Yorum Sosyolojisinin Türkiye'deki Kurucusu
Şerif Mardin, kendini sosyolog olarak tanıtmamasına rağmen, izlediği yöntem ve yaklaşımlar ile Türkiye'deki sosyoloji çalışmalarında yeni bir çığır açmıştır. Şerif Mardin'in önemli özelliklerinden bir tanesi, Türkiye'de Yorum Sosyolojisi'nin temellerini atan sosyal bilimci olmasıdır. Ele aldığı konular, yaptığı çalışmalar, ortaya koyduğu düşünce haritası ve anlam dünyası, bu topraklardaki düşünce hayatının önemli bir dönemini, özellikle son 200 yılını, Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri arasındaki bitişmeler, akışlar, bağlantılar ve aktarımlar bağlamında çözümlerken, bu ülkenin siyasal-toplumsal köklerine, süreçlerine ve geleceğine ilişkin ufukları gösteren işaretler vermiştir. 100 yılı aşan Türkiye'deki Kurumsal Sosyoloji Geleneğinin kökeni İstanbul Darülfünunu'dur. İstanbul Sosyoloji Geleneği olarak gelişecek bu akım, Ziya Gökalp, Prens Sabahattin ve Amerikan Sosyolojilerinden etkilenecektir. Öte taraftan, ileride Ankara Sosyolojisi adını alacak, 1940'larda Ankara Üniversitesi Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi'nde ilk eserleri ortaya koyulan sosyoloji akımı, Marksist düşüncelerden etkilenmiştir. 1950'lerle birlikte, sonraki on yıllarda Şerif Mardin'in çalışmalarıyla belirginleşecek olan Yorum Sosyolojisi, Türkiye'deki sosyoloji çalışmalarını biçimlendiren ana akımlardan biri olacaktır.
Toplumu Dinleyen, Anlayan ve Savunan Bir Sosyal Bilimci
Şerif Mardin, ilk çalışmalarından itibaren toplumdan gelen sesleri dinlemiş, bu sayede onu anlama yolunda ilerlemiş ve savunmak için güçlü tezler ileriye sürebilmiştir. 1800'lü yıllarda, Osmanlı Devleti'nde Padişaha karşı harekete geçenlerin fikirlerini incelerken, bu fikirlerin toplumdaki karşılıkları üzerinde de düşünmüş ve düşündürtmüştür. 27 Mayıs 1960 Darbesi'nin hemen ertesi yıllarındaki makalelerinde darbenin, tıpkı Kemalist söylem gibi toplumun gündelik hayatında derinliğine nüfuz edemeyeceğinin ipuçlarını vermiştir. Resmi söylemin, laiklik uygulaması altında kendini din gibi dayatan, kültürel merkez olarak kodlayan ve toplumsal proje üreten denkleminin, toplum tarafından, onu uygulayanlarca tarif edildiği gibi benimsenemeyeceğini çeşitli biçimlerde dile getirmiştir. Siyasi fikirleri, dini, ideolojiyi, Kemalizm'i veya diğer konuları ele alırken toplumun sesine kulak veren ve bu seslerin içinde yer aldığı saptamaları, yorumları ve değerlendirmeleri içeren ve bütünleyen bir sosyal düşünme yaklaşımını esas almıştır. Şerif Mardin, Batı'nın teorilerini kendi sosyoloji yaklaşımı içinde uygularken Türkiye'deki toplumdan yabancılaşmadan düşüncelerini geliştirdiği ve yorumlarını yaptığı için, her biri birer kitaplık anlatım derinliği taşıyan saptamalar yapabilmiştir. "Mahalle Baskısı" kavramlaştırması bu çok boyutlu düşünme becerisinin bir yansımasıdır. Mardin, ilgili kavramı çalışmaları bağlamında oluştururken, kavramın kamuoyunda kendi kastettiği anlamlar dışında da kullanıldığını belirtmiştir. Bunun gibi, oluşturduğu kavramlar bu ülkenin koşullarına yaslanan kavramlardır. Böylece, bu toprakların kültürel ve entelektüel birikimini dışlamayan, onlara yaslanan ve kimi özellikleriyle içselleştiren bir anlayış geliştirmiştir. Toplumu dinleyen Şerif Mardin, toplumun Hakikatine daha fazla yaklaşmıştır.
Öncü, Cesur ve Paradigma Kırıcı Bir Entelektüel
Kemalizm'in açıklarını, buhranını ve etkinsizleştiği alanları açık biçimde ve yüksek sesle dile getiren, bu tespitlerinde de bugüne değin çeşitli sapmalar dışında genel itibariyle yüksek isabete sahip olan, resmi söylem paradigmasını bu anlamda kıran, yerleşik söylemin getirdiği düşünce kısırlaşmasına karşı güçlü bir itiraz yükselten, bu cesareti ve ısrarı ile öncü olan, paradigma dönüştürücü etkide bulunan ve hakikatleri söylemeye yaklaşan bir entelektüel olmuştur. Bu bağlamda Mardin, Kemalizm'in gündelik hayata nüfuz edebilme gücünün sınırlarını ortaya koymuş, özellikle 1950'lerden itibaren aydınlar ve toplum katmanlarında yaşanan "yeni bir kültürel köken" arayışını tespit etmiştir. Bu bakışı ile Mardin, İslam'ın Türkiye'de yükselen değer olacağını, bunun kaçınılmaz bir süreç olduğunu on yıllar öncesinden görmüş ve göstermiştir. Batı kaynakları ve ulus-devlet şiarı ile projelendirilmiş resmi paradigmayı; Doğu ile Batı ilişkisi, dinamiği, gerilimi, alışverişi ve çelişkisi içerisinde konumlandırma girişiminde bulunarak Türkiye'nin toplum yapısı, siyasi fikirleri ve devlet düşüncesi tanımlamalarında açıklayıcı izlekler sunmuştur. Bu izlekleri, resmi söylem, din, ideoloji ve devlet tasavvuru gibi kritik, çatışmalı ve kırılgan kavramsal ve somut fay hatlarını ele alarak aktarmayı başarabilmiştir. Bu, onun en güçlü özelliğidir. Bu özelliği ile başta yetiştirdiği bugünün hocaları öğrencilerini, fikir insanlarını ve okuyucularını derinden etkilemiş, onlarda kalıcı düşünsel değişimlere sebep olmuş, geniş bir bakış açısı geliştirmelerini, derinlikli ve kalıcı incelemeler yapabilmelerini sağlamıştır.
Batı Teorilerini Türkiye Koşulları İle Bütünleştiren Bir Akademisyen
Batı kökenli teorileri, Türkiye koşullarına ince işçilikle, derin bakışla ve güçlü ilişkilendirmelerle bağlayan Şerif Mardin, İngilizce, Almanca, Fransızca hakimiyetine bağlı olarak kullandığı teoriler ve oluşturduğu düşünceler boyutuyla Batılı olarak konumlandırılabilir olmakla birlikte, çok önemli bir diğer özelliği Osmanlıcaya olan hakimiyeti ve daha da önemlisi, bu ülkenin düşüncelerini, teorilerini, yaklaşımlarını, özelliklerini, koşullarını, değerlerini ve birikimini göz ardı etmeyen, onlara yaslanan ve kimi zaman onların üzerine temellenen, karşılaştırmalı düşünmeyi esas alan ve bunların birleşiminden bir "Yorum Üretmeye" çalışan çabasıyla da "Yerli Sosyoloji" geleneğinin bir halkasını oluşturan bir akademisyen, bir sosyal bilimcidir. Bu halkaya eklemlenirken, Şerif Mardin, Osmanlı devlet ve toplum geleneğini yadsıyan, dışlayan ve ötekileştiren değil, aksine bu temeli, kökeni ve zemini esas alarak onun üzerinde yükselen bir Türkiye devleti, toplumu ve düşüncesi inşa eder. Bu yönüyle, Batı düşünce geleneğinin ürünlerini bu toprakların düşünce geleneklerinin ürünleri ile bir ölçüde bitiştirmeyi başarmıştır. Edward Shils'e dayanarak Türkiye'nin devlet ve toplum yapısına uyguladığı merkez-çevre teorisi veya MaxWeber'e dayalı olarak yaptığı çözümlemeler, tespitler ve yorumlar, bunun somut örneklerindendir. Bunu yapabilmek, bu toprakların birikimine hakim geniş bir düşünme, özgüvenli fikir kapasitesi, çok boyutlu bakış becerisi, sezgi ve akıl olanaklarını birlikte kullanan derinlikli bir değerlendirme, yorumlama ve anlatım gücü ister. Bunları, Şerif Mardin'in çalışmalarında yoğun olarak görebiliriz.
Siyasete Yön Verme Hedefi Olan Bir Siyaset Bilimci
Şerif Mardin, siyaset bilimci olarak somut siyaset sahnesinden hiçbir zaman uzak olmamış, her dönem siyaseti yorumlamaktan, değerlendirmekten ve gerektiğinde bizatihi elini taşın altına koyarak inandığı ve savunduğu değerler açısından siyasi çalışmalara destek olmaktan ve katılmaktan kaçınmamıştır. 1956-1957 yıllarında, Demokrat Parti iktidarında muhalefet partisi olarak kurulan Hürriyet Partisi içerisinde yer almış, siyasi tercihini bu şekilde somutlaştırmıştır. Bu girişim, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden ayrılarak ABD'ye doktora yapmaya gidişinde süreci ivmelendiren olaylardan biri olmuştur. Siyasete yönelik ikinci somut girişimi, yaklaşık 20 yıl sonra, 1974-1975 yılında CHP'nin politikalarını belirlemek konusundaki girişimleri ile olmuştur. Üçüncü somut siyaset yapma girişimi ise, yine yaklaşık 20 yıl sonra, 1994 yılında sermaye temsilcisi bir grubun "Yeni Demokrasi Hareketi" adı altındaki siyaset girişimine verdiği açık destektir. Burada dikkati çeken husus, Şerif Mardin'in, siyaset bilimini sadece kağıtlar üzerinde bırakmaması, inandığı anda yakınlaştığı siyasi hareketlere destek olmaktan, iştirak etmekten ve siyaset kurumu içerisinde inisiyatif almaktan çekinmemesidir.