Münafıkun suresi nüzul sebebi...

Surelerin muhtevasını daha iyi anlayabilmek adına meallerinin yanında tefsirlerine de bakılması öneriliyor. Tefsirleri ile beraber de surenin hangi olay üzerine indiğini bilmek de önemli. Peki Münafıkun suresi hangi olay üzerine nazil olmuştur? Münafıkun suresi neden indirilmiştir? Münafıkun suresinin neden indirildiğine dair detaylı bilgiler haberimizde yer alıyor. İşte Münafıkun suresinin nüzul sebebi...

Surelerin muhtevasını daha iyi anlayabilmek adına meallerinin yanında tefsirlerine de bakılması öneriliyor. Tefsirleri ile beraber de surenin hangi olay üzerine indiğini bilmek de önemli. Peki Münafıkun suresi hangi olay üzerine nazil olmuştur? Münafıkun suresi neden indirilmiştir? Münafıkun suresinin neden indirildiğine dair detaylı bilgiler haberimizde yer alıyor. İşte Münafıkun suresinin nüzul sebebi...

Kur’ân-ı kerîmin altmış üçüncü sûresi. Münâfikûn sûresi Medîne’de nâzil oldu (indi). On bir âyet-i kerîmedir. Sûrede münâfıkların (müslüman olmadıkları hâlde müslüman görünenlerin) davranışları anlatıldığından, Sûret-ül-Münâfikûn denilmiştir.

MÜNAFİKUN SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR? “Onlara “Gelin, Allah’ın peygamberi sizin için istiğfar ediversin.” de­nildiği zaman başlarını çevirdiler.” ayetinin (5. ayet) nüzul sebebiyle ilgili olarak İbni Cerir’in Katade’den rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ubey’e “Rasulullah’a gitsen de senin için mağfiret talep ediverse.” denildiğinde ba­şını öteye çevirdi. Bunun üzerine “Onlara “gelin Allah’ın peygamberi sizin için istiğfar ediversin…” ayeti indi. İbnül Münzir de İkrime’den benzeri bir nüzul sebebi rivayet etmiştir.

Buhari ve Müslim, aynı manada Tirmizi bu ayetin nüzul sebebi hak­kında şunu naklettiler:

Rasulullah (s.a.), Kubeyd mıntıkasının sahil tarafına düşen Müreysi denilen yerdeki Mustalikoğulları üzerine bir gazve tertiplemişti. Burada bir su başında ordu dinlenirken Hz. Ömer’in işçisi Cahcah ile Abdullah b. Übey’in müttefiki Sinan adında birisi arasında su yüzünden bir kavga çık­tı. Cahcah muhacirleri Sinan da ensarı saflarına çağırdılar. Cahcah Si­nan’a bir tokat attı. Abdullah b. Übey: “Bunu yaptılar ha! Besle kargayı oy­sun gözünü. Vallahi Medine’ye döndüğümüzde güçlü olan zayıf ve zelil ola­nı -yani Muhammedi- oradan çıkaracak!” dedi. Sonra kavmine şöyle söyle­di: “Bu adama yiyecek vermeyin, yanındaki adamlarını da doyurmayın, er-tafından dağılıp gitsinler, onu terketsinler.” Abdullah b. Übey’in grubunda bulunan Zeyd b. Erkam “Vallahi zelil sensin, kavmi içinde hakir görülen sensin. Muhammed, Rahman’m himayesi, müslümanların muhabbeti ile azizdir, güçlüdür. Vallahi bu sözünden sonra seni asla sevmiyeceğim.” dedi. Abdullah ona “Sus, ben şaka söylüyorum.” dedi. Zeyd hadiseyi Rasulullah’a (s.a.) bildirdi. Abdullah “Vallahi bunu ne söyledim, ne yaptım.” diye inkâr ederek özür diledi. Rasulullah (s.a.) onu affetti. Zeyd: “İçimden çok kötü şeyler geçti, herkes beni kınadı.” dedi. Bunun üzerine Zeyd’i tasdik, Abdul­lah’ı tekzip sadedinde Münafikun suresi nazil oldu. Abdullah b. Übey’e: Se­nin hakkında çok şiddetli ayetler indi, git Rasulullah’a senin için istiğfar etsin.” dediler. O da ret manasına kafasını çevirdi. Bunun üzerine bu ayet­ler nazil oldu.

“Onlar için istiğfar etmişsin veya etmemişsin haklarında müsavidir.” ayetinin (6. ayet) nüzul sebebiyle ilgili olarak İbni Cerir’in rivayetine göre Urve şöyle dedi: “Onlar için ister af dile ister dileme. Onlar için yetmiş kere af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek.” (Tevbe, 9/80) ayet-i kerimesi nazil olduğunda Rasulullah (s.a.) “Yetmişten fazla yapacağım” dedi. Bunun üzerine “Onlar için istiğfar etmişsin veya etmemişsin haklarında müsavi­dir…” ayeti indi. İbni Cerir Mücahid ve Katade’den de bir benzerini rivayet etmiştir. Yine İbni Cerir’in rivayetine göre İbni Abbas şöyle dedi: Tevbe su­resi 80. ayet nazil olduğunda Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Bunu biliyo­rum, ancak onlar hakkında bana ruhsat verildi. Vallahi yetmişten fazla is­tiğfar edeceğim, belki Allah onları affeder.” Bunun üzerine bu altıncı ayet nazil oldu.

“Onlar öyle kimselerdir ki “Allah ‘in peygamberi nezdinde bulunan kimseleri beslemeyin.” ve “Onlar “Eğer Medine’ye dönersek, andolsun en şe­refli ve kuvvetli olan daha hakir (ve zayıf) olanı muhakkak çıkaracaktır” di­yorlardı. ” ayetlerinin (7. ve 8. ayetler) nüzul sebebiyle ilgili olarak daha ön­ce de geçtiği gibi Buhari, Ahmed ve başkalarının Zeyd b. Erkam’dan riva­yet ettiklerine göre o şöyle dedi: Abdullah b. Übey etrafındakilere “Allah’ın peygamberi nezdinde bulunan kimseleri beslemeyin. Ta ki dağılıp gitsinler, Medine’ye dönersek güçlü olan, aziz olan, daha zelil olanı oradan kesin çı­karacak” dediğini duydum. Bunu amcama anlattım. Amcam da Rasulul-lah’a anlattı. Rasulullah beni çağırdı, hadiseyi ona da anlattım, Abdullah b. Übey ve adamlarını çağırdı. “Biz böyle bir şey söylemedik.” diye yemin ettiler. Rasulullah onları tasdik etti beni tekzip etti. Dünya başıma yıkıl­mıştı. Evde oturdum. Amcam bana “Rasulullah’ın seni tekzip etmesini ve sana kızmasını beklemiyordun herhalde” dedi. Bunun üzerine “münafıklar sana geldiği zaman” ayeti indi. Rasulullah beni çağırdı ve ayeti okudu son­ra “Allah seni tasdik etti.” dedi.

Tirmizi yine Zeyd b. Erkam’dan şunu rivayet etti: Gazvelerden birinde bir bedevi su başında ensardan biri ile tartıştı. Bedevi ensardan olanın ba­şına bir odunla vurup başını yardı. O da Abdullah b. Ubey’e şikayet etti. Abdullah da “Peygamberin yanındakileri beslemeyin, ta ki dağılıp gitsin­ler, Medine’ye döndüğümüz zaman aziz olan zelil olanı çıkaracak.” dedi. “Aziz” ile kendisini “zelil” ile de Rasulullah’ı kastediyordu.