmektedir" diye konuştu.

"OLAYLAR PKK'NIN İSTEDİĞİ GİBİ GELİŞMEDİ"

Bunların büyük bir çoğunluğu büyük bir kurnazlıkla çözüm sürecinin nimetlerinden yararlanarak teslim olan ve hemen serbest kalan teröristlerdi. PKK, Irak ve Suriye'de yetişen, tecrübe kazanan ve Türkiye'de suç kaydı olmayan eli kanlı teröristlerini Türkiye'de teslim olup hemen serbest kalmasını sağlayarak, meşru bir zeminde ilçelere, köylere, varoş ve banliyölere erişti, yuvalandı ve YDG-H/YPS, TAK terör zombilerini örgütledi. Çözüm sürecinden bugüne YPS ve YDG-H'nin başında Suriye, Irak ve dağdan gelen lider kadrolar vardı, ama son dönemde gelişen zor durumlara bakarak PKK, bu lider kadrolarını dağa çekilmeleri yönünde uyardı. Bununla ilgili pek çok neden sayılsa da temel nedenin yetişmiş kadrolarının imhasına engel olmak ve güvenlik güçlerimizin bunları kapmasını engellemek olduğunu ifade etmek gerekir. Güvenlik güçlerimizin önceki yıllarda kırsalda gerçekleştirdiği operasyonlarda, bölücü örgütün her zaman uygulamaya çalıştığı bir taktik vardı, istediği yerde, istediği zamanda, istediği şekilde güvenlik güçlerimizi vurmak. Buna karşılık biz ne yapardık? Alan hakimiyeti ile üzerlerinde baskı kurar, baskıyı devam ettirir, hataya zorlar, operasyon yapar, onları arar, bulur ve kaçırmazsak etkisiz hale getirmeye çalışırdık. Bu çok zor bir süreç, zamana yayılan bir uğraştı ve arkası açıktı. PKK meskun mahallerde terör konseptini geliştirmekle kendince çok daha büyük hedefleri amaçladı. Ancak taktiksel ve operasyonel alanlarda yaşanacak çok temel bazı gerçekleri de ıskalamış oldu. İddia ürettikleri 30 kadar meskun mahallin sadece 8-9 kadarında terör ve tedhiş üretebildiler. Onu da ellerine yüzlerine bulaştırdılar. PKK'nın bildiği ve maharetle uyguladığı sızma, sıyrılma ve vur-kaç metotlarını meskun mahallerde istedikleri gibi uygulayamadılar. Sonuçta karşılarında Ayn-el Arap'ın (Kobani) IŞİD çeteleri ve Ayn-el Arap insanının çaresizliği yoktu. Karşılarında hassasiyetleri olan akıl, bilgi, cesaret ve disiplin üreten Türk güvenlik kuvvetleriyle, sığınabileceği bir devleti olan yöre halkı vardı. Yöre halkı PKK'nın terör ve tehdit ürettiği, canlı kalkanlarının arkasına saklanacağı alanlardan çıkarken, hiç bir zaman PKK'nın kucağına sığınmayı düşünmedi" şeklinde konuşu.

"CAN PAHASINA HAKLILIĞI İSPATLAMAK"

"Güvenlik kuvvetlerimiz terör üreyen meskun mahalli, öncelikle çepeçevre emniyete alarak kuşattığı görülüyor. Daha sonra da halkın arasına ve arkasına gizlenmiş PKK'lıları ayıklamaya başlıyor. Tam bir iğneyle kuyu kazma işi. Ancak başarıyorlar. Ve bunu canları pahasına yapıyorlar" PKK'nın Suriye'de IŞİD'le mücadele yalanıyla aldığı hava ve ağır silah desteği üzerinden kazandığı Ayn-el Arap başarısı Türkiye'de tutmuyor" ifadelerini kullandı.

"Onlar Türkiye'deki meskun mahallerinde Suriye'dekiler gibi olacağını ve orada olduğu gibi başarıya ulaşacaklarını sanıyorlardı. Ama karşılarında hassasiyetleri olan, akıl cesaret ve disiplin üreten güvenlik kuvvetlerini görünce; sonuçlar da onlar için olumsuz yönde gelişmeye başladı ve PKK oluşan moral, motivasyon, sonuç ve başarı eksikliğinde şehirdeki dağ kadrolarını kırsala ve Türkiye dışına geri çekmeye başladı.