“Doktor bey” diyordu. “Evet, oruç tutuyorum. Çünkü bir yıl boyunca yorulan sindirim sistemini dinlendirmek hoş bir şey. Ayrıca incelmek için rejim de yapmış oluyorum. Zor ama faydası için katlanıyorum.”
Bir bayanın orucu gayesinden saptırdığı için makbul değildir. Bu nefis imtihanı, ancak Allah (C.C) rızası için yapılırsa külfet yerine zevk olur. Huzur ve mutluluk getirir.
Oruç, Allah-u Tealâ’nın Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz olunduğu gibi size de oruç tutmak farz olundu, ta ki korunasınız” ayet-i kerimesi ile emrettiği ibadettir. İbadetler, Allah rızası için, Allah’a karşı bir borç, ödenmesi, yerine getirilmesi gereken bir vecibe olduğu için yapılır. Bu sebeplerdir ki, ibadetlerin temelinde herhangi bir karşılık, bir fayda kaygısı yatmamalıdır.
Bayana bunları anlattıktan sonra, “Oruç dediğiniz faydaları, hatta daha pek çoklarını sağlar. Ama rıza-ı İlahî için tutulmadıktan sonra kıymeti yoktur” dedim.
Orucun sağlığımıza gerçekten pek çok faydası olsa da öncelikle ibadettir. Yaratanımıza kulluk vazifemizdir. Ramazan-ı şerifte aç kalmak, Rabbimizin emrine uymamızdan dolayı zevklidir, haz vericidir.
Ramazan-ı şerifin hikmetlerinden faydalanabilmek için usulüne uygun tutmalıyız. Yani iftar ve sahurda az yemeli, yaptığımız her harekette oruçlu olduğumuzu hatırlamalıyız.