NANKÖRLÜK DEĞİL, İNFAK EDİN

Yardımlaşma ve dayanışma, insanoğlunun muhatap olduğu ilk sorumluluklardan biridir. Hatta Kur''an-ı Kerim''in ilk işlediği konulardan biri de kazanç ve bunun adil bir şekilde paylaşımı olmuştur. Mesela ilk inen surelerden biri olan Maun su00fbresinde, "Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar, yoksulu doyurmaya teşvik etmezu2026" (Mau00fbn, 1-3) buyurulur.

HAZIRLAYAN: SABRİ GÜLTEKİN

milat.ramazan@yahoo.com

Günün Ayeti

"Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki, hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır, olarak ne yaparsanız Allah onu şüphesiz bilir."

(Bakara, 215)

Günün Hadisi

"Hz. Ali (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sadaka vermede acele edin. Çünkü bela sadakanın önüne geçemez."

(Cami'u's-Sagir şerh-i Feyzu'l- Kadir 3, 195)

İnfak, "Allah rızasını kazanmak amacıyla muhtaç ve yoksul insanlara para veya maişet yardımı yapmak, onların geçimini sağlamak, hayır yolunda harcama yapmak" demektir. İnfakın farz, vacip, mendup kısımları vardır. Zekat, sadaka, bağış, yardım ve vakfetme gibi fakirlere, diğer ihtiyaç sahiplerine, aileye harcama ve yardım gibi bütün mal ile yapılan ibadetleri içine alır. Allah yolunda infakta bir gelir-harcama oranı yoktur. Zekatta sınır vardır ama sadakada yoktur.

Yardımlaşma Allah'ın emri

İnsanın sahip olduğu her şeyin tek ve asıl sahibi Allah'tır. Bu nedenle insanın emaneten sahip olduğu malını asıl sahibi olan Yaratıcı'sının gösterdiği istikamette kullanması kulluğun bir gereğidir. Kur'an-ı Kerim'in pek çok ayetinde, varlıklı müminlere Allah yolunda infak emir ve tavsiye edilmiş, Allah yolunda harcayanlar övülmüştür. "Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, iste onların Rableri katında güzel karşılıkları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır." (Bakara, 274)

Sevdiğimiz malı verebilmek

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça birre/iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah bilir." (u00c2l-i İmran, 92) Bu ayet indiği zaman, birçok sahabi Hz. Peygamber(sav)'e müracaat ederek en çok sevdikleri şeyleri Allah rızası için bağışladıklarını bildirmişlerdir. Hz. Cabir, "Ben hicret edenlerden veya ensardan mal sahibi olup da infakta bulunmayan hiç kimseyi hatırlamıyorum" diyerek sahabenin tavrını anlatmıştır.

İnfakın fazileti

Kur'an'da genellikle iyiliklerin sevabı bire on olarak gösterildiği halde, Allah yolunda yapılan infakın sevabının bire yedi yüz ve daha üstü olduğu bildirilmiştir. Bu da infakın Allah katındaki değerini gösterir. Şüphesiz infakın birçok faydası bulunmaktadır. Bu faydaların başında, infak eden kişinin başkasına karşılıksız yardımda bulunmanın iç huzurunu yaşaması gelir. Diğer taraftan infak sayesinde kişi kibir, gurur, cimrilik ve bencillik gibi dinimizce yerilen kötü vasıflardan kurtulur. Unutmamak gerekir ki toplumda fakir-zengin ayırımı yerine saygı ve sevginin, kin ve nefret yerine kardeşliğin oluşmasının en büyük vasıtalarından birisi infaktır.

Allah'ın verdiği nimetlere şükrün ifadesi

Her türlü infak malı ve malın bereketini artırır. İnfak sayesinde zenginle fakir arasında güven, saygı ve sevgi oluşur. Böylece İslam kardeşliği de gerçekleşir. Rasulullah'ın benzetmesiyle Müslümanlar tek vücut gibidir. Toplumda fakirlerin haklarına riayet edilmemesi, vücuttaki bir uzvun kanaması gibidir; vaktinde tedbir alınmazsa kan kaybı daha çok hastalanmaya, belki ölüme yol açar. Bu durum, toplum üzerindeki ilahu00ee yardımın, rahmet ve bereketin çekilmesi demektir. Bugün toplumumuzda görülen ekonomik problemlerin önemli bir kısmı bu hastalıkla ilgilidir.

Mümİn toplayıcı değil, dağıtıcı olmalıdır. Zira mümin malı dağıtmak için kazanır. Verirken tükeneceğinden korkmaz. Çünkü verenin Allah olduğunu bilir. Zaten kendisine ver diyen de Allah'tır: "Siz Allah için bir şey verdiğinizde Allah onun daha iyisini verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Sebe, 39)

Cimrilik müminin özelliği değildir. Cimri, paranın egemenliğine boyun eğdiğinden paranın mahku00fbmudur. O yüzden devamlı bunalım içindedir, doyumsuzdur, sevgisizdir. Fedakarlığın, vermenin ne kadar güzel olduğunu, ahiret ödülü yanında dünyada da insanı mutlu ettiğini bilemez. Cimriliğin sebebi mal hırsı ve gelecekte yoksul kalma korkusudur. Cimrilik yüzünden durmadan para biriktiren ve tükenir endişesiyle hastalıklarında bile harcamayıp dünyayı dahi kendilerine zehir eden para mahku00fbmları vardır. Oysa para ve mal Allah'ın nimetidir ve bu nimet harcandıkça Allah onu artırır.

Cimri, insanlar arasında da, Allah katında da sevimsizdir. Cenab-ı Hak onlardan bahsederken Nisa Su00fbresi 37'nci ayette şöyle buyurur: "Onlar ki, hem kıskanır, cimrilik ederler hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah'ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar. Biz de böyle nimetleri gizleyen nankörlere hor ve rüsvay edici bir azap hazırladık." (Siraceddin Önlüer)

Esma-ül

Hüsna

EL-HASİB:

Herkesin hayatı boyunca yaptıklarının bütün teferruatıyla hesabını iyi bilen. Mahlukatına kafi olan.

EL-CELİL:

Azamet sahibi olan, ululuk sahibi olan.

EL-KERİM:

Çok ikram edici.

Köle, ekmek ve köpek

Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu:

- Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?

Köle sıkılarak cevap verdi:

- İşte bu üç parça ekmek.

- O halde neden kendine hiç ayırmadın?

- Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim.

- Peki sen ne yiyeceksin şimdi?

- Oruç tutacağım.

Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu sordu. Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi:

- Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum.

Cömertliğiyle meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, bu olayı anlatır ve: "Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin" dediklerinde, şu karşılığı verirdi: "Ama o elindeki her şeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kısmını.

Ramazan ilmihali

İLu00c2Ç KULLANMANIN VE İĞNE YAPTIRMANIN HÜKMÜ

Ağızdan alınacak hap, şurup ve pastil gibi şeylerin orucu bozacağında görüş birliği bulunmaktadır. Çünkü bunlar doğrudan mideye inmekte, esasen tedavi amaçlı olsa bile dolaylı olarak beslenme niteliği de taşımaktadır.

Göze, burun veya kulağa damlatılan ilacın orucu bozup bozmayacağı konusu ise tartışmalıdır. Kimi alimler, göze damlatılan ilacın orucu bozmayacağı, kulak ve burna damlatılanın bozacağı görüşünde ise de, bunlardan burun içinin yemek borusuyla ve mideyle doğrudan bağlantısının bulunduğu, gözün dolaylı olarak boğaza açıldığı, kulağın ise mideyle böyle bir bağlantısının bulunmadığı düşünülürse, bunlardan sadece buruna konan ilaçlar hakkında ihtiyatlı olmak gerektiği sonucu çıkar. Böyle olunca, burna enfiye çekmek, boğaza inecek şekilde bol miktarda su çekmek gibi davranışlar orucu bozar. Bu organlara konan ve tamamen tedavi amaçlı ilaç ve damlalar ise orucu bozmaz. Çünkü bu son sayılan davranışın yeme ve içme, yani beslenme ve oruca karşı direnç kazanma faaliyeti sayılması isabetli olmaz.

İğne yaptırma meselesine gelince: Deri altına veya adaleye zerkedilen veya damardan yapılan iğnenin orucu bozup bozmayacağı konusu, ilk fakihlerin, yaralayıp vücuda giren bıçak vb. katı cisimler ile derin yara üzerine sürülen merhemin orucu bozup bozmayacağına ilişkin tartışmalarına göre belirlenmeye çalışılmıştır.

Esasen dinimiz hasta olan veya tedavi sürecinde olan kişilerin oruç tutmamasına ruhsat vermektedir. Bu bakımdan ilaç kullanmak veya iğne yaptırmak durumunda olan kimseler, hem iyi bir tedavi görüp sağlığına kavuşmak, hem de ibadetlerini ileride huzu00fbr-ı kalp ile ve içe sinerek yapabilmek gayesiyle tedavileri tamamlanıncaya kadar oruç tutmayabilirler. Bu tamamıyla kendilerinin karar vereceği bir konudur. Bununla birlikte bu kimseler, Ramazan ayında herkesle birlikte oruca devam etmeyi arzu ediyor ve bu ibadet ayının manevu00ee havasından kopmak istemiyorlarsa, oruç için başka bir engelleri de yoksa, ikinci grup fakihlere ait olan ve ağırlıklı bulunan fetvayı esas alabilir, oruçlu oldukları halde tedavi ve aşı amaçlı iğneleri yaptırabilirler.

Fıkıh Penceresi

DOÇ. DR. MUSTAFA TEKİN

Kan ve idrar gibi tahlilleri yaptırmak orucu bozar mı?

- Hayır bozmaz. Burada vücuda giren bir şey yoktur.

Diyalize girmek orucu bozar mı?

- Farklı diyaliz tarzları uygulanması mümkün olmaktadır. Şayet uygulamada vücuda herhangi bir sıvı verilmiyorsa, bu durumda oruç bozulmaz. Ama veriliyorsa oruç bozulur.

Kusmak oruca bir zarar verir mi?

- İstek dışı kusmalar oruca zarar vermez, ancak isteyerek kusmak orucu bozar. Kazası gerekir.

Fitil kullanmak orucu bozar mı?

- Fitil kullanmak orucu bozmaz.

Sürekli içki içen kimse de oruç tutabilir mi?

- İçki dinimizce haramdır. Fakat kişinin sair zaman içiyor olması oruç tutmasına engel değildir.

Doktorunuzdan Tavsiyeler

PROF. DR. SEFA SAYGILI

İnafak ayı: Ramazan

Mübarek Ramazan'ın bereketlerinden biri de yardımlaşma ayı olmasıdır. Müslümanlar her zaman yaptıkları yardımlaşmayı bu ayda arttırırlar. Malı ziyadeleştirip bereketlendiren ve temizleyen zekat genelde bu ay verilir. Zekatı Allah'ın emri ve fakirin hakkı olarak malından ayırır, yerine ulaştırır. Yine sadaka dediğimiz yardımlar da daha bol alarak bu ay verilir. Ramazan'a ait bir de fitre vardır ki, yine bu ayın güzelliklerindendir.

Muhtaca yardım etmek, yoksula ve aça el uzatmak ne güzeldir. Cömertliğe, işte bu ayda daha bir istekli olunur. Mübarek ay herkesi sevindirir ama infak ayı olması sebebiyle ihtiyacı olanlı daha bir memnun eder. Ramazan toplumda huzur ve süku00fbnet, barış ve kardeşlik hislerini çağlayan gibi arttırırken yardımlaşma ve sosyal dayanışma ile bunları pekiştirir.

Hakkıyla yaşanan Ramazan gerçekten mutluluktur, sağlık ve coşkudur. Bu durum da kişilerin ruh sağlığını dengeye sokar, kendilerine güveni arttırır. Sağlıklı insanlar ve sağlıklı toplumlar ortaya çıkar.