Övülene Düşen Vazifeler
Övülen bir kimseye, kibir ve ucûbun âfetinden şiddetle sakınmak, övgüden dolayı ibadetlerde gevşeklik göstermekten şiddetle kaçınmak düşer. Övülen, ancak kendi nefsini tanıdığı takdirde bu vazifeyi yerine getirebilir. Sonucun tehlikesini düşündüğünde, riyanın inceliklerini, amellerin âfetlerini bildiğinde gerekeni yapabilir. Çünkü övülen zat, nefsi hakkında övenin bilmediklerini bilir. Eğer övene, övülenin bütün sırları belirseydi, onun kalbinden geçenler görünseydi, öven onu övmekten çekinecekti. Övülen bir kimseye, öveni tahkir etmek sûretiyle övgüden hoşlanmadığını belirtmek vazifesi düşer. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:287)
Enes şöyle anlatır: Ashâbın yanından bir cenaze geçti. Onu övdüler. Hz. Peygamber de Vâcib oldu' dedi. Biraz sonra başka bir cenaze geçti, onun hakkında da kötü konuştular. Hz. Peygamber 'Vâcib oldu' buyurdu. Ashâb "Bu nasıl olur, ikisi için de Vâcib oldu' dediniz'' dediler. Hz. Peygamber 'Övdüğünüze cennet, kötülediğinize de cehennem vâcib oldu. Çünkü sizler yeryüzünde Allah'ın şahidlerisiniz' diyerek, bu sözü üç defa tekrar etti. (Tayalîsî, İmam Ahmed, Buhârî, Müslim ve Nesâî)
Süfyan b. Uyeyne288 şöyle demiştir: 'Övülen bir kimse, nefsini bildiği takdirde övgü kendisine zarar vermez'. Sâlih kullardan birisi övüldü ve bu sâlih kul dedi ki: 'Ey Allahım! Senin şu kulların beni tanımıyorlar. Oysa sen'beni tanıyorsun!'
Başka bir sâlih kul övüldüğü zaman şöyle dedi: 'Ey Allahım! Senin şu kulun seni kızdırmak sûretiyle bana yaklaştı ve ben seni ondan nefret ettiğime şahid tutuyorum'. (İbn Ebî Dünya) Hz. Ali (r.a), övüldüğü zaman şöyle demiştir: 'Ey Allahım! Onların bilmediklerini benim için affet ve söylediklerinden dolayı beni sorumlu tutma! Beni onların zannettiğinden daha hayırlı kıl!'
Bir zat Hz. Ömer'i (r.a) övdü, karşılık olarak Hz. Ömer ona şöyle dedi: 'Sen hem beni, hem de kendi nefsini helâk etmek mi istiyorsun?!'
Bir kimse Hz. Ali'yi yüzüne karşı övdü ve aynı zamanda Hz. Ali'nin kulağına, bu adamın aleyhinde konuştuğu haberi gelmişti. Cevap olarak Hz. Ali ona şöyle dedi: 'Senin dediğinin altında, nefsindekinin de üstündeyim!'
287)Müslim 288)Ebu İmran'ın oğlu olan bu zat Hilâlî kabilesindendir. Güvenilir, hâfız, fâkih, önder ve hüccetti. H. 198 senesinin Receb ayında vefat etmiştir