Abdulkadir İkbal
Günümüzde bilhassa belediye memurları nikahla ilgili olarak şöyle bir ifade kullanmak zorundadır. "Belediye Başkanın ve kanunların bana verdiği yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum"diyerek şahitlerin huzurunda deftere atılan imza ve tanzim edilen işlemlerle nikah akdi bu şekilde gerçekleşiyor. İslam'a göre nikah İlahi bir emir olduğundan ne belediye başkanları ve nede devletin çıkarmış olduğu İslam'la bağdaşmayan kanunlara göre yapılan nikahın geçerli olmadığını çoğumuz bilmekteyiz. Çünkü nikahın geçerli olabilmesi için temel şartlardan biri Allah namına nikah akdinin yapılması gerekmektedir. Herhangi bir imam tarafından nikahın kıyılması için zaruri bir şart mevcut değildir. İki şahidin huzurunda evlenecek çiftlerin biz evleniyoruz sizlerde şahit olun derlerse nikah tamam olur. Ancak evliliğin aleniyet kazanması için hem ebeveynlerin rızası daha ağırlıklı ve bazı zanlardan kurtulmak içinde birçok insanın bu evlenmeden haberdar edilmesi nikahın şartı olmasa da, daha doğru olacağı hususunda emirler vardır. Çünkü evlendikten sonra ilerİde doğacak sıkıntılar göz ardı edilmemelidir. Mesela bir insan sütkardeşi olan birisiyle bilmeyerek evlenebilir ve o insanların gelecekleri kararabilir. Amma iki insan evlendiği zaman ebeveynin rızası ve aleniyet bu tür tehlikeleri önlemektedir. Çünkü İslam hukuku tüm ihtimalleri nazara almaktadır.
Son zamanlar da pasaport işlemlerinin polisten alınarak, nüfus idarelerine devredilmesi doğru bir karar olmakla birlikte evlilik hususunda bürokrasi işlemlerinin değiştirilmemiş olması, geçmişte yapılan yanlışların devamını sağlamaktadır. Nikah işlemlerini de artık belediyelerden ve köy muhtarlıklarından alınması gerekiyor. Çünkü buralarda yapılan işlemlerin İslam açısından geçerliliği hususunda ciddi şüpheler ve hatalar vardır. Onun içindir ki Müslümanlar hem resmi hem de dini nikah diye iki nikahı çoğunlukla kıymaktadırlar. Müslümanlar için iki nikah kıymak hem zahmet ve hem de büyük bir külfete dönüşmektedir. Oysa ki nikah bir kez kıyılır. Müslüman olmayanlar ise ister belediyede ve hatta isterse nüfus dairesin de resmi evliliği gerçekleştirmek için işlem yapmalarına imkan sağlanmalıdır. Bundan doksan yıl kadar evvel batının batıl dünyasına yüzlerini dönenler oradan el yordamı ile ne bulurlarsa inancımıza uymayan ve hatta zıddı olan birçok lüzumsuz, dengesiz ve hakkaniyetten uzak kanunları bu milletin başına zorla geçirip perişan olmasına sebebiyet verdiler. Halbuki batı dünyası kendi inancına yani Hıristiyanlığa uygun olarak nikahın yapılması için yetkiyi papaz ve keşişlere devretmiş ve hatta resmi kurumları devre dışı bırakıp kendince doğru olanı yapmıştır.
Nikah kıyma işine doğru bir neşter atmanın zamanı çoktan gelmiştir. Batıdan alınan ve sözde medeni kanun olarak tabir edilen bu uygulamaların bilhassa din mensuplarına zorluklar çıkarmıştır. Müslümanlar için müftülüğe bağlı imamlara, Yahudiler için hahamlara, Hıristiyan olanlar içinde papazlara resmi nikah için yetki verilmesi hakkaniyet açısından bir mecburiyettir. Her inanç sahibi kendi inancına göre nikah kıyabilmelidir. Belediyeler ve muhtarlıklar tarafından nikahın kıyılması bir dayatmadır. Hatta haklarında bilgi sahibi olmadığımız bazı belediye memurları veya muhtarların illa da Müslüman olacak diye bir hüküm de mevcut değildir. Bir dinsiz dindarların nikahını kıyabilmektedir. Nikaha oturan çiftler Müslüman olsalar belediye memurunun Müslüman olup olmadığı veya böyle bir soruyu sormaları halinde konuyu daha da tartışmalı hale getirmektedir. Bu durum inançları yok sayan bir uygulamadır.
Evlilik için nasıl insanlar kendi hür iradesiyle karar veriyorsa, nikah veya evlilik hususunda da inanca göre uygulamaya tabi tutulmaları vazgeçilmez bir haktır. Fransa'dan ithal edilen laiklik dertlere deva değil, dertleri daha da çoğaltıyor. İnsanların inancına ters bir uygulama yapmak hakkaniyet değildir. Evlenen Müslümanlara nikah kıyanın Müslüman olması şartıyla Allah'ın emrine ve Peygamberin sünnetine göre sizleri karı koca ilan ediyorum dese, bu nikah sahih ve Müslümanlar için de bu sıkıntı ortadan kalkmış olur. Nikah kıyma işinden hiç kimsenin inancına ters bir uygulama yapılmaması lazımdır. İslam dini her kesin kendi inancına göre yaşama hakkının var olduğunu vurgulamıştır. Ayeti kerime "sizin dininiz size, bizim dinimiz bize " demiyor mu? Hiç kimsenin inancımıza dolaylı ve çetrefilli yollardan müdahale hakkı olamaz ve kabul edemeyiz. Kanunlar halkın daha rahat ve hakkaniyet içinde hareket etmesini sağlamalıdır. İnsanların inancına kanunlarla dayatma yapılmasını artık geride bırakmalıyız.