Alemlere rahmet olarak gönderilen efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)'nın hayatına bu haberimizde de devam ediyoruz. Çocukluk ve gençlik dönemlerini anlatacağımız haberimizde Efendimzin daha çok genç yaşlarda dahi Efendimzin ne kadar olgun ve öernek kişilik olduğuna şahit olacaksınız. Karanlık sapkın dini inançların yaşandığı dönemde dünyaya nur saçan efendimzin hayatını öğrenmek için haberimizi okuyun. Peygamberimizin çocukluğu ve gençliği nasıldı? Efendimiz ismini nasıl aldı? İsmini kim verdi? Detaylar haberimizde.
Peygamberimiz (s.a.v.), 20 Nisan 571 tarihinde Mekke'de doğmuştur. Babası, daha o doğmadan iki ay önce ölmüştü. Dedesi ona "çok övülen" anlamına gelen Muhammed adını, annesi de "Allah'a çok hamd eden, öven" manasına gelen Ahmed ismini verdi.
O zamanlar, Mekke halkı bebeklerini, gelişimi olumsuz etkilenmesin diye iklimi daha güzel yerlerde yaşayan sütannelere verirdi. Bu âdet, çocukların Arapçayı bozulmamış şekliyle öğrenmesini de sağlardı. Hz. Muhammed (s.a.v.) de doğduktan bir süre sonra sütanneye verildi. Sütannesinin adı Halime'dir. Hz. Halime, Hz. Muhammed (s.a.v.) iki yaşına geldiğinde onu annesine götürmüş, ancak bir süre daha yanında kalmasını istemiştir. Çünkü, Peygamberimiz, onların evinde mutluluk kaynağıydı. Peygamberimiz dört yaşına kadar sütannesinin yanında kaldı, daha sonra Mekke'de annesiyle yaşamaya başladı.
Altı yaşına geldiğinde Hz. Muhammed (s.a.v.), annesiyle birlikte babasının mezarını ve akrabalarını ziyaret için Medine'ye gitti. Ancak Mekke'ye dönüş yolculuğu esnasında Ebva denilen yerde annesi vefat etti. Peygamberimiz böylece hem annesiz hem de babasız kaldı. Ancak dedesi onu çok seviyor ve onun tüm insanların övgüyle bahsedeceği biri olacağına inanıyordu. Annesinin vefatından sonra Hz. Muhammed'e (s.a.v.) dedesi bakmaya başladı.
Sekiz yaşında dedesi öldüğünde de amcalarından Ebu Talip, Sevgili Peygamberimizi yanına aldı. Ona kendi çocukları gibi baktı. Çünkü, Ebu Talip de Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ahlakını seviyor, onun ileride büyük bir adam olacağına inanıyordu.
Hz. Muhammed (s.a.v.), çocukluğunda amcasının koyunlarını güttü ve ailesi için yararlı olmaya çalıştı. 13 yaşına geldiğinde, amcası bir ticaret kervanıyla Şam'a giderken onu da yanına aldı. Böylelikle Hz. Muhammed (s.a.v.), ilk ticaret tecrübesini yaşadı.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), 17 yaşında amcaları Zübeyr ve Abbas'ın yanında Yemen'e giden ticaret kervanına katıldı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), amcalarının yanında ticaret hayatını öğrendi ve bu işle uğraşmaya başladı. Ticaret hayatında zekâsı ve güvenilirliği ile tanındı.
İslam öncesi dönemde kabileler arasında kan dâvaları eksik olmaz, sık sık harpler çıkardı. Bu harpler, eğer savaşmanın haram kabul edildiği aylarda yapılırsa ficar savaşları adını alırdı. Hz. Muhammed (s.a.v.) 20 yaşlarında iken Kureyş ile başka bir kabile arasında bir ficar savaşı olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu savaşta bulunmuş, atılan okları toplamış ancak hiçbir zaman silah kullanmamıştır.
Hılfü'l-Fudûl'da Yer Alması
Ficar Savaşı'ndan sonra Mekke'de haksızlıklar artmıştı. Bir keresinde, Yemen'den gelen bir tüccar, eşyalarını As b. Vâil'e satmış, ancak As b. Vâil adamın parasını vermez. Bu durum karşısında Yemenli tüccar, insanlardan yardım istemiştir. Bunun üzerine iyi niyetli ve saygın bazı Mekkeliler bir araya geldiler. Can güvenliğinin sağlanması, zulmün önlenmesi, güçsüzlerin korunması için aralarında "Hılfü'l-Fudûl" (Erdemliler sözleşmesi) denen bir sözleşme yaptılar. Mekke'nin ileri gelenlerinden Abdullah b. Cüdan'ın evinde toplamışlardır. Mekke halkından veya dışarıdan gelen bir kimse haksızlığa uğradığında onun yanında yer alacaklarına ve hakkını alıncaya dek mazlumu destekleyeceklerine dair yemin etmişlerdir. İlk olarak da zulme uğrayan Yemenli tüccara yardım etmişler, onun mallarını As b. Vâil'den alıp kendisine iade etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de "Hılfü'l-Fudûl (Erdemliler Sözleşmesi) adı verilen bu sözleşmede yer almıştır. İnsanların kutsal olduğunu bildiği Mekke'de karşılaşılan haksızlıkların giderilmesinde önemli çabaları olmuştur. O, Peygamber olduktan sonra da bu sözleşmeyi övmüştür: "Ben, Abdullah b. Cüdan'ın evinde öyle bir sözleşmede yer aldım ki bu sözleşmeyi kızıl develere değişmem. Eğer şu an böyle bir sözleşmeye çağrılsam derhâl katılırım."
Hz. Muhammed (s.a.v.) gençliğinde ticaret ile uğraşıyordu. Onun doğruluk ve üstün ahlakı herkesçe biliniyordu. Güzel ahlak sahibi, zengin ve ticaretle uğraşan Hz. Hatice de Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ahlakını duymuştu, onunla ticaret ortaklığı yaptı. Peygamberimiz 25 yaşında iken Hz. Hatice'nin hazırladığı bir kervanın başında Şam'a doğru yola çıktı. Ancak henüz oraya varmadan mallarını kârlı bir biçimde sattı. Mekke'ye büyük bir kârla döndü.
Hz. Hatice, ilk kocasının ölümünden sonra kendisine yapılan evlilik tekliflerini kabul etmemişti. Ancak, Peygamberimizin hem ahlakından hem de ticaretteki başarısından etkilenmişti. Onunla evlenmek istedi. Aracılarla bu isteğini Hz. Muhammed'e (s.a.v.) iletti. Peygamberimiz de bu teklifi kabul etti ve Hz. Hatice ile evlendi.
Peygamberimiz, Hz. Hatice vefat edene kadar onunla mutlu bir şekilde yaşadı. Bu evlilikten altı çocukları oldu: Kâsım, Abdullah, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Fâtıma. İlk erkek çocuğunun ismi Kâsım olduğu için, o dönem Arap toplumunun örfüne uygun olarak Hz. Muhammed'e (s.a.v.) Ebu'l-Kâsım künyesi verilmiştir. Kâsım, iki yaşında iken vefat etmiştir.
Hz. Hatice, Peygamberimize büyük sevgi ve saygı duyardı. Hz. Muhammed'e (s.a.v.) peygamberlik görevi verildiğinde ona ilk inanan, Hz. Hatice olmuştur.
Kâbe Hakemliği
Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamberlikle görevlendirilmesinden beş yıl önceydi. Kâbe, yangın ve sel gibi olaylardan zarar görmüş, yıkılacak gibi olmuştu. Kureyşliler onu yeniden inşa ettiler. Sıra Hacerü'l-Esved'i yerine yerleştirmeye gelmişti.
Kureyş kabilesinin bir kolu:
- Onu yerine biz koyacağız, dedi. Diğerleri de:
- Biz koyacağız, dediler. Neredeyse aralarında çatışma çıkacaktı. Sonunda içlerinden biri:
- Bir hakem tayin edin. Şu yoldan ilk görünen kişi hakem olsun, dedi. Bu öneri kabul gördü.
Biraz sonra da Hz. Muhammed (s.a.v.), o yoldan çıka geldi. Oradakiler:
- Muhammedü'l-Emin (güvenilir Muhammed) geldi, diye sevindiler. Durumu ona söylediler. O da Hacerü'l-Esved'i bir elbise üzerine koydu. Sonra Kureyş'in her kolundan bir temsilci çağırdı. Her biri elbisenin bir yanından tutarak onu taşıdılar. Ardından da Hz. Muhammed (s.a.v.) Hacerü'l-Esved'i yerine kendisi yerleştirdi.
Peygamber efendimizin dünyaya teşrifi nasıl oldu? TIKLAYIN
Peygamberimizin doğduğu gece gerçekleşen mucizeler nedir? TIKLAYIN Peygamber efendimizi rüyamızda görmek için ne yapmalıyız?TIKLAYIN