Müminun suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerim'in 23. suresidir. Müminun suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Müminun suresinde müminlerin ibadetleri ve yaşayış şekilleri anlatılmaktadır. Peki Müminun suresi kaç ayettir? Müminun suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Müminun suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 23. suresi olan Müminun suresine dair detaylı bilgiler haberimizde.
Kuran'ı Kerim'in 25. suresi olan Müminun suresi Mekke döneminde inmiştir. 118 ayet olan Müminun suresi ilk ayetlerinde kurtuluşa eren mü’minlerin ibadetlerinden, yaşayışlarından ve kavuşacakları ahiret nimetlerinden bahsedildiği için Sûret-ül-mü’minûn adını almıştır.
Kısaca Konusu : Mü’minûn sûresinin öncelikli konusu inananların üstün nitelikleridir. Daha sonra her bir insanın anne karnındaki oluşum süreci, Hz. Nûh ve adı verilmeyen bir peygamber ile Mûsâ ve Hârûn hakkında ibretli bilgiler, tebliğlerinin ortak noktaları, peygamberlerin yolundan giden ümmetlerin ve onların yolundan sapan inkârcıların başlıca özellikleri, Mekke putperestlerinin, sorulduğunda Allah’ın yaratıcı gücünü kabul etmelerine rağmen O’na ortak koşmaları ve âhirete inanmamaları, bunların âhiretteki acıklı durumları, pişmanlıkları ve karşılık bulmayacak dilekleri hakkında açıklamalar yapılmaktadır. Sûre, “Rabbim! Beni bağışla, bana merhamet et; sen merhametli olanların en üstünüsün!” meâlindeki dua cümlesiyle son bulur.
Fazileti : Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, “Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl (düşmanlarımıza karşı) zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!” diye dua ettikten sonra, “Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir” buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur (Müsned I, 34).
MUMİ’NUN SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim
1. Kad eflehal mu’minun
2. Ellezîne hum fî salatihim haşiun
3. Vellezîne hum anil lağvi mu’ridun
4. Vellezîne hum liz zekati faîlun
5. Vellezîne hum li furucihim hafizun
6. İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum fe innehum ğayru melumîn
7. Fe menibteğa verae zalike fe ulaike humul adun
8. Vellezîne hum li emanatihim ve ahdihim raun
9. Vellezîne hum ala salevatihim yuhafizun
10. ulaike humul varisun
11. Ellezîne yerisunel firdevs hum fîha halidun
12. Ve le kad halaknel insane min sulaletim min tîyn
13. Summe cealnahu nutfeten fî kararim mekîn
14. Summe halaknen nutfete alekaten fe halaknel alekate mudğaten fe halaknel mudğate îzamen fe kesevnel îzame lahmen summe enşe’nahu halkan ahar fe tebarakellahu ahsenul halikîyn
15. Summe innekum ba’de zalike le meyyitun
16. Summe innekum yevmel kîyameti tub’asun
17. Ve le kad halakna fevkakum seb’a taraika ve ma kunna anil halkî ğafilîn
18. Ve enzelna mines semai maem bi kaderin fe eskennahu fil erdî ve inna ala zehabim bihî le kadirun
19. Fe enşe’na lekum bihî cennatim min nehîyliv ve a’nab lekum fîha fevakihu kesîratuv ve minha te’kulun
20. Ve şeceraten tahrucu min turi seynae tembutu bid duhni ve sîbğil lil akilîn
21. Ve inne lekum fil en’ami le îbrah nuskîykum mimma fî butuniha ve lekum fîha menafiu kesîratuv ve minha te’kulun
22. Ve aleyha ve alel fulki tuhmelun
23. Ve le kad erselna nuhan ila kavmihî fe kale ya kavmî’budullahe mal lekum min ilahin ğayruh e fe la tettekun
24. Fe kalel meleullezîne keferu min kavmihî ma haza illa beşerum mislukum yurîdu ey yetefeddale aleykum ve lev şaellahu le enzele melaikeh ma semî’na bi haza fî abainel evvelîn
25. İn huve illa raculum bihî cinnetun fe terabbesu bihî hatta hîyn
26. Kale rabbinsurnî bima kezzebun
27. Fe evhayna ileyhi enisnaîl fulke bi a’yunina ve vahyina fe iza cae emruna ve farat tennuru fesluk fîha min kullin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlu minhum ve la tuhatîbnî fillezîne zalemu innehum muğrakun
28. Fe izesteveyte ente ve mem meake alel fulki fe kulil hamdu lillahillezî neccana minel kavmiz zalimîn
29. Ve kur rabbi enzilnî munzelem mubarakev ve ente hayrul munzilîn
30. İnne fî zalike le ayativ ve in kunna le mubtelîn
31. Summe enşe’na mim ba’dihim karnen aharîn
32. Fe erselna fîhim rasulem minhum enî’budullahe ma lekum min ilahin ğayruh e fe la tettekun
33. Ve kalel meleu min kavmihillezîne keferu ve kezzebu bi likail ahîrati ve etrafnahum fil hayatid dunya ma haza illa beşerum mislukum ye’kulu mimma te’kulune minhu ve yeşrabu mimma teşrabun
34. Ve lein eta’tum beşeram mislekum innekum izel lehasirun
35. E yeîdukum ennekum iza mittum ve kuntum turabev ve îzamen ennekum muhracun
36. Heyhate heyhate lima tuadun
37. İn hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya ve ma nahnu bi meb’usîn
38. İn huve illa raculuniftera alellahi kezibev ve ma nahnu lehu bi mu’minîn
39. Kale rabbinsurnî bima kezzebun
40. Kale amma kalîlil le yusbihunne nadimîn
41. Fe ehazethumus sayhatu bil hakkî fe cealnahum ğussa fe bu’del lil kavmiz zalimîn
42. Summe enşe’na mim ba’dihim kurunen aharîn
43. Ma tesbiku min ummetin eceleha ve ma yeste’hîrun
44. Summe erselna rusulena tetra kullema cae ummeter rasuluha kezzebuhu fe etba’na ba’dahum ba’dav ve cealnahum ehadîs fe bu’del li kavmil la yu’minun
45. Summe erselna musa ve ehahu harune bi ayatina ve sultanim mubîn
46. İla fir’avne ve meleihî festekberu ve kanu kavmen alîn
47. Fe kalu enu’minu li beşerayni mislina ve kavmuhuma lena abidun
48. Fe kezzebuhuma fe kanu minel muhlekîn
49. Ve le kad ateyna musel kitabe leallehum yehtedun
50. Ve cealnebne meryeme ve ummehu ayetev ve aveynahuma ila rabvetin zati karariv ve meîyn
51. Ya eyyuher rusulu kulu minet tayyibati va’melu saliha innî bima ta’melune alîm
52. Ve inne hazihî ummetukum ummetev vahîdetev ve ene rabbukum fettekun
53. Fetekkatau emrahum beynehum zubura kullu hîzbim bima ledeyhim ferihun
54. Fezerhum fî ğamratihim hatta hîyn
55. E yahsebune ennema numidduhum bihî mim maliv ve benîn
56. Nusariu lehum fil hayrat bel la yeş’urun
57. İnnellezîne hum min haşyeti rabbihim muşfikun
58. Vellezîne hum bi ayati rabbihim yu’minun
59. Vellezîne hum bi rabbihim la yuşrikun
60. Vellezîne yu’tune ma atev ve kulubuhum veciletun ennehum ila rabbihim raciun
61. ulaike yusariune fil hayrati ve hum leha sabikun
62. Ve la nukellifu nefsen illa vus’aha ve ledeyna kitabuy yentîku bil hakkî ve hum la yuzlemun
63. Vel kulubuhum fî ğamratim min haza ve lehum a’malum min duni zalike hum leha amilun
64. Hatta iza ehazna mutrafîhim bil azabi iza hum yec’erun
65. La tec’erul yevme innekum minna la tunsarun
66. Kad kanet ayatî tutla aleykum fe kuntum ala a’kabikum tenkisun
67. Mustekbirîne bihî samiran tehcurun
68. E fe lem yeddebberul kavle em caehum ma lem ye’ti abaehumul evvelîn
69. Em lem ya’rifu rasulehum fe hum lehu munkirun
70. Em yekulune bihî cinneh bel caehum bil hakkî ve ekseruhum lil hakkî karihun
71. Ve levittebeal hakku ehvaehum le fesedetis semavatu vel erdu ve men fîhinn bel eteynahum bi zekrihim fe hum an zikrihim mu’ridun
72. Em tes’eluhum harcen fe haracu rabbike hayruv ve huve hayrur razikîyn
73. Ve inneke le ted’uhum ila sîratîm mustekîym
74. Ve innellezîne la yu’minune bil ahîrati anis sîratî lenakibun
75. Ve lev rahîmnahum ve keşefna ma bihim min durril leleccu fî tuğyanihim ya’mehun
76. Ve le kad ehaznahum bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma yetedarraun
77. Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedîdin iza hum fîhi mublisun
78. Ve huvellezî enşee lekumus sem’a vel ebsara vel ef’ideh kalîlem ma teşkurun
79. Ve huvellezî zeraekum fil erdî ve ileyhi tuhşerun
80. Ve huvellezî yuhyî ve yumiytu ve lehuhtilaful leyli ven nehar e fe la ta’kîlun
81. Bel kalu misle ma kalel evvelun
82. Kalu e iza mitna ve kunna turabev ve îzamen e inna le meb’usun
83. Le kad vuîdna nahnu ve abauna haza min kablu in haza illa esatîyrul evvelîn
84. Kul li menil erdu ve men fîha in kuntum ta’lemun
85. Seyekulune lillah kul efela tezekkerun
86. Kul mer rabbus semavatis seb’î ve rabbul arşil azîym
87. Seyekulune lillah kul e fe la tettekun
88. Kul mem bi yedihî melekutu kulli şey’iv ve huve yuciru ve la yucaru aleyhi in kuntum ta’lemun
89. Seyekulune lillah kul fe enna tusharu
90. Bel eteynuham bil hakkî ve innehum le kazibun
91. Mettehazellahu miv velediv ve ma kane meahu min ilahin izel le zehebe kullu ilahum bima haleka ve leala ba’duhum ala ba’d subhanellahi amma yasîfun
92. Alimil ğaybi veş şehadeti fe teala amma yuşrikun
93. Kur rabbi imma turiyennî ma yuadun
94. Rabbi fe la tec’alnî fil kavmiz zalimîn
95. Ve inna ala en nuriyeke ma neîduhum lekadirun
96. İdfa’ billetî hiye ahsenus seyyieh nahnu a’lemu bi ma yasîfun
97. Ve kur rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatîyn
98. Ve euzu bike rabbi ey yahdurun
99. Hatta iza cae ehadehumul mevtu kale rabbirciun
100. Leallî a’melu salihan fîma teraktu kella inneha kelimetun huve kailuha ve miv veraihim berzehun ila yevmi yub’asun
101. Fe iza nufiha fis suri fe la ensabe beynehum yevmeiziv ve la yetesaelun
102. Fe men sekulet mevazinuhu fe ulaike humul muflihun
103. Ve men haffet mevazînuhu fe ulaikellezîne hasiru enfusehum fî cehenneme halidun
104. Telfehu vucuhehumun naru ve hum fîha kalihun
105. E lem tekun ayatî tutla aleykum fe kuntum biha tukezzibun
106. Kalu rabbena ğalebet aleyna şîkvetuna ve kunna kavmen dallîn
107. Rabbena ahricna minha fe in udna fe inna zalimun
108. Kalahşeu fîha ve la tukellimun
109. İnnehu kane ferîkum min îbadî yekulune rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahîmîn
110. Fettehaz tumuhum sîhriyyen hatta ensevkum zikrî ve kuntum minhum tadhakun
111. İnnî cezeytuhumul yevme bima saberu ennehum humul faizun
112. Kale kem lebistum fil erdî adede sinîn
113. Kalu lebisna yevmen ev ba’da yevmin fes’elil addîn
114. Kale il lebistum illa kalîlel lev ennekum kuntum ta’lemun
115. E fe hasibtum ennema halaknakum abesev ve ennekum ileyna la turceun
116. Fe teallellahul melikul hakk la ilahe illa hu rabbul arşil kerîm
117. Ve mey yed’u meallahi ilahen ahara la burhane lehu bihî fe innema hîsabuhu înde rabbih innehu la yuflihul kafirun
118. Ve kur rabbîğfir verham ve ente hayrur rahîmîn
MUMİ’NUN SÛRESİ ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Müminler saâdete ermişlerdir.
2. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.
3. Onlar ki, boş şeylerden yüz çevirirler.
4. Onlar ki, zekâtlarını verirler.
5. Onlar ki, mahrem yerlerini herkesten korurlar.
6. Ancak eşleri ve câriyeleri hariç. Doğrusu bunlar kınanamazlar.
7. Bu sınırı aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir.
8. O müminler ki, emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.
9. Namazlarına riâyet ederler.
10. İşte asıl vâris olacak olanlar bunlardır.
11. Onlar Firdevs cennetine vâris olacaklar, orada ebedî kalacaklardır.
12. Andolsun ki biz insanı süzme çamurdan yarattık.
13. Sonra onu sağlam bir karargâh olan rahimde nutfe hâline getirdik.
14. Sonra o nutfeyi alekaya (kan pıhtısına) çevirdik. Derken alekayı da mudğa (bir çiğnemlik et) yaptık. O mudğayı da kemikler hâline çevirdik. O kemiklere et giydirdik. Daha sonra onu bambaşka bir yaratılışla inşâ etttik. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!
15. Sonra siz bunun arkasından hiç şüphesiz ki öleceksiniz.
16. Sonra da siz kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz.
17. Andolsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.
18. Biz gökten, belli ölçü ve miktarda su indirdik ve onu yerin içine yerleştirdik. Şüphe yok ki bizim onu gidermeye de gücümüz yeter.
19. Onunla size içlerinde sizin için birçok meyveler bulunan hurma ve üzüm bahçeleri yetiştirdik. Siz onlardan yersiniz.
20. Size bir de Tur-i sînâ’dan çıkan bir ağacı var ettik. Bu ağaç hem yağ, hem de yiyenlere katık (zeytin) verir.
21. Sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Onların karınlarındaki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha pek çok faydalar vardır. Ayrıca etlerinden de yersiniz.
22. Hem onların üstünde hem de gemilerin üstünde taşınırsınız.
23. Andolsun ki biz, Nuh’u kavmine gönderdik. Onlara: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka bir ilâhınız yoktur. Hâlâ O’ndan korkmayacak mısınız?” dedi.
24. Bunun üzerine, kavminin içinden ileri gelen kâfirleri dediler ki: “Bu da sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Size üstün gelmek istiyor. Eğer Allah dilemiş olsaydı, melekler indirirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.”
25. “Bu, kendisinde delilik bulunan bir adamdır. Bir süreye kadar onu gözetleyin.”
26. Nuh: “Ey Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et!” dedi.
27. Biz de ona şöyle vahyettik: “Bizim nezaretimiz altında ve vahyimiz uyarınca gemi yap! Bizim emrimiz gelip de fırın kaynamaya başlayınca, her cinsten birer çifti ve aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışında kalan âileni alıp gemiye bindir. O zulmedenler hakkında bana hiç yalvarma. Zira onlar mutlaka boğulacaklardır.”
28. “Sen ve beraberindekiler, birlikte gemiye yerleştiğiniz zaman de ki: ‘Bizi o zâlim kavimden kurtaran Allah’a hamdolsun.”
29. “Ve de ki: Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere indir. Sen indirenlerin en hayırlısısın.”
30. Şüphesiz ki bunda âyetler (ibretler) vardır. Çünkü biz, insanları imtihan etmekteyiz.
31. Sonra onların ardından başka bir nesil getirdik.
32. Onlara da kendi aralarından: “Allah’a kulluk edin, çünkü sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur, hâlâ Allah’tan korkmaz mısınız?” diyen bir peygamber gönderdik.
33. Onun kavminden, kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz halde küfrederek ahirete kavuşmayı yalanlayan ileri gelenler dediler ki: “Bu da ancak sizin gibi bir insandır, sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.”
34. “Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğecek olursanız, ziyana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur.”
35. “O size öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman tekrar hayata çıkarılacağınızı mı vâdediyor?”
36. “Heyhat! Vâdolunduğunuz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak!”
37. “Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Amma öldükten sonra tekrar diriltilecek değiliz.”
38. “Bu adam sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir. Biz ona inanmayız.”
39. Dedi ki: “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et.”
40. Allah: “Az bir süre sonra şüphen olmasın ki pişman olacaklar.” buyurdu.
41. Nitekim onları vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi. Biz onları bir süprüntü yığını hâline getirdik. Uzak olsun zâlim kavim!
42. Sonra onların ardından nice nesiller ortaya çıkardık.
43. Hiçbir millet ne süresinden ileri geçebilir, ne de geri kalabilir.
44. Sonra biz birbiri ardı sıra peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından yok ettik ve hepsini efsane yaptık. Uzak olsun iman etmeyen kavim!
45. Sonra Musa’yı ve kardeşi Harun’u âyetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
46. Firavun’a ve ileri gelenlerine. Bunun üzerine büyüklük tasladılar ve kibirli bir kavim oldular.
47. Dediler ki: “Biz, bizler gibi olan iki insana mı iman edeceğiz? Halbuki kavimleri (İsrâiloğulları) bize kölelik edip durmaktadır.
48. Böylece onları yalanladılar ve helâk edilenlerden oldular.
49. Andolsun ki biz Musa’ya, belki hidayet bulurlar diye kitap verdik.
50. Meryem oğlunu ve annesini bir âyet (mucize) kıldık. Her ikisini de yerleşmeye elverişli, suyu bulunan, yüksek bir yere yerleştirdik.
51. Ey peygamberler! Helâl ve temiz rızıklardan yiyiniz ve sâlih ameller işleyiniz. Doğrusu ben, ne yaparsanız hepsini bilirim.
52. Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde benden korkun.
53. Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.
54. Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile başbaşa bırak.
55. Kendilerine servet ve oğullar vermekle zannediyorlar mı ki,
56. Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır onlar işin farkında değiller.
57. Onlar ki Rablerine olan saygıdan dolayı korkudan titrerler.
58. Rablerinin âyetlerine inanırlar.
59. Rablerine ortak koşmazlar.
60. Verdiklerini, Rablerinin huzuruna dönecekleri düşüncesi ile kalpleri ürpererek verirler.
61. İşte onlar hayır işlerine koşuşurlar ve onlar hayır için önde giderler.
62. Biz hiç kimseye gücünün üstünde teklifte bulunmayız. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitap (Levh-i mahfuz) vardır ve onlara aslâ haksızlık edilmez.
63. Hayır! Onların kâlpleri bundan habersizdir. Onların bunun dışında da bir takım işleri vardır, bu işleri yapar dururlar.
64. Nihayet onların refah ve bolluk içinde olanlarını azap ile yakaladığımız zaman, hemen feryadı basarlar.
65. “Bugün artık boşuna feryat etmeyin! Çünkü size katımızdan bir yardım dokunmaz.”
66. “Âyetlerim size okunuyordu da, siz topuklarınız üzerinde gerisin geri gidiyordunuz.”
67. “Ona karşı büyüklük taslıyor, geceleri toplanarak hezeyanlar savuruyordunuz.”
68. Onlar bu sözü iyice düşünmediler mi? Yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
69. Yoksa peygamberlerini henüz tanıyamadılar da, onun için mi onu inkâr ediyorlar?
70. Yahut onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Hayır! O, kendilerine hakkı getirmiştir. Fakat onların çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.
71. Eğer hak onların heveslerine uysaydı, gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır! Biz onlara zikirlerini (şan ve şereflerini) getirdik. Fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.
72. Resulüm! Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin vereceği ücret daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73. Sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
74. Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan sapıyorlar.
75. Eğer biz onlara merhamet edip de başlarındaki sıkıntıyı giderseydik, şaşkınlık içinde azgınlıklarına devam eder dururlardı.
76. Andolsun ki biz onları azapla yakaladık. Yine de Rablerine boyun eğmediler, yalvarıp yakarmadılar.
77. Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda, birden ümitsizliğe kapıldılar.
78. Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratıp veren O’dur. Ne de az şükrediyorsunuz?
79. Sizi yeryüzünde yaratıp türeten de O’dur. Ve O’nun huzurunda toplanacaksınız.
80. Dirilten de O’dur, öldüren de O’dur. Gecenin ve gündüzün değişmesi O’nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
81. Hayır! Onlar öncekilerin dedikleri gibi dediler.
82. Dediler ki: “Ölüp de toprak ve kemik yığını hâline geldiğimiz zaman mı, biz mi diriltileceğiz?”
83. “Andolsun ki bu vaad bize de bizden önce geçen atalarımıza da yapılmıştı. Bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir.”
84. De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım. Bu dünya ve onda bulunanlar kime âittir?”
85. “Allah’a âittir.” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?”
86. De ki: “Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?”
87. “Allah’tır!” diyecekler. De ki: “Öyle ise siz Allah’tan korkmaz mısınız?”
88. De ki: “Her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve idaresi) elinde olan, himaye eden, fakat himaye edilmeye muhtaç olmayan kimdir? Biliyorsanız söyleyin!”
89. “Allah’tır” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz?”
90. Hayır! Biz onlara gerçeği getirdik. Amma onlar yalancıdırlar.
91. Allah evlât edinmemiştir. O’nunla beraber hiçbir ilâh yoktur. Eğer olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır gider ve biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı. Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir.
92. Allah görünmeyeni de görüneni de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir.
93. De ki: “Ey Rabbim! Eğer onlara vaad edilen azabı bana mutlaka göstereceksen.”
94. “O zaman ey Rabbim! Beni zâlimler topluluğu arasında bulundurma!”
95. Onlara vâdettiğimizi sana göstermeye biz elbette kâdiriz.
96. Sen kötülüğü en güzel bir usûlde defet! Çünkü biz onların vasıflandırmakta oldukları şeyi çok iyi biliriz.
97. De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”
98. “Ey Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”
99. Nihayet onların her birine ölüm geldiği vakit der ki: “Rabbim! Beni dünyaya geri döndür.”
l00. “Belki yapmadan bıraktığımı tamamlar ve sâlih amel işlerim.” Hayır, bu söylediği sadece kendi lâfıdır. Tekrar diriltilip kaldırılacakları güne kadar, önlerinde geriye dönmekten onları alıkoyan bir berzah vardır.
101. Sur’a üfürüldüğü o günün dehşetinden aralarında ne nesep (akrabalık) bağı kalır ne de birbirlerine bir şey sorabilirler.
102. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.
103. Tartıları hafif gelenler, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir, cehennemde ebedî kalacaklardır.
104. Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.
105. “Âyetlerim size okunurken, onları yalanlayan siz değil miydiniz?”
106. Derler ki: “Ey Rabbimiz! Bedbahtlığımız bizi yenmişti, sapık bir topluluk olmuştuk.”
107. “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar! Eğer bir daha günaha dönersek, doğrusu zulmetmiş oluruz.
108. Allah: “Yıkılıp gidin içerisine! Benimle konuşmayın!” buyurur.
109. Kullarımdan bir zümre: “Ey Rabbimiz! İnandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” diyorlardı.
110. “Siz ise onları alaya alıyordunuz. Bu yaptıklarınız size benim zikrimi, beni anmayı unutturuyordu. Ve hep gülüyordunuz onlara!”
111. “Sabretmelerine karşılık bugün ben onları mükâfatlandırdım. İşte kurtulup murada erenler onlardır.”
112. Allah onlara: “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.
113. Derler ki: “Ya bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Sayabilenlere sor!”
114. Allah: “Gerçekten pek az bir süre kaldınız. Keşke bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız!” buyurur.
115. “Bizim sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?”
116. Gerçek hükümdar olan Allah çok yücedir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, çok şerefli olan Arş’ın Rabbidir.
117. Kim Allah ile beraber, varlığını ispat edecek hiçbir delil bulunmayan bir ilâha taparsa, o kimsenin hesabı Rabbinin katındadır. Gerçek şu ki kâfirler iflâh olmazlar.
118. De ki: “Ey Rabbim! Bağışla, merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.”