Örtülü İttifak

Kobani üzerinden Türkiye'ye dayatılan bir senaryonun varlığı gün geçtikçe daha anlaşılır hale gelmektedir. Sahnelenen oyun iyi analiz edildiğinde bize gösterilen ittifakların tam tersi bir müttefiklik anlayışının bölgede hakim olduğu anlaşılıyor.

Aslan Değirmenci

Kobani bahanesiyle Türkiye'yi hedef alan PYD ve PKK, Suriye ve İran yönetimine bugüne kadar tek söz söylemedi. Oysa Kobani Suriye toprağı, iç siyaseti yönlendiren ise İran. O zaman oradaki Kürtlerin can güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan iki ülke Suriye ve İran. Öte yandan İran'da Kürtlere yönelik baskılar hatta idamlar sürüyor. Suriye'de Esed'in yaptığı zulümleri bilmeyen yok. Tüm bu zulümlere PYD'de den ses gelmiyor. Bu derin sessizlik PYD için Kürtlerin bir öneminin olmadığını anlaşılmasına katkı sağladığı gibi ittifakın görülmesine de kapı aralıyor. Suriye, İran ve PYD'nin ittifakına karşı çıkanların karşı tezleri ABD ile Almanya üzerinden oluyor.

ABD ile Almanya'nın Suriye ve İran'la bir arada olamayacağını iddia eden toplum mühendisleri ısrarla PYD'yi meşrulaştırmak için yaşananları bir Kürt baharı olarak sunmaya gayret ediyor. Oysa durum öyle değil. İttifak net. Yaşanan ise bir devrim süreci değil, kuşatma süreci...

Ne kadar kan o kadar sömürü

ABD sürekli olarak Suriye konusunda Esed karşıtı bir tutum sergilese de bunu sadece sözde bıraktı. Bölgede kendi çıkarları söz konusu olduğunda gövde gösterisi yapan ABD, Esed'in gitmesi için fiili hiç bir hamle yapmadı. Sürekli olarak oyalama taktiği ile Esed'in ömrünü uzattı, Şebbihaların daha fazla kan dökmesine her fırsatta örtülü destek verdi.

Siyonizme kalkan

ABD, biliyordu ki Suriye'de Baas düşerse, İsrail'de de Siyonizm düşecekti. Hatta bu iddiamızı doğrulayan İran oluyordu. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Abdullahiyan, Esed rejiminin düşmesinin İsrail'in güvenliğini yok edeceğini savunarak ittifakın derinliğini gözler önüne seriyordu. İran IŞİD'e karşı Kobani'nin savunulmasını bu kapsamda koalisyon güçlerinin harekete geçmesi gerektiğini de vurguluyordu. İsrail'i savunmak için Haçlı ordusunu göreve çağıran İran, Esed'e de bir kez daha kalkan oluyordu. Tam bu süreçte İsrail'den benzer bir açıklama geliyor Kobani'de verilen mücadele övülüyor, koalisyon güçlerinin daha da kararlı adımlar atması isteniyordu. Davetleriyle İsrail ve İran bölgeyi dış müdahaleye açık hale getirirken, iki devlet Türkiye'nin yeni statüko arayışı içerisinde olan yapıların oyununu bozan gücünü de kırmak istiyordu.

DEVREDE OLAN ÜST AKIL

Buraya kadar ortaya çıkan şu: ABD, İsrail, İran ve PYD bölgede ittifak içerisinde, en büyük hedef Siyonizmi korumak ve bölgede yükselen değer Türkiye'nin alanını daraltmak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kobani de başka bir üst akıl devrede" deyişi de boşa değil.

Peki Almanya bu koalisyonun neresinde? Kritik soru bu. Ancak cevabı gayet basit. 2011 yılında ÖSO sergilediği direnciyle Baas ordusunu püskürtüyor, Esed'in kalelerine doğru ilerleyişini sürdürüyordu. Tam bu süreçte Almanya olaya müdahil oldu ve Esed'e silah yardımına başladı. Bu iddia sürekli olarak yalanlanırken Almanya'da yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesi, İran'ın Suriye'ye göndermek istediği silahları taşıyan bir konvoyun Türkiye'de durdurulduğunu bildirdi. Gazete, silahların Hizbullah'a gönderilmek istendiğini açıkladı. İddiaları yalanlayan olmadı.

Almanya hiç değişmedi

Suriye'de Esed yönetiminin kimyasal silah programının geliştirilmesinde Alman savunma şirketlerinin önemli rol oynadığı da ileri sürülüyor. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'ne (OPCW) ait veriler bu iddiaları derinleştiriyor. Alman şirketlerince Suriye yönetimine satılan malzemelerin listesine yer veren OPCW, ittifakın bir başka boyutunu deşifre ediyor. Satış listesinde kimyasal silah üretiminde kullanılan kontrol üniteleri, pompalar, kontrol sübapları ve gaz dedektörleri gibi araç-gereç yer alıyor. İddialara göre sarin gazının üretiminde kullanılan 2 bin 400 ton sülfürik asit de Suriye'ye Alman şirketlerinin sattığı malzeme arasında bulunuyor. Tabi PYD'nin bölgedeki en iyi partnerinin de Almanya olduğunu denkleme eklersek koalisyon daha net ortaya çıkıyor.

Türkiye içerisinde ise bu ittifakı bir direk olarak, bir de sırf Erdoğan karşıtlığından dolayı destekleyenler var.

Türkiye'yi tüketmek isteyen ihanet, emperyalizmin vahşetine ortak olmak ve statükolarının devamını sağlamak... Tarih böyle bir ihaneti daha yazmadı!

Bizim ise İttifakımız belli: Yüreği adalet ve iyilik için atanlar. Ve ötekiler. Herkes bu ölçü içinde safını seçmelidir.