Erdal ŞİMŞEK
FRANSA'da cinayetu2026 9 Ocak 2013'te ajanslara düşen bir haber Avrupa'nın olduğu gibi tüm Türkiye'nin de dikkatini çekti. Habere göre Paris'te Rue La Fayette 147 numaralı binanın giriş katında üç kadın öldürüldü. Kadınların öldürüldüğü büro, PKK'ya ait bir ofisti ve Fransız polisi ile güvenlik birimleri tarafından 7/24 gözetleniyordu.
Daha olayın ne olduğu dahi tam anlaşılmamışken, HDP ve Kandil'deki terörizm baronları, Türkiye'nin 'katil' olduğunu ilan ettiler. Öldürülenlerin kimlikleri PKK çetelerine ait internet siteleri ve haber ajanslarında yayımlandı.
PKK çeteleri Avrupa ve Türkiye'de cinayetlerle ilgili mitingler düzenlerken, Paris Cumhuriyet Savcısı François Molins, soruşturmayı yürüten polis ekibinin müdürleri Christian Lothion ve Christian Flaesh ile birlikte kameraların önüne geçerek katilin kimliğini ifşa ediyordu: Ömer Güney.
Savcı, zanlının Fransız polisi tarafından gözaltına alındığını ve sorgusuna başlandığını da sözlerine ekledi.
Tek silah kullanıldı
Savcı Molins'in yaptığı açıklamaya göre Ömer Güney tek silah kullanmıştı. Güney, kamera kayıtlarına göre, cinayetin işlendiği Rue Lafayette 147 numaraya iki kere gelmişti. İlkinde 11.29'da geliyor ve 11.49'da ayrılıyor. İkinci kez de 12.11 de gelip 12.56'da çıkıyor.
Yapılan otopsi sonucunda cinayetlerin 12.43-13.21 civarında işlendiği ve bunun da Güney'in binaya ikinci kez gelişiyle çakışan bir saat olduğu vurgulanıyordu. Buraya kadar klasik bir polisiye zaptı.
Güney-Cansız ilişkisi
Bu kadar sansasyonel bir cinayeti işleyen Ömer Güney'in ülkücü kökenli olduğu iddia edildi PKK ve Fetullahçı Terör Örgütü'nün medyası tarafından. Yapılan yoğun yayınlar, amacına ulaşmış ve Türk kamuoyunun bir kısmının yüreğindeki yağlar eritilirken, bir kısmının da öfkesi kabartılmıştı.
Güney bir ülkücü mü!
Peki, Ömer Güney gerçekten ülkücü müydü? Bu sorular tartışılırken, ülkücülerin PKK çeteleri ile direk çatışmaya girmeme kararı hatırlatıldı kamuoyuna. Bu sefer herkes, "Fransız polisi ve istihbarat servisi DGSE tarafından 24 saat korunan bir binada nasıl böylesine bir toplu katliam yapılabilir?" sorusuna cevap aradı. Tam bu sırada Fetullahçı Terör Örgütü'ne bağlı medyada ve eş zamanlı olarak PKK çetelerinin yayın organlarında, bir MİT ajanı ile Ömer Güney'e ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı yayımlandı. Kayda göre, MİT ajanı, Güney'i cinayet için teşvik ediyordu.
Hesabından para çekti
Halbuki "Ülkücü" dedikleri Ömer Güney, bir gün önce, Sakine Cansız'ın hesabından 1000 Euro'yu bizzat kendisi çekmişti. Bu bilgi de Fransız polisinin üst aramasında yapılan zabıt kayıtlarında ortaya çıktı. Polisin zabıt kayıtlarına göre, Ömer Güney'in üzerinde 930 Euro çıkar. İşsizlik sigortasından geçinen birinin cebinde 930 Euro bulunması imkansızdır. Polis, paranın kaynağını sorunca Güney'in verdiği cevap oldukça ilginçtir: "Parayı Sakine Cansız'ın hesabından çektim."
Ve polis, verilen ifade üzerine derhal araştırma yapar. Zanlının ifadesinde adını söylediği bankanın şubesine gidip kamera kayıtlarını inceler. Ve zanlının Sakine Cansız'ın hesabından para çektiğini tespit eder.
Yani, Ömer Güney, Sakine Cansız ile o kadar yakın ki, banka hesap numarasının şifresini dahi bilmektedir. Onun hesabından kendine harçlık alabilmektedir. Aralarında duygusal bir ilişki olması imkansızdır. Çünkü Cansız, Güney'in annesi yaşındadır.
Ömer Güney kimdir?
Ömer Güney, cinayetleri işlediği zaman 31 yaşındaydı.
Sivas Şarkışla, Polatpaşa (polatlı) Köyünde doğmuş. Ailesi milliyetçi-mukaddesatçı bir kimliğe sahip. Ama Ömer, Fransa'da büyüdüğü için hem dini hem de milli duyguları aileninki kadar gelişkin değildir.
Zaten Sara hastasıdır. Unutkanlık sorunu vardır. Bu yüzden hep "içine kapanık biri" olarak tanınmaktadır. Ve terbiyeli biri olmakla hep örnek gösterilen bir gençtir.
Güney teyzesinin kızıyla evlenip Almanya'nın Münih kentine yerleşmiş, eşinden boşanınca, tekrar Paris'e dönmüş.
Buraya kadar Ömer Güney'in resmi terekesi.
Haber kaynakları ve PKK'nın Avrupa kurucusu, örgütün Avrupa'daki kılcal damarlarını bilen Selim Çürükkaya'dan (Sayın Çürükkaya, Öcalan ve Apoist PKK'yı hiç sevmez ve yollarını onlarla tamamen ayırmıştır) aldığım bilgiler ise oldukça şaşırtıcı.
Güney, PKK'ya katıldı
Ömer Güney, kuzeninden boşandıktan sonra Paris'e gelmiyor. Münih'ten Belçika'ya geçiyor. Belçika'da, 2010'da Roj TV muhabiri 'Kürdistan' kod adlı Gülay Aydemir'le tanışır ve onunla birliktelik kurar. Bundan sonrası oldukça ilginç ve olayın PKK ayağını daha da güçlendiriyor. Bu safhada, PKK'nın en bilinen yüzü; Roj TV'nin üst düzey yöneticisi Baki Gül devreye giriyor. Baki Gül, Ömer Güney'e referans oluyor ve Güney PKK'ya katılıyor. Selim Çürükkaya'nın belirttiğine göre Gülay Aydemir, Paris'e yerleşince Ömer Güney de buraya gelir. Güney, Paris'e gelir gelmez KCK'ya üye yapılır.
Eyfel'e APO posteri
Güney, 18 Kasım 2011 tarihinde Villiers-le-Bel'deki derneğe giderek ayda 5 Euro ile üye olunurken, 50 Euro aidat vererek, 325 kayıt numarasıyla üye oldu. Ve yine Selim Çürükkaya, bu derneğin sorumlusunun "Kürdistan" kod adlı Gülay Aydemir olduğunu belirtiyor.
Ömer Güney, derneğin etkinliklerine katılır ve oldukça aktif görevler üstlenir. KCK'nın verdiği görevlerle yetinmeyen Güney, tek kişilik karar alarak Öcalan'ın Posterini Eyfel Kulesi'ne asar.
Bu eylemiyle, KCK'nın kahramanı olur.
Öcalan'ın büyük posterini Eyfel Kulesine asarak, dikkatleri üzerine çekti.
KCK'ya tercümanlık
Yani Paris'teki KCK çevresinin gözünde kahraman oldu.Fransızca bildiği için, KCK baronları ile Fransız istihbarat ve devlet yetkililerinin en gizli görüşmelerinde tercümanlık yapmaya başladı. Akabinde, Hollanda'ya üç aylık "kadro eğitimi"ne gönderildi. Burada örgütün mantığını ve literatürünü iyice kavradı.
Eğitim devresini bitirdikten sonra, dil bildiğinden dolayı dış ilişkilerde görevlendirildi.
Ve burada Fidan Doğan ile birlikte görev yaptı.
Cinayetlerden önce tam olarak iki yıl kadar örgüt içinde profesyonel olarak çalıştı.
Örgütün gizli evlerinde kaldı, her görevli gibi düzenli olarak örgüte rapor yazdı, eleştiri, özeleştiri platformlarına katıldı.
2012'de üç kez Kandil'e gitti, onlarca kez de Türkiye'ye geldi. Örgütün Avrupa-Kandil-Türkiye üçgeninde kuryelik yaptı. Bu yaptığı iş, örgütün en güvenilir elemanı/fedaisi olduğunun en somut göstergesidir. Çünkü PKK kurallarına göre kurye, deşifre olduğunda kaçamazsa intihar etmek zorundadır. Bu koşulu, kurye adaylarına baştan söylerler. Kabul etmeyen, kuryelik eğitiminden alınır.
Örgüt içerisinde bu kadar önemli rol ve pozisyon alan Ömer Güney için PKK yaptığı açıklamada, Güney'in "sempatizan" olduğunu iddia etti.
Peki sempatizan olan biri, örgütün en önemli yöneticilerinden birinin hesap numarasının şifresini nasıl bilebilir ve ondan para alabilir?
PKK örtbas peşinde
Sakine Cansız olayında PKK/KCK oldukça suskun davranmaktadır. Olayın çözülmemesi için adeta tüm güçleriyle çalışıyorlar.
Dikkat edilirse KCK, Sakine Cansız olayının aydınlatılması için hiç bir çaba harcamadı.Israrla Ömer Güney'in sadece derneklerine gelip giden sıradan biri olduğunu söylediler.
Oysa Sakine Cansız Fransa'daki banka hesabının şifresini bile Ömer Güney'e verecek kadar güveniyor.
KCK, olayın kurcalanmaması için bir çaba içindedir.
KCK BU SORULARI YANITLAMIYOR
1 u2013 KCK, Ömer Güney'in kendi örgütlerine nasıl katıldığını neden açıklamıyor?
2 u2013 Güney, KCK'nın Avrupa`da diplomasi komitesinde görevli olan üç kişiden biri miydi?
4 u2013Ömer Güney Hollanda`da düzenlenen üç aylık kadro eğitimine katıldı mı?
5 u2013 KCK, Ömer Güney in Öcalan posterini Eyfel kulesine asarak Kürtler nezdinde meşhur olması hikayesini neden kamuoyundan gizliyor?
6 u2013 KCK, Ömer Güney yakalanmadan ve cinayeti işlemeden önce Gülay Aydemir'le, Kurdu00e8 veya Kürdistan takma adlı daha önce dağ kadrosunda kalmış, daha sonra MED veya ROJ tv de çalışmış, ardından Paris'te bir derneğin yöneticiliğini yapmış, Mardinli bir kadın ile dost hayatı yaşadığını neden kamuoyundan gizliyor?
7 u2013 KCK'nin emrindeki gazeteciler, televizyoncular, Kürdistan kod adlı Mardinli bu kadını bulup Ömer Güney'in kim olduğunu, Kurdu00ea ile Baki Gül'ün ilişkilerini neden sorgulamıyor?
8- KCK, Ömer Güney'in Paris'te örgütün içinde ne kadar süre kaldığını, bu süre içinde kimlerin evinde barındığını, neden açıklamıyor? Neden bu konuda herkes suskun?
9- Ömer Güney 2012 Yılında Türkiye üzerinden üç kez Kandil'e gidip geldi mi?
10 u2013Katillerin açığa çıkarılması için Paris'te yaşayan KCK sempatizanlarının Fransız polisine yardımcı olması gerekirken neden KCK'lılar, Paris'teki Kürtlerin evini dolaşarak, "kimse polise olayla ilgili bilgi vermesin, çünkü polis olayı örgütün üzerine atmak istiyor" diye onları uyardı?
11 u2013 Milli İstihbarat (MİT), Ömer Güney`in bir yıl içinde 10 kez Türkiye`ye giriş çıkış yaptığını, lüks otellerde kaldığını açıkladı. Örgüt bu konuda neden suskun?
12 - Sakine öldürülmeden önce üzerinde olan özel çantası nerede? O çantanın içinde neler vardı?
13- Yine Sakine öldürülmeden önce üzerindeki Mac-Booklaptopu nerde? Ve laptopun içinde hangi bilgiler vardı?
14 - Sakine Cansız öldürülmeden bir müddet önce, hangi amaçlarla Kandil'den Avrupa'ya gönderilmişti? Bu konu neden kamuoyundan gizli tutuluyor?
Peki PKK/KCK bu sorulara cevap vermiyor ama boş mu oturuyor?
Tabii ki hayır. Katliam gerçekleştiği günden bu yana, olayın örtbas edilmesi için tüm gücü ile çalışıyor.
Örgüt medyası, PKK'nın Paris yapılanmasının tümünün tanıdığı Ömer Güney ile ilgili bu şehirde tek bir kişi ile röportaj yapmıyor/ Peki ne yapıyor?
Münih'e gidiyor, Ömer Güney'in beş yıl önceki bir Alman komşusunu buluyor, Ömer Güney'i Alman'a soruyor, 'Osmanlıcıydı' yanıtını alıyor ve bunu röportaj olarak yayınlıyor.
Ama Paris'te bütün örgüt taraftarlarının çok yakından tanıdığı Ömer Güney hakkında tek bir Kürt konuşturulmuyor!
Bütün bu gerçekler Ömer Güney'in KCK'lı olduğunu gözler önüne seriyor.
Fetullahçı çetecilerin yayımladıkları ses kaydı sahte bile olsa üzerinde düşünülmelidir. O kasette kurgu olduğuna dair birçok açık olmasına rağmen.
Bütün karalama kampanyalarına rağmen, bu satırın yazarının yakinen tanıdığı, Öcalan'dan nefret eden ve onu hep "MİT'çi" olarak niteleyen Sakine Cansız ve arkadaşlarının katilinin PKK/KCK olduğu su götürmez bir gerçektir.