İslam dini için temizlik çok önemlidir. Hem bireyin kendi sağlığı için hem de çevre sağlığı için temizlik gereklidir. Birey kendisinin ve çevresinin temizliğine dikkat etmezse kul hakkına girmiş olur. Peki dinimize göre temizlik nasıl olmalıdır? Peygamber Efendimiz’in temizlik adabı nasıldı? Tüm Müslümanlara rehber olacak Peygamberimizin temizlik anlayışı…
Dinimiz, temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde ısrarla durmaktadır. Cenâb-ı Hak:
“Şüphesiz Allah, çok tevbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara 2/222) buyurarak hem tevbe ederek mânevî temizliğe hem de maddî temizliğe ehemmiyet veren mü’minleri medhetmektedir. Peygamber Efendimiz de örnek tavırları yanında, “Temizlik îmânın yarısıdır.” (Müslim, Tahâret, 1) “Allah Temizdir, temizliği sever.” (Tirmizi, Edeb, 41) “Namazın anahtarı temizliktir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 73) gibi tavsiye ve emirleriyle mü’minleri temizlik âdâbını îfâya dâvet etmektedir.
Maddî temizlik, görünen veya hükmî pisliklerden kurtulmaktır. Mânevî temizlik ise haram yemek, gıybet etmek, yalan söylemek, haset, kibir, gösteriş, hırs ve benzeri kötü huy ve hastalıklardan uzak kalmak, hatta kalbi mâsivâdan yani Allah’tan gayri her şeyden arındırmaktır. Esâsen maddî temizlikle de mânevi temizliğin sağlanması hedeflenmektedir. Zîra âhirette insanı “kalb-i selîm”den başkası kurtaramayacaktır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır:
“O gün ne mal fayda verir ne de evlâd. Ancak Allah’a kalb-i selîm (tertemiz bir kalb) ile gelenler müstesnâ.” (eş-Şuarâ 26/88-89)
Burada ise daha çok maddî temizlik âdâbı üzerinde durulacaktır.
1- HADESTEN TAHARET
“Hades”ten temizlik gözle görülmeyen ancak bedende hükmen var olduğuna inanılan pisliklerden kurtulmaktır. Bu temizlik, duruma göre abdest veya gusül ile gerçekleştirilir. Bu çeşit temizlik, maddî kirleri gidermek ve beden sağlığını korumak gibi birçok faydayı ihtivâ etmekle birlikte, kendisi de başlı başına bir ibâdet olup diğer ibâdetlere hazırlık hükmündedir. Allah Teâlâ hangi durumlarda Müslümanların abdest veya boy abdesti almaları gerektiğini şöyle beyân etmiştir:
“Ey Îmân edenler! Namaz kılacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshederek topuklara kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz gusül abdesti alın. Hasta olduğunuz veya yolculukta bulunduğunuz bir zamanda abdest bozar veya kadınlara yaklaşır da su bulamazsanız, tertemiz bir toprakla teyemmüm edin, ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor, lâkin sizi temizlemek ve size olan ni’metini tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz.” (el-Mâide 5/6)
Görüldüğü gibi âyet-i kerîmede namaza kalkıldığında abdest almaktan, gerektiğinde gusletmekten, ayrıca su bulunmadığı takdirde teyemmüm edilmesinin zarûri olduğundan bahsedilmektedir. Resûl-i Ekrem Efendimiz de Allah’ın, abdestsiz hiçbir namazı kabul etmeyeceğini beyan buyurmuştur. (Müslim, Tahâret, 1)
Bu gibi husûslar, her Müslümanın öğrenmesi gereken temel meselelerdir. İşte Allah Teâlâ âyetin sonunda bunları bir külfet, bir zahmet olsun diye emretmediğini, fakat inananları temizlemek, maddî mânevî pisliklerden ve günahlardan arındırmak için farz kıldığını beyân etmektedir. Esasen her insan tarafından zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken temizlik, İslâm tarafından ibâdet hüviyetine büründürülmüştür. Böylece insanın, temizlik yaparken aynı zamanda bir ibadet neşvesi hissetmesi sağlanmıştır.
2- NECÂSETTEN TAHARET
“Necâset”ten temizlik bedenin, giyilen elbisenin veya ibâdet edilecek mekânın necis olan şeylerden arındırılmasıyla sağlanır. Bu konuda öncelikle dikkat edilmesi gereken husûs, tuvalet âdâbına riâyettir. Bu hususla alâkalı, Peygamber Efendimiz’in sünnetinde ve tatbikâtında mevcut bulunan bir kısım edep kâideleri şunlardır:
a- Tuvalete girmeden önce, üzerinde Allah veya Peygamber ismi gibi kutsal ifâdeler yazılı rozet veya yüzük türü şeyler çıkarılmalıdır. Nitekim Resûlullah tuvalete gireceği zaman kelime-i tevhid ibaresi nakşedilmiş olan yüzüğünü çıkarırdı. (Ebû Dâvûd, Tahâret, 10)
Tuvalete Girerken Okunacak Dua b- Efendimiz’in tavsiyesi gereğince tuvalete girerken:
“Allah’ım, şeytanların erkeklerinden ve dişilerinden sana sığınırım!” (Müslim, Hayz, 122) demeli, çıktıktan sonra da:
“Benden sıkıntıyı gideren ve bana âfiyet bahşeden Allah’a hamd olsun.” duası okunmalıdır. (İbn-i Mâce, Tahâret, 10)
c- Büyük veya küçük abdest bozarken kıbleye doğru dönülmemelidir. Allah Resûlü bu husûsta şu uyarıda bulunmuştur; “Biriniz tuvalete gittiğinde, önünü veya arkasını sakın kıbleye doğru dönmesin!” (Buhârî, Vudû, 11)
d- Ayakta bevledilmemelidir. Zîra bu şekilde küçük abdest bozmak, kişinin bedenine ve elbisesine idrâr sıçramasına sebep olur. Hz. Ayşe, Resûlullah’ın küçük abdestini dâima çömelerek yaptığını haber vermektedir. (Tirmizî, Tahâret, 8) İbn-i Abbâs’ın (a.s.) rivâyetine göre Resûl-i Ekrem Efendimiz, iki kabrin yanından geçerken:
“İkisi de azap görüyorlar, ancak (kendilerince) büyük bir günahtan dolayı değil. Birisi söz götürüp getirdiğinden, diğeri de küçük abdest bozarken gerektiği şekilde korunmadığından dolayı azap görüyor.” buyurdu. Akabinde yaş bir hurma dalı istedi. Onu ikiye ayırdı ve daha sonra bunları kabirlerin başına birer birer dikti. Sonra da sözlerine şöyle devâm etti: “Kurumadıkları müddetçe, onların azâbını hafifletmeleri umulur.” (Müslim, Tahâret, 111)
Ayrıca, ayakta bevletmenin birtakım böbrek rahatsızlıklarına sebep olduğu da tıbbî bir gerçektir.[1]
e- Küçük abdest bozarken uzuv sağ el ile tutulmamalı, taharetlenirken sol el kullanılmalıdır. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Hiç biriniz küçük abdest bozarken uzvunu sağ eliyle tutmasın ve sağ eliyle taharetlenmesin!…” (Buhârî, Vudû, 19)
f- Tahâretlenme elden geldiği kadar su ile yapılmalıdır. Allah Resûlü imkân nisbetinde su ile tahâretlenmeyi tercih etmiştir. (Buhârî, Vudû, 15-17) Kubalılar’ın bu temizliği su ile yapmaları sebebiyle, Allah Teâla tarafından övüldüğünü görmekteyiz. Rivâyete göre, “O (takvâ temelleri üzerine tesis edilen Kuba Mescidi’n)de temizlenmeyi seven erler vardır. Allah çok çok temizlenenleri sever!” (et-Tevbe 9/108) âyeti nâzil olunca Resûlullah Kubalılar’ın yanına varıp:
“– Ey Ensâr topluluğu! Allah Teâla sizin temizliğinizi övüyor, sizler nasıl temizleniyorsunuz?” diye sormuş, onlar da:
– Namaz için abdest alıyor, cünüp olunca guslediyor ve su ile tahâretleniyoruz, diye mukâbele etmişlerdi. Bunun üzerine Fahr-i Kâinât Efendimiz:
“– İşte bunun için övüyor. Böyle yapmaya devâm ediniz.” buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Tahâret, 28)
Âyet-i kerîmede su ile temizlenmeleri sebebiyle Allah Teâla’nın Kubalılar’ı övmesi, Resûlullah’ın da bu vesileyle söylediği takdir ve teşvik edici sözleri, su ile tahâretlenmenin mutlak surette İslâm âdâbından olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Güzel bir temizlik için, yalnızca kâğıt ve benzeri şeyleri kullanmak yeterli değildir. Ayrıca su ile tahâretlendikten sonra bir de kurulanmak gerekmektedir.
g- Kazâ-i hâcet esnâsında konuşmamak ve avret mahallini başkalarına göstermekten sakınmak da âdaptandır. Peygamber Efendimiz bu tür âdâba dikkat etmeyenlere Allah Teâlâ’nın gazap edeceğini bildirmiştir. (Ebû Dâvûd, Tahâret, 7)
h- Küçük abdest sonrası erkeklerin, hemen değil de bir müddet yürüdükten, hareket ettikten veya bekledikten sonra abdest alması da âdâptandır. Zîra kişi bu sâyede mesânede kalması muhtemel olan idrârdan tamamen kurtulur. Böylece abdestine de bir halel gelmez. (İbn-i Mâce, Tahâret, 19) Peygamber Efendimiz bu meseleyle alâkalı olarak bevilden sonra erkeğin uzvunu arkadan öne doğru üç kere çekmesini tavsiye etmiştir. (İbn-i Mâce, Tahâret, 19; İbn-i Hanbel, IV, 347)
ı- Açık arazide iken ihtiyacını gideren kimseler, yollara, mesire yerlerine, gölgeliklere, durgun sulara, hayvan ve haşerât yuvalarına abdest bozmaktan sakınmalıdırlar. Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Resûlullah:
“– Lâneti gerektirecek iki şeyden sakınınız!” buyurdu. Sahâbe-i kirâm:
– Lâneti gerektirecek iki şey nedir? diye sordu. Peygamber Efendimiz:
“– İnsanların gelip geçtikleri yollara ve gölgelendikleri yerlere abdest bozmaktır.” buyurdu. (Müslim, Tahâret, 68)
Câbir de; “Resûlullah durgun sulara bevletmeyi yasakladı.” demiştir. (Müslim, Tahâret, 94)
Abdullah bin Sercis (r.a.) ise Efendimiz’in yeryüzündeki hayvan ve haşerât yuvalarına bevletmeyi yasakladığını bildirmiştir. (Ebû Dâvûd, Tahâret, 16)
3- BEDENİ ÇEŞİTLİ İFRÂZÂTTAN TEMİZLEMEK
Yukarıda zikredilen hades veya necaset hali dışında vücûtta oluşan birtakım kir, pas, koku ve bunlara sebep olan ifrazattan temizlenmek, Resûlullah ’ın sünnetidir. Her Müslümanın en azından haftada bir kez, özellikle cuma günleri yıkanması, Efendimiz tarafından bilhassa tavsiye edilmektedir. Bu husûsla alâkalı rivâyetlerden bir kısmı şöyledir:
“Biriniz cuma namazına gideceği zaman boy abdesti alsın.” (Buhârî, Cum’a, 2)
“Bir kimse cuma günü cünüplükten temizleniyormuş gibi boy abdesti aldıktan sonra erkenden cuma namazına giderse, bir deve kurban etmiş gibi sevap kazanır…” (Buhârî, Cum’a, 4)
Cuma namazına gitmeden önce gusletme konusundaki hadis-i şeriflere bakıldığında, bunun farz olmadığı anlaşılmakla birlikte, boy abdesti alarak cumaya gitmenin ve böylece huzurlu bir gönülle namaz kılmanın insana büyük sevap kazandıracağı ortaya çıkmaktadır. Cuma namazına yakın bir saatte gusletmek, câmiye hazırlıklı gitmeyi sağlar. Ancak, daha önce yıkanmakla da Cuma günü gusletme sünneti îfâ edilmiş olur.
Yine günde beş vakit namaz için alınan abdestten başka, her yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması temizlik âdâbındandır. (Tirmizî, Et‘ime, 39) Diğer taraftan fıtrat gereği tırnakların kesilmesi, sakal ve bıyıkların kısaltılması, dişlerin fırçalanması Efendimiz’in tâlim ettiği edep kâidelerinden birkaçıdır. Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu:
“Peygamberlerin sünneti beştir. Bu beş şey fıtrat gereğidir: Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altını temizlemek, bıyıkları kısaltmak.” (Buhârî, Libâs, 63-64)
İnsan olarak yaratılmanın tabiî gerekleri diye anlaşılması mümkün olan bu beş husûsun, bir başka rivâyette ona kadar çıkarıldığı görülür. (Müslim, Tahâret, 56) Her iki rivâyeti göz önünde bulundurmak sûretiyle fıtrattan olduğu belirtilen bir kısım fiileri, şu şekilde sıralayarak îzâh edebiliriz:
a- Sünnet Olmak (Hitân): Müslümanlığın alâmetlerinden biridir. Sünnet olmanın vakti, doğumu tâkib eden yedinci günden başlamak üzere, bulûğ çağına kadardır. Ancak en uygunu, bu işi çocuğun sünnet olmanın bilincine vardığı yaşlarda yapmaktır.
Sünnet olmak, fıtrî ihtiyâcın yanında sağlık açısından ve dengeli cinsî duygulara sâhip olmak bakımından da faydalıdır. Sünnet olmanın faydası bugün çok daha iyi bilinmekte ve hıristiyan ülkelerde de sağlık gerekçesiyle sünnet olanların sayısının giderek arttığı görülmektedir.
b- Tırnak Kesmek: Tırnakları parmaklara zarar vermeyecek şekilde kesmelidir. Tırnak kesmek için belli bir süre tayin edilmediğinden, tırnak uzadıkça kesilir. Tırnak kesmenin câiz olmadığı herhangi bir gün yoktur. Bunun yanında, Resulullah’ın cuma günleri tırnak kesmeyi sevdiği de nakledilir. (Heysemî, II, 170; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, III, 244)
Tırnak kesiminde dikkatli davranıp, etrafa sıçratmamaya ve kesilen tırnak parçalarını ortalıkta bırakmamaya gayret etmelidir.
Günümüzde birçok hanım, tırnaklarını farklı sebeplerle uzatmaktadırlar. Bunun İslâm âdâbıyla bağdaşmadığı ortadadır. Tırnak altlarında oluşacak birtakım kirler, insan sağlığı açısından oldukça zararlıdır. Özellikle mutfakta yemek yapan hanımların, uzun tırnaklarla bu işleri yapması hiç hoş değildir.
Ebû Vâsıl (r.a.) şöyle anlatıyor:
“Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye rastladım, benimle musâfaha yaptı. Tırnaklarımı uzun bularak Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu nakletti:
«Sizden öyleleri var ki semâ haberleriyle ilgilenir, hâlbuki tırnaklarını (yırtıcı) kuş tırnağı gibi uzatmıştır da diplerinde cünüplük, kir, pas ve pislik yuva tutmuştur.»” (İbn-i Hanbel, V, 427)
c- Koltuk Altlarını Temizlemek: Buradaki kılların temizliği, yolmak veya tıraş etmek yahut ilâç kullanmak sûretiyle yapılabilir. Temizlik işine sağ koltuk altından başlamak uygundur.
d- Etek Tıraşı Olmak (İstihdâd): Kasıkları, edep yerlerini tıraş etmek demektir. Halkımız arasında buna “etek temizliği” denilmektedir.
İslâm’ın emrettiği beden temizliği ve tırnakların kesilmesi gibi fıtrî işleri, kasten ihmâl etmek, sünneti terke sebep olacağı için doğru değildir.
e- Bıyığı Kısaltmak: Bıyıkları, üst dudakların kırmızısı ortaya çıkacak şekilde kesmek ve bunu da sağdan başlayarak yapmak daha güzel olur. Bıyıkların ağzı kapatacak ve üst dudak kenarlarından taşacak şekilde uzatılması asla tasvip edilmemiştir. Çünkü yenilen veya içilen şeylerin bıyıklara bulaşmamasına dikkat etmek lâzımdır.
f- Sakalı Uzatmak: Müslüman erkeklerin sakallarını tamamen kesmeleri doğru görülmemiştir. Sakalların fazla uzayıp çirkin bir manzara arzetmesi halinde, boyundan ve eninden kesilebileceğinde ittifak edilmiştir. Sünnete uygun olan, sakalın boyunun bir tutam olması, ondan fazlasının kesilmesidir.
g- Misvak Kullanmak: Misvak, diş ve ağız temizliğinde kullanılan yumuşak lifli Erâk ağacının çubuklarına denir. Hadislerde geçtiği şekliyle “sivâk” kelimesi de aynı anlama gelmektedir. Sivâk ayrıca fiil olarak dişleri fırçalamak mânasında kullanılır. Resûlullah Efendimiz’in gerek misvak kullanması gerekse bu husûstaki tavsiyeleri oldukça mânidardır. Konuyla alâkalı bazı rivâyetler şöyledir:
“Ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, onlara her namaz vaktinde misvâkla dişlerini temizlemelerini emrederdim.” (Buhârî, Cum’a, 8)
“Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve Rabbın razı olmasına sebeptir.” (İbn-i Mâce, Tahâret, 7)
Hz. Ayşe şöyle der:
“Biz Efendimiz’in misvakını ve abdest suyunu akşamdan hazırlardık. Allah onu, gecenin dilediği saatinde uyandırırdı. Uyanınca hemen misvakla dişlerini temizler, abdest alır ve namaz kılardı.” (Müslim, Müsâfirîn, 139)
Şüreyh bin Hânî der ki; Hz. Ayşe’ye:
– Peygamber Efendimiz eve girdiği zaman ilk önce ne yapardı? diye sordum.
– Dişlerini misvaklardı, dedi. (Müslim, Tahâret, 43-44)
Mevzû ile alâkalı rivâyetler tetkik edilince, Resûlullah Efendimiz’in hayatında misvak kullanmanın büyük bir önemi olduğu görülür. Bu rivâyetleri genel anlamda ağız ve diş temizliği tavsiyesi olarak değerlendirmek lâzımdır. Yani bu temizlik için “kesinlikle misvak kullanmak gerekir.” gibi bir zorlama yoruma gitmek doğru değildir. Ancak bulabilenler misvak kullanmalıdırlar. Zîrâ bunun pek çok faydası vardır. Bulamayanlar ise uygun diş fırçası ve mâcunu kullanmak sûretiyle gerekli temizliği yapabilirler. Hattâ misvak veya fırça bulunmadığı zaman, geçici de olsa parmaklarla diş temizliği yapılabilir.
h- Buruna Su Çekmek (İstinşâk): Burun deliklerinin su çekmek sûretiyle temizlenmesi sünnettir. Burun içini temizlemek gusül abdestinin farzlarından olduğu için guslederken kesinlikle ihmâl edilmemelidir.
ı- Parmak Boğumlarını İyice Yıkamak: Parmakların eklemleri ve kulak kıvrımları gibi kir birikmesi ihtimali bulunan yerleri temizlemek sünnettir.
i- Ağzı Yıkamak (Mazmaza): Dişleri fırçalamanın yanında, ağzı su ile iyice çalkalamak da sünnettir.
4- ÇEVRE TEMİZLİĞİ
Müslüman, şahsî olarak rûh ve beden temizliğine îtina gösterdiği gibi evinin, sokağının ve çevresinin de temiz olmasına âzâmî derecede ehemmiyet verir. Müslümanın evi ve bulunduğu diğer yerler, sanki akşam veya sabah Resûlullah Efendimiz ziyârete gelecekmiş gibi tertipli ve düzenli olmalıdır. Ayakkabılar ve terlikler lâlettayin bir şekilde sağa sola bırakılmamalı, bilakis karışıklığa meydan vermeyecek ve kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde münâsip bir yere konmalıdır.
Mescid-i Harâm’ın ve Sevgili Peygamberimiz’in mescidinin kapılarında Müslümanın nezâhet ve nezâfetine yakışmayan nâhoş manzaraların oluşmasına müsâade etmemelidir. Husûsiyle hac ve umre ziyâretine gelen Müslümanlar bu konuda büyük bir ihtimam göstermelidirler.
Resûl-i Ekrem Efendimiz’in mekân ve çevre temizliğine işâret buyuran bir çok tavsiyeleri mevcuttur. Meselâ Enes bin Mâlik’ten rivâyet edildiğine göre Allah Resûlü mescidin kıble istikâmetinde bir tükrük gördü. Onu bizzat eliyle temizledi. Mübârek yüzlerinde, buna duyduğu kızgınlığın şiddeti görülüyordu. (Müslim, Mesâcid, 52; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, I, 255) Efendimiz ümmetinin temiz, nâzik ve zarif olmasını ister, buna muhâlif davranışlardan uzak durmalarını arzû ederdi. Dolayısıyle bir Müslümanın rastgele oraya buraya tükürmek gibi insanları tiksindirecek durumlardan titizlikle uzak durması gerekir. Resûl-i Ekrem Efendimiz diğer bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Bana, iyisiyle kötüsüyle ümmetimin amelleri gösterildi. İyiliklerinin arasında, eziyet veren şeyin yoldan kaldırılmasını da gördüm. Kötü amelleri arasında, mescidin içerisine tükürüp onu temizlememeyi de gördüm.” (Müslim, Mesâcid, 58)
Hadîs-i şerifte husûsiyle mescide tükürmek söz konusu edilmiştir. Mescidler, Allah’a ibâdet edilen mekânlar olmakla birlikte insanların toplu hâlde bulunduğu yerlerdir. Bu mukaddes mekanların temizliğine dikkat eden mü’minler aynı şekilde insanların ortak kullandığı yerlerin, gelip geçtiği yolların, sokak ve caddelerin de temizliğine âzamî ihtimâm gösterirler. Zîrâ bu gibi yerlerin de insanlara eziyet verici şeylerden arındırılması ve temiz tutulması İslâm’ın emridir. Allah Resûlü bu husus üzerinde önemle durmuş, özellikle eziyet veren şeylerin yollardan kaldırılmasını îmânın bir şubesi olarak tavsif etmiştir. (Müslim, Îmân, 58) Bu bakımdan sâdece tükürmek değil, rastgele yerlere çöp atmak, araba park etmek, insanların gelip geçmesini zorlaştıracak malzemeler koymak gibi her türlü eziyet verici davranıştan sakınmak gerekir.
Uzmanların verdiği bilgiye göre, insan oturarak tuvaletini yaptığında mesâne kesesi tam olarak gevşer ve içindeki maddeler sıvı ile birlikte tamamen dışarı atılır. Ayakta bevledildiğinde ise mesâne kesesi gergin kaldığı için atıkların bir kısmı idrar yollarını kapatır ve iltihaplanma ile birlikte bazı rahatsızlıklara sebep olur.
O dönemde mescidlerde halı, kilim ve benzeri sergiler bulunmayıp zemin kumla kaplı idi. Bu sebeple zaman zaman buralara tükürüldüğü görülmüştür.
Kaynak: Üsve-i Hasene, Erkam Yayınları