Müslüman HAK ve halk insanıdır

Müslüman her hâlükârda HAK ve Halk insanı olmalıdır. Hak insanı olmak Allah adamı olmak demektir. Yani Yaratanın koyduğu kurallara göre kendisini yönlendiren Âdem olmaktır. Aynı zamanda halkın yararına fiillerde bulunmaktır. Müslümanlık bunu gerektirir.

BİR AYET

O büyük sorgulama gününde ağızlarına mühür vuracağız, sorgumuzda bize elleri konuşacak, yaptıklarına ayakları da şahitlik edecektir. (Yasin Sûresi, Ayet 65)

BİR HADİS

Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin bir söz verme. Tirmizî, Birr, 58)

Bismillêhirrahmânirrahim

Bizleri hak ve halk insanı olma yeteneğinde yaratan yüce Allah’ımıza hamd ederim. Hakiki Müslümanları yeryüzünde Allah’ın şahitleri olarak niteleyen Aziz Peygamberimiz ve biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v) salât ve selam ederim.

Sevgili kardeşlerim! Bu haftaki ve gelecek haftaki sohbetimizde Allah izin verirse “Müslüman Hak ve Halk İnsanı Olmalıdır” konusunu ele almaya çalışacağız. Bu sohbetimizi de etkili ve uzun ömürlü kılmasını Yüce Mevla’mızdan niyaz ediyorum.

Bir hatıranın gölgesinde

Bir resmi dairede işimi takip ederken müdür konumundaki kişi beni tanıdı ve bana “Ben Müslümanım ama sosyal demokratım” dedi. Sosyal demokrat olmayı Müslüman olmanın dışında bir değermiş gibi sundu. Ona "Sosyal demokrat olmak, sömürüye karşı çıkıp halk yararına politikalar geliştirmek ve bu yolda fiilen adımlar atmaksa gerçek sosyal demokrat olmak için bilgili ve bilinçli Müslüman olmak gerekir“ dedim. Hayretle yüzüme baktı.

Bütün kitapların özünde olanlar

Aziz kardeşlerim! Bilge İslâm bilginleri, Hazreti Adem’den Hazreti Muhammed’e (s.a.v) kadar bütün Peygamberlere indirilen kutsal kitapların özünü şöylece özetlemişlerdir:

Allah’ı yüceltme ve Allah’ın yarattıklarına merhamet etmek.

Allah’ı yüceltme, O’nun emirleri ve yasaklarına itaattir. Merhamet de sevgi, yardımlaşma ve adalet gibi insanlık değerleridir.

Bütün peygamberlerin, hayatları ve tebliğ ettikleri kutsal kitapların hulâsası budur.

Allah'ın yarattığı kullara merhamet

Sevgili kardeşlerim! İrfanlı İslâm bilginlerinin yaptığı bu “Allah’ı yüceltme ve Allah’ın yarattıklarına merhamet etmek” şeklindeki özeti, bizler günümüze “hak ve halk insanı olmak” şeklinde uyarlayabiliriz. Böylesi özetler aslında Aziz Peygamberimiz Efendimiz tarafından da örneklendirilmektedir.

Sahabe devrinden güzel bir örnek

Sahâbi Abdullah Essekafi şöyle anlatıyor: Aziz Peygamberimiz Efendimiz’e geldim ve ona şöyle bir rica da bulundum: “Ya Resulallah bana öyle bir özet öğüt ver ki İslâmî yaşamım boyunca artık bir daha başka bir kişiye sorma gereğini duymayayım.” Aziz Peygamberimiz de ona şöyle buyurdular: “Rabbim Allah’tır de ve sonra da İslâmî çizgide dosdoğru ol.” (İbn-i Kesir Fussılet 41/31)

Sevgili kardeşlerim! İslam Hak ve Halk insanı olmaktır, dedik, şimdi bu iki kavrama kısaca açıklık getirelim.

Hak ve Halk nedir?

Hak Allah’tır, Hak Allah’ın zatını temsil eden güzel isimlerinden biridir ve Hak Allah’ın değişmez ve değiştirilemez nitelikteki emirleri ve yasakları ile koyduğu kurallardır. Mesela Hac suresinin 6. âyetinde şöyle buyrulmaktadır:

“İşte böyle, Allah Haktır. Ölüleri diriltecek de O’dur. O her şeyi yaratmaya gücü yeten Rab’dir.”

Kur’an’ın temel kavramlarından biri olan Halk da başta insanlar ve canlılar olmak üzere bütün yaratılmışlardır. Mesela Lokman suresinin 11. ‘yetinde Rabbimiz, göklerden, yerden, yeryüzü varlıklarından söz eder ve akabinde şöyle buyurur: “İşte bunlar Allah’ın halkıdır/yarattıklarıdır. Allah’ın dışındakiler ne yaratmıştır gösterin bakalım?”

Biz bu halk kelimesini daha çok insanlar anlamında kullanıyoruz. Peygamberimiz şöyle buyurur. Halk Allah’ın ailesidir. Onun en çok sevdiği insan ailesini oluşturan varlıklara verici ve yardım edici olandır.

Hak ve Halk insanı olmanın güncel anlamı

Sevgili kardeşlerim! Geliniz Hak ve Halk kavramalarına daha güncel bir şekilde yaklaşmaya çalışalım: Hak insanı olmak Allah adamı olmaktır. Yani Yaratanın koyduğu kurallara göre kendisini yönlendiren Âdem olmaktır. Bunun için âhiret hayatına iman gerekir, örneğin namazlı, zekâtlı, adaletli, sözlere/sözleşmelere bağlı ve merhametli insan olmak gerekir. Bencillik, kibir, içki, kumar, zina faiz ve zulüm gibi ilahi haramlardan kaçınmak gerekir. Bir de her an Hakkın gözetimi altında bulunduğumuzun bilincinde olmak gerekir.

Müslüman Hak insanı olmalıdır

Müslüman hak insanıdır veya hak insanı olmakla yükümlüdür. Bu sebeple Şeytani ilkelere, sistemlere, kurumlara değil Hakka tutsak insanlar olmalıyız. Çünkü haktan sapma özgürlüğümüz yoktur. Ahzap suresinin 36. âyetinde bakınız ne buyuruluyor:“Allah ve onun Peygamberi bir iş emrettiği zaman Müslüman erkek ve kadınların o konuda özgürlüğü yoktur/ seçim hakkı yoktur. Kim bu seçim hakkını kötüye kullanır da eder de Rabbine ve peygamberine isyan ederse apaçık bir sapıklık içindedir.”

İbrahim Tatlıses kardeşimize uyarı

İbrahim Tatlıses 68 yaşında. Benden yedi yaş küçük. Benim Süleymaniye camii imam hatipliğim, kitaplarım ve konferanslarımla sağladığım bilinirliğim, 1985 yılında yayımladığım "İslam’a Göre Cinsel Hayat" isimli eserimle ülkemiz genelinde daha da arttığında, İbrahim Tatlıses de şöhretin zirvesinde bir sanatçıydı.

Ortak özelliğimiz seslerimizdi. Benim, içi yaklaşık beş dönüm olan Süleymaniye Camiinde yıllarca mikrofonsuz Cuma hutbeleri sunacak derecede davudi ve özellikli bir sesim vardı. İbrahim Tatlıses de Türk ve Kürt dünyasında kabul gören güçlü ve yakıcı bir sese sahipti. O, sanatçı kişiliği yanı sıra ticari girişimciliği de ile de temayüz ediyor, dikkatleri çekiyordu.

Tatlıses ne yapmalıydı?

İbo Şov’u izleten/dinleten İbrahim Tatlıses’in özgün sesi, samimiyeti ve sade kişiliğiydi. O, programlarını, alacağı kültürel yardımlar ve seçerek davet edeceği gerçek sanatçılarla İslâm’ın da onaylayacağı ahlâkî bir düzeye çıkarabilirdi. Hakiki mûsiki ziyafeti haline dönüştürebilirdi.

Sahip olduğu ses, sevgi ve şöhret nimetlerinin şükrü de bunu gerektiriyordu. Ama İbrahim Tatlıses ruha işleyen programlarını belden aşağısına hitabeden görüntülere boğdu. Programlarına şehevî duyguları hareketlendiren genç dansözler çıkardı. Rabbine isyan yoluna girdi. Günlerden bir gün birileri İbrahim Tatlıses’i vurdu. Kısmen felç edip onu dokuz sene sahnelerden uzaklaştırdılar!

Tatlıses'i koruyan neydi?

İbrahim Tatlıses’in milyonların önüne çıkardığı dansözlerin oluşturduğu şehevî azgınlık kasırgalaştı ve İbo Şov’un altını üstüne getirdi. Kasırganın savurduğu taşlar da birilerinin silahında kurşuna dönüşerek İbrahim Tatlıses kardeşimizi vurdu, kısmen felç etti ama öldürmedi. Yaratana imanı onu ve sesini korudu. Siz bu yorumu uçuk bulabilir ve doğrulamayabilirsiniz ama Rabbim özünü doğruluyor:

“Uğradığınız bütün belalar bizzat yaptıklarınız sebebiyle gelmektedir. Üstelik Allah pek çok günahlarınızı da bağışlıyor.” (Şûra, 42/30)

Kardeşçe bir uyarı

İbrahim Kardeş! Müslüman bir delikten iki defa sokulmaz. Aklınızı başınıza alınız. Değil dansözlere, mûsikiyi cinselliğini teşhir aracı yapan âr yoksunu sözde sanatçılara da yer vermeyiniz. Kardeşçe uyarıyorum: Bir darbe daha gelirse kabir sabahında azaba uyanırsınız.

*Bu yazının tamamı mirathaber.com'da