Neml suresi kaç ayettir?

Neml suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerimde 27. suredir. Neml suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Neml karınca demektir. Neml suresinde Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalar anlatılmaktadır. Peki Neml suresi kaç ayettir? Neml suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Neml suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 27. suresi olan Neml suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...            

Neml suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerimde 27. suredir. Neml suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Neml karınca demektir. Neml suresinde Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalar anlatılmaktadır. Peki Neml suresi kaç ayettir? Neml suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Neml suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 27. suresi olan Neml suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...

Neml suresi Kısaca Konusu : Bir önceki Şuarâ ve bir sonraki Kasas sûreleriyle bir bütünlük arzeden Neml sûresinde Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve âhiret hayatı gibi İslâm’ın inanç esasları ele alınmaktadır. Şuarâ sûresinde olduğu gibi bazı geçmiş milletlerin ve bunlara gönderilmiş olan peygamberlerin kıssalarından kesitler sunulmak suretiyle insanlara öğütler verilmekte ve anlatılan olaylardan ibret almaları istenmekte, Hz. Süleyman’ın hükümdarlığı ve Sebe’ kraliçesiyle (Belkıs) olan öyküsüne genişçe yer verilmektedir. Kozmik deliller gösterilerek Allah’ın sonsuz ilmi ve kudreti ispat edilmekte, kalplerde gizlenenler dahil olmak üzere evrende var olan hiçbir şeyin Allah’a gizli kalmayacağı, müşriklerin yaptıklarının ise bâtıl olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca kıyamet alâmetlerinden biri olan dâbbetü’l-arzın çıkarılacağı haber verilmekte, mahşer gününde karşılaşılacak durumlar ve olaylar tasvir edilmektedir.

Nemls suresi Fazileti : Kim Neml sûresini okursa, Süleymân aleyhisselâmı tasdîk eden ve yalanlayanların adedinin on katı sevâb kazanır. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

NEML SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim 1. Ta sîn tilke ayatül kur’ani ve kitabim mübîn

2. Hüdev ve büşra lil mü’minîn

3. Ellezîne yükîymunes salate ve yü’tunez zekate ve hüm bil ahîrati hüm yukînun

4. İnnellezîne la yü’minune bil ahîrati zeyyenna lehüm a’malehüm fe hüm ya’mehun

5. Ulaikellezîne lehüm suül azabi ve hüm fil ahîrati hümül ahserun

6. Ve inneke le tülekkal kur’ane mil ledün hakîmin alîm

7. İz kale musa li ehlihî innî anestü nara seatiküm minha bi haberin ev atîküm bi şihabin kabeşil lealleküm tastalun

8. Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemîn

9. Ya musa innehu enellahül azîzül hakîm

10. Ve elkî asak felemma raaha tehtezzü ke enneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkîb ya musa la tehaf innî la yehafü ledeyyel murselun

11. İlla men zaleme sümme beddele husnem ba’de suin fe innî ğafurur rahîym

12. Ve edhîl yedeke fî ceybike tahruc beydae min ğayri suin fî tis’î ayatin ila fir’avne ve kavmih innehüm kanu kavmen fasikîyn

13. Felemma caethüm ayatüna mübsîraten kalu haza sîhrum mübîn

14. Ve cehadu biha vesteykanetha enfüsühüm zulmev ve ulüvva fenzur keyfe kane akîbetül müfsidîn

15. Ve le kad ateyna davede ve süleymane îlma ve kalel hamdü lillahillezî faddalena ala kesîrim min îbadihil mü’minîn

16. Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentîkat tayri ve utîna min külli şey’ inne haza le hüvel fadlül mübîn

17. Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun

18. Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtîmenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş’urun

19. Fe tebesseme dahîkem min kavliha ve kale rabbi evzî’nî en eşküra nî’metekelletî en’amte aleyye ve ala valideyye ve en a’mele salihan terdahü ve edhîlnî bi rahmetike fî îbadikes salihîyn

20. Ve tefekkadet tayra fe kale maliye le eral hüdhüde em kane minel ğaibîn

21. Le üazzibennehu azaben şedîden ev le ezbehannehu ev le ye’tiyennî bi sultanim mübîn

22. Fe mekese ğayra beîydin fe kale ehattü bi ma lem tühît bihî ve ci’tüke min sebeim bi nebiy yekîyn

23. İnnî vecedtümraeten temlikühüm ve utiyet min külli şey’iv ve leha arşün azîym

24. Vecedtüha ve kavmeha yescüdune liş şemsi min dunillahi ve zeyyene lehümüş şeytanü a’malehüm fe saddehüm anis sebîli fehüm la yehtedun

25. Ella yescüdu lillahillezî yuhricül hab’e fis semavati vel erdî ve ya’lemü ma tuhfune ve ma tu’linun

26. Allahü la ilahe illa hüve rabbül arşil azîym

27. Kale senenzuru e sadakte em künte minel kazibîn

28. İzheb bi kitabî haza fe elkîh ileyhim sümme tevelle anhüm fenzur maza yarciun

29. Kalet ya eyyühel meleü innî ülkîye ileyye kitabün kerîm

30. İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahîym

31. Ella ta’lu aleyye ve’tunî müslimîn

32. Kalet ya eyyühel meleü eftunî fî emrî ma küntü katîaten emrah hatta teşhedun

33. Kalu nahnü ülu kuvvetiv ve ülu be’sin şedîdiv vel emru ileyki fenzurî maza te’mürîn

34. Kalet innel müluke iza dehalu karyeten efseduha ve cealu eîzzete ehliha ezilleh ve kezalike yefalun

35. Ve innî mürsiletün ileyhim bi hedeyyetin fe nazîratüm bime yarciul mürselun(25. Ayet secde ayetidir.)

36. Felemma cae süleymane kale etümidduneni bi malin fema ataniyellahü hayrum mimma ataküm bel entüm bi hediyyetiküm tefrahun

37. İrcî’ileyhim fe lene’tiyennehüm bi cünudil la kîbele lehüm biha ve le nuhricennehüm minha ezilletev ve hüm sağîrun

38. Kale ya eyyühel meleü eyyüküm ye’tînî bi arşiha kable ey ye’tunî müslimîn

39. Kale îfrîtüm minel cinni ene atîke bihî kable en tekume mim mekamik ve innî aleyhi le kaviyyün emîn

40. Kalellezî îndehu îlmüm minel kitabi ene atîke bihî kable ey yertedde ileyke tarfük felmma raahü müstekîrran îndehu kale haza min fadli rabbî li yeblüvenî e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbî ğaniyyün kerîm

41. Kale nekkiru leha arşeha nenzur e tehtedî em tekunü minellezîne la yehtedun

42. Felemma caet kîyle e hakeza arşük kalet keennehu hu ve utînel îlme min kabliha ve künna müslimîn

43. Ve saddeha ma kanet ta’büdü min dunillah inneha kanet min kavmin kafirîn

44. Kîyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarîr kalet rabbi innî zalemtü nefsî ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemîn

45. Ve le kad erselna ila semude ehahüm salihan enî’büdüllahe fe izahüm ferîkani yahtesîmun

46. Kale ya kavmi lime testa’cilune bis seyyieti kablel haseneh lev la testağfirunellahe lealleküm türhamun

47. Kalüt tayyerna bike ve bi mem meak kale tairuküm îndellahi bel entüm kavmün tüftenun

48. Ve kane fil medîneti tis’atü rahtîy yüfsidune fil erdî ve la yuslihun

49. Kalu tekasemu billahi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme le nekullenne li veliyyihî ma şehidna mehlike ehlihî ve inna le sadikîn

50. Ve mekeru mekrav ve mekerna mekrav ve hüm la yeş’urun

51. Fenzur keyfe kane akîbetü mekrihim enna demmernahüm ve kavmehüm ecmeîyn

52. Fe tilke büyutühüm haviyetem bima zalemu inne fî zalike le ayetel li kavmiy ya’lemun

53. Ve enceynellezîne amenu ve kanu yettekun

54. Ve lutan iz kale li kavmihî ete’tunel fahîşete ve entüm tübsîrun

55. E inneküm le te’tuner ricale şehvetem min dunin nisa’ bel entüm kavmün techelun

56. Fe ma kane cevabe kavmihî illa en kalu ahricu ale lutîm min karyetiküm innehüm ünasüy yetetahherun

57. Fe enceynahü ve ehlehu illemraetehu kaddernaha minel ğabirîn

58. Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerîn

59. Kulil hümdü lillahi ve selamün ala îbadihillezînastafa allahü hayrun emma yüşrikun

60. Emmen halekas semavati vel erda ve enzele leküm mines semai maa fe embetna bihî hadaika zate behceh ma kane leküm en tümbitu şeceraha e ilahüm meallah bel hüm kavmüy ya’dilun

61. Emmen ceallel erda kararav ve cealle hîlaleha enharav ve ceale leha ravasiye ve ceale beynel bahrayni haciza e ilahüm meallah bel ekseruhüm la ya’lemun

62. Emmey yücîbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec’alüküm hulefael ard e ilahüm meallah kalîlem ma tezekkerun

63. Emmey yehdîküm fî zulümatil berri vel bahri ve mey yursilür riyaha büşram beyne yedey rahmetih e ilahüm meallah tealellahü amma yüşrikun

64. Emmey yebdeül halka sümme yüîydühu ve mey yerzükuküm mines semai vel ard e ilahüm meallah kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikîyn

65. Kul la ya’lemü men fis semavati vel erdîl ğaybe illellah ve ma yeş’urune eyyane yüb’asun

66. Belid darake îlmühüm fil ahîrati bel hüm fî şekkim minha bel hüm minha amîun

67. Ve kalellezîne keferu e iza künna türabev ve abaüna einna le muhracun

68. Le kad vüîdna haza nahnü ve abaüna min kablü in haza illa esatîyrul evvelîn

69. Kul sîru fil erdî fenzuru keyfe kane akîbetül mücrimîn

70. Ve la tahzen aleyhim ve la tekün fî daykîm mimma yemkürun

71. Ve yekulune meta hazel va’dü in küntüm sadikîyn

72. Kul asa ey yekune radife leküm ba’dullezî testa’cilun

73. Ve inne rabbeke le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekserahüm la yeşkürun

74. Ve inne rabbeke le ya’lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu’linun

75. Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdî illa fî kitabim mübîn

76. İnne hazel kur’ane yekussu ala benî israîle ekserallezî hüm fîhi yahtelifun

77. Ve innehu lehüdev ve rahmetül lil mü7minîn

78. İnne rabbeke yakdîy beynehüm bi hukmih ve hüvel azîzül alîm

79. Fe tevekkel alellah inneke alel hakkîl mübîn

80. İnneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirîn

81. Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yü’minü bi ayatina fe hüm müslimun

82. Ve iza vekaal kavlü aleyhim ahracna lehüm dabbetem minel erdî tükellimühüm ennen nase kanu bi ayatina la yukînun

83. Ve yevme nahşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükezzibü bi ayatina fehüm yuzeun

84. Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatî ve lem tühîytu biha ilmen emma za küntüm ta’melun

85. Ve vekaal kavlü aleyhim bima zalemu fe hüm la yentîkun

86. E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fîhi ven nehara mübsîra inne fî zalike le ayatil li kavmiy yü’minun

87. Ve yevme yünfehu fis suri fe fezia men fis semavati ve men fil erdî illa men şaellah ve küllün etevhü dahîrîn

88. Ve teral cibale tahsebüha camidetev ve hiye temürru merras sehab sun’allahillezî etkane külle şey’ innehu habîrum bima tefalun

89. Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve hüm min fezeîy yevmeizin aminîn

90. Ve men cae bis seyyieti fe kübbet vücuhühüm fin nar hel tüczevne ila ma küntüm ta’melun

91. İnnema ümirtü en a’büde rabbe hazihil beldetillezî harrameha ve lehu küllü şey’iv ve ümirtü en ekune minel müslimîn

92. Ve en etlüvel kur’an fe menihteda fe innema yehtedî li nefsih ve men dalle fe kul innema ene minel münzirîn

93. Ve kulil hamdü lillahi seyürîküm ayatihî fe ta’rifuneha ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta’melun

NEML SURESİ ANLAMI

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Tâ. Sîn. Bunlar Kur’an’ın ve apaçık Kitab’ın âyetleridir.

2. Müminler için hidayet rehberi ve müjdedir.

3. Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete kesin olarak inanırlar.

4. Hiç şüphesiz ki biz ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine süslü gösterdik. O yüzden bocalar dururlar.

5. En kötü azap işte bunlaradır. Ahirette en çok kayba uğrayacaklar da bunlardır.

6. Resulüm! Sana bu Kur’an hikmet sahibi, her şeyi bilen Allah katından verilmektedir.

7. Hani Musa âilesine şöyle demişti: “Ben bir ateş gördüm. Size oradan ya bir haber getireceğim, yahut da bir ateş koru getireceğim. Umarım ki ısınırsınız.”

8. Oraya geldiğinde şöyle seslenildi: “Ateşin yanında olan (sen de), çevresinde bulunanlar da mübarek kılınmıştır. Âlemlerin Rabbi olan Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir.”

9. “Ey Musa! Gerçek şu ki ben Azîz ve Hakîm olan Allah’ım!”

10. “Asanı at!” Musa onun bir yılan gibi deprendiğini görünce dönüp kaçtı. “Yâ Musa! Korkma! Çünkü benim huzurumda peygamberler korkmazlar.”

11. “Ancak kim zulmeder, sonra yaptığı kötülüğü iyiliğe çevirirse, bilsin ki ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet ediciyim.”

12. “Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Bu, Firavun’a ve kavmine (göstereceğin) dokuz âyet (mucize) içindedir. Doğrusu onlar fâsıklar gürûhudur.”

13. Açıkça görünen âyetlerimiz onlara gelince: “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler.

14. Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde, haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü onları bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların âkibetlerinin nice olduğuna bir bak!

15. Andolsun ki biz Davut’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: “Bizi mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun.” dediler.

16. Süleyman Davut’a vâris oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.”

17. Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan teşekkül etmiş orduları toplandı. Hepsi bir arada düzenli olarak sevkediliyordu.

18. Nihayet karınca vâdisine geldiklerinde bir karınca dedi ki: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz! Süleyman ve orduları farkına varmadan sizi ezmesin.”

19. Onun bu sözüne gülercesine tebessüm etti ve şöyle dedi: “Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnud olacağın iyi işi yapmamı gönlüme ihsan eyle. Rahmetinle beni sâlih kullarının arasına kat!”

20. Kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”

21. “Bana (mazeretini belirten) apaçık bir delil getirmelidir. Yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım, yahut da keserim.”

22. Çok geçmeden Hüdhüd geldi ve: “Ben senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana gerçek haber getirdim.”

23. “Oranın halkına hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkân verilmiş bir kadınla karşılaştım. Muhteşem bir tahtı da var.”

24. “Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yola gelip hidayete giremiyorlar.”

25. “Göklerde ve yerde gizlenenleri açığa çıkaran, gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilen Allah’a secde etmeleri gerekmez miydi?”

26. “O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur, Büyük Arş’ın sahibidir.”

27. Süleyman dedi ki: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız!”

28. “Şu mektubumu götür, onlara at! Sonra bir yana çekil de, ne neticeye varacaklar bir bak!”

29. (Belkıs) dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok şerefli bir mektup bırakıldı.”

30. “Mektup Süleyman’dandır ve o: ‘Bismillâhirrahmânirrahim.’ (ile başlamakta)dır.”

31. “Bana karşı sakın başkaldırmayın ve müslüman olarak bana gelin!”

32. Ey ileri gelenler! Bana bu işimde bir fikir verin. Bilirsiniz ki siz benim yanımda olmadan hiçbir işi kendi başıma kestirip atmam.

33. Dediler ki: “Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız. Emir senindir, sen emretmene bak!”

34. (Belkıs) dedi ki: “Doğrusu hükümdarlar bir memlekete girdikleri zaman orayı perişan ederler, halkının şerefli kimselerini zelil kılarlar. İşte bunlar da böyle yaparlar.”

35. “Ben onlara bir hediye göndereyim de bir bakayım, elçiler ne ile dönecekler?”

36. (Elçiler hediyelerle) Süleyman’a gelince dedi ki: “Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Hediyenizle ancak siz sevinirsiniz!”

37. “Onlara dön! İyi bilsinler ki, kendilerine aslâ karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir bir halde oradan çıkarırız.”

38. (Süleyman) dedi ki: “Ey ileri gelenler! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?”

39. Cinlerden bir ifrit: “Sen makamından kalkmadan, ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve benim sözüme güvenilir.” dedi.

40. Kitap’tan ilmi olan kimse (Hızır) ise: “Sen gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm.” dedi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşivermiş görünce dedi ki: “Bu Rabbimin lütfundandır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihan etmek istiyor. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, muhakkak ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir.”

41. (Süleyman) dedi ki: “Onun tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanımayacak mı?”

42. (Belkıs) gelince: “Senin tahtın böyle miydi?” denildi. O da: “Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik.” dedi.

43. Onu, Allah’tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu. Çünkü kendisi kâfir bir kavimdendi.

44. Ona: “Köşke gir!” denildi. Köşkü görünce zeminini derin bir su sandı ve eteğini çekti. (Süleyman): “Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir.” dedi.

(Belkıs) dedi ki: “Ey Rabbim! Gerçekten ben nefsime zulmettim. Süleyman’la beraber onun maiyetinde âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.”

45. Andolsun ki biz Semud kavmine: “Allah’a kulluk edin!” desin diye kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Hemen birbirleriyle çekişen iki zümre oluverdiler.

46. Dedi ki: “Ey Kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah’tan mağfiret dilemeniz gerekmez mi? Belki merhamet olunursunuz.”

47. Dediler ki: “Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık.” Sâlih dedi ki: “Uğursuzluğunuz Allah katındadır. Doğrusu siz imtihana çekilen bir kavimsiniz.”

48. O şehirde dokuz kişi vardı ki, yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, ıslah tarafına hiç yanaşmıyorlardı.

49. Allah’a and içerek birbirlerine şöyle dediler: “Gece ona ve âilesine baskın yapalım. (Hepsini öldürelim). Sonra da velisine (geride kalan akrabasına), o âilenin öldürülüşü sırasında orada bulunmadığımızı, bizim doğru olduğumuzu söyleyelim.”

50. Onlar böyle tuzak kurdular, biz de kendileri hiç farkında olmadan onların plânlarını altüst ettik.

51. Tuzaklarının sonunun nice olduğuna bir bak! Biz onları da kavimlerini de hepsini helâk ettik.

52. İşte zulümleri yüzünden çökmüş, ıssız kalmış evleri! Şüphesiz ki bunda bilen bir kavim için bir âyet (ibret) vardır.

53. İman edip Allah’tan korkanları ise kurtardık.

54. Lut’u da gönderdik. Kavmine dedi ki: “Siz göz göre göre o hayâsızlığı yapacak mısınız?”

55. “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşacaksınız? Doğrusu siz câhil bir kavimsiniz.”

56. Kavminin cevabı sadece şöyle demek oldu: “Lut âilesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar güyâ temiz kalmaya uğraşan insanlarmış!”

57. Biz de onu ve âilesini kurtardık. Yalnız karısı müstesnâ. Onun geride kalanlar arasında olmasını takdir ettik.

58. Üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki! Ne kötü idi azapla korkutulanların yağmuru!

59. De ki: “Hamd olsun Allah’a, selâm olsun O’nun beğenip seçtiği kullarına. Allah mı daha hayırlı, yoksa O’na koştukları ortaklar mı?”

60. Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten sizin için su indirip onunla bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz nice bahçeler meydana getiren mi? Allah ile başka bir ilâh mı var? Hayır, onlar haktan ayrılan bir gürûhtur.

61. Yoksa yeryüzünü barınmaya elverişli kılan, aralarında ırmaklar akıtan, ona sâbit dağlar yerleştiren ve iki deniz arasına bir engel koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilâh mı var? Hayır, onların çoğu bilmezler.

62. Yoksa kendisine yalvardığı zaman darda kalana karşılık veren, sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı? Allah ile beraber başka bir ilâh mı var? Ne de az düşünüyorsunuz!

63. Yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir ilâh mı var? Allah onların ortak koştukları şeylerden çok yücedir.

64. Yoksa önce yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka ilâh mı var? De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz, kesin delilinizi getirin!”

65. De ki: “Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilmez. Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.”

66. Hayır! Onların ahiret hakkındaki bilgileri de yetersiz kalmıştır (bu hususta bilgi edinilecek seviyeye erişmemiştir). Hayır! Ondan şüphe etmektedirler. Hayır! Onlar ahiretten yana kördürler.

67. Kâfirler dediler ki: “Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı, gerçekten biz mi tekrar çıkarılacağız?”

68. “Andolsun ki bu bize de daha önce atalarımıza da vaad olunmuştu. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.”

69. De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, günahkârların âkıbetinin nasıl olduğunu bir görün!”

70. Resulüm! Onların yüzünden tasalanma. Aleyhinde kurdukları tuzaklardan sıkıntı duyma.

71. Onlar: “Eğer doğru sözlü iseniz bu vaad ne zaman gerçekleşecek?” derler.

72. De ki: “Çabukça gelmesini istediğiniz o şeyin (azabın) bir kısmı yakında başınıza gelecektir.”

73. Şüphesiz ki, Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.

74. Doğrusu Rabbin onların sinelerinin gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir.

75. Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) bulunmasın.

76. Doğrusu bu Kur’an, İsrailoğullarına ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.

77. Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve bir rahmettir.

78. Şüphesiz ki Rabbin onların arasında kendi hükmünü verir. O Azîz’dir, her şeyi bilendir.

79. Resulüm! Allah’a tevekkül et. Şüphesiz ki sen apaçık hakikat üzerindesin.

80. Şüphesiz ki sen ölülere söz duyuramazsın. Hakikata arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da dâvetini işittiremezsin.

81. Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin, sen ancak âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin. Onlar teslim olanlardır.

82. (Kıyametin kopacağına dair) o sözün tahakkuk zamanı yaklaşınca onlara yerden bir dabbe çıkarırız da insanların âyetlerimize yakînen iman etmemiş olduklarını söyler.

83. Her ümmet içinden âyetlerimizi yalanlayan birer cemaat toplarız da, onlar o gün bir arada tutulurlar.

84. Nihayet (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: “Siz benim âyetlerimi ilminiz ihata etmediği (kapsamadığı) halde yalanladınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?”

85. Yaptıkları zulümlerinden ötürü o söz başlarına gelmiştir. Artık onlar konuşamazlar.

86. Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi istirahat etmeniz için yarattık. Gündüzü de aydınlık yaptık. Şüphesiz ki bunda iman eden bir topluluk için gerçekten âyetler (deliller) vardır.

87. Sur’a üfürüldüğü gün, Allah’ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde bulunanlar korku içinde kalırlar. Hepsi boyun bükerek O’na gelirler.

88. Dağları yerinde durur görürsün. Oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan haberdardır.

89. Kim bir iyilikle huzurumuza gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o günün korkusundan emin kalırlar.

90. Kim de kötülükle huzurumuza gelirse, yüzükoyun cehenneme atılır. (Onlara denilir ki): “Siz ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!”

91. (Resulüm! De ki:) “Ben bizzat kendisinin haram kıldığı bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Her şey O’na âittir ve ben müslümanlardan olmakla emrolundum.”

92. “Ve ben Kur’an okumakla emrolundum. O halde kim hidayete ererse, ancak kendisi için ermiş olur. Kim de saparsa, de ki: “Ben sadece uyarıcılardanım.”

93. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O size âyetlerini gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.”