ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) başörtülü öğrencilere yönelik saldırı ile ilgili, "Bir an için 2013 yılında mıyız diye sorduk. Maalesef özgürlüğü içine sindiremeyenler, demokrasiyi içine sindiremeyenler, tepeden inmeci anlayışlar, ben merkezli yaklaşımlar halen bazı mahfiller tarafından devam ettirilmeye çalışılıyor." dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, eski Türk İş Başkanı Mustafa Kumlu'yu kabul etti. Çelik, burada gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da cevapladı. ODTÜ'de başörtülü öğrencilere yönelik saldırı ile ilgili Çelik, "ODTÜ'yü biz de medyadan izledik. Bir an için 2013 yılında mıyız diye sorduk tekrar, 2013 yılında bunlar olur mu diye. Maalesef özgürlüğü içine sindiremeyenler, demokrasiyi içine sindiremeyenler, tepeden inmeci anlayışlar, ben merkezli yaklaşımlar halen bazı mahfiller tarafından devam ettirilmeye çalışılıyor. Doğrusu o görüntüleri hep beraber izledik, yani ne maksatla bunları yapıyorlar? Bir tek şey söyleyebiliriz. Yeni bir kargaşa çıksın, bir mukabele de bulunulsun, bir çatışma ortamı çıksın gibi bir talep zorlaması vardı orada. Bir baskı vardı. Ama Allah'tan öyle bir şey olmadı. Herkes de kimin demokrasiye nasıl sahip çıktığını ve bu unsurların ne yapmak istediğini de görmesi açısından ibretlik bir tabloydu diye düşünüyorum." diye konuştu.
ODTÜ'deki zorbalığı kınıyoruz
Öte yandan Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer de, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) başörtülü öğrencilerin temel hak ve hürriyetlerine yönelik müdahaleyi kınayarak, "Temelde birey olarak aynı haklara sahip olduğu arkadaşlarına karşı bazı kendini bilmezlerin tahakküm etmeye kalkması, zorbalığa soyunup onları taciz etmesi hadisesi sıradan bir olay değildir." dedi.
ODTÜ'de başörtülü öğrencilere yapılan saldırı ile ilgili bir açıklama yapan Özer, Türkiye'de gezi olayları ile başlatılan ve her fırsatta çıkarılmaya çalışılan kargaşa ve kaosa bilim yuvalarının alet edileceğine daha önce dikkat çekildiğini hatırlattı. Özer, "Öğrencilerin en son mezuniyet törenlerinde, 'Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam' pankartı arkasında yürümesine fırsat veren üniversite yönetiminin hoyratlıkları bazı marjinal grupların küstahlıkları ile birleşince ortaya çıkan görüntü toplumu kaygılandırmaktadır. Türkiye bir hukuk devletidir ve kamuyu yönetmek üzere emanet edilen görevleri kötüye kullananlar da, başkasının haklarına tecavüz etmeye çalışanlar da suç işlemektedir" şeklinde konuştu.
Eğitim ve öğrenim görme hakkı ile inanç, düşünce ve kanaat özgürlüğünün, gerek insan haklarına ilişkin uluslararası hukuk sözleşmelerinde gerekse anayasamızda temel bir hak olarak ifade edildiğini kaydeden Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hiç kimsenin bu hakkı engellemeye imtiyazı bulunmamaktadır. Kamu kaynağını kullanan, 73 milyon insanın vergileriyle finanse edilen devlet üniversiteleri, ne üniversite yöneticilerinin ne üniversite personelinin ne de üniversite öğrencilerinin malıdır. Kamu üniversiteleri halka aittir. Bu itibarla, kimsenin, kamu üniversitelerini kendi şahsi malı, kendi ideolojisinin 'kurtarılmış bölgesi' gibi görme ve davranma hakkı yoktur. Sahip olduğu ifade özgürlüğünü, kılık-kıyafet özgürlüğünü ve eğitimöğrenim hakkını başkalarından esirgeyenlerin sahip olduğu düşünce ancak ve ancak çağdışı bir ideolojinin ürünü olabilir. Bu düşünce yapısıyla malul olanların, insanların evrensel hukuktan ve anayasadan kaynaklanan haklarını kullanmasına engel olmaya kalkışmaları kabul edilemez."