İSMAİL ZELVİ
KARADENİZ Ekonomik İş Birliği (KEİB) Rusya Ulusal Konseyi Türkiye Temsilcisi Erdoğan Gündüz Polat ile 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yeni bir aşamaya giren Türkiye-Rusya ilişkilerini konuştuk. Polat, Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin'in ortak projeler geliştirerek ABD, İsrail Avrupa ekseninde kurulan; dünyaya kan ve gözyaşından başka bir şey yaşatmayan sömürü düzenine son verebileceklerini savundu.
-Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİB) teşkilatında Rusya Ulusal Konseyi Türkiye temsilcisi olarak çalışıyorsunuz. Sizi ve teşkilatınızı tanıyabilir miyiz?
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Rusya Ulusal Konseyi'nin Türkiye temsilcisiyim. Nevşehir Kapadokyalıyım. İki tane firmamız var. Bir şirketimiz uluslararası enerji konusunda stratejik, teknolojik, know how danışmanlığı yapıyor. Diğer firmamız da farklı sektörlerde çalışıyor. O da yurt dışından knowhov teknoloji transferi yapıyor. Benim uzmanlık alanım uluslararası lobi ve strateji geliştirme. Karadeniz Ekonomik işbirliği Topluluğu, Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın girişimiyle kuruldu. Bölgesel örgütlenme açısından çok önemli bir girişim. Türkiye'nin bölgesel anlamda etki gücünü artırmaya yönelik stratejik bir kurum. Sovyet sistemi dağıldıktan sonra ortaya çıkan devletlerin itibar ettiği bir örgütlenme bu. Bunun öncülüğünü Türkiye ve Rusya yaptı. Bu örgütlenme içinde Rusya adına görev yapıyorum. Bu örgütlenmenin şu anki yeni dünyadaki küresel dengelere göre daha da geliştirilmesi gerekiyor.
KEİB'i AB çökertti
-Bu teşkilat şu anda yeteri kadar tanınıyor mu?
KEİB 1992 yılında İstanbul'da kuruldu. Şu anda 13 üyesi var. Kuruluşundan itibaren de çok iyi yol aldı. Bölgenin ekonomik kalkınmasına ve gelişmesine katkılar sundu. Avrupa Birliği yani batılılar, bu teşkilatın başarısını önlemek için çok sayıda manipülasyon yaptı. Sovyetler birliğinden ayrılan ülkelerin bir kısmını kriterleri bile tamamlamadan kendi çıkarları ve stratejileri gereği AB'ye aldılar. Bulgaristan, Ukrayna gibi ülkeler ister istemez rekabet ortama oluşturuldu.
-Batılılar Karadeniz Ekonomik İşbirliği teşkilatından ne istiyor?
Bu teşkilatın kurucu ve merkez ülkeleri Türkiye ve Rusya'dır. Her ikisinin de imparatorluk tarihleri var. Karadeniz'de bu iki ülkenin ekonomik, stratejik, siyasi ve politik ilişkileri belirleyici olacaktır. Batılılar bu iki ülke tarafından oluşturulan dengeyi bozmak istiyorlar. Türkiye ve Rusya yanlarına Azerbaycan'ı da alıp Karadeniz'de kıyısı olan ülkeler ve şehirlerde yeni modeller geliştirerek yeni projeleri hayata geçirmek zorundalar.
-Gerek Türkiye'de gerekse de Rusya'da sistem tartışmaları devam ediyor. Sistem tartışmaları arasında işbirliği nasıl gerçekleşir.
Bugün BM dahil dünya; Anglosakson sistemiyle kurulmuş teşkilatlarla yönetiliyor. Çağa uygun olmayan bu teşkilatlar alarm vermeye başladı. Okyanus ötesi sistemler Dünya düzenini temin edemiyorlar. BM de en azından kıtasal merkez ülkelerin söz sahibi olduğu bir yapıya dönüşmelidir. Anglosakson teşkilatlar sizi oraya hapsediyorlar. Parlamenter demokrasi sistemi de Türkiye'yi Anglosakson çıkarlarına hapsetmiş durumda. Devlet yönetiminde Türkler de Ruslar da yeni değil. Her iki milletin de farklı modelleri var. Askeri ve ekonomik yapıları, sivil toplum teşkilatlarının da bu anlamda değişmesi lazım. NATO diyoruz. Suriye sınırında bizi korudu mu? Füze kalkanını getirdiler. Bir iki ay sonra geri götürdüler.
-Ortadoğu'da neler oluyor?
Ortadoğu'da da bu Anglosakson ve okyanus ötesi devletlerin kurdukları sistemler işliyor. Bugün ABD planı olarak ulus devlet yapılanmaları ortadan kaldırılmak isteniyor. Bunun tek yolu bölgenin iki merkez ülkesi Türkiye ve Rusya'nın stratejik işbirliğinden geçiyor. Ortadoğu'da huzur için Merkez ülkeler olan İran ve Suudi Arabistan da taşın altına elini koymalıdır. Suudi Arabistan'ın ABD'deki 750 milyar parasını iç etmek için bugün bir terör yasası çıkarttılar. Bu süreç kolay olmayacak. Yıllardır bu ülkelerin sistemlerini finansal kaynaklarını, ekonomisini Anglosaksonlar yürütmüş. Osmanlıdan sonra başlayan model bizim modelimiz değil. Bu işi yine Türkiye çözecek. Tarih yine bize şans ve görev veriyor. Ortadoğu'daki İslam dünyasınıyeni düzenine özgü bir modellemeyi Türkiye yapacak, Suudi Arabistan bunun farkında ve ilişkileri sıcak tutmaya başladı. Geç olmadan bunu hızlandırmak gerekiyor. Teknolojik, alanda, savunma sanayii, ekonomik anlamda, finansal anlamda da belli kurumlar üzerinden yapılmalı. Yatırım fonları burada çok önemli.
-Türkiye yeni bir model oluşturabilir mi?
Biz Türkler büyük bir tarihe sahip milletiz, dolayısıyla bizim kendi modellerimizi kendimizin oluşturması gerekiyor. Yıllar boyunca biz batı modellerini ya da, okyanus ötesi modelleri ve Anglosakson modellerini kendimize örnek almışız. Türkiye'de söz söyleyenlerin çoğu, ben Fransız lobisiyim, İngiliz ekolüyüm, Alman anlayışındanım diyor. Biz öncelikle kendi tarihimizin vizyonu üzerinden kendimize özgü, kendi kültürümüze özgü modeller geliştirmeliyiz. Aynı şey Rusya için de önemlidir. Rusya da büyük bir tarihe sahip, Ruslar da kendi modellerin oluşturabilirler. Modelleme de zaten Ruslar yüz yıllardır. Bizim atalarımızla, Kafkasya'da, Sibirya'da birlikte yaşayan bir millet, Türkleri tanıyan bir millet, dolayısıyla Rusya federasyonu ve Türkiye cumhuriyeti aktörlerinin bölgesel ve küresel modeller konusunda yeni modeller geliştirmesi gerekiyor, dünya da şu anda bu noktaya doğru gidiyor. AB modeli tutmadı. Tutmadığı gibi bu modelde bir de merkez ülkeler var Almanya, Fransa gibi Türkiye bugün dünyada Merkez ülkelerden biri konumunda, tarihi itibariyle, ekonomik yapısı itibariyle, devlet yönetiminde genetik yapısı itibariyle Türkler bağımsız ve objektif geniş anlamda model üretebilme yeteneğine sahip bir millet. Böyle bir milletin AB çatısı içersinde bloke edilmesi bu millete fayda değil zarar sağlar.
-Oluşacak yeni sistemi Avrupa önlemeye çalışmayacak mı?
Türkiye 100 yıl önce koparıldığı Osmanlı-Selçuklu milli devlet modeline geri dönmeye başladı. Kendi yeteneklerini kendine ait tarihi yeniden canlandırmaya, kendine gelmeye, kendini tanımaya başladı. Türkiye kendini tanımaya başladıktan itibaren ekonomisi büyümeye başladı. Balkanlar, Afrika, Asya'daki etki alanlarını büyütmeye başladı. Siyasette reformlar yaptı ve kendi modellerini oluşturmanın yollarını aramaya başladı. Bu bölge ülkelerinde gerek batıdaki küresel güçlerde, özellikle okyanus ötesindeki küresel güçlerde, AB tipi yapılanmalarda endişe oluşturdu. Onlar tek kutuplu bir dünya hayali içerisindeler. Dolayısıyla iç operasyonlara başladılar. Gezi parkı operasyonu, Kiev'deki operasyon, Mısır, Tunus, Libya'daki operasyonlar, Irak ve en son Suriye'deki operasyon bu küresel güçlerin merkez olma ve hakim olma çabasının bir sonucu. Dolayısıyla Türkiye'deki kendi lobi ilişkilerini lobi bağlantılı grup, kişi, kurumları kullanaraktan gezi parkı operasyonunu, ardından 17-25 Aralık operasyonunu yaptılar ardından 15 Temmuz darbe operasyonunu yaptılar.
-Türkiye bu sarmaldan nasıl kurtulur
Ekonomik olarak AB'nin alternatifi Avrasya Ekonomik topluluğudur. Türkiye bölgesel birlikteliklerin yanında Avrasya Ekonomik İşbirliği'ni de gerçekleştirmelidir. Rusya, Belarus, Kazakistan'ın kurduğu bu teşkilat alternatif olarak çok önemli. Biz bunu yaparken batı ile ilişkilerimizi kesmeyeceğiz. Batı ile ilişkiler devam ederken ecdadımızın interlandı olan Avrasya ile de ilişkileri güçlendirmeliyiz.
-15 Temmuz sonrası Türkiye Rusya ilişkilerinde yeniden karşılıklı anlayış oldu? Sebepleri nelerdir?
15 Temmuz'da Türkiye-Rusya ilişkisi hem bölgesel hem küresel anlamda, stratejik, ekonomik ve sisasi açıdan önemli bir ilişkidir. Bu global dengeleri sarsabilecek iki büyük imparatorluğun yeni tarz ilişki modeli var. Bu ilişki modeli küresel güçleri rahatsız etti. 15 Temmuz'u sadece bir Fetö'nün girişimi olarak görmemek lazım. 15 Temmuz FEtö'yü oluşturan güç; İslam dünyasında operasyonel bir örgüt yapan küresel güçlerdir. 15 Temmuz operasyonu tamamiyle bir takım Rus siyasetçilerin de söylediği gibi bir CIA operasyonudur bunu net ve açık söylemenin zamanı gelmiştir. Çünkü aktörler açık savaş yapmaktadırlar. 15 Temmuz'dan önce ABD ve batı, PYD ve PKK güçlerini Suriye'de desteklediler. Binlerce silah ve mühimmat ve lojistik desteğinde bulundular. 15 Temmuz'u bununla bağlantılı bir girişim olarak görmek lazım.
-Türkiye Rusya ilişkilerinin yönü dünyaya ne kazandırır?
15 Temmuz öncesi uçağın düşürülmesi bir provokasyon idi. Provokasyonun amacı gelişen stratejik noktaya gelmiş olan Türk-Rus ilişkilerini sekteye uğratmak Türkiye'nin elini ayağını kesmekti. 15 Temmuz'dan sonra Ruslar da ekonomik ve siyasi çevreleri, Türkiye'de oynanan oyunları yakından gördüler. 15 Temmuz sonrasında ilişkilerimiz daha stratejik düzeye gelmiş durumda, ekonomiyi de aşan, siyaseti de aşan bir noktaya geldi. Bu ilişki hem bölgesel hem siyasal anlamda önümüzdeki yıllarda etkileri görülebilecek bir ilişkidir. Türk Rus ilişkileri hep çok kutuplu dünyada, hem Ortadoğu bölgesinde hem Asya ve Balkanlarda bir denge unsuru idi, bu ilişkilerin krize girmesi hem Rusya'yı hem Türkiye'yi ekonomik olarak etkiledi. Aynı zamanda Rusya'nın Ortadoğu'daki pozisyonunu ve Türkiye'nin pozisyonunu olumsuz yönde etkiledi. Suriye bazında söylüyorum. Zaten Anglosakson ve küresel güçlerin amacı da buydu. Sekteye uğratıp kendi küresel planlarını hem Ortadoğu'da hem Türk cumhuriyetlerinde uygulattılar.
-Türk-Rus ilişkilerinin düzelmesi bölgeye ne getirir
Türk-Rus ilişkileri çok stratejik bir noktaya geldiği için bu sorunların kısa vadede çözülebileceği kanaatindeyim. En azından diyalog var, sorunlar açık tartışılıyor, Rusya da Türkiye de küresel tehditlerin farkında, dolayısıyla bu farkındalık Suriye bazında Türk-Rus işbirliğinin daha hızlı gelişmesini sağlayacak. Suriye'deki sorunun çözümüne katkı sağlayacak. Tarihe de baktığımızda Türkiye ve Rusya'nın kapışmasından sürekli batı istifade etmiştir. Biz kendi kanallarımızı açık tutmalı, sorunlarımızı aracısız çözmeliyiz. Rus Türk ilişkilerinde bu döneme kadar FETÖ denilen teşkilat, uluslararası küresel güçlerin teşkilatı bu ilişkiyi kesti, Rusya'da bir takım örgütlenmeler STK'lar oluşturuldu. Yapılması gereken sadece Rusya ile ticari ilişkiler tüccar ilişkileri değil, akademik ilişkilerle ilgili kurumların oluşturulması lazım, ekonomik yapılarla ilgili kurumların oluşturulması lazım, bu ekonomik yapıların içinde Rus Türk ortak şirketler oluşturulması lazım. Türkiye'de ortaklıklar, teknolojik sanayide, endüstride, inşaat sektöründe, eğitim sektöründe artı, kültürelle alakalı, devlet dışında da STK'ların oluşturulması lazım, dolayısıyla bu bizim Ruslarla Türklerin daha yakın teması geliştirecek, içerden temasları gerçekleştirecek ve ilişki daha güvenilir daha kalıcı hale gelecek.
-Türkiye'nin enerji merkezi olmasını engellemek istediler?
Rusya Türkiye ilişkileri stratejik noktada olduğu için, Türkiye Rusya'yı, Rusya da Türkiye'yi destekliyor. Bunun için ortak projeler geliştiriyorlar. Küresel anlamdaki stratejik etkilerini artırmak için en önemli proje Akkuyu Nükleer enerji santrali projesi tamamıyla bir Rus yatırımı. 25 milyar dolara yakın bir proje, bu projenin % 40'ı Rusya yapımıyla alakalı Türk şirketlerine verecek. Ve bu proje stratejik ilişkiden sonra hızlanmıştır. Geliştirecek proje ilk ünitesi çok kısa zamanda devreye girecek, ardından Türk akım projesi stratejik bir proje Türkiye'nin batı ve Asya arasındaki enerji merkezi olmasına yol açacak, zaten bizim başımıza 17-25 Aralık, 15 Temmuz'da sınır ihlalleri, güneydeki PKK terör eylemlerinin sebebi Türkiye'nin dünyadaki enerji merkezi olmasını engellemeye dönük dolayısıyla Türkiye'nin bu etki gücünü kırıp ülkeyi etkisiz hale getirip, bu projeleri de kendileri yönetmek istiyorlar. Küresel güçler. Bu projeler bizi batıda ve Ortadoğu'da güçlendirecek projelerdir. Türkiye aslında sadece bir enerji koridoru, geçiş ülkesi olmak istemiyor. Enerjiyi burada depolayan aynı zamanda satan ülke. Santraller kurmak istiyor. Batının durumu iyi değil, iyi gitmiyor Avrupa, sebebi, Avrupa'nın kendi içinde yaşadığı sistem problemlerinden AB'nin, ekonomik, politik, siyasi problemleri, çoklu kültürlerin bir arada bulunması ve batının günahları var, aynı zamanda Afrika ile ilgili günahları, Türkiye ile ilgili tarihsel günahları var, Avrasya ile ilgili tarihsel günahları var. Önce batı bu kendi günahlarını kendi kendini arındırması gerekiyor.
Erdoğan ve Putin yakınlaşmasını nasıl yorumlarsınız?
Türk Rus ilişkilerinde iki önemli lider var. Putin ve Recep Tayyip Erdoğan, ikisi de dünyada önemli iki lider. Bu iki lider ilişkileri bu noktaya getirdi. İkisi de pratik hızlı, birbirine güvenleri tam, ikisi de iki büyük imparatorluğun torunu, biri Osmanlı-Selçuklu'nun torunu öbürü de büyük Rusya'nın ve Sovyetler birliğinin yetiştirdiği önemli bir devlet adamı. Bu iki karakter yeni bir dünya modeli geliştirdi. Bu dünyada yeni uygulanan bir sistem, bunu batıda görmedik. Batıda kurumlar üzerinde modeller geliştirildi. ABD ve İngiltere'de kurumlar üzerinden modeller geliştirildi burada ise baktığınız zaman Türkiye Rusya ilişkileri iki lider üzerinden yapılıyor iki lider modellemeyi yapıyor aşağıda operasyon gerçekleşiyor. Dolayısıyla Ruble-TL ticareti, Türkiye ile Rusya arasında ortak fon kurulması gibiu2026 1 milyar doların üzerinde, Rus fonu kuruldu, Şimdi de Türk fonu kuruluyor. Ekonomik serbest bölge oluşturulması serbest ticaret anlaşmaları Avrasya Ekonomik İşbirliği ile ilgili anlaşmalar, batı finans kuruluşlarının ve bir takım lobi kuruluşlarının engelleme girişimlerine dönük çalışmalar bunlar. Bu iki gelişen büyük hareketi batının engelleme şansı yok. Çünkü batı kendi işleriyle uğraşıyor şu anda. Kendi iç problemleriyle uğraşıyor.