Okullarda okutulan Milli Güvenlik kitaplarına "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" da alınmıştı. İfadelere bakıldığında doğrudan doğruya 2003'ten sonraki hükümet (AK Parti hükümeti) suçlanıyor. Bütün dini legal kuruluşlar, terör örgütü statüsüne sokulmuşlar.
Her zaman olduğu gibi Kubilay Olayı'ndan itibaren İrticai terör örgütlerinin faaliyetlerine devam ettirdiklerini, toplum ve devletle barışık bir görüntü içine girdiklerini, son dönemde taktik değiştirdiklerini, "Laiklik, milliyetçilik, din-devlet ilişkisi, din- toplum ilişkisi, din- birey ilişkisi gibi kavramlar üzerinde yeni tanımlar ve yeni yorumlar getirmek suretiyle laiklik kavramının içerisini boşaltma gayretine girişmişlerdir" diyerek kavramlar üzerinden "tehlikenin" devam ettiği üzerinde duruluyor.
Ders kitabını aynı sayfasında öylesine bir tasnif yapılmış ki "legal" kuruluşlar, siyasi örgütler, "dini motifli siyasal gruplar, dini gruplar, tarikatlar ve cemaatler" illegal ve terör örgütü statüsüne sokulmuşlar. Özellikle " legal ve illegal oluşumlar halinde geniş bir yelpazede yapılanarak ve cumhuriyet rejiminin, demokrasinin hoşgörülerini ustalıkla kullanarak bir aldatma içerisinde oldukları görülmektedir" ifadesiyle yine niyet okuyuculuğu yapıldığı açıkça belli olmaktadır. Demokrasinin nimetlerini sadece bir zümreye, ideolojiye, gruba tahsis etme anlayışı, burada da kendini göstermektedir. Yasal kuruluşları bile terör örgütü olarak lanse etmek ancak paranoyak bir halin tezahürü olarak görülebilir. Burada "dini motifli siyasal gruplardan acaba ne kast edilmiş olabilir? "Siyasal"dan kasıt her halde siyasi partiler olsa gerek..
105.sayfada, Ergenekon Terör Örgütü İddianamesinde geçen "15-20 Kasım 2003 tarihinde İstanbul'da sinagoglara ve konsolosluklara yönelik terör saldırıları" da "irticai terör" kapsamına alınmış. Bu saldırıların da dini gruplara ait olduğu tezi işleniyor. Halbuki bu saldırıların "ETÖ" tarafından hükümete (AK Parti) baskı kurmak amacıyla oluşturulduğu iddia edilmektedir. (Balyoz darbe planında da aynı çevrelerin Mart 2003'te buna benzer planlar yaptıkları iddia edilmektedir.)" 15-20 Kasım 2003 tarihinde İstanbul'da sinagoglara ve konsolosluklara
yönelik meydana gelen terörist saldırı sonrasında, irticai terör örgütleri kendilerine karşı oluşan tepki ve baskıların da etkisiyle, faaliyetlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalmışlar ve toplumda hoşgörü ile karşılanan taban genişletmeye yönelik faaliyetlere ağırlık vermişlerdir. Bugün gelinen
noktada, irticai terör örgütlerine karşı yürütülen başarılı mücadele sonucu silahlı eylemlerin büyük ölçüde azaldığı, irticai nitelikli toplumsal olaylarda geçmiş dönemlere göre gerek eylem gerekse katılım bazında büyük düşüşler yaşandığı gözlenmektedir."
2003'ten sonraki durumla ilgili anlatımlara bakıldığında sanki AK Parti hükümeti kast ediliyor. Bu noktada İrtica ile Mücadele Eylem Planı akla geliyor. Tarihe bakılırsa "Balyoz Semineri"nin yapıldığı tarihle örtüşüyor.
İşte o ifadeler:
"Ancak irticai hareket, dini bireysellikten çıkararak onu toplumun talepleri olarak siyasete yansıtma gayretlerini yoğunlaştırmıştır."
Dikkat edilirse, burada meşru bir "talep" ve "siyasete yansıtma" tehdit olarak algılanıyor. "Siyaset"ten kasıt elbette siyasi parti(ler) dir.
"Bu gayretlerde; demokrasinin tüm meşru vasıtaları, bu kapsamda; okul, yurt, şirket, dernek, vakıf, yazılı ve görsel medya, toplumu örgütleme ve yönlendirmede etkili olarak kullanılmaktadır. Bu dönemde (2003'ten sonrası kast ediliyor. ) irticai örgütler, kamu kurumlarında kadrolaşma gayretlerini artırmış, bu yönde önemli mesafeler kaydetmişlerdir.. Basın-yayın organları vasıtasıyla propaganda faaliyetlerini hızlandırmışlardır."
Burada somut bir örgüt adı verilmiyor. Bütün kuruluşlar, oluşumlar "terör" tanımına sokuluyor. Sanki yasal bütün kuruluşlar "terör örgütü" kapsamında gibi bir algılama mevcut.
Lise Milli Güvenlik Dersi'nin ifadesine göre milliyetçilikten başkası "suç" ve "irticai faaliyetler kapsamında değerlendirmeyi gerektiriyor.
"İrticai Faaliyetler" başlığı altında, bu "irticai gurupların ideolojileri" şu şekilde sıralanmış:
"u2014 Milliyetçiliği reddederek millet yerine ümmeti koymakta,- Halk iradesini reddetmekte,- Beşeri hukuk yerine dini kuralları esas almakla- Vatandaş yerine kulu, din ve vicdan özgürlüğü yerine dini kuralların esas alındığı, çağdışı bir yaşam zorunluluğunu dayatmaktadır."
Bu kategoriye göre milliyetçi olmayan rejim düşmanı. Herkes Milliyetçi olmalı. Ne kadar ve neyin milliyetçiliğine de tabiu00ee ki resmi ideoloji karar verecek.Kitap bu tür bilgilerden oluşmaktaydı. Çok şükür ki kaldırıldı..
Yarın: Andımızın tarihçesi