Nur suresinin nüzul sebebi...

Kuranı Kerimin bütün ayetleri ve ayetlerden oluşan sureleri belirli ve somut olan olaylar üzerine inmemiştir. Bazıları geçmiş peygamberleri ve hayatlarını anlatır. Bazı sureler ise iman ve fıkıh meseleleri üzerinde duru. Peki Nur suresi hangi olay üzerine nazil olmuştur? Nur suresi neden indirilmiştir? Nur suresinin neden indirildiğine dair detaylı bilgiler haberimizde yer alıyor. İşte Nur suresinin nüzul sebebi...                                                                                           

Kuranı Kerimin bütün ayetleri ve ayetlerden oluşan sureleri belirli ve somut olan olaylar üzerine inmemiştir. Bazıları geçmiş peygamberleri ve hayatlarını anlatır. Bazı sureler ise iman ve fıkıh meseleleri üzerinde duru. Peki Nur suresi hangi olay üzerine nazil olmuştur? Nur suresi neden indirilmiştir? Nur suresinin neden indirildiğine dair detaylı bilgiler haberimizde yer alıyor. İşte Nur suresinin nüzul sebebi... NUR SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?

Nesaî Abdullah b. Amr’dan (r.a.) rivayet ediyor: Ümmü Mahzul (veya Üm-mü Mehdûn) denilen bir kadın vardı. Bu kadın zina ediyordu. Peygamberi-nıiz’in (s.a.) sahabilerinden biri bununla evlenmek istedi. Bunun üzerine Ce-nab-ı Hak şu ayeti indirdi: “Zina eden kadını zina eden veya müşrik olan erkek-:en başkası nikahlamaz. Bu, müminler üzerine haram kılınmıştır.”

Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî ve Hakim, Amr b. Şuayb’dan o babasından, o da dedesinden rivayet ediyor: Ensardan Mekke’ye taşımacılık yapan Mersed adlı bir adam vardı. Onun Mekke’de Anâk adı verilen bir hanım dostu vardı. Mersed bu kadını nikahlamak için Peygamberimiz’den (s.a.) izin istedi. Pey­gamberimiz (s.a.) ona hiçbir cevap vermedi. Bunun üzerine şu ayet indi: “Zina iden erkek zina eden veya müşrik olan kadından başkasını nikahlamaz.” Bu­nun üzerine Peygamberimiz (s.a.): “Ya Mersed! Zina eden erkek zina eden veya müşrik olan kadından başkasını nikahlamaz. O kadını nikahlama.” buyurdu.

Müfessirler diyor ki: Bu ayet ya adı geçen Mersed b. Ebî Mersed hakkında ya da Medine’de bulunan cariyelerden veya Hristiyanlardan fahişe kadınlarla evlenmek hususunda Peygamberimiz’den (s.a.) izin isteyen fakir muhacirler­den bir gurup hakkında nazil olmuştur. Allah onların hakkında bu ayeti indir-

Bu ayetin zahiri iffetli kadının zina eden erkeğe, zina eden kadının da if­fetli erkeğe haram olmasıdır.

Buharî, Ebu Davud ve Tirmizî’nin İbni Abbas’tan (r.a.) rivayet ettiğine gö­re Hilâl b. Ümeyye (r.a.) Peygamberimiz’in (s.a.) huzurunda hanımının Şerik b. Sahmâ ile zina ettiği ithamında bulunmuştu.

Peygamberimiz (s.a.) ona şöyle demişti:

– Ya beyyine (delil) getirirsin ya da sırtına had vurulur. Hilâl b. Ümeyye (r.a.):

– Ya Rasulallah! İçimizden biri hanımıyla beraber bir adam görse gidip de­lil mi arayacaktır? dedi. Peygamberimiz (s.a.) ona yine:

– Ya beyyine (delil) getirirsin ya da sırtına had vurulur buyurdu. Hilâl:

– Seni hakla götüren Allah’a yemin olsun ki ben doğru sözlüyüm. Allah be­nim sırtımı had cezasından koruyacak hükmü mutlaka indirecektir.

Bunun üzerine Cebrail indi. Allah ona: “Hanımlarına zina ithamında bu­lunan ve kendilerinin kendilerinden başka şahitleri de bulunmayan kimseler­den her birinin şahitliği…” ayetinden itibaren dört ayeti Peygamberimiz’e (s.a.) indirdi.

İmam Ahmed bu hadisi şu şekilde rivayet etti: “Muhsan (namuslu, hür, mükellef) kadınlara (zina ettikleri şeklinde) iftira atan, sonra da (bu iddiasına) dört şahit getiremeyen kimselere seksen değnek vurun. Ebediyyen onların şahit­liklerini kabul etmeyin…” (Nur, 24/4) ayeti inince Ensar’ın reisi olan Sa’d b. Ubade (r.a.):

– Ayet bu şekilde mi indirildi, ya Rasulallah? dedi. Bunun üzerine Peygam­berimiz (s.a.):

– Ey Ensar cemaati! Reisinizin söylediğini duymuyor musunuz? dedi. Ensar:

– Ya Rasulallah! Onu kınama. O kıskanç bir adamdır. Allah’a yemin olsun ki onun aşırı kıskançlığı sebebiyle bizden hiçbir adam onun evlenip de boşandı­ğı bir kadınla evlenmeye cesaret edememiştir, dediler.

Sa’d dedi ki:

– Allah’a yemin olsun ki, ya Rasulallah! Ben bunun hak olduğunu, bunun Allah tarafından olduğunu da biliyorum. Fakat ben şayet alçak bir kadını bir adamla bulsam o adamı uzaklaştırmaya veya ona dokunmaya hakkım olmadı­ğına ve gidip dört şahit getireceğime şaşıyorum. Vallahi o adam işini bitirince­ye kadar ben o dört şahidi bulup getiremem.

Ravi diyor ki: Çok geçmeden Hilâl b. Ümeyye geldi. Hilâl Tebuk savaşma katılmayan ancak tevbeleri kabul edilen üç kişiden biriydi. Bahçesinden eve gelmiş, hanımının yanında bir adam bulmuş, adamı gözüyle görmüş, sözlerini kulağıyla işitmişti. Sabah oluncaya kadar ona dokunmamıştı.

Hilâl sabahleyin Peygamberimiz’e (s.a.) gelip:

– Ben akşamleyin evime geldim. Ailemin yanında bir adam buldum. Gö­zümle gördüm. Kulağımla duydum. Peygamberimiz (s.a.) Hilâl’in getirdiği bu haberi hoş karşılamadı. Bu haber ona ağır gelmişti.

Ensar toplandı. Şöyle diyorlardı:

– Sa’d b. Ubade’nin söylediği sözle imtihana tabi tutulduk. Rasulullah (s.a.) Hilâl b. Ümeyye’ye celde vuracak ve insanlar içinde şahitliğini de reddedecek.

Hilâl: “Allah’a yemin olsun ki, ben Allah’ın bu meselede bir çıkış yolu vere­ceğini ümid ediyorum.” dedi.

Rasulullah (s.a.) Hilâl’e celde vurmayı düşünüyordu. Bunun üzerine Allah vahiy indirdi. Hilâl’i serbest bıraktılar. Nihayet vahiy sona erdi. “Hanımlarına zina ithamında bulunanlar…” hakkındaki önceki ayet (Nur, 24/4) nazil olup bu ayetin zahiri kocaları da başkalarını da içine alınca Sa’d dedi ki:

– Ya Rasulallah! Ben hanımımın yanında bir adam bulsam ona mühlet ve­rip dört şahit mi getireceğim? Allah’a yemin olsun ki onu anında kılıçla vuru­rum, öldürürüm, dedi. Peygamberimiz (s.a.):

– Sa’din kıskançlığına mı şaşıyorsunuz? Vallahi ben ondan daha kıskan­cım. Allah da benden daha kıskançtır, buyurdu.

Buharî ve Müslim’in Sehl b. Sa’ddan rivayetine göre Uveymir Asım b. Adiyy’e gelip:

– Benim için Rasulullah’a (s.a.) sor bakalım: Bir kişi hanımının yanında bir adamı görse ve onu öldürse o sebeple o kişi öldürülür mü? Yahut ona nasıl davr anılır?

Asım bu soruyu Peygamberimiz’e (s.a.) sordu. Rasulullah (s.a.) bu soruyu soranı ayıpladı. Uveymir Asım’ı gördü. Asım’a:

– Ne yaptın? diye sordu. Asım:

– Ne yapayım, sen bana hayırlı bir iş vermedin, dedi. Ben bunu Rasulul­lah’a (s.a.) sordum. O da bu çeşit soru soranları ayıpladı, dedi. Bunun üzerine Uveymir:

– O halde Allah’a yemin olsun ki, ben gidip Rasulullah’a soracağım, dedi. ütti, sordu. Efendimiz (s.a.):

– Allah senin hakkında ve arkadaşının hakkında -yani bu gibi olayla karşı­dan herkes hakkında- vahiy indirdi, dedi.

Hafız İbni Hacer diyor ki: Bu konuda hadis imamları ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı bu ayetlerin Uveymir’in meselesi hakkında nazil olduğu tercihinde bulunurken, bir kısmı da Hilâl’in meselesi hakkında nazil olduğu görüşünü rercih etmiştir. Diğer bir kısmı da bu olayla ilk defa Hilâl’in karşılaştığı, Uvey­mir’in gelişinin de buna rastladığı ve bu ayetin bu ikisi hakkında nazil olduğu şeklinde bu iki rivayeti birleştirmişlerdir. Nevevî bu görüşe meyletmiş, Hatib-i Bağdadî de ona tabi olmuş, Hatib şöyle demiştir: Belki de bu olay her ikisi için aynı vakitte meydana gelmiştir.

İbni Hacer diyor ki: Nüzul sebeplerinin birden fazla olmasına hiçbir engel yoktur.

Kurtubî diyor ki: Meşhur olan rivayet Hilâl’in olayının daha önce olduğu ve bu olayın ayetin nüzul sebebi olduğu şeklindedir. Bir başka görüşe göre, Uveymir b. Eşkar’ın olayı daha önce meydana gelmişti. Bu sahih, meşhur bir hadis olup hadis imamları bunu rivayet etmişlerdi. Süheyli de: “Bu sahihtir.” demiştir. Kelbî diyor ki: Daha açık olan husus Uveymir el-Aclâni ile hanımı arasında Han yaptığı şeklindeki rivayetlerin çokluğu sebebiyle, hanımının ya­nında Şerik’i gören Uveymir el-Aclanî idi.

Önemli olan bütün rivayetlerin şu üç noktada birleşmesidir:

Birincisi: Lian ayetleri namuslu kadınlara iftira etmek hakkındaki ayet­ten bir müddet sonra ve o ayetten ayrı olarak nazil olmuştur.

İkincisi: Müminler lian ayetlerinin inmesinden önce “Namuslu kadınlara zina ithamında bulunanlar…” ayetinden hem hanımı hem de yabancı kadınları söz konusu ettiğini anlıyorlardı.

Üçüncüsü: Bu ayet kocaya bir hafifletme olmak üzere nazil olmuştur.