Mısır'da 3 Temmuz 2013 darbesi ile iktidardan uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve diğer Müslüman Kardeşler üyelerinin yargılanmalarına devam edilmektedir.
Mursi hakkında Kahire Ceza Mahkemesi'nin 21 Nisan 2015'te vermiş olduğu 20 yıllık hapis cezası İhvan tarafından sert tepki görmüştü. Mahkeme'nin, 5 Aralık 2012'de İttihadiye Başkanlık Sarayı önünde toplanmış bulunan halka karşı, Mursi'nin güç kullandırdığı iddiasıyla verdiği hapis kararı da İslamcı çevrelerden tepki çekmiştir.
Mısır'da karara yönelik ilk tepki, Müslüman Kardeşler'in liderliğini yaptığı Meşruiyete Destek ve Ulusal İttifak üyesi İslamcı Al İstiklal Partisi Sözcüsü Şevki Recep'ten geldi. Recep yaptığı açıklamada "elbet bir gün verilen cezaların ve darbe yönetiminin sona ereceğini, Mübarek'in birçok protestocuyu öldürttüğünü ancak bundan dolayı ceza almadığını" belirtmesi, İslamcılar ile darbe yönetiminin halen uygun bir uzlaşma ortamını bulamadıklarını göstermektedir.
Mursi'nin yargılandığı Mahkeme, diğer Müslüman Kardeşler üyelerine de benzer suçlamalardan dolayı ceza verdi. Bunlar Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Sekreteri Muhammed Al Beltagy, İhvan üyesi eski milletvekili Essam Al Erian, Hürriyet ve Adalet Partisi Başkan Yardımcısı Khairat Al Shater, Vaiz Salah Soltan, eski Vali Saad Al Hossein, Assad Al Sheikha, Ahmed Abdel Atty, Vaiz Wagdy Ghoneim gibi İhvan'ın lider kadrosu içerisindeler. Mahkeme'nin ceza kararını açıklamadan bir gün önce 20 Nisan 2015'te duruşma salonunda, İhvan lideri Muhammed Badie'nin idam mahkumlarına giydirilen kırmızı renkli elbiseyle televizyonlara görüntüsünün verilmesi ise, İhvan'ın üzerindeki rejim baskısının halen devam ettiğine işaret etmektedir. Mahkeme'nin, Mursi'ye verdiği ceza kararını açıklamadan bir gün önce 20 Nisan 2015 günü ABD CIA Başkanı John Brennan'ın Sisi ile görüşmesi, Mahkeme'nin kararı hakkında yeni tartışmaların önünü açmıştır.
Mahkeme'nin, İhvan'ın lider kadrosuna vermiş olduğu kesinleşmiş ceza sadece tek bir iddia/suçlama dosyasının sonuçlanmasıdır. Özellikle Mursi hakkında henüz neticelenmemiş iddia/suçlama dosyalarının 20 kadar olduğu bilinmektedir. Mahkemelerin 2015 yılında aldığı kararlar ve yargılamalar 2016 yılında da devam etmektedir. Sadece iddiada kalan ve aslı olmadığı için ispatlanamayan ve devam eden başlıca suçlamalar şu şekilde sıralanmaktadır:
Mahkumların Kaçırılması İddiası/Suçlaması: 25 Ocak 2011 devriminin ilk günlerinden tutuklanıp Wadi Al Natrun ceza evine konulan 34 Müslüman Kardeşler üyesinin serbest bırakılması veya hapishaneden kaçırılması olayında Mursi, 130 İhvan üyesi ile birlikte yargılanmaktadır.
Casusluk İddiası/Suçlaması: Mursi 35 İhvan üyesi ile birlikte devletin gizli bilgi ve belgelerini Hizbullah ve Hamas başta olmak üzere terör örgütlerine sızdırmakla suçlanmaktadır. Yine bazı İhvan üyelerinin terörizme destek verdikleri ve finansman sağladıkları iddialar arasındadır.
Katar için Yapılan Casusluk İddiası/Suçlaması: Mursi'nin 10 İhvan üyesi ile birlikte Mısır askeri gizli belgelerini Katar istihbaratına sızdırdıkları hakkındaki suçlamadır.
Yargıya Hakaret İddiası/Suçlaması: Mursi, diğer İhvan taraftarı 24 kişi ve liberal siyasetçi Amr Hamzawy'nin de arasında bulunduğu grup 23 Mayıs 2015 günü yargıya hakaret iddiasıyla hakim karşısına çıktılar.
Kahire Ceza Mahkemesi'nin 25 Haziran 2016 tarihinde Mısır devletinin gizli belgelerini Katar istihbaratına sızdırdığı gerekçesiyle Mursi, Hürriyet ve Adalet Partisi iktidarında Cumhurbaşkanlığı Sarayı İdari Büro İşleri Başkanı Ahmed Abdel Aaty ile aynı Büro'nun Sekreteri Amin El Serafy'e ömür boyu hapis cezası verdi.
Mahkeme'nin kararı üzerine Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Al Romeihy "Mahkeme'nin asılsız iddialarla ve ispatlanmamış bir durum üzerine karar vermesinin doğru olmadığı, aynı zamanda Mahkeme'nin almış olduğu kararın iki kardeş ülke olan Mısır ile Katar'ın ilişkilerini olumsuz etkileyebileceği göz önüne alınmasının gerekliliğini" vurguladı. Katar'ın 25 Ocak 2011 devriminden bu yana Müslüman Kardeşleri desteklediği ve Mübarek karşıtı halk ayaklanmasını desteklediği bilinmektedir.
Al Roemihy'nin konuyla ilgili açıklamaları üzerine, Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Abu Zaid de "Mahkeme'nin kararı üzerine Katar'dan böyle bir tepki gelmesi şaşırtıcı olmadı. Mahkeme'nin vermiş olduğu karar Mısır'a zarar vermez. Mısır yargısı profesyonel, kadim tarihe sahip ve tecrübelidir" diyerek karşı açıklamada bulundu. Zaid ayrıca "Mısır ve Katar toplumunun bağlarının sağlam olduğunu ve Mısır'ın bölge ülkelerinin içişlerine, güvenliğine müdahale etmediğini" belirtti. Katar'ın Müslüman Kardeşler'i Mısır'da finansal olarak ve uluslararası yayın yapan Al Jazeera Mubashir Misr kanalı ile desteklemesi elbette Zaid gibi darbe rejiminin temsilcisini rahatsız etmiştir.
Mısır'da 3 Temmuz 2013 darbesinden beri iktidarı elinde tutan Sisi liderliğindeki darbe rejimi ülkedeki insan hakları ihlalleri, büyük çaptaki yolsuzluklar, yüksek oranda yoksulluk, para yardımı ve karayolu yapımı gerekçesiyle Kızıldeniz'deki Mısır egemenliğindeki Tiran ve Sanafir adalarının 9 Nisan 2016'da Sisi'nin açıklaması üzerine Suudi Arabistan'a verilmesi, sosyo-ekonomik sorunlar, toplumsal unsurlar arasındaki huzursuzluklar, dini/mezhepsel vd. problemler ülkede had safhada baş göstermektedir. Darbe rejimi bu gibi sorunların üzerini örtmek veya bazı uluslararası aktörlerinde desteğiyle kendi iktidarını korumak adına Mursi ve Müslüman Kardeşler'e yönelik adli, siyasi, ekonomik, hukuki, anti-demokratik baskılara devam etmektedir.
Katar'ın desteğinden daha ziyade, bugün geldiğimiz noktada uluslararası arenada Müslüman Kardeşler'in tek destekçisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türk hükümetidir. Uluslararası destekten yoksun olan İhvan'ın Mısır'ın mevcut şartları içerisinde kendisini ifade edebilmesi oldukça güçleşmiştir. Dolayısıyla Türkiye'nin desteği bu anlamda çok önemlidir. Bununla birlikte verilen cezalara sessiz kalması da, batının demokrasiyi araçsallaştırdığının göstergesidir.
Müslüman Kardeşler Cemiyeti'nin 1928 yılında kurulduğu hatırlanırsa, dünyanın en eski siyasal İslamcı teşkilatıdır denilebilir. Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza ve Hasan Al Benna çizgisi üzerinden ugünlere gelen İhvan'ın, 3 Temmuz 2013 darbesi sonrasında yaşadığı bütün zorluklara ve devlet baskısına rağmen silaha başvurmayacağını açıklaması bir olgunluk göstergesidir. Dolayısıyla İhvan bugünkü şartlarda bile İslamcılığın, batıda anlaşıldığı üzere "Müslüman=terörizm ya da İslam=radikalizm" formüllerini de çürütmüştür değerlendirmesi yapılabilir.
Son olarak verilen hapis cezalarıyla ilgili Müslüman Kardeşler'in resmi web sitesinden yapılan açıklamada "Mısır halkının darbe rejiminin yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik baskıları altında ezildiği", yine "Mısırlılar'ın özgürlük, onur, ve adalet arayışında oldukları" ve "25 Ocak devriminden geriye dönüşü kabul etmedikleri, darbenin zulüm ve despotizmine izin vermeyeceklerini ve darbeci Sisi ile çetesinin bir gün mutlaka üzücü sonla karşılaşacaklarını" belirtilerek tepkilerini demokratik çerçevede göstermişlerdir.
Mısır'ın içerisinde bulunduğu mevcut şartlardan ve Müslüman Kardeşler'e verilen cezalardan anlaşıldığı üzere darbenin ülke sorunlarına çözüm üretmediği kuvvetle muhtemeldir. Ancak darbe rejiminin mevcut kazanımlarını kaybetmeme ve iktidarını sürdürebilme adına karşısına aldığı düşman Müslüman Kardeşler'dir. Yani bir bakıma rejim kendi varlığını İhvan üzerinden kurgulamaktadır. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler çerçevesinde kalarak, İhvan'ın mevcut rejim hakkında yeni bir strateji geliştirmesi kaçınılmazdır. Böyle bir stratejinin olduğunu Nisan 2015'te yaptığımız görüşmede Müslüman Kardeşler'in Türkiye Temsilcisi Dr. Eşref Abdulgaffar Bey bahsetmişlerdi. Darbeci Sisi ve rejiminin farkında olmadığı, Hz. Yusuf gibi Müslüman Kardeşler'in de hapisten çıktıktan sonra Mısır'ın başına geçeceğidir.