Paralel manyaklık!

FETÖ örgütünden bir üsteğmen hakkındaki iddianamede mahrem liderlerinden biri şunları söyledi: “Cep telefonlarını son iki rakamlarını 99’a tamamlayacak şekilde kodlayıp kâğıda kaydederdik. Kendi cep telefonumdan asla aramazdım, evime uzak büfelerden kontörlü telefonlardan arıyordum. Birkaç kişiyi arayacağım zaman farklı büfeleri gezerdim.”

ANKESÖR soruşturması kapsamında 4 Eylül’de gözaltına alınan üsteğmen Muhammed Emin A. hakkında ‘örgüt üyeliği’ suçundan iddianame düzenlendi. İddianamede şüphelinin, örgütün mahrem hizmetler sınıfına tabi olduğu, TSK mensubu asker kimliğine rağmen FETÖ/PDY silahlı terör örgütü içinde faaliyet gösterdiği, 2013-2014 yıllarında Ankara’da büfe, market, bakkal, gazete, iddaa bayii gibi işyerlerine ait ücretli kontörlü hatlardan 30 defa arandığı iddaa edildi. Şüphelinin arandığı sabit numaradan aynı tarihte değişik rütbelerdeki başka subayların da arandığına dikkat çekildi. Şüpheli üsteğmen 9 Eylül’de alınan ek ifadesinde FETÖ bağlantısını kabul ederek, aramalarda ‘Maç iptal’ ya da ‘Sinemaya gelin’ şeklinde şifreli konuşmaların yapıldığını anlattı.

İddianamede, mahrem imamların askeri personel ile irtibat kurma yollarından birinin market, büfe, kırtasiye, iddaa bayii ve lokanta gibi yerlerde bulunan ve ücret karşılığı kullanılan sabit kontörlü hatlar olduğu belirtildi. İddianamede, FETÖ’nün bölge temsilcilerinin Tango, Shu, Eagle ve ByLock gibi kripto grafik haberleşme sistemleri üzerinden verdikleri, ‘askeri personelle irtibat sağlanması’ konulu talimatname yer aldı. Kontörlü telefonların dahi mümkün olduğunca kullanılmaması önerilen talimatnamede, personelin ardışık aranmaması talimatı verildiği saptandı. İddianamede, “Sabit hatların kullanılmasının büyük şehirlerde iletişim kurmanın bir şekli olduğu, toplantı yerlerine cep telefonlarının kesinlikle götürülmemesi yönünde talimat verildiği” belirtildi.

CİHAZ İMHA EDİLİRDİ İddianamede ifadesine yer verilen örgütün mahrem imamlarından Metin B., ankesör aramalarına ilişkin şunları anlattı: “Cep telefonlarını son iki rakamlarını 99’a tamamlayacak şekilde kodlayıp kâğıda kaydederdik. Aramam gerektiğinde kendi cep telefonumdan asla aramazdım. Çünkü bu şekilde irtibat kurmak yasaktı. Bana bağlı öğrencileri aramam gerektiğinde olabildiğince evime uzak büfelerdeki kontörlü telefonlardan arıyordum. Sadece bir kişiyi arardım. Birkaç kişiyi arayacağım zaman farklı büfeleri gezerdim. Bu da uyulması gereken bir tedbirdi. Aynı büfeden art arda askerlerin aranmış olması, o büfeden arayan öğretmenin tedbire uymadığını gösterir. Toplantıya gelirken öğrencilerin arabayı mümkün olduğunca uzağa park etmesi gerekiyordu. Sorumlular kendi aralarında cep telefonu irtibatını başkası adına kayıtlı telefon hatlarıyla sağlarlardı. Bu telefon hatları ve mümkünse kullanıldığı cihaz ya imha edilirdi ya da sadece cihaz ikinci el olarak satılırdı. Ancak satma işine çok sıcak bakılmazdı. Genelde ucuz telefonlar imha edilirdi.”

TESPİT EDİLMESİ ZOR İddianamede, mahrem hizmetler sınıfına tabi örgüt üyelerinin ‘FETÖ/PDY havuz verisi’ denilen (Bank Asya hesap kaydı, okul kaydı, telefon irtibat, ByLock kullanımı vs) delillerle tespiti ve yakalanmalarının pek mümkün olmadığına dikkat çekilerek, “Örgütün kripto üyelerinin tespiti ve deşifre edilmeleri açısından kontörlü telefonlarla irtibat delili büyük önem taşımaktadır” görüşü savunuldu.