Reis-i Cumhur Tayyip Erdoğan Beyefendinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yapmış oldukları konuşmayı umum Nur talebeleri namına tebrik ediyoruz. Alem-i İslamın ve islam milletlerinin mümessili makamında bütün dünyaya yalnız Anadolunun değil alem-i islamın tamamının meselelerini Birleşmiş Milletler kürsüsünde ilan etmesi ve zalimlerin zulümlerini kahramanane yüzlerine haykırması elbette tebriğe şayandır. Reis-i Cumhurumuzun bu konuşmasının, inşâallah bir buçuk milyar müslümanın sulh-u umumiyesine ve selâmet-i âmmenin te’minine kat’î bir mukaddeme olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederiz.
Reis-i Cumhurumuzun konuşması Muazzez Üstadımızın şu mektubunu hatırlattı, biz de leffen bir kısm-ı mühimmini dua makamında arzediyoruz;
“…Altmışbeş sene evvel bir vâli bana bir gazete okudu. Bir dinsiz müstemlekât nâzırı Kur’ân’ı elinde tutup konferans vermiş. Demiş ki: “Bu, İslâmların elinde kaldıkça, biz onlara hakikî hâkim olamayız, tahakkümümüz altında tutamayız. Ya Kur’ân’ı sukut ettirmeliyiz, veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız.
” İşte bu iki fikirle, dehşetli ifsat komitesi bu bîçare fedakâr, mâsum, hamiyetkâr millete zarar vermeğe çalışmışlar. Ben de altmışbeş sene evvel bu cereyana karşı, Kur’ân-ı Hakîm’den istimdat eyledim. Hakikate karşı kısa bir yol ve bir de pek büyük bir “Dârülfünun-u İslâmiye” tasavvuru ile, altmış beş senedir, âhiretimizi kurtarmak ve onun bir faidesi olarak hayat-ı dünyeviyemizi de istibdad-ı mutlaktan ve dalâletin helâketinden kurtarmağa ve akvam-ı İslâmiyenin mâbeynindeki uhuvvetini inkişaf ettirmeğe iki vesileyi bulduk.
Birinci Vesilesi: Risale-i Nurdur ki; uhuvvet-i îmaniyenin inkişafına kuvvet-i îman ile hizmet ettiğine kat’î delil, emsalsiz bir mazlûmiyet ve âcizlik hâletinde te’lif edilmesi ve şimdi âlem-i İslâmın ekseri yerlerinde ve Avrupa ve Amerika’ya da te’sirini göstermesi ve ihtilâlcilere ve dinsiz felsefeye ve otuz seneden beri dehşetli bir surette maddiyyun ve tabiiyyun gibi dinsizlik fikrine karşı galebe çalması ve hiçbir mahkeme ve ehl-i vukuf dahi onları cerhedememesidir. İnşâallah bir zaman da, sizin gibi uhuvvet-i İslâmiyenin anahtarını bulan zâtlar, bu mu’cize-i Kur’âniyenin cilvesini âlem-i İslâma işittireceksiniz.
İkinci Vesilesi: Altmışbeş sene evvel Câmiü’l-Ezhere gitmek istiyordum. Âlem-i İslâmın medresesidir diye, ben de o mübarek medresede bir ders almaya niyet ettim. Fakat kısmet olmadı. Cenâb-ı Hak rahmetiyle bir fikir ruhuma verdi ki: Câmiü’l-Ezher Afrika’da bir medrese-i umumiye olduğu gibi; Asya, Afrika’dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir darülfünun, bir İslâm üniversitesi Asya’da lâzımdır. Tâ ki İslâm kavimlerini, meselâ: Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas,Türkistan, Kürdistan’daki milletleri, menfi ırkçılık ifsat etmesin. Hakikî, müsbet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ
Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsinin tam inkişafına mazhar olsun. …..
Said Nursi (Emirdağ Lâhikası 2/230)”
Reis-i Cumhurumuzun bu konuşması islam aleminin ittihadına ve ittifakına, birlik ve beraberliğine ve hakiki uhuvvetine vesile olmasını tekrar dergah-ı İlahiyeden niyaz ediyor ve alem-i islamın ve islam hükümetlerinin intibahına vesile olmasına dualar ediyoruz.
Umum Nur Talebeleri Namına Hz. Bediüzzaman’ın Hizmetkar ve Talebesi Hüsnü Bayramoğlu