Mürselat suresi hidayet rehberimiz Kuranı Kerimin 77. suresidir. Mürselat suresi 50 ayeti kerimedir. Mürselat suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Mürselat gönderilenler anlamına geliyor. Mürselat suresinde kıyamet geleceği, ahirette herkesin hükmümün verileceği anlatılmaktadır. Mürselat suresini okuyan müşriklerden olmaz. suresi İşte Mürselat suresi okunuşu...
Kur’ân-ı kerîmin yetmiş yedinci sûresi. Mürselât sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Elli âyet-i kerîmedir. Gönderilenler anlamına gelen Mürselât kelimesi ile başladığı için sûreye, Sûret-ül-Mürselât denilmiştir. Sûrede; kıyâmetin vukû bulacağı, âhiretin bir hüküm günü olduğu, inananlarla i nanmayanların o gündeki durumları anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs, Râzî,Taberî,Kurtubî) Kim Mürselât sûresini okursa, onun için müşriklerden (Allahü teâlâya ortak koşanlardan) olmadığına dâir bir sened yazılır. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
MÜRSELAT SURESİ TÜRKÇE VE ARAPÇA OKUNUŞU İLE MANASI
Murselat 1 (Mealleri Karşılaştır): Vel murselâti urfâ(urfen). بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلْمُرْسَلَٰتِ عُرْفًا (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
Murselat 2 (Mealleri Karşılaştır): Fel âsıfâti asfâ(asfen). فَٱلْعَٰصِفَٰتِ عَصْفًا (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
Murselat 3 (Mealleri Karşılaştır): Vennâşirâti neşren. وَٱلنَّٰشِرَٰتِ نَشْرًا (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
Murselat 4 (Mealleri Karşılaştır): Fel fârikâti ferkâ(ferkan). فَٱلْفَٰرِقَٰتِ فَرْقًا (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
Murselat 5 (Mealleri Karşılaştır): Fel mulkıyâti zikrâ(zikren). فَٱلْمُلْقِيَٰتِ ذِكْرًا (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
Murselat 6 (Mealleri Karşılaştır): Uzren ev nuzrâ(nuzren). عُذْرًا أَوْ نُذْرًا (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
Murselat 7 (Mealleri Karşılaştır): İnnemâ tûadûne levâkı’(levâkıun). إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَٰقِعٌ (1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.
Murselat 8 (Mealleri Karşılaştır): Fe izen nucûmu tumiset. فَإِذَا ٱلنُّجُومُ طُمِسَتْ Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,
Murselat 9 (Mealleri Karşılaştır): Ve izes semâu furicet. وَإِذَا ٱلسَّمَآءُ فُرِجَتْ Gök yarıldığı zaman,
Murselat 10 (Mealleri Karşılaştır): Ve izel cibâlu nusifet. وَإِذَا ٱلْجِبَالُ نُسِفَتْ Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,
Murselat 11 (Mealleri Karşılaştır): Ve izer rusulu ukkıtet. وَإِذَا ٱلرُّسُلُ أُقِّتَتْ Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).
Murselat 12 (Mealleri Karşılaştır): Li eyyi yevmin uccilet. لِأَىِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ (Bu) hangi güne ertelenmiştir?
Murselat 13 (Mealleri Karşılaştır): Li yevmil fasl(fasli). لِيَوْمِ ٱلْفَصْلِ Hüküm ve ayırım gününe.
Murselat 14 (Mealleri Karşılaştır): Ve mâ edrâke mâ yevmul fasl(fasli). وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.
Murselat 15 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 16 (Mealleri Karşılaştır): E lem nuhlikil evvelîn(evvelîne). أَلَمْ نُهْلِكِ ٱلْأَوَّلِينَ Biz öncekileri helâk etmedik mi?
Murselat 17 (Mealleri Karşılaştır): Summe nutbiuhumul âhırîn(âhırîne). ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ ٱلْءَاخِرِينَ Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.
Murselat 18 (Mealleri Karşılaştır): Kezâlike nef’alu bil mucrimîn(mucrimîne). كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ Biz suçlulara işte böyle yaparız.
Murselat 19 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 20 (Mealleri Karşılaştır): E lem nahlukkum min mâin mehîn(mehînin). أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّآءٍ مَّهِينٍ Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?
Murselat 21 (Mealleri Karşılaştır): Fe cealnâhu fî karârin mekîn(mekînin). فَجَعَلْنَٰهُ فِى قَرَارٍ مَّكِينٍ (21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.
Murselat 22 (Mealleri Karşılaştır): İlâ kaderin ma’lûm(ma’lûmin). إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ (21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.
Murselat 23 (Mealleri Karşılaştır): Fe kadernâ fe ni’mel kâdirûn(kâdirûne). فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ ٱلْقَٰدِرُونَ Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!
Murselat 24 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 25 (Mealleri Karşılaştır): E lem nec’alil arda kifâtâ(kifâten). أَلَمْ نَجْعَلِ ٱلْأَرْضَ كِفَاتًا (25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?
Murselat 26 (Mealleri Karşılaştır): Ahyâen ve emvâtâ(emvâten). أَحْيَآءً وَأَمْوَٰتًا (25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?
Murselat 27 (Mealleri Karşılaştır): Ve cealnâ fîhâ revâsiye şâmihâtin ve eskaynâkum mâen furâtâ(furâten). وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ شَٰمِخَٰتٍ وَأَسْقَيْنَٰكُم مَّآءً فُرَاتًا Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?
Murselat 28 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 29 (Mealleri Karşılaştır): İntalikû ilâ mâ kuntum bihî tukezzibûn(tukezzibûne). ٱنطَلِقُوٓا۟ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ Onlara şöyle denecek: “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.”
Murselat 30 (Mealleri Karşılaştır): İntalikû ilâ zıllin zî selâsi şuâb(şuâbin). ٱنطَلِقُوٓا۟ إِلَىٰ ظِلٍّ ذِى ثَلَٰثِ شُعَبٍ (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”
Murselat 31 (Mealleri Karşılaştır): Lâ zalîlin ve lâ yugnî minel leheb(lehebi). لَّا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِى مِنَ ٱللَّهَبِ (30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”
Murselat 32 (Mealleri Karşılaştır): İnnehâ termî bi şerarin kasr(kasri). إِنَّهَا تَرْمِى بِشَرَرٍ كَٱلْقَصْرِ Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.
Murselat 33 (Mealleri Karşılaştır): Ke ennehu cimâletun sufr(sufrun). كَأَنَّهُۥ جِمَٰلَتٌ صُفْرٌ Bunlar sanki birer kızıl devedir.
Murselat 34 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 35 (Mealleri Karşılaştır): Hâzâ yevmu lâ yentıkûn(yentıkûne). هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ Bu, konuşamayacakları gündür.
Murselat 36 (Mealleri Karşılaştır): Ve lâ yu’zenu lehum fe ya’tezirûn(ya’tezirûne). وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler.
Murselat 37 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 38 (Mealleri Karşılaştır): Hâzâ yevmul fasl(fasli), cema’nâkum vel evvelîn(evvelîne). هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَٰكُمْ وَٱلْأَوَّلِينَ Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.
Murselat 39 (Mealleri Karşılaştır): Fe in kâne lekum keydun fe kîdûn(kîdûni). فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!
Murselat 40 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 41 (Mealleri Karşılaştır): İnnel muttekîne fî zılâlin ve uyûn(uyûnin). إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى ظِلَٰلٍ وَعُيُونٍ Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.
Murselat 42 (Mealleri Karşılaştır): Ve fevâkihe mimmâ yeştehûn(yeştehûne). وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.
Murselat 43 (Mealleri Karşılaştır): Kulû veşrebû henîen bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). كُلُوا۟ وَٱشْرَبُوا۟ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ “Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”
Murselat 44 (Mealleri Karşılaştır): İnnâ kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne). إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.
Murselat 45 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 46 (Mealleri Karşılaştır): Kulû ve temetteû kalîlen innekum mucrimûn(mucrimûne). كُلُوا۟ وَتَمَتَّعُوا۟ قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız.
Murselat 47 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 48 (Mealleri Karşılaştır): Ve izâ kîle lehumurkeû lâ yerkeûn(yerkeûne). وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱرْكَعُوا۟ لَا يَرْكَعُونَ Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler.
Murselat 49 (Mealleri Karşılaştır): Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne). وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ O gün vay yalanlayanların hâline!
Murselat 50 (Mealleri Karşılaştır): Fe bi eyyi hadîsin ba’dehu yu’minûn(yu’minûne). فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَهُۥ يُؤْمِنُونَ Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?