Özel ve özerk okul sistemi geliştirilmeli

Okul çeşitliliği sistemi, Türkiye'de var olan mevcut eğitim yapısı açısından tek başına mümkün olabilecek bir yapı değildir. Daha sonra temas edileceği gibi müfredat ve finansman açısından özel ve özerk okul sistemi gelişmedikçe bu çeşitliliğin merkezi bir idare tarafından yürütülmesi ve takibi oldukça zor olacaktır

Türk eğitim sistemi 4 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat kanununa dayanır. Geçen doksan yıllık süre içinde 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında başlanılan 4+4+4 uygulaması da dahil olmak üzere zorunlu eğitimin süresi, okutulan dersler ve ders içerikleri konusunda birçok değişikliğe gidildi. Ancak merkeziyetçiliğin azaltılması ve eğitimde rekabet koşullarının oluşturulması, bu reformlarda ana hedef olarak yer almadı. Bu nedenle bugün Türk eğitim sisteminde yapılacak olan değişiklerin ana çizgisini, adem-i merkeziyetçilik ile okul, eğitim programı, müfredat ve finansman çeşitliliğinin oluşturması gerekir. Merkeziyetçiliğin azaltılması, her kademedeki okulların, bu okullardaki müfredatların ve finansmanlarının çeşitlenmesine bağlıdır. Adem-i-merkeziyetçiliğin ve çeşitliliğin gerekçesi, eğitim konusundaki sorumluluğun sadece devlete bırakılmaması ve eğitimin tüm paydaşlarının bu sorumluluğu üslenmesidir. Türkiye'de 65 bin okul olduğu düşünülürse devletin tek başına bu sorumluluğun üstesinden gelmesi, oldukça zordur.

Okul çeşitliliği

İlk ve orta öğretimdeki okulların farklı isim ve programlarla yürütülmesi, Türk eğitim sistemi için en uygun olan okul sisteminin ne olduğunu anlamamızı ve farklı iyi modellerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Farklı okul modellerinin gelişmesi, 2012'deki değişiklikte olduğu gibi eğitimdeki değişikliklerin siyasi bir tartışma haline gelmesini engelleyecektir. Çünkü ebeveynler, istedikleri tarzda çok dilli mesleki, pedagojik, siyasi ve dini içerikli okulları seçme hakkına sahip olacaktır.

Okul çeşitliliği sistemi, Türkiye'de var olan mevcut eğitim yapısı açısından tek başına mümkün olabilecek bir yapı değildir. Daha sonra temas edileceği gibi müfredat ve finansman açısından özel ve özerk okul sistemi gelişmedikçe bu çeşitliliğin merkezi bir idare tarafından yürütülmesi ve takibi oldukça zor olacaktır.

Program/müfredat çeşitliliği

Müfredat tekliği, Türk eğitim sistemindeki en önemli sorunlardan biridir. Ancak bu, üstesinden çabucak gelinebilecek bir sorundur. Eğitim reformları, programlar çeşitlendirildiğinde başarılı sonuçlar verebilir. Türk eğitim sisteminde yapılacak değişikliklerde tek bir model izlenmemelidir. İyi bir eğitim sisteminin tek bir müfredata dayanması ve idarenin tek bir kurumda olması makul değildir. Ebeveynlerin beklentileri ve farklı yetenekteki öğrencilerin var olduğu düşünülürse müfredatın da çeşitli olması gerekir. Farklı müfredatların olduğu bir eğitim sisteminde okul işletmecileri, kendilerine uygun olan başarılı müfredatları taklit edecekler veya onlarla rekabet etme ihtiyacı duyacaklardır.

Müfredat çeşitliliğinin sağlanması için farklı okullarda aynı seviyedeki sınıflarda farklı derslerin ve müfredatların okutulmasına geçilmesi gerekir. Bu sistem içinde mesleki ve akademik eğitimle ilgili model ve müfredat çeşitlilikleri teşvik edilmeli ve yeni ders ve konular konusunda uygulayıcılar cesaretlendirilmelidir. Yine örneğin bazı liselerde tam akademik eğitim verilirken bazılarında yarı akademik eğitim verilebilir. Bazılarında ise tamamen mesleki eğitim verilebilir.

Türkiye'de eğitim denince belirli bilgilerin bilinen bazı yöntemlerle öğrencilere aktarılması anlaşılmaktadır. Eğitim düşüncesi dar bir kapsama sahiptir. Türkiye'de akademik eğitim dışında yapılan faaliyetler eğitimin parçası olarak kabul edilmiyor. Spor, müzik, resim, el sanatları ve zanaatların genel eğitimin bir parçası gibi düşünülmesi gerekir. Bir spor dalında başarılı olan, enstrüman kullanan ya da bir iş yerinde çalışan öğrenci, belirli akademik dersleri (kredileri) belirli ya da serbest eğitim kurumlarından alarak mezun olmuş sayılabilir.

Bu uygulamanın geçerli olabilmesi için eğitimin "okul"la sınırlı düşünülmemesi gerekir. Türkiye'deki merkeziyetçilik ve akademik eğitim meselesi, aynı eğitim seviyesine sahip bireylerin aynı yeterliliklere sahip olması gerektiği şeklindeki eski bir anlayıştan kaynaklanıyor. Bu anlayış bugünlerde terk edilmiş görülse de Türk Eğitim sistemi tarihsel olarak bu zihin yapısı üzerine kurulmuştur. Örgün eğitim kurumları dışındaki eğitim ve mesleki faaliyetlerin, bakanlığın yapacağı belirli düzenlemeler yoluyla diplomalarda kredi olarak yer almasının önü açılmalıdır. Özellikle sanayi kuruluşlarında, ticarethanelerde, çiftçilikte ve hizmet sektöründe çalışan gençlerin/kişilerin burada öğrendikleri bilgiler, onların diplomalarına kredi olarak eklenebilmelerini sağlayacak yasal uygulamaların önü açılmalıdır.

Bu tür değişikliklerde ani ve keskin kararlar vermek yerine pilot uygulamalara başvurulmalı; bu dönemde farklı alternatifler gözlenmelidir. Her alternatif için de farklı modeller geliştirilebilir. Örneğin serbest müfredat modeli, orantılı genel ve özel müfredat, tam finansman desteği, kısmi finansman, özelleştirme vs. sistemler denenmelidir. Bu süreçlerin her biri çok iyi izlenmeli; avantajlar ve aksaklıklar kaydedilmelidir. Dershane işletmecileri yanında öğretmenlerin, dernek, vakıf ve diğer ticari kuruluşların eğitimdeki performanslarını göstermelerine imkan sağlanmalıdır. Program çeşitliliği ve yaygın eğitimin genel eğitimin parçası haline getirilmesi, rekabeti kızıştıracak ve birçok iyi modelin ortaya çıkmasına imkan sağlayacaktır. Bu süreçlerde Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyon, yeterlilik ölçütleri ve kriminal açıdan denetleme işlemlerini üslenmelidir.

Asgari devlet müfredatı: Buradan hareketle Milli eğitim bakanlığı tüm seviyedeki özel, yarı özel veya finansmanını karşıladığı özel işletmeli (sözleşmeli, kiralık) okullar için belirli haftalar için müfredatlar hazırlayabilir. Bu müfredatlar, genel mesleki ve akademik yeterliliklere esas alınarak hazırlanmalı ve hiçbir şekilde bir dönem için altı (1/3 veya 6/18) haftayı geçmemelidir. Zorunlu derslerin sayısı azaltılmalıdır.

Yarın: Finansman çeşitliliği

MEKAM (Medeniyet ve Kültür Araştırmaları Merkezi) 2014-2015 Eğitim Öğretim yılı için bir rapor yayımladı. Raporu MEKAM adına Doç. Dr. Hasan Yücel Başdemir, Mehmet Ali İlkaya ve ben hazırladım..