Ordumuz Peygamber Ocağı

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Meclis Sohbetleri etkinliğinde Türkiye'nin demokraside geldiği noktaya değinerek, "15 Temmuz'da Türkiye'de darbe istenmediğinin, demokrasiden vazgeçilemeyeceğinin ispatı ortaya konuldu. Askeriye hiçbir zaman dışarıda kalmadı ama artık kışlasında, bayrağını, sancağını orada dalgalandıracak. Bizim ordumuz Peygamber Ocağı." dedi.

TÜRKİYESİZLİK HERKESİ SARSAR

Meclis Sohbetleri etkinliğine konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bu bir usul meselesidir. Bir meclisin Reis-i Cumhur'u seçip seçememe meselesi bir usul meselesidir. Bunu halledemiyorsanız ve uymuyorsanız 50 tane anayasa da yapsanız 1980'den evvelki rejimi yaşarsınız. Türkiye bir Ortadoğu devleti. Türk diyarının parçalanması, durumunun sarsılması herkesi sarsar" dedi.

HALKIN BEKLENTİLERİNE AK PARTİ CEVAP VERİYOR

Gazeteci-Yazar Avni Özgürel ise Türkiye'de öteden beri bir yönetim problemi olduğunu söyleyerek, "Bu sancıyı hep çekmişiz. Türkiye'de iktidar Tanzimat Dönemi ile büyük ölçüde bürokrasiye devredildi. Türk halkının birtakım beklentileri var. Bugün AK Parti iktidarı bu beklentilere cevap vermeye çalışıyor" şeklinde konuştu.

NEŞAT GÜNDOĞDU/ANKARA

TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulunca ilk kez düzenlenen "Meclis Sohbetleri" etkinliği her ay düzenli olarak gerçekleştirilecek. TBMM Meclis Başkanvekili ve TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Başkanı Ahmet Aydın'ın açılış konuşmasını yaptığı program TBMM Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın öncülüğünde gerçekleştirildi. TBMM Tören Salonu'nda, eski TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte "Türkiye'de Demokrasinin Gelişimi" konusu Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Ali Berktay ve Gazeteci-Yazar Avni Özgürel'in sunumları ile ele alındı.

"Nefret dizginlenmeli bir usule bağlanmalı"

Demokrasi için en önemli unsurun kanun hakimiyeti olduğunu belirten Prof. Dr. İlber Ortaylı, insanların öncelikle kanun fikrine ve kanunda yer alan müesseselere uyması gerektiğini söyledi. Aksi takdirde demokrasinin hoş bir söylemden öteye gitmeyeceğini ifade eden Ortaylı şu şekilde devam etti: "Bu bir usul meselesidir. Bir meclisin Reis-i Cumhur'u seçip seçememe meselesi bir usul meselesidir. Bunu halledemiyorsanız ve uymuyorsanız 50 tane anayasa da yapsanız 1980'den evvelki rejimi yaşarsınız. Bunlar bir kanun ve usul meselesidir, demokrasi ise bir içtihat meselesidir ve o içtihadı da farklı görüşlere sahip siyasi partiler gerçekleştirir, onların etrafında da toplanılır ama günümüzde bu da yetmez. Meclisteki bu grupların dışında ikincil grupların da olması lazımdır. Bugünün çağdaş demokrasisi insanların dernek üyelikleriyle olur. Türkiye'nin bu bakımdan geleneği zengin değildir ama fakir de değildir. Demokrasi sayıya dayanır, bunun ötesinde o sayıyı yaratacak başka faaliyetler gerekli. Bu faaliyetlerin sokağa taşması ya da terörist grupların eline geçmesi istenmiyorsa meşru parti ve organlar ile kuruluşların faaliyet göstermesine, yurttaşların genç yaşlardan itibaren buralarda toplanmasına dikkat edilmesi gerekir. Türkiye bir Ortadoğu devleti, Türk diyarının parçalanması, durumunun sarsılması herkesi sarsar. Türkiye'yi sallayan insanların bunu fark etmesi lazım ama bana öyle geliyor ki böyle bir faaliyetin, böyle bir hedefin ne olduğunu en başta bizim insanlarımız anlamıyorlar. Kendimizi anlamamız lazım. Herkes bizim kadar kavga eder, her toplumun insanları bizimki kadar birbirinden nefret eder ama o nefretin bir dizginlenmesi, bir usule bağlanması diye bir ritüel vardır. Bu bir yazısız anayasadır. Yani Cevdet Paşa, 'Bizim toplumumuzun anayasası yazısız olacak. Kuraldır, sözdür, gelenektir' der. Hissetmiş, çünkü o olmadıktan sonra istediğin kadar yazılı anayasa yap, neye yarar."

"Türkiye Demokrasisinin bir üslup sorunu var"

Demokrasinin sadece asker-sivil meselesi olmadığını söyleyen Prof. Dr. Ali Berktay ise bunun başka boyutları da olduğunu ifade ederek, "Demokrasi, belirli kurumlara muhtaç, en önemlisi de bir kültüre gereksinim duyuyor" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "19.yüzyılın Tanzimat Reformları ya da İttihatçılık Reformları ya da Cumhuriyetin İnkılapları dediğimiz bir modernite gündemi, demokrasinin önüne geçti. 'Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak' ilkesi, önce İttihatçılık Dönemi'nde, sonrasında ise Kemalist Cumhuriyet Dönemi'nde giderek radikalleşiyor ve sertleşiyor. Toplumun normal olarak kaldıramayacağı modernizasyon tempolarının yukarıdan aşağı empoze edilmesi, olağan, yumuşak ve ılımlı bir demokrasi ile el ele gitmesi imkansızdır. Bu sorunu sadece Türkiye yaşamadı. İran, Rusya, Çin ve Japonya'da da benzer durum söz konusuydu. Türkiye'de on yıllardır iktidarda ya da muhalefette, merkez sağda ya da merkez solda, hiçbir siyasi partinin ötekinin sözünü ve hakkını savunma olgusunun, yerleşik bir değer olduğu kanaatinde değilim. Türkiye demokrasisinin bir üslup sorunu olduğu kanısındayım. Demokraside siyasi hayat, alçak sesle konuşabilmelidir."

"AK Parti beklentilere cevap vermeye çalışıyor"

Gazeteci-Yazar Avni Özgürel ise tarihe bakıldığında sanatkar Türk, ressam, heykeltıraş, tüccar ya da gezgin Türk diye bir şey olmadığını, asker ve ordunun olduğunu olduğu bir yapının görüldüğünü belirterek şu değerlendirmeleri yaptı: "Askerlerle birlikte, silah yapan zanaatkarlar ve onların kahramanlıklarını şiirleştiren sanatçıların bulunur. Bu orduya vatan lazım olmuş, gelmiş almış; devlet lazım olmuş, onu da kurmuş. Biz sivil toplum derken, ordu, 'Sen nereden çıktın' diyor. Ordunun temelinde bu vardır. Türkiye'de öteden beri bir yönetim problemi var. Bu sancıyı hep çekmişiz. Türkiye'de iktidar Tanzimat Dönemi ile büyük ölçüde bürokrasiye devredildi. Türk halkının birtakım beklentileri var. AK Parti iktidarı bu beklentilere cevap vermeye çalışıyor."

"Asker artık kışlasında"

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, "15 Temmuz'da Türkiye'de darbe istenmediğinin, demokrasiden vazgeçilemeyeceğinin ispatı ortaya konuldu" diyerek kapanış konuşmasını şu şekilde yaptı: "Her kuvvetin kendi içinde kalması gerekiyor, kuvvetler ayrılığının tam manasıyla olması gerekiyor. Konuşmalarda karşılıklı görüşlerin ortaya çıkmasından dolayı memnun kaldım. Benim bazı anlatımlara itirazım olacak. 1908 yılında darbeyi yapanlar 8 yaşında darbe yapmadılar. 19. yüzyılda yetişerek yaptılar, 19. yüzyıl onları yetiştirdi. Sultan Mahmud'un Harbiyesi onları yetiştirdi. Pozitivizm onları yetiştirdi. Dolayısıyla askeriye hiçbir zaman dışarıda kalmadı ama artık kışlasında, bayrağını, sancağını orada dalgalandıracak. Hiçbir devlet ordusuz, hiçbir millet devletsiz olmaz. Bizim ordumuz Peygamber Ocağı. Demokrasiye destek olmaya devam edeceğiz."