Özel ve özerk eğitim sistemine geçiş için öneriler

Eğitimde özelleştirmelerde pilot aşamasında birden çok model uygulanmalıdır: Bu modelleri şu şekilde sıralayabiliriz.

Tam olarak özelleştirilecek okullar: Bunlar, daha ziyade gelir seviyesi yüksek olan vatandaşların yaşamış olduğu bölgelerdeki okullardır. Bunlarda da birkaç yol izlenebilir. Bazı okullar, mülkleri ve arsalarıyla birlikte ihale yoluyla satılabilir. Bu okullara yüzde 5 burslu öğrenci okutma zorunluluğu getirilebilir. Bu okullar, bağış kabul edebilir.

Kiralama yoluyla özelleştirilecek okullar: Birinci teklifin uygulanamayacağı yerlerde veya sakınca görüldüğü durumlarda taşınmazların, mülk üzerindeki bina ve kullanım yetkileri geniş tutulması kaydıyla on-yirmi-otuz-kırk-elli yıllık kiralanması yöntemine gidilebilir. Burada okullar, özel işletmecilere kiralanabilir. Finansman ve eğitim programları tamamen işletmecinin sorumluluğundadır. Yine yüzde 5 burslu öğrenci okutma zorunluluğu getirilebilir. Bu okullar bağış kabul edebilir.

Finansmanı ve işletmeciliği özelleştirilecek okullar: Bazı mevcut devlet okulları, özelleştirme ve kira bedeli olmaksızın özel işletmelere devredilebilir. Burada işletmeci, okulu olduğu gibi devralır, ancak finansman ve ders programları işletmecinin sorumluluğundadır. Ya da Milli Eğitim Bakanlığı belirli oranlarda maliyete ve müfredata müdahalede bulunabilir. Bu okulların sözleşmeleri, 1-2-3 yıllık yapılmalı ve başarısız olan işletmecilerden bu okullar alınarak başka işletmecilere devredilmesinin önü açık olmalıdır.

Sadece işletmeciliği özelleştirilecek okullar: Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yaklaşık bir milyon personelin çalışıyor olması nedeniyle yukarıdaki önerilerde pilot uygulamaya derhal geçilebilir fakat bu modellerin başarılı olması halinde bile mevcut istihdam durumu, uygulamanın yayılmasına engel olacaktır. Bu nedenle bu modellerin uygulamaya geçmesi için 3-20 yıl arası bir sürece ihtiyaç vardır. Özel işletmeli okul sistemi, bu sürece geçiş döneminde mevcut istihdam açısından sorun oluşturmayacak bir model olarak kullanılabilir. Bu, mevcut duruma en uygun model olarak görünmektedir. Bu modelin esası, bazı okulların (pilot uygulama sonrasında büyük bir kısmının) özel işletmelere devredilmesi ancak finansmanının devlet tarafından karşılanmasıdır. Okul bağış kabul edebilir. Sözleşmeler, 1-2-3 yıllığına yapılır. Bu model de birkaç şekilde uygulanabilir:

Tam Finansman desteği: Mevcut öğretmenler, özlük haklarında bir kötüleşme olmaksızın bu okullarda çalışmaya devam ederler. Okulun personel ve diğer tüm giderleri, devlet bütçesinden karşılanır. Bu okullar genellikle gelir seviyesi düşük olan ailelere hizmet eder.

u2014 Kısmi Finansman desteği 1: Mevcut öğretmenler, özlük haklarında bir kötüleşme olmaksızın bu okullarda çalışmaya devam ederler. Ücretlerini devlet bütçesinden alırlar. Okulun diğer giderleri, özel işletmenin ticari faaliyeti ile karşılanır.

u2014 Kısmi finansman desteği 2: Mevcut öğretmenler, özlük haklarında bir kötüleşme olmaksızın bu okullarda çalışmaya devam ederler. Ücretlerini devlet bütçesinden alırlar. Okulların diğer giderleri bağış yöntemi ile karşılanır. Bu model, daha da çeşitlendirilebilir. Önemli olan, işletmeye talip olanların önerilerinin değerlendirilmesi ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirli standartlar çerçevesinde uygun görülmesidir.

Prestijli devlet okulları modeli: Başarılı öğrencileri devam edeceği sınavla girilen okullardır. Bu sınavları okullar kendileri yapabilir ya da merkezi sınav olabilir. Bu okulların oranı, yüzde 1-2'yi aşmamalıdır. Bunlara "Bilim Lisesi" denilebilir. İçinde fen bilimleri, sosyal bilimler, sağlık bilimleri veya denizcilik, muhasebe, ticaret, motor, elektrik-elektronik gibi mesleki liseler yer alabilir. Bunlar, prestij okulları olduğu için finansmanlarını devlet sağlar. Ancak bu okullar bağış kabul edebilmelidir. (Tüm okullar, bağış kabul edebilmelidir.)

Sanayi ve devlet finansmanlı meslek liseleri: Meslek liseleri, sanayi ve ticari kurumlara ara eleman yetiştirecek ve üniversitelerin teknik bölümlerine öğrenci gönderecek şekilde yapılandırılmalıdır. Bugün de büyük oranda böyledir ama bu vizyonun belirginleştirilmesi gerekir. Bu öğrencilerin akademik eğitim oranları yüzde elliyi geçmemeli; hatta bölümlere göre yüzde yirmilere kadar düşürülmelidir. Öğrencilerin, çalıştığı iş yerindeki performansları, ders kredisi olarak notlandırılmalıdır. Bu okullarda da farklı mali kaynaklar ve farklı ders programı uygulamaları yapılabilir. Fakat bu okulların gelecekte başarılarının artması, belediyelere devredilmesine bağlıdır. Çünkü belediyeler, sanayi ve ticari kuruluşlarla koordineli bir şekilde bu okulların işletmeciliğini, finansmanını ve müfredatını daha verimli hale getirebilir.

Sanayi ve devlet finansmanlı ortaokullar: Meslek liselerine hazırlık okulları olarak düşünülebilir. Akademik eğitime yatkın olmayan öğrenciler, bu okullarla yönlendirilebilir. Bu öğrencilerin, ulusal ve uluslar arası mevzuattaki çocuk hakları ile ilgili içeriklere aykırı olmamakla birlikte bazı meslek ve zanaatlarda çalışmasına izin verilebilir. Okul ve meslek arasında bir uyuşma aranmayabilir. Fakat öğrencinin iş yerindeki performansının ders kredilerine belirli planlamalar çerçevesinde dahil edilmesi gerekir. Bu durum, ailelerinin mesleklerinde çalışan (çiftçi, sanayici, esnaf, zanaatkar, sanatkar vs.) çocuklar içinde geçerlidir. Bu öğrencilerin iş yerlerinde geçirmiş oldukları süreler, belirli oranlarda eğitim kredi oranlarına yansıtılması gerekir. Aslında bu uygulama, öğrenci hangi eğitim kurumunda olursa olsun beyana dayalı olarak uygulanabilir. Bu uygulamanın asıl önemi, anne-baba mesleklerini de Türk eğitim sisteminin parçası haline getirmek ve ebeveynlerde çocukları arasında eğitim ilişkisini kurmaktır. Yine üretim alanları, gönüllü okullar haline gelecektir. Bu alanlarda standartçı ve idealist davranmaya gerek yoktur.

Okul öncesi eğitim için bir öneri: Kendi çocuklarını ve komşularının çocuklarını bakan aileler, eğitim sisteminin parçası haline getirilebilir. Örneğin fakülte mezunu bir anne, evinde okul öncesi eğitim verebileceğini milli eğitim müdürlüklerine iletebilir ve müdürlük, bu süreci, bakıcılık sistemine müdahale edilmemek kaydıyla resmi hale getirebilir. "Bakıcılık" sistemi, öğretmenlik sistemine dönüştürülmüş olabilir. Ücretler, çocukların aileleri tarafından ödenebileceği gibi belirli durumlarda belediye/bakanlık tarafından ödenebilir.

Yarın: Finansman Meselesi Eğitim Sisteminde Neden Çok Önemlidir?