Paralel Yapı, sosyal medyada nasıl algı oluşturuyor?

Uzunca bir süredir sosyal medyada fark ettiğimiz tuhaf bir yapılanma vardı. Neredeyse her gün Türkiye toplumunun sinir uçlarına, fay hatlarına dokunan başlıkları dolaşıma sokan, kitleleri dinamik tutan, hatta sevk ve idare eden bir organizasyonun varlığını keşfetmiştik. Ancak bunu akademik bir çalışmayla ele almaya henüz bir ay önce karar verdik.

Bu minvalde, Sosyoloji, Siyaset Bilimi, İstatistik, Psikoloji, Bilgisayar Mühendisliği ve İşletme bölümlerinden doktora öğrencilerinin yer aldığı bir çalışma ekibi kurduk.

Şüphesiz bu tip araştırmaların doğru sonuçlar vermesi ve en rafine verilere ulaşması için, çalışmanın gizlilik içinde yürütülmesi, araştırma metodunun ekip dışından kimseyle paylaşılmaması, uygulanan yöntemin çalışma bitene kadar ifşa edilmemesi son derece kritiktir. Bu açıdan bir aylık çalışma süreci içerisinde sırra sadakat noktasında herkes üzerine düşeni layıkıyla yerine getirdi ve araştırmamız mahremine helal getirilmeden sona erdi.

Ekibimizin yuvarlak masa toplantılarında üzerinde karar kıldığımız hususlardan birisi, sosyal medya algı operasyonlarının MİT Başkanı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrıldığı tarih olan 7 Şubat 2012'den itibaren başladığıydı. Ancak bu gözlemimizi geriye dönük veri analizi ile desteklemek için bir günlük çalışma yaptık. Bir gün sonra elde ettiğimiz bulgular, bize Türkiye'de sosyal medya operasyonlarının, diğer bir deyişle sosyal medya algı yönetiminin sistematik bir biçimde 7 Şubat 2012 MİT Krizi ile başladığını gösteriyor.

Araştırma sonuçları, mezku00fbr ekip tarafından kısa bir süre sonra rapor haline getirilecek.

Konuya ilgi duyanlar detayları rapor yayınlandığında görebilir.

Bu yazımızda, akademi dünyasının sıkıcı jargonunu kullanmadan, detaya girmeden, araştırmada elde ettiğimiz bulguları başlıklar halinde sıralayacağız.

İlk Bulgu: Sosyal medyada genel olarak algıyı "Paralel Yapı" yönetiyor.

7 Şubat 2012 tarihi, çok önemli bir kırılma noktasıdır. Zira 7 Şubat 2012, o güne kadar "cemaat" diye anılan yapının aslında "İnternational Organization" olduğunun anlaşılmaya başlandığı tarih olarak karşımıza çıkar. 7 Şubat'a kadar kamufle olmayı başarmış bu organizasyon, ilk kez 7 Şubat'ta gizlendiği hücrelerden çıkmış ve Türkiye'ye saldırmaya başlamıştır. Sosyal medya operasyonları da tam bu tarihe denk düşer.

Paralel Yapı, 7 Şubat 2012'den bugüne kadar, KCK tutuklamaları, Gezi Olayları, Roboski Katliamı, Çözüm Süreci, 17-25 Aralık, 7 Şubat, 6-8 Ekim Olayları, MİT Tırlarının durdurulması, Türkiye IŞİD'i destekliyor propagandası, Ankara, Suruç, Reyhanlı Bombaları, özyönetim çağrıları, çukurlar ve diğer tüm siyasi ve sosyal olayların tamamında sistematik bir şekilde toplumsal algıyı bir orkestra şefi gibi yönetmiş, sevk ve idare etmiştir. Kitlelerin algısını "din, mezhep ve etnisite" fay hatlarını kullanarak olaylardan sonra gelişen toplumsal reaksiyonu mevcut iktidarın aleyhine çevirmiş, bu olaylardan doğan bütün faturaları da iktidara ciro etmiştir.

2.Bulgu: "Mezhep, İdeoloji ve Etnisite" üzerinden iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "nefret objesi" haline getirmek, Türkiye'yi uluslararası camiada itibarsızlaştırmak, yönetemez hale getirmek.

Paralel Yapı'nın geriye dönük olarak son 4 yılda yaratmaya çalıştığı algı metodolojisi üzerine yapılacak bütün çalışmalarda kaçınılmaz olarak çıkacak kesin sonuç, Türkiye'deki Alevi-Sunni, Türk-Kürt, Sağ-Sol ve Dindar-Laik fay hatları üzerinden toplumu ayrıştırarak algı yürütmeye çalıştığıdır. Bunun yanı sıra, son 2 yıldır Paralel Yapı'nın DHKP-C, YDG-H, PKK, IŞİD ve PYD gibi terör örgütlerine yönelik etkili ve sistematik bir algı çalışması yürüttüğü de gözlenmiştir.

3.Bulgu: Algı Yönetim Şeması u2013 Piramidi

Çalışmada elde edilen en önemli bulgulardan bir tanesi de PKK ve HDP ile ilgili bütün TT'lerin (Topping Trend) Paralel Yapı tarafından yapıldığıdır.

Algı yönetim şemasında piramidin en tepesinde "Gündem Analiz Ekibi u2013 Karar Vericiler" yer almakta, bu ekip ise kendi içerisinde üç gruba ayrılmaktadır. Birinci ekip, Türkiye'deki yazılı, görsel ve internet medyasındaki bütün haberleri, yayınları takip ediyor. Ayrıca amatör/yerel habercilerden olay yerlerinden gelen fotoğraf ve bilgileri topluyor. İkinci ekip, Uluslararası arenada Türkiye ile ilgili yazılı, görsel ve internet medyasındaki haber ve yayınları takip ediyor. Bu iki ekibin elde ettiği tüm bilgiler bir havuzda toplanıyor. Üçüncü ekip ise, havuzdaki bilgileri harmanlayıp "aleyhte propaganda yürütmek ve algı yaratmak" için "kullanışlı" hale getirip Türkiye'ye servis ediyor.

Piramidin tepesindeki ekip 7/24 çalışma esasıyla, hiç ara vermeden, vardiyalı olarak çalışıyor. Yaptığımız gözlemlerde özellikle Türkiye saatiyle 24:00'dan 08:00'a kadar bu ekibin sosyal medyada hiç boş durmadığı, sürekli paylaşımda bulunduğu görülmüştür.

Twitter'da günlük gündemler/Trendler takip edildiğinde, her gün en az 5 başlığın Paralel Yapı tarafından oluşturulduğu ve yine detaylı olarak incelendiğinde bu başlıkların her birinin farklı fay hatlarıyla ilgili olduğu görülmüştür. Söz gelimi PKK'nın çatışmalara geri döndüğü günden bu yana her gün en az 2 başlık PKK'nın faaliyetlerine halk desteğini sağlamaya dönük algı çalışması yapmak için açılmaktadır. (#DirenCizre #SeninleyizAmed #SilopideKatliamVar)

Ayrıca her gün Laik/Kemalist/Sol kitle ile Dindar/Ak Parti kitlesini karşı karşıya getirmek için bir başlık/TT açılmaktadır. Diğer TT/başlıklar da, gündemde öne çıkan haberlerle ilgili farklı kutupları kaşımaya yönelik açılan başlıktadır.

Algı çalışmalarının bazılarında manipülatif veriler, sahte fotoğraflar kullanılırken, bazılarında Türkiye içindeki Paralel Yapı mensupları tarafından "Gündem Analiz Ekibi"ne gönderilen gerçek bilgi, belge ve fotoğraflar kullanılmaktadır. Ham olarak mezku00fbr merkeze gönderilen belgeler, kullanışlı hale getirilerek Türkiye'ye geri gönderilmektedir.

Piramidin tavanındaki karar vericilerin yurt dışında olduğu düşünülmektedir. Piramidin en tabanında, Paralel Yapı mensuplarından Kemalistlere, PKK sempatizanlarından Laiklere, TürkSolu'ndan LGBT'ye, Cihangir Lümpenlerin kadar hemen herkes yer almaktadır.

Ne var ki, bu yapılardan bazıları, piramidin kendisinden, organizasyonun varlığından ve tek merkezden yönetilen algı operasyonunun bir parçası olduğundan habersizken, bazıları bu organizasyonu bilerek parçası olmayı istemektedir.

4.Bulgu: Algı yönetiminde kullanılan araçlar

Paralel Yapı'nın, algı operasyonlarında yüz binlerce "bot hesap" kullandığı tespit edilmiştir. Bu bot hesapların tamamının yurtdışında (ABD, Kanada vb.) açıldığı düşünülmektedir. Burada bot hesapların ve TT'lerin Twitter tarafından desteklenme ihtimalinin olduğunu not düşmek gerekiyor. Zira Türkiye IP'leri kullanılarak açılan bot hesapların birçoğu Twitter tarafından bir süre sonra kapatılırken, yurtdışı IP'leri ile açılan ve özellikle Paralel Yapı tarafından kullanılan hesapların kapatılmadığı, neredeyse tamamının 5 yıldır kullanıldığı görülmektedir.

5.Bulgu: Kullanılan Dil

Algı yönetimi, tüm dünyada üzerine binlerce araştırmanın yapıldığı çok önemli bir konudur. Özellikle küreselleşme ve iletişim teknolojilerinin aşırı ve kontrolsüz gelişmesi ile birlikte algı yönetiminin önemi de artmıştır. Gerek devletler, istihbarat örgütleri ve gerekse özel şirketlerin olmazsa olmazlarının başında "algı yönetimi" gelmektedir. Şüphesiz algı yönetimin ilk basamağı doğru "dil ve retoriği" bulmaktır.

Paralel Yapı'nın Türkiye'de geliştirdiği dil ve retoriğin ana ekseninde "aşağılamak/iftira atmak" vardır. Yaptığımız çalışmada elde ettiğimiz en çarpıcı sonuç, özellikle Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik "aşağılayıcı ifadeler" "küçük düşürme" ve "çamur/iftira atarak değersizleştirme/itibarsızlaştırma" dilinin özellikle seçildiği görülmektedir. Bu dili kullanmalarının zannımızca 2 nedeni olabilir. Birincisi, Paralel Yapı'nın Türkiye'de Ak Parti iktidarının askeri darbeyle veya yargı darbesiyle devrilemeyeceğini görmüş olmasıdır. İkincisi de Ak Parti iktidarını devirmenin tek yolunun liderlerinin halk/seçmen nazarında itibar kaybetmesi, değersizleşmesi ve sıradanlaşmasıyla ancak mümkün olabileceğinin düşünülmesidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsına, ailesine ve yakın çalışma ekibine yönelik 2012'den bu yana sistematik olarak hakaret ve küfür edilmesinin, belden aşağı vurulmasının, aşağılayıcı ifadeler kullanılmasının, hor görülmesinin ve tahkir edilmesinin ardında, Ak Parti'yi bölmek, lidere karşı isyanın önünü açmak, lideri sorgulamak ve akabinde partiyi ayrıştırmak olduğunu söylemek mümkün.

Sonuç olarak; İletişim teknolojisinin bütün dünyada ailelerin yatak odalarına kadar, en mahremlerine kadar girip, alışkanlıkları, değerleri ve yaşam biçimlerini kökten değiştirdiği göz önüne alındığında, sosyal hareketlerin, kitlesel başkaldırıların, gösteri ve yürüyüşlerin ve kalkışmaların en önemli örgütleyicisinin sosyal medya olduğu gerçeği de düşünüldüğünde, bize sunulan "bilgi ve verilerin" mutlaka bir filtreden, süzgeçten geçirilerek kullanılmasının önemi gittikçe daha kritik hale gelmiştir.

Türkiye özelinde ise halk, sistematik bir şekilde "zihinsel işgale" tabi tutulmakta, algıları tek merkez tarafından yönetilmeye çalışılmaktadır.

Toplumsal algıyı gayri-ahlaki ve gayri-meşru yöntemlerle değiştirerek halkın seçtiği meşru iktidarı devirmek" amacı güdüldüğü hususu, son zamanlarda Türkiye kamuoyunun yüzleşmesi gereken en önemli, en hassas ve en kritik husustur.

Öte yandan Ak Parti iktidarının, devlet birimlerinin, Ak Parti teşkilatı ve Ak Parti'ye yakın çevrelerin, algıları yönetmekte yahut algı operasyonuna karşı bir yöntem geliştirmekte oldukça zayıf ve cılız kaldığı tespitini de en önemli ek olarak bu yazıya iliştirmek gerekiyor.

Görüldüğü üzre "soğuk savaş taktikleri" güncellenip modernize edilerek yeniden dolaşıma sokulmuştur. Türkiye içinde ve dışında, Türkiye aleyhine gönüllü olarak çalışan Psikolojik Savaş Ajanları, açıkça algı darbesi yapmak istenmektedir.

Sormamız gereken en kritik soru şudur:

Siyasal iktidar ve onun iş başına getirdiği yetkililer, bürokratlar, çevreleru2026

Tüm bu olup bitene seyirci mi kalacak?

"dur" mu diyecek?

Şimdi, ilgililerin bu bilgiler ışığında sarsılıp kendine gelmesi, üzerinde düşünmesi ve yukarıdaki soruya mantıklı bir cevap vermesi gerekiyor!

Bu işin "gereği" neyse kollarını sıvayıp yerine getirmesi gerekiyor!

Ne diyordu Henry Kissinger: "bir şeyin gerçek olmasından daha önemli olan, o şeyin gerçek olarak algılanmasını sağlamaktır"

"Onlar" o şeyin gerçek olarak algılanmasını sağlamak üzereler...

Deu2026

Siz ne yapıyorsunuz, bana onu söyleyin!

NOT: Ümit Zileli, geçtiğimiz günlerde ( http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/umit-zileli/akp-secmeninin-de-kafasi-karisik-1129574/ ) benim hakkımda bir yazı kaleme almış. Zileli gibi fi tarihinden kalma argümanlarla kısa yoldan Atatürkçü etiketi kazanmış hazır bilgi tüketicisi arkaik obezlere cevap vermenin bir işe yaramayacağını biliyorum. Ancak bir cümle ile cevap vermek gerekir. Zileli ve Zileli gibi Kemalistlerin "Eğer 17-25 Aralık başarılı olsaydı, bugün adınız Hans-Olga olurdu" twitime karşı gösterdikleri reaksiyonun kökeninde, onları kendi silahlarıyla "ti"ye almam yatıyor. Onları "silahını" kullanarak, kendileriyle, kendi absürtlükleriyle dalga geçmelerini istedim. Sonuçta amacıma ulaştım. Zira onlar, "Eğer 17-25 Aralık başarılı olsaydı, bugün adınız Hans-Olga olurdu" sözümle dalga geçerek aslında 90 yıldır "Atatürk olmasaydı, adınız Yorgo olurdu" pelesenkleriyle dalga geçtiklerini çok geç fark ettiler. Zileli de "Copy-Paste Kemalist" olunca, diğer Kemalistler gibi "düşünmeden" yazı yazmış.