ÖZLEM DOĞAN
Kassam Tugayları Sözcüsü kahraman Ebu Ubeyde en son yaptığı konuşmada Mescid-i Aksa’nın önemine vurgu yaptı. Biz de Kudüs’te geçirdiğimiz günlerde ağırlıklı olarak Mescid-i Aksa’da olmaya çalışıyorduk. Siyonist askerler tarafından birkaç kapıda dolaştırıldıktan sonra Cuma namazı için Mescid-i Aksa’ya girebildik, siyonist işgalin karanlık gölgesinde namazımızı eda ettik, Gazze için dua ettik. Cuma günü Müslümanların bayramı olduğu için çoğu dükkân kapalıydı. Şeyh Cerrah Mahallesi’nde geçip otobüse bindik. Türkiye’nin Filistin Konsolosluğu’na ulaştık. Türk Bayrağını görünce çok mutlu olduk. Çünkü bu bayrak huzur, adalet, güven, merhamet demektir ve bunu tüm dünya bunu bilir. Türkiye’nin Filistin nezdindeki Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Ahmet Rıza Demirer’in nazik misafirperverliğinde Kudüs’ü konuştuk. Büyükelçimizin fazla vaktini almadan yola çıktık. Gezilecek çok yer vardı. Hz. Davud’un kabrinin önünde Yahudi kızları dans ediyordu. Gazze’de Müslümanlar kan ağlarken bu işgalcilerin neşeyle eğlenmesi hepimizin sabrını zorluyordu. Ardından Kanuni Sultan Süleyman Mescidi’ne girdik. Artık bir ibadethane değil ne yazık ki bir müzeydi. Kitabeleri, mihrabı yerli yerindeydi. Fakat terör devleti tarafından burası da işgal edildiği için asli görevinden uzak tutuluyordu. Hristiyanlar içeride ayin yapıyordu, beni en çok da bu durum üzdü.
ERMENİ YALANLARI DUVARLARDAŞimdiki rotamız Ermeni Mahallesi’ydi. Duvarlarda kuzeydoğusu Ermenistan, güneydoğusu Kürdistan olarak gösterilmiş Türkiye haritaları yer alıyordu. Çoğu Türk turistler tarafından yırtılmıştı. Kudüs’e ilk ziyaretimde bu haritalardan birini ben de yırtmaya kalktığımda oradaki Ermeniler üzerime yürümüştü. Yahudiler ve Ermeniler birbiriyle iyi anlaşır zira iki millet de soykırımcı olduğu soykırıma uğradıklarını iddia eder durur. Hınçak Taşnak’çı Ermeniler Osmanlı halkına, Siyonist Yahudiler ise Filistin halkına soykırım yaptığı halde utanmadan kendilerinin katliama maruz kaldığını söyleyecek kadar yalancı ve utanmaz iki millettir. (Bu düşüncede olmayan ve Türkiye’yi gerçekten seven Ermeni Türk vatandaşlarını tenzih ediyorum) Ermeni mahallesinin bitiminde; El Halil Kapısı Ömer Meydanı’nda Kanuni döneminin iki Osmanlı mimarının türbesini ziyaret ettik, dua okuduk.
FİLİSTİNLİ KIZLAR TÜRKÇE BİLİYORKudüs’te dikkatimi çeken bir diğer nokta ise Filistinli genç kızların Türkçe bilmesiydi. Hemen hemen hepsi Türkçe’yi Türk dizilerinden öğrendiklerini ifade ediyorlardı. Bir gece Kudüs’ün batısına yani Yahudilerin yaşadığı Jafaa Street’e gittik. Yahudi gençleri omuzlarında otomatik silahlarla geziyordu. Bir siyonistin bir Filistinlinin kaşını gözünü beğenmediği için bile öldürse kendini müdafaa ettiği gerekçesiyle hesap dahi sorulmadığını öğrendik. Siyonistlerin neden tüm dünya halkları tarafından sevilmediği, tarihte her yerden kovulduklarını anlamak için Kudüs’ü gezmek dahi yeterli olacaktır. Jafaa’da LGBT bayraklarının asılı olması da bizi şaşırtmadı çünkü sosyal medyada İsrail ordusundaki LGBT askerlerin görüntüleri yer almıştı. Yahudiler sokaklardan birine ‘Barış yok, anlaşmak yok, hepsini öldür’ yazmışlardı. Ertesi gün Batı Şeria’ya geçtik. Halilur Rahman Camini ziyaret etmek için yine Siyonist kontrol noktalarından geçtik. Hz. İbrahim, Hz. Yakup, Hz. Yusuf ve Hz. İshak Peygamberin medfun bulunduğu camiyi de işgal eden Siyonistler, yan tarafı sinagog yapmış, burada bağıra çağıra ibadet ederek Müslümanlara rahatsızlık veriyordu. Abdülhamid Han’ın İstanbul’dan gönderdiği Osmanlı Türkçesi yazılı iki adet şamdanla, Hz. İbrahim’in girmenin yasak olduğu türbesinde asılı duran Osmanlı sancağını görünce çok duygulandık. Kudüs’te her mahalle Anadolu kasabası gibi aslında. Bosna da öyledir, Osmanlı yıkılmış olsa da hâkim olduğu topraklardan ruhaniyeti silinmemiştir.
MİRASIMIZ KUDÜS’ÜN VEFASIKudüs çarşısında gezinirken Filistinli Antikacı Rahmi’nin tütsü kokan dükkanında soluğu aldık. Eski püskü eşyaların arasında Osmanlı döneminden kalma izler arıyordum. Jandarma ve polis için yazılmış 1909 İstanbul basımı kitabın yanı sıra Osmanlıca pullar dikkatimi çekti. Rahmi Bey bana bir tane pulu hediye etti. Gezimizin sona ermesinden bir gün önce Mirasımız Kudüs Derneği’nin tıbbi cihaz ve yardım malzemesi teslim edeceği Makasıd Hastanesi’ni ziyaret ettik. Filistinlilere ücretsiz sağlık hizmeti veren ve Müslümanların yardımlarıyla ayakta durmaya çalışan bu vakıf hastanesine Mirasımız Kudüs Derneği sık sık yardımda bulunuyor. Hastanede anneleri şu an Gazze’de olan ve akıbetinden haber alınamayan ikiz bebekler de bakılıyordu. Onları öpüp kokladık, annelerine kavuşmaları için dualar ettik. Hastaneye bağış yapılan tıbbiz cihaz ve yardım malzemelerinin ardından Mirasımız Kudüs, Ram’da yardıma ihtiyacı olan Filistinli kardeşlerimize yardım kartları dağıttı. Hanımlar o kartlarla marketten ihtiyacı olan ne varsa aldılar, bizzat gördük. Allah razı olsun.
Aslında Kudüs’ü birkaç sayfa ile anlatmanın imkânı yok. Altı günlük seyahatimi kısaca aktarmaya çalıştım. Kudüs bizim, Filistin bizim yani Müslümanlarındır. Siyonizm zulmünü ne kadar artırırsa artırsın bir gün yıkılmaya mahkûm, onlar da bunu bildikleri için canavarlıklarını son raddesine kadar kullanıyorlar. Allah, Gazzeli kardeşlerimize, Hamas’a El Kassam’a yardım etsin, muzaffer kılsın. Kudüs’ü boş bırakmayalım, turist olarak da olsa gidelim. Siyonistler, Müslümanların Kudüs’ten vazgeçmeyeceğini görmeli.