Oruç tutmak tabiatın en eski tedavi metotlarından biridir. Hayvanlar hastalandıklarında içgüdüleriyle oruç tutarlar. Oysa insanlar tabiatlarından uzaklaştığı için, hastalandıklarında içgüdülerinin yönlendirmesiyle iştahın azalmasına ayak uydurup bedenin temizlenebilmesi için oruca girecekleri yerde, “kuvvet kazanmak” amacıyla ona daha çok besin yüklemeye çalışırlar.
Sadece İslamiyet’te değil, bütün dinlerde oruç vardır. Oruç semavi dinlerle sınırlı da değildir. Dini rehberler çağlar boyunca sadece sağlık için değil, fakat zihinsel ve ruhsal arınma için de sık sık oruç tutmuşlar ve tutmayı tavsiye etmişlerdir. Çünkü onlar genelde çok yemek yemeyi, çok konuşmayı ve çok uyumayı sevmezler.
Yunan filozofları Sokrat – Eflatun ve Pisagor, önemli zihinsel çalışmalarda ve özel sınavlara girmeden önce daima oruç tutarlardı. Çünkü oruç tutmanın zihin gücünü artırdığını biliyorlardı. Büyük Yunan Matematikçisi ve Filozofu Pisagor Okült ruhsal bilimler öğrenmek için Mısır’a gittiği zaman, ilk 40 gün oruç tutması şart koşuldu. Çünkü bir Mısırlı üstad, “Sana öğreteceğimiz şeyleri kavrayabilmen için 40 gün oruç tutman gereklidir.” diye açıklamıştır.
Hristiyanlıkta ve Musevilikte de oruç vardır. Hz. Musa, Sina Dağı’nda 10 emri almadan önce 40 oruç tutmuştur.
Kısacası oruç kadim bir gelenektir, adettir ve insanlığın olduğu yerde vardır.