Fatır suresi Arapça okunuşu nasıldır? Fatır suresi Türkçe okunuşu nasıldır? Bu haberimizde Fatır suresini dinleyebilir, Arapça ve Türkçe okunuşuna ulaşabilirsiniz. İşte Fatır suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ile manası....
Kur’an-ı Kerîm, Allah’ın insanlara indirdiği son Mukaddes Kitaptır. Kuranı kerimin önemli surelerinden olan Fatir süresinin fazileti ve sırları kendisinde saklı olduğu gibi okunduğunda kişiye manevi armağanlarda verildiğini unutmayalım. Kur’ân, insanların ruhlarını terbiye etmek, kalplerini imanla, akıllarını ilim ve irfanla kemale erdirmek, onlara hakiki hikmet dersini vermek, beşeriyeti hatalı yollardan çevirmek ve hidayet yolunu göstermek üzere inzal olmuştur. Onun için ilk olarak kişi Fatır Suresini okuduğu zaman maksat, öncelikle onun emir ve nehiylerine uymaktır. Fakat sadece okumanın da sevabı ve mükâfatı vardır. Kur’an kendisiyle amel edenlere ve inanarak ibadet kastıyla okuyanlara kıyamet gününde şefaatçi olacaktır..
FATIR SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?
“Kötü ameli kendisine şirin gösterilip…” ayetinin (8. ayet) nüzul sebebi ile ilgili olarak Cüveybir, Dahhak’tan, o da İbni Abbas’tan naklediyor: “Kötü ameli kendisine şirin gösterilip de onu güzel gören kimse” ayeti, Peygamberimiz (s.a.): “Allahım! Dinini Ömer b. Hattab veya Ebû Cehil b. Hişam ile güçlendir.” diye dua ettiği zaman nazil oldu. Allah Ömer’e hidayeti nasip etti. Ebu Cehil’i saptırdı. 8. ayet bu ikisi hakkında nazil oldu. [Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/519.]
“Allah’ın Kitab’ını okuyanlar…” ayetinin nüzul sebebi ile ilgili olarak Abdülgani b. Said es-Sekafî Tefsir ‘inde İbni Abbas’dan naklettiğine göre “Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar…” mealindeki 29. ayet Husayn b. Haris b. Abdulmuttalib b. Abdi Menaf el-Kuraşî hakkında nazil olmuştur. [Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/547.]
“O bizi lütfuyla içinde ebedî kalacağımız cennete yerleştirdi.” ayetinin (35. ayet) nüzul sebebi ile ilgili olarak Beyhakî ve İbni Ebî Hatim’in Abdullah b. Ebî Evfâ’dan naklettiklerine göre: Bir zat Peygamberimize:
– Uyku dünyada Allah’ın gözlerimizi aydın kılmak (istirahat etmek) için verdiği şeylerden biridir. Peki, cennette uyku var mıdır? diye sordu. Peygamberimiz (s.a.):
– Hayır, uyku ölümün ortağıdır. Cennette uyku yoktur, diye cevap verdi. Bunun üzerine o zat:
– Peki, onların istirahatleri nedir? diye sordu. Rasulullah (s.a.) bu soruyu önemsedi ve:
– Orada yorgunluk yoktur. Bütün durumları rahatlıktır, buyurdu. Bundan sonra da: “Orada ne bir yorgunluk hissedeceğiz, ne de bize bir bıkkınlık gelecektir.” mealindeki 35. ayeti okudu. [Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/552.]
“Kâfirler kendilerine bir uyarıcı gelirse…” ayetinin (42. ayet) nüzul sebebi ile ilgili olarak İbni Ebî Hatim, İbni Ebî Hilâlden naklediyor: Kureyşliler, “Allah bizim içimizden bir peygamber gönderseydi, geçmiş ümmetlerden hiçbiri, yaratıcısına karşı bizden daha itaatkâr, peygamberinin sözüne bizden daha çok bağlı, kitabına bizden daha çok sarılmış olmazdı.” dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hak şu ayetleri indirdi: “Kâfirler kendilerine peygamber gönderilmeden önce şöyle diyorlardı: Eğer elimizde geçmiş kavimlere indirilen kitaplardan biri olsaydı, şüphesiz Allah’ın ihlâslı kullarından olurduk.” (Saffat, 27/167-168); “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha doğru yolda olurduk, demeyesiniz.” (En’am, 6/157); “Müşrikler, kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetler içinde en doğru yolu tutacaklardan biri olacaklarına dair en büyük yeminleriyle yemin ettiler.” (Fatır, 35/42). Yahudiler Hristiyanlarla görüşüp bu konuyu açıyorlar ve biz çıkacak bir peygamberi bekliyoruz, diyorlardı. [Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/569.]
FATİR SÛRESİ’NİN FAZİLETİ VE YARARLARI
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Fâtır sûresini okumayı âdet haline getiren kimse, cennete dilediği kapısından girmeye hak kazanır.”
Yatağına uzandığında Fâtiha ve İhlâs sûrelerini okuduğun zaman, ölüm dışında kalan her şeyden emîn olursun. (Hadîs-i şerîf-Mecma-uz-Zevâid)
Kim Fâtiha’yı ve İhlâs sûresini okursa, sanki o kişi Kur’ân-ı kerîmin üçte birini okumuş (gibi sevâb sâhibi) olur. (Hadîs-i şerîf-Metâlib-ül-Aliyye)
Fâtiha (sûresi) her hastalığın şifâsıdır. (Hadîs-i şerîf-Dârimî)
Yedi defâ Fâtiha sûresi okuyup dert ve ağrı olan uzva üflenirse, şifâ hâsıl olur. Âyet-i kerîmenin ve duânın tesir etmesi için okuyanın ve okutanın, ehl-i sünnet îtikâdında olması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram yiyip içmemesi ve ka rşılık olarak ücret istememesi şarttır. (Ebü’l-Hasen-i Şâzilî)
Mecmau’l-Beyan tefsirinde Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: Her kim Fatır suresini okursa, kıyamet gününde cennet kapılarından üç kapı yüzüne açılır ve istediği kapıdan cennete girer. [Tabersi, Mecmau’l-Beyan, c 8, s 624.]
Nuru’s-Sakaleyn tefsirinde İmam Sadık’tan (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Her kim Sebe ve Fatır surelerini gece okursa, Allah onu korur ve destekler ve her kim gündüz okursa ona bir rahatsızlık ulaşmaz ve Allah Teâlâ ona şimdiye dek kalbinden geçirmediği ve arzu etmediği dünya ve ahret hayrını da verir. [Arusi, Hüveyzi, Tefsir-i Nuru’s-Sakaleyn, h.k 1415, c 4, s 345.]
* Bu mübarek sureyi okuyan kimse, mahlukat tarafından sevilir. * Her gün okunursa, şeytan şerrinden korunur, ömrü de bereketli olur. * Her kim bu sureyi yazıp da binek aracına koyarsa, hırsızlara ve diğer tehlikelere karşı korunur. * İşlerinde bolluk ve bereket ve bol kazanç sağlamak isteyen kişi, dört yeni ve temiz pamuklu kumaş parçasına yazılan Fatır suresinin 29-30. ayetlerini kendi üzerinde veya iş yerinde bulundurmalıdır.
(Mekke döneminde inmiştir. 45 âyettir.)
FATİR SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim 1. Elhamdü lillahi fatıris semavati vel erdı caılil melaiketi rusülen ülı ecnihatim mesna ve sülase ve ruba’ yezıdü fil halkı ma yeşa’ innellahe ala külli şey’in kadır
2. Ma yeftehıllahü lin nasi mir rahmetin fe la mümsike leha ve ma yümsik fe la mürsile lehu mim ba’dih ve hüvel azızül hakım
3. Ya eyyühen nasüzküru nı’metellahi aleyküm hel mim halikın ğayrullahi yerzükulüm mines semai vel ard la ilahe illa hüve fe enna tü’fekun
4. Ve iy yükezzibuke fe kad küzzibet rusülüm min kablik ve ilellahi türceul ümur
5. Ya eyyühen nasü inne va’dellahi hakkun fe la teğurrannekümül hayatüd dünya ve la yeğurranneküm billahil ğarur
6. İnneş şeytane leküm adüvvün fettehızuhü adüvva innema yed’u hızbehu li yekunu min ashabis seıyr
7. Ellezıne keferu lehüm azabün şedıd vellezıne amenu ve amilus salihati lehüm mağfiratüv ve ecrun kebır
8. E fe men züyyine lehu suü amelihı fe raahü hasena fe innellahe yüdıllü mey yeşaü ve yehdı mey yeşaü fe la tezheb nefsüke aleyhim haserat innellahe alımüm bima yasneun
9. Vallahüllezı erseler riyaha fe tüsıru sehaben fe suknahü ila beledüm meyyitin fe ahyeyna bihil erda ba’de mevtiha kezaliken nüşur
10. Men kane yürıdül ızzete fe lillahil ızzetü cemıa ileyhi yas’adül kelimüt tayyibü vel amelüs salihu yerfeuh vellezıne yemkürunes seyyiati lehüm azabün şedıd ve mekru ülaike hüve yebur
11. Vallâhu halakakum min turâbin summe min nutfetin summe cealekum ezvâcâ(ezvâcen), ve mâ tahmilu min unsâ ve lâ tedau illâ bi ilmihî, ve mâ yuammeru min muammerin ve lâ yunkasu min umurihî illâ fî kitâbin, inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun).
12. Ve ma yestevil bahrani haza azbün füratün saiğun şerabühu ve haza milhun ücacve min küllin te’külune lahmen tariyyev ve testahricune hılyeten telbesuneha ve teral fülke fıhi mevahıra li tebteğu min fadlihı ve lealleküm teşkürun
13. Yulicül leyle fin nehari ve yulicün nehar fil leyli ve sehhareş şemse vel kamera küllüy yecrı li ecelim müsemma zalikümüllahü rabbüküm lehül mülk vellezıne ted’une min dunihı ma yemlikune min kıtmır
14. İn ted’uhüm la yesmeu düaeküm ve lev semiu mestecabu leküm ve yevmel kıyameti yekfürune bi şirkiküm ve la yünebbiüke mislü habır
15. Ya eyyühen nasü entümül fükaraü ilellah vallahü hüvel ğaniyyül hamıd
16. İy yeşe’ yüzhibküm ve ye’ti bi halkın cedıd
17. Ve ma zalike alellahi bi azız
18. Ve la teziru vaziratüv vizra uhra ve in ted’u müskaletün ila hımliha la yuhmel minhü şey’üv ve lev kane za kurba innema tünzirullezıne yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve ekamus salah ve men tezekka fe innema yetezekka li nefsih ve ilellahil mesıyr
19. Ve ma yesteil a’ma vel besıyr
20. Ve lez zulümatü ve len nur
21. Ve lez zıllü ve lel harur
22. Ve ma yestevil ahyaü ve lel emvat innellahe yüsmiu mey yeşa’ ve ma ente bi müsmiım men fil kubur
23. İn ente illa nezır
24. İnna erselnake bil hakkı beşırav ve nesıra ve im min ümmetin illa hala fıha nezır
25. Ve iy yükezzibuke fe kad kezzebellezıne min kablihim caethüm rusülühüm bil kitabil münır
26. Sümme ehaztüllezıne keferu fe keyfe kane nekır
27. E lem tera ennellahe enzele mines semai maa fe ahracna bihı semeratim muhtelifen elvanüha ve minel cibali cüdedüm bıduv ve humrum muhtelifün elvanüha ve ğarabıbü sud
28. Ve minen nasi ved devabbi vel en’ami muhtelifün elvanühu kezalik innema yahşellahe min ıbadihil ulema’ innellahe azızün ğafur
29. İnnellezıne yetlune kitabellahi ve ekamus salete ve enfeku mimma razaknahüm sirrav va alaniyetey yercune ticaratel len tebur
30. Li yüveffiyehüm ücurahüm ve yezıdehüm min fadlih innehu ğafurun şekur
31. Vellezı evhayna ileyke minel kitabi hüvel hakku müsaddikal lima beyne yedeyh innellahe bi ıbadihı le habırum besıyr
32. Sümme evrasnel kitabellezınestafeyna min ıbadina fe minhüm zalimül li nefsih ve minhüm muktesıdve minhüm sabikum bil hayrati bi iznillah zalike hüvel fadlül kebır
33. Cennatü adniy yedhuluneha yühallevne fiha min esavira min zehebiv ve lü’lüa ve libasühüm fıha harir
34. Ve kalül hamdü lillahillezı ezhebe annel hazın inne rabbena le ğafurun şekur
35. Ellezı ehallena daral mükameti min fadlih la yemessüna fıha nesabüv ve la yemessüna fıha lüğub
36. Vellezıne keferu lehüm naru cehennem la yukda aleyhim fe yemutu ve la yühaffefü anhüm min azabiha kezalike neczı külle kefur
37. Ve hüm yastarihune fıha rabbena ahricna na’mel salihan ğayrallezı künna na’mel e ve lem nüammirküm ma yetezekkeru fıhi men tezekkera ve caekümün nezır fe zuku fe ma liz zalimıne min nesıyr
38. İnnellahe alimü ğaybis semavati vel ard innehu alımüm bi zatüs sudur
39. Hüvellezı cealeküm halaife fil ard fe men kefera fe aleyhi küfruh ve la yezıdül kafirıne rüfruhüm ınde rabbihim illa makta ve la yezıdül kafirıne küfruhüm illa hasara
40. Kul eraeytüm şürakaekümüllezıne ted’une min dunillah erunı maza haleku minel erdı em lehüm şirkün fis semavat em ateynahüm kitaben fehüm ala beyyinetim minh bel iy yeıdüz zalimune ba’duhüm ba’dan illa ğurura
41. İnnellahe yümsiküs semavati vel erda en tezula ve lein zaleta in emsekehüma min ehadim mim ba’dih innehu kane halımen ğafura
42. Ve aksemu billahi cehde eymanihim lein caehüm nezırul le yekununne ehda min ıhdel ümem felemma caehüm nezırum mazadehüm illa nüfura
43. İstikbaran fil erdı ve mekras seyyi’ ve la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sünnetel evvelın fe len tecide li sünnetillahi tebdıla ve len tecide li sünnetillahi tahvıla
44. E ve lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim ve kanu eşedde minhüm kuvveh ve ma kanellahü li yu’cizehu min şey’in fis semavati ve la fil ard innehu kane alimen kadıraw
45. Ve lev yüahızüllahün nase bima kesebu ma terake ala zahriha min dabbetiv ve lakiy yüahhıruhüm ila ecelim müsemma fe iza cae ecelühüm fe innellahe kane bi ıbadihı besıyra
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Hamd gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı olmak üzere elçiler yapan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediği kadar fazlalaştırır. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.
2. Allah'ın insanlar için açacağı herhangi bir rahmeti tutacak yoktur. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O Azîz'dir, hikmet sahibidir.
3. Ey insanlar! Allah'ın üzerinizdeki bunca nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mıdır? O'ndan başka ilâh yoktur. O halde nasıl oluyor da aldatılıp döndürülüyorsunuz?
4. Resulüm! Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden önce de nice peygamberler yalanlanmıştı. Bütün işler ancak Allah'a döndürülür.
5. Ey insanlar! Şüphe yok ki, Allah'ın hesap günü hakkındaki vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. O çok aldatıcı şeytan da Allah'ın affına güvendirerek sizi aldatmasın.
6. Şeytan şüphesiz ki sizin amansız bir düşmanınızdır, siz de onu düşman tutun. O kendi taraftarlarını çılgın alevli cehennem halkından olmaya çağırır.
7. O kâfir olanlara, evet onlara çok şiddetli bir azap vardır. İman edip sâlih ameller işleyenlere de mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
8. Kötülükleri kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Şüphesiz ki Allah dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete erdirir. O halde nefsin onlar hakkında bir takım üzüntülere dalarak yıpranmasın. Çünkü Allah onların yaptıklarını çok iyi bilendir.
9. Rüzgârları gönderip de bulutları yürüten Allah'tır. Biz bulutları ölü bir yere sürüp onunla toprağı ölümünden sonra diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.
10. Kim izzet ve şeref istiyorsa, bilsin ki izzet ve şeref bütünüyle Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir, onu da sâlih amel yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve onların kurdukları tuzaklar da mutlaka boşa çıkacaktır.
11. Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çift çift yaptı. O'nun bilgisi olmadan hiçbir dişi hamile kalamaz ve doğuramaz. Ömrü uzayanın ömrünün uzaması, ömrü kısalanın ömrünün kısalması kitapta (Levh-i mahfuz'da) yazılmıştır. Şüphesiz ki bu da Allah'a göre çok kolaydır.
12. İki deniz birbirine eşit olmaz. Şu çok tatlıdır. Susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da çok tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık) yersiniz. Takmakta olduğunuz süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan nasibinizi arayıp şükretmeniz için gemilerin denizi yarıp gittiğini görürsün.
13. Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve ay'ı buyruğu altına almıştır. Her biri belirli bir süreye kadar hareketine devam eder. İşte bu, Rabbiniz Allah'tır. Hükümranlık O'nundur. O'nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değildirler.
14. Onları çağırırsanız, çağrınızı işitmezler. Faraza işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde de şirk koşmanızı inkâr ederler. Her şeyden haberdar olan Allah gibi sana hiç kimse haber veremez.
15. Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise her şeyden müstağnidir, her hamde lâyıktır.
16. Dilerse sizi yok eder ve yepyeni bir nesil getirir.
17. Bu Allah'a göre güç değildir.
18. Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenemez. Günah yükü ağır olan bir kimse onu taşımak üzere (birini) çağırsa, yakını dahi olsa, onun yükünden bir şey yükletilmez. Sen ancak görmediği halde Rabbinden korkanları ve namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenirse, o ancak kendi menfaati için temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır.
19. Körle gören bir değildir.
20. Karanlıklarla aydınlık bir değildir.
21. Gölge ile hararet bir değildir.
22. Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dilediği kimseye işittirir. Sen kabirlerde olanlara işittiremezsin.
23. Resulüm! Sen ancak bir uyarıcısın.
24. Biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Geçmiş her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı peygamber gelip geçmiştir.
25. Şayet seni yalanlarlarsa, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Peygamberleri onlara açık delillerle, sayfalarla ve nurlu bir kitap ile gelmişlerdi.
26. Sonra ben o kâfirleri yakaladım. Benim intikamım nasıl oldu?
27. Görmez misin ki, Allah gökten su indirdi. Biz o su ile renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı, çeşit çeşit renklerde ve simsiyah yollar yaptık.
28. İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkli olanlar vardır. Kulları içinde Allah'tan en çok korkanlar âlimlerdir. Şüphesiz ki Allah Azîz'dir, çok bağışlayıcıdır.
29. Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarfedenler aslâ tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.
30. Çünkü Allah, onların mükâfatını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.
31. Resulüm! Kitap'tan sana vahyettiğimiz, kendinden öncekileri tasdik edici olarak gelen gerçektir. Şüphesiz ki Allah kullarından haberdardır, görendir.
32. Sonra biz o Kitab'ı kullarımızdan beğenip seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan kimi nefsine zulmedendir. Kimi mutedildir (Orta yoldadır). Onlardan bir kısmı da Allah'ın izniyle hayır yarışlarında öncü olanlardır. İşte bu, büyük bir fazl-u keremin tâ kendisidir.
33. Adn cennetleri... Oraya girerler... Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Elbiseleri de ipektendir.
34. Derler ki: "Bizden üzüntüyü gideren Allah'a hamdolsun. Rabbimiz bağışlayandır, çok lütufkârdır.
35. Bizi lütfuyla ebedî kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz ve orada bize usanç da gelmez.
36. İnkâr edenlere cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler, kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. Biz her nankörü işte böyle cezalandırırız.
37. Onlar orada: "Ey Rabbimiz! Bizi çıkar da, yapageldiklerimizden farklı olarak sâlih amel işleyelim!" diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmişti. (Fakat inanmadınız). Artık azabı tadınız! Zâlimlerin yardımcısı yoktur."
38. Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz ki O göğüslerin özünü bilendir.
39. Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur. Kim inkâr ederse, küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfürleri Rableri katında ancak onlara gazabı artırır. Kâfirlerin küfürleri onlara hüsrandan başka bir şeyi artırmaz.
40. De ki: "Allah'ı bırakıp da taptığınız ilâhlarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, onlar yeryüzünden hangi şeyi yaratmışlardır? Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa biz onlara bir kitap verdik de, ondaki bir delile mi dayanıyorlar? Hayır! O zâlimler birbirlerine aldatmadan başka bir vaadde bulunmuyorlar."
41. Şüphesiz ki Allah gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor. Andolsun ki eğer nizamları bir bozulacak olursa, onları kendinden başka kim tutabilir? Gerçekten O Halîm'dir, çok bağışlayıcıdır.
42. Kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse, herhangi bir ümmetten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı gelince, uzaklaşmalarından başka bir şeylerini artırmadı.
43. Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötü tuzak kurarak. Halbuki kötü tuzak ancak sahibine dolanır. Artık onlar öncekilerin sünnetinden (onlara uygulanandan) başkasını mı gözetliyorlar? Sen Allah'ın sünnetinde aslâ bir değişiklik bulamazsın ve sen Allah'ın sünnetinde aslâ bir sapma da bulamazsın.
44. Onlar kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nasıl olduğunu görmek için yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı âciz bırakacak bir güç yoktur. O, her şeyi bilir ve çok güçlüdür.
45. Eğer Allah, insanları kazandıkları sebebiyle hemen hesaba çekseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir zamana kadar geciktirir. Süreleri gelince, artık şüphesiz ki Allah kullarını görmektedir.
Fatır Suresi hakkında bilgi
Sure adını, birinci ayette geçen "Fâtır" kelimesinden alır. Fatır, Allah'ın sıfatlarından olup "ilk olarak yaratan" anlamına gelir. Bu sure "Melâike suresi" diye de anılır. Fâtır, hamd ile başlayan beş sureden biridir. 45 ayettir. Mekke'de, Furkân Sûresinden sonra inmiştir. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 35., iniş tarihine göre ise 42. suredir. Fâtır'ın hemen hemen tamamı, Allah'ın eşsiz yaratıcılığını ve yeniden diriltici gücünü ve aynı zamanda iradesini peygamberleri aracılığıyla izhar etmesini konu almaktadır.
Surenin temel konuları
Tevhidin önemi, Allah'ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren deliller, Müşriklerin inançları, Allah'ı inkâr edenlerin karşılaşacakları durumlar, İnsanın yaratılışındaki hikmetler, Tabiatla ilgili bazı yasalar, Cennet ve cehennem tasvirleri.
Surenin temel mesajları
Allah'tan başka ilah yoktur.
Hz. Muhammed, insanlar için bir müjdeci ve uyarıcıdır.
Hz. Muhammed'e indirilen Kur'an, önceki kitapları tasdik eder.
Allah, sonsuz yaratma gücüne sahiptir. O, istediğini istediği şekilde yaratır ve rızık verir.
Evrende işleyen ilahî bir yasa vardır. Tabiat olayları bu yasalar çerçevesinde cereyan eder. Tatlı ve tuzlu suların birbirine karışmaması, ayın ve güneşin hareketleri buna örnektir. İnsan, bunlardan ibret alıp Allah'a inanmalıdır.
Allah'ın yasalarında değişme olmaz.
Allah'ın takdir ettiğine hiç kimse engel olamaz.
Melekleri, putları veya diğer bir takım varlıkları tanrı edinmek küfürdür. Onlara tapınmanın yararı yoktur.
Kıyamette de bir yararları olmayacak ve kendileriyle ilgili inançları reddedeceklerdir.
İnsanlar genellikle peygamberleri yalanlamışlardır.
Dünya hayatına aldanmamak gerekir. Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir.
Şeytan insanın düşmanıdır. Şeytana karşı uyanık olmak gerekir.
İnkarcılar için şiddetli bir azap vardır.
Kötü işleri kendilerine süslü gösterilen inkarcılar için üzülmemek gerekir. Geçmişte de böyle olmuş, onlar cezalarını bulmuştur. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilmektedir.
Görenle görmeyen, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcaklık, diri ile ölü nasıl bir olmazsa, inananla inanmayan da bir olmaz. Allah, her ikisinin hak ettiğini mutlaka verecektir.
Ancak Allah'tan korkan ve namaz kılanlar öğüt kabul eder.
Allah'tan gereği gibi korkanlar alimlerdir.
Rüzgar ve bulutlarla yağmur yağdırıp ölü toprağı dirilten Allah, ölüleri de diriltecektir.
Herkes Allah'a muhtaçtır, fakat o hiçbir şeye muhtaç değildir.
Herkes kendi yaptığından sorumludur. Kimse kimsenin günahını çekmez, çekemez.
Kur'an'ı okuyanlar, namazlarını kılanlar ve Allah yolunda harcamada bulunanlar için büyük kazanç vardır. Allah onları nimet dolu cennetlere koyacaktır. İnkârcı nankörleri ise, azabının hafiflemeyeceği, ölümün de bulunmadığı cehenneme atacak; onların oradaki pişmanlık yakarışları da fayda etmeyecektir.
Allah'a verilen sözde durmak gerekir.
Kibirden ve kötülüklerden uzaklaşılmalıdır. Geçmişte niceleri, inkâra ve kötülüklere bulaştıkları için Allah'ın gazabına uğramışlardır. Bunlardan ibret almak gerekir.
Allah, kötülüğe sapan toplumu yok edip onun yerine başka bir toplumu var eder.
Allah, insanları yaptıkları yüzünden hemen cezalandırmaz; onlara tevbe etmeleri için fırsat tanır. Zira böyle yapmayıp derhal cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı.
.