Resmi ideolojinin toplumun tüm kesimlerine ayrımsız dayatılması ve tek bir renkten, inançtan, dilden ve ırktan müteşekkil bir toplumun yaratılması için resmi ideolojinin kurguladığı ve onlara statükonun bekçiliği gibi kutsal bir vazifeyi yüklediği bir öğretmen tipolojisi gerekiyordu. Yani başından beri ifade etmeye çalıştığımız resmi ideolojinin okul ve öğretmenler aracılığıyla toplumun tüm kesimlerine eksiksiz verilebilmesi için bunlara kutsallık atfedilmeleri gerekiyordu. Böylesi bir zihniyette doğal olarak her şeyin okulla halledilebileceğine dair yaygın bir kanaat üretilir. Günümüzün moda tabiriyle"eğitim şart" denilir. Bu bakımdan Türkiye'de "eğitim ordusunun" ülke için askeru00ee ordudan daha önemli olduğu, yarınlarımızın çağdaş, ilerici, öğretmenlere emanet edildiği/edileceği, bilimin, aklın ve aydınlığın öncüsü öğretmenler olduğu gibi ifadeler yıllardır dillendirilir. Bir 12 Eylül yapımı olan Öğretmenler Günü'nde de yetkililer; öğretmenliğin ne denli kutsal bir meslek olduğu yönünde mesajlarını yayımlarlar.
12 Eylül askeru00ee darbesinin yapıldığı dönemde askeru00ee yönetimin başında bulunan Kenan Evren, Atatürk'ün 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında, 24 Kasım'ın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır. Atatürk bile 24 Kasım'ı 'Muallimler Günü' olarak ilan etmemişken, 12 Eylül darbecileri bugünü 'Öğretmenler Günü' olarak kutlamayı zorunlu hale getirmişlerdir. O dönemde bir taraftan 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olarak kutlanması zorunlu hale getirilirken, diğer taraftan da 1402 sayılı kanunla birçok bilim insanı üniversitelerden atılıyor, YÖK kuruluyor, öğretmenler meslekten atılıyor, sürgün ediliyor ve daha birçok baskıya maruz bırakılıyordu. Örneğin Din derslerinin 12 Eylül döneminde zorunlu hale getirildiğini de hatırlatmak lazım. Çocukların önceden belirlenmiş bir hedef doğrultusunda yetiştirildiği ve ara ara denetlendiği bir eğitim anlayışı oluşturulmaya çalışıldı.
Birçok öğretmenin "görülen lüzum üzerine" ibaresiyle zorunlu olarak atamalarının gerçekleştirildiği, sendikacıların içeri alındığı, öğretmenlerin fişlendiği, meslekten ihraç edildiği kısacası her türlü haksızlığın, hukuksuzluğun ve zorbalığın devam ettiği bir dönemde acaba Kenan Evren niçin 24 Kasım'ı öğretmenler için özel bir gün olarak tesis etmiştir? Öğretmenleri çok sevdiği için mi? Aslında bu sorunun cevabını bugünü neşe içinde kutlayan öğretmenlerin vermesi gerekir!
12 Eylül askeru00ee cuntası, Atatürkçü olduklarının bir göstergesi olarak 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırırken aslında Atatürkçülük kisvesi adı altında yaptıkları hataları, hukuksuzlukları kısmen de olsa üstünü örtmek istiyorlardı. Başka bir deyişle o dönemde yapılan tüm antidemokratik uygulamaların, şiddetin, baskının ve yasakların yanında, bir de ne kadar da Atatürkçü olduklarını göstermeye çalışıyorlardı. Diğer taraftan 12 Eylül darbe zihniyetinin ürettiği bu anlayış; resmi ideolojiyi kayıtsız-şartsız itaat eden, eleştiri kültüründen yoksun, sönük, özgürlükçü, bilim, sanat ve felsefe alanlarında kaliteli bireyler yetiştirmekten uzak bir öğretmen kitlesi oluşturmayı hedefliyordu.
Bilindiği gibi mesleğe yeni başlayan öğretmenler, 24 Kasım'da Öğretmen Andı içerek göreve başlarlar. Öğretmen Andı; "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na, Atatürk inkılap ve ilkelerine, Anayasa'da ifadesini bulan Türk milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk milletinin millu00ee, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup, bunları geliştirmek için çalışacağıma; İnsan haklarına ve Anayasa'nın temel ilkelerine dayanan millu00ee, demokratik, laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarımı bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim" şeklindedir.(1)
12 Eylül askeru00ee cuntası, Atatürkçü olduklarının bir göstergesi olarak 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırırken aslında Atatürkçülük kisvesi adı altında yaptıkları hataları, hukuksuzlukları kısmen de olsa üstünü örtmek istiyorlardı.
Öğretmenler Günü'nde devlet yetkililerinin verdikleri mesajlar da genelde bu minvalde olur. Yani öğretmenliğin ne denli kutsal bir meslek olduğu öğretmenlerin de ne kadar fedakar oldukları özellikle bugünlerde ifade edilir. Ancak ben doğal insani özelliklerden soyutlanmış ve kutsallık atfedilmiş olan bu ideolojik öğretmen kurgusunun, eğitim bilimi açısından hiçbir anlam ve değerinin olmadığını düşünenlerdenim. Bu ideolojik kurgunun aksine öğretmen, sıradan insan olarak kalan, fakat sürekli olarak kendisini geliştiren ve farklılaştıran, kendi bireysel evreninden diğer insanların evrenine geçmeyi bilen, diğer insanları kendi tecrübesinin bir parçası yapan, buyurma yerine konuşma ve dinleme olgunluğunda olan, insana dair hiçbir şeyi kendisine yabancı saymayan keşfedici mütevazı bir kişiliktir.
Bu bakımdan "eğitim şart!" sloganını sıklıkla dillendirmek yerine "eğitimde açılım şart!" sloganını dillendirmek daha sağlıklı değil midir? Yıllardır farklı mezhep, ırk, inanç, din, dil ve başörtüsü sorunlarının tartışıldığı bir ülkede bütün bu sorunları aşmanın, herkesin düşüncesine, inancına saygı duyulduğu, birlik ve beraberlik bilincinin geliştiği bir ortam oluşturmak kesinlikle zor bir şey değilu2026 Zor olan kafaların işleyiş şeklini değiştirmektir. Onunda başlıca yolu özgürlükçü, çok kültürlü bir eğitim sisteminin devreye sokulmasıdır. Yani kafaların işleyiş şeklini değiştirecek, kalın duvarları yıkacak olan yegane şey "özgürlükçü eğitimdir." Bunu da başaracak olan kesim şüphesiz özgürlükçü eğitimciler olacaktır.
(1) http://www.meb.gov.tr/belirligunler/24kasim/and.htm
Yarın: Eğitim Tek Parti Zihniyetinden Kurtulmalıdır