Millet kurusıkıya prim vermez

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan muhalefetin vaatlerine 'Ben halkımızın bu tür kurusıkı atma olayına değer verdiğini zannetmiyorum. Başbakanlığım ve Genel Başkanlığım döneminde hiçbir zaman yapılamayacak bir şeyi vaat etmedim" dedi.

ALİ ADAKOĞLU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya ve Belçika ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilere önemli açıklamalar yaptı. Almanya ve Belçika ziyaretlerindeki heyecan ve coşkuyu iyi gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'daki toplantı için Fransa sınırında küçük bir yerin seçilmiş olduğunu ancak Belçika'da çok coşkulu bir gurbetçi kitlesine hitap etmenin memnuniyet verici olduğunu söyledi.

-Son zamanlarda Suriye ile ilgili 'Savaşa gireceğiz' iddiası ortaya atıldı. Diğer iddia ise Suriyeli muhaliflere yardım için Suudi Arabistan'la anlaşma yaptığımız yönünde. Bu iddialarla ve Eğit-Donat programıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu iddiayı ortaya atan zat, esasen ortaya bir yalan attı. Aynı gün Genelkurmay Başkanımız'la haftalık rutin ziyaretimiz vardı. O da tabi şakayla karışık "Şu an da Suriye'ye bir harekat yapacak olan ordunun komutanının Sayın Cumhurbaşkanı'nın yanında ne işi var" dedi. Bu tür iddialar ortaya atılması, bunların devlet yönetiminden çok uzak olduklarını gösteriyor. Nerede ne konuşulacağını bilemeyenler, sadece mide bulandırmaktan, ülkedeki sağlıklı düşünce yapısını adeta bozmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyorlar.İddiayı ortaya atan kişiyi benden en çok daha iyi tanıyorsunuz. Zaman zaman böyle beyanları olur. Ama dediğim gibi bu iddia doğru değil.

EĞİT-DONAT İLERLİYOR

Suudi Arabistan, Türkiye, Katar ve koalisyon güçlerinin elbette bazı çalışmaları var. Bu çalışma nedir? Eğit-donat çerçevesinde bir çalışmadır. Eğit-donat çalışmasını biz de yapıyoruz. ABD'de yapıyor ve yaptırıyor. Hatta diğer ülkelerde de buna benzer çalışmalar var. Bizim bu konuda ABD'ye söylediğimiz şey, uçuşa yasak bölge, güvenlikli bölge ve Eğit-donat'tır. Eğit-donat'ı şu an ABD bizimle paylamış vaziyette. Biz de bu konuda adımları müşterek olarak atıyoruz. Bu konunun içinde Suud'un da Katar'ında buna uygun bakış açısı var. Ama Suriye'de ne tür bir takvim izlenecek onu önümüzdeki aylar belirleyecektir.

SURİYE'DE REJİM GÜÇ KAYBEDİYOR

Son olarak Yemen'deki gelişmeler de aslında burada daha farklı bir yaklaşımı getirmiştir. Bunu da söylemekte fayda var diye düşünüyorum. Suriye'de şu an zaten muhalifler her geçen gün güç kazanıyor. Rejimse güç kaybediyor bunu da görmek lazım. Şüphesiz ki muhaliflerin bu güç kazanımında bölgede ki dost ülkelerin onlara desteği var. Bu destek devam etmese muhalif güçlerin başarılı bir şekilde bunu sürdürmesi mümkün değil. Türkiye olarak bizde bu kadar uzun bir sınırımız olan Suriye ile kendimizi emniyete almamız gerekiyor. Bununla ilgili tedbirlerimiz almış vaziyetteyiz.

CENAZE TÖRENİNE KATILMAYACAĞIM

-Kenan Evren vefat etti. Evren'e devlet töreni olacak mı? Katılacak mısınız?

Edindiğim bilgiye göre aile, Ankara'daki devlet mezarlığında defnini istiyor. Cumhurbaşkanlığı yaptığı için böyle bir hakkı var. Bizim şu anda malum törenlerimiz var. Bu törenlere katılıyoruz. Salı günü yurt dışından misafirlerim var. Şu an katılmak gibi bir düşüncem yok. Ama Cumhurbaşkanlığı makamı adına temsilen bir arkadaşım törene katılır.

EKONOMİDE BÜYÜME SİNYALİ VAR

-Önceki seçimlerde daha çok kimlik siyaseti üzerinden gidiliyordu, bu seçimlerde ekonomi ağırlıklı kampanyalar yürütülüyor. Ülke ekonomisinin kötüye gittiği hususunda bir takım spekülatif söylemler var. Bakanlar Kurulu'na zaman zaman başkanlık ediyorsunuz, bilgi sahibisiniz. Türkiye ekonomisi kötüye mi gidiyor? Türkiye'yi seçimden sonra ekonomik bir kriz mi bekliyor?

Ben Türkiye'nin ekonomisinin kötüye gittiğine inanmıyorum. Şu an da ortada bir gerçek var. Geçenlerde sanayi üretimleriyle ilgili açıklama yapıldı yanılmıyorsam: 4,6. Bu bir defa sanayii büyümede bir sinyaldir. Ben 2015 yılının seçimden sonraki süreçte çok daha farklı bir şekilde ekonomide olumlu sinyaller verdiğine inanıyorum. İhracatımızın daha da artacağına yönelik sinyaller ortada. Kaldı ki şu anda bir istikrar ve güven iktidarı oluşursa bu zaten Türkiye'yi farklı bir şekilde çekim alanı haline getirir. Uluslararası yatırımcılar özellikle istikrara ve güvene koşuyorlar. Eğer bir ülkede istikrar ve güven varsa o ülkeye gelip yatırım yapılır.

BU ADALETSİZ SİSTEMDEN MEMNUNLAR

Başbakanlığım döneminde en son bu barajların kaldırılması gündeme geldiğinde, size üç tane teklif verdim dedim. Daraltılmış bölgeye gidelim. Barajı yüzde 5 yapalım. Eğer bunu istemiyorsanız barajı tamamen kaldıralım ama dar bölge yapalım. Bu da olmuyorsa, kusura bakmayın. Demek ki siz mevcut sistemden memnunsunuz. Mevcut sistemle yürüyün. Ordu ve Trabzon yaklaşık olarak beşer milletvekili çıkarıyorlar. Yaklaşık, milletvekili başına 150 bin civarında oy almaları gerekiyor. Veya 100 bin. Ama yüz binin çok çok altında oy alarak milletvekili çıkaranlar var. Tunceli'nin, Bayburt'un durumunu düşünün. Bu adalet değil. Ama dar bölge olmuş olsa burada adaleti yakalarsınız. Tabi muhalefetin hiçbirinin işine gelmiyor. Dar bölge olduğu zaman oradan milletvekili çıkaramayabilirler. Baraj yok hadi gelin bunu yapalım, yapmıyorlar.

İNGİLTERE'DE ÜÇ LİDER İSTİFA ETTİ

Bu seçimden sonra öyle zannediyorum ki İngiltere'de adamlar bunu yaptı. Bir şey ortaya çıktı. 1 saat içerisinde 3 tane siyasi partinin genel başkanları istifalarını verdi. Bu çok çok önemli bir ders. İngiltere'de böyle bir adımın atılması ve bu tür kararlar verilmesi suretiyle genel başkanların çekilmesi örnek. Önümüzdeki süreç dünya siyasetinde bizi çok farklı örneklerle karşı karşıya bırakacaktır.

MİLLET KURUSIKI ATMAYA PRİM VERMEZ

-Muhalefet bu ekonomik vaatlerin insanlar nezdinde bir karşılığı var mı sizce?

Ben halkımızın bu tür kurusıkı atma olayına değer verdiğini zannetmiyorum. Ben Başbakanlığım ve Genel Başkanlığım döneminde hiçbir zaman yapılamayacak bir şeyi vaat etmedim. Tam aksine hep sıkıntıyı gösterdim. Kışı gösterdim yaz olursa bahtına dedim. Bugün de böyle bir siyasi noktada olmuş olsam benim anlayışım gene budur. Halk buna değer vermiş olsa asgari ücretle ilgili bir tanesi ne diyor: 1.400 diyor. Biri 1.500, biri 1.800 diğeri ise 5.000 diyor. O zaman 5.000 diyenin bütün oyları toplaması lazım. Daha önce böyle bir oy toplayabildiler mi?

ASGARİ ÜCRET TANIMINI BİLMİYORLAR

Çok daha enteresan onu da söyleyeyim. Bunlar asgari ücretin tanımını bilmiyorlar. Burada sıkıntı var. Asgari ücret aslında bir korumadır. Azami ücret yoktur burada. Yani siz bu belirlediğiniz ücret üzerinden sigortasını vergisini en az bu ücret üzerinden vermek durumundasınız. Ama işveren bunu 2 bin de yapar, 3 bin, 4 bin de yapar. Fakat kalkar da siz bu asgari ücreti 5.000, 1.800 ya da 1.500 diye koyduğunuz anda fabrikalarda, özel sektörü söylüyorum, hemen işçi sayılarında düşme başlayacaktır. İstihdamda düşme başlayacaktır. O zaman ne olacak, işsizlik gelecek. Bunlar kamuya dayanarak bunları söylüyor. Bunlar kamuyu da böyle bitirdiler. Ama aynı tuzağa Türkiye'nin düşmemesi lazım.

VATANDAŞ SAĞLIK HİZMETİNDEN MEMNUN

Başarının 2 önemli sırrı vardı. Biri insan biri de finans yönetimidir. Eğer insanla finansı başarılı bir şekilde yönetemezseniz çökersiniz. Bunun ikisini de iyi götürmek zorundasınız. 1998'e gidelim. SGK kurumunun hali ortada. SGK açıklamasında ne diyor, "Bunu siyasilerin çözmesi, kaynak üretmesi lazım. Senin orada görevin ne? Genel Müdür'sün. Genel Müdür o hastanelerin bakımından sorumlu olmayacak mı? Pisliğinden, o pisliğin temizliğinden sorumlu olmayacak mı? Tabi ki başbakanın ve bakanın da sorumluluğu vardır ama en yakın olması gereken kimdir, bürokrattır. Affedersin ölüleri rehin alacaksınız, hastaları rehin alacaksınız ve A'dan Z'ye bunların sorumluluğu bürokrattadır. Bürokratik oligarşi bu ülkeye çok çektirdi. Şimdi o çektirenler diyor ki 'biz bunu yapmayız.' Sen zaten bunun örneğini orada gösterdin. Örneği ortada. Ama bizim şu an da hastanelerimizde hamdolsun böyle bir şey yok. Sendikalar dediler ki "biz sigorta hastanelerini vermeyiz." Ne demek o dedim? Kusura bakmayın biz bu hastaneleri birleştireceğiz. Bu hastaneler bu milletindir, sendikaların değil. Bu hastaneleri birleştirirken de tek hedefim millete çok daha hızlı ve üst kalitede sağlık hizmetini vermektir. Memuru, işsizi bunlara ilk etapta karşı çıktılar. PTT hastanesini ve Milli Eğitimin hastanesini kapattık. Hepsini buraya devrettik. Aynı şekilde vakıf, özel sektör bütün bu hastanelere "sizden de hizmet alımıyla alırız buyurun yapın" dedik. Bugün geldiğimiz noktada sağlık hizmetleri kamuoyu araştırmalarında 1. sırada çıkıyorsa vatandaş o günle bugünün kıyasını yapıyor ve diyor ki "artık ben istediğim hastaneye gidiyorum ilaçlarımı rahatlıkla alıyorum. Dolaysıyla ben sağlıktan memnunum" diyor.

-Bir gazetede çıkan habere göre Gezi'de aktif rol oynayan bazı büyük holdingler fasonculara ve tedarikçilere yaklaşık iki aydır ödeme yapmıyorlarmış. Haziran'dan sonra ödeyeceklermiş. Sanal bir "kriz var" atmosferi oluşturmak için. Banka faizleri de artmış durumda. Özellikle de kurumsal kredi. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı olarak hem bu holdinglere hem de bankalara bir çağrınız olabilir mi?

Bizde o tür bir bilgi yok ama o tür holdinglerin çok sayıda olduğunu sanmıyorum. Geçenlerde en büyük grubun hizmet sektöründeki otelinin önünde işten atılanlar orada bir gösteri yapmışlar, halen devam ediyor. 90 küsur kişi. Ben bu gruba yakıştıramadım. Bu 90 kişiyi hiç çalıştırmadan besleyebilirsin. Onu orada değil de farklı bir yerde, emeğe bir değer verin.

AL ÇALIŞTIR, SADAKAN OLSUN!

Bu insanlara, ben bir şey söylemiştim: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği en çok üyesi olan yaklaşık 1 milyon 300 bindi o zaman. "Her şirket yanına bir işsiz alsa, işsizliğin belini kırarız" dedim. Bana nasıl saldırdılar o zaman. Bu sadakan, zekatın olsun. Al çalıştır. Yüklendiler. Bunlar hep 'ver' ağacının altındalar. Hiç 'al' yok bunlarda. Bankalar aslında en ufak bir risk görsün, devlet bankaları değil de özeller, hemen kredileri geri çağırmaya başlıyor. Fakat burada ben seçime yönelik bir kriz çıkarma düşüncesi olduğu kanaatinde değilim. Öyle sanıyorum ki kendileri için risk payını minimize etme gayreti içerisindeler.

MİLLİ GÜVENLİKLE İLGİLİ

-Savcılık "Fethullahçı Terör Örgütü" dedi. Kırmızı Kitab'a girmiş bir terör örgütü olduğunun belirtilmesine rağmen medyaları aracılığıyla propagandayı sürdürüyorlar?

MGK biliyorsunuz 'legal görünüm altındaki illegal terör örgütleri' ifadesini kullandı. Hükümetimiz de gerekli yerlere bunun bildirimlerini yaptı ve tekrar MGK'da hazırlanan taslak ile Kırmızı Kitabı tüm bakanlıklar ilgili kurumlar gözden geçirdiler. Ve gözden geçirildikten sonra riyasetimdeki Bakanlar Kurulu'nda değerlendirme yapıldı. MGK Sekreterliği son halini tekrar Başbakanlığa gönderdi ve son hali de bugün yarın gelmiş olacak ve böylece Kırmızı Kitaba girmiş olacak. Kırmızı Kitaba girdikten sonra burada yargı mercilerinin de bakışı değişecek. Çünkü bu milli güvenlikle ilgili bir durum.

MÜCADELE SÜRECİ DEVAM EDECEK

Yargıda olanları takip ediyoruz. Bu ülkenin tarihinde yargı mensuplarından savcı veya hakim hiç tutuklanan oldu mu? Bu farklı bir olay. Burada bu tutuklama sürecimuhtemelen diğerleriyle devam edebilir. Görünen o.

HAYSİYETLERİ VARSA İSPAT ETSİNLER

Adana ve Hatay'daki TIR'larla ilgili olarak Batı'nın yaklaşımını savunan bazı köşe yazarlarımız var. Ben Cumhurbaşkanı olarak söylüyorum: Hiç kimse kalkıp "MİT, El Kaideye silah gönderdi" diyerek, bu tür iftiralar atarak, istihbarat teşkilatımızı zan altında bırakamaz. Eğer haysiyetleri varsa, ispatla mükelleftirler. Bunu ispat edemeyenler, kalkıp bizim milli istihbarat teşkilatımızı zan altında bırakamazlar. Bayırbucak'ta senin soydaşların olacak ve onlar bomba altında olacaklar, onlara insani yardım dahi ulaştıramayacaksanız. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Yardım eli uzatamıyorsanız, millet olarak, ülke olarak varlığınızın ne kıymeti olur? Tarih sizi hiçbir zaman hayırla yad etmez. Bu açıdan MİT görevini yapmış, ancak bu görevini yerini getirirken önü kesilmeye kalkışılmıştır.

GAYRI AHLAKİ SALDIRILAR

-Diyanet kurumuna yönelik, Paralel yapı, CHP ve HDP'den dozu gittikçe artan ithamlar görüyoruz. Bu saldırıları nasıl yorumluyorsunuz?

Oldukça hassas olan bu kuruma yapılan saldırılar gayrı ahlakidir. Diyanet işleri Başkanlığı bu konuya dört dörtlük cevap verir. Siyasetçi, istediği kuruma ve kişiye istediğini söyleme hürriyetine hakkına sahipse, o kurum da kendisini yasalar ve hukuk içerisinde savunma hakkına sahiptir.

YALAN SÖYLÜYORLAR

Kürtçe Kur'an meali ile ilgili de yalan söylüyorlar. Elimdeki Kur'an Meali Kürtçe'dir. Binlercesi Diyanet İşleri'nce bastırılmış, Doğu ve Güneydoğu'ya gönderilmiştir. Ancak birisi diyor ki, "Ensar vakfına aittir!' diğeri de 'Benim şahsıma bastırılmıştır' diyor. Dürüst olun yalan söylemeyinu2026

KÜRT KARDEŞLERİMİ ALDATMAYA ÇALIŞIYORLAR

Yıllarca Kürt kardeşlerimizi bu yollarla aldattılar, hala da bu yollarla aldatmaya gayret ediyorlar. Aynı şekilde Taksim'e Kabe benzetmesi yapıyorlar. Ayrıca din derslerinin kaldırılması ile ilgili konuşuyorlar. Bu nasıl bir yaklaşımdır? Halbuki Müslümanlar bir kez sokulduğu delikten bir daha sokulmaz!

SELAHADDİN EYYUBİ HAVALİMANI

Şu anda Güneydoğu'da açtığımız ve açmakta olduğumuz havalimanına karşı takındıkları tavırlar da önemlidir. Yüksekova'daki havalimanını iki yıl önce açacaktık ancak iş makinelerinin yakılması, müteahhitlerin tehdit edilmesi ve kaçırılması gibi nedenler yüzünden proje gecikti. Şu anda ismi, 'Selahaddin Eyyübi Havalimanı' olarak belirlendi. Çok yakında da açılacak. Bu açılış sonrasında, evine ve köyüne gidecek yolcularımız için ulaşım çok daha rahat olacaktır.

HEPİMİZ KARDEŞİZ, AYRIM YAPMAYIZ

Biz hükümet olarak sağlık, eğitim, ulaşım ve adalette, enerjide gerekli hizmetleri verdik. Ancak onlar hep bariyer oluşturmaya çalıştılar, biz ise onlara rağmen asimilasyon ve inkar politikalarını ayaklar altına aldık. Çünkü biz bir şeye inandık, hepimiz kardeşiz ve hiçbir ayrımın içine giremeyiz.

- Özellikle Doğu bölgelerinde seçmenin korkutulduğu, silah baskısıyla oy istenildiği ifade ediliyor?

Annelerin ağlaması istismarını da yine kendileri yapıyor. Diyarbakır Belediyesi'nin önünde ağlayanlar Kürt anneler değil miydi? Ağlamasına neden olan ve onların yavrularını kaçıranlar onlar değil miydi? Tüm bunları yaşadık ve gördük. Ancak onlar tüm bunları inkar eder hale geldiler. Şimdiye kadar akan kanın hesabının sorulması gerekiyor. Kürt kardeşlerimizin de bu durumda aktif rol alması gerekiyor.

SEÇİMDE KATILIM REKORU KIRILACAK

Sandık güvenliği noktasında tüm tedbirleri İçişleri Bakanlığı ve jandarma almış durumda. Silahlı kuvvetler de gereken desteği verecekler ve sandık güvenliği sağlanacak. Bir de siyasi partilerin sandıklarına sahip çıkması gerekiyor. Her halükarda milletimizin özgüveni ile sandığa giderek demokratik hakkını kullanması ve gerekli adımı atması lazım. İnanıyorum ki, sandıklarda çok yüksek bir katılımla Cumhuriyet tarihindeki en büyük seçime katılım rekoru kırılacaktır.

SEÇİME GÖLGE DÜŞÜRME GAYRETİ

Bazı kamuoyu araştırmalarında 'halkın seçim sonuçlarına güvenmediği' öne sürülüyor. Bu tür araştırmaların yapılma gayesi ne olabilir?

Türkiye için bana göre bu çok saçma bir şey. Türkiye sandığa güven sorunu olan bir ülke değil. Ama birileri kendince bu tür asılsız iddialarla, seçime gölge düşürmenin gayreti içinde sanırım. Muhtemelen neticeyi şimdiden görenler, "nasıl bir şaibe düşürebiliriz" gayreti içerisindeler. Nitekim Avrupa'dan gelen AGİTtemsilcileriyle yaptıkları görüşmelerde benzer şeyleri onlara da söylemişler. Dertleri şimdiden seçime gölge düşürmek. Bunu ne denli yaparlarsa yapsınlar, herkes biliyor ki bu işin senedi mazbatalardır. Bu mazbatalar, tutanaklar ortada olduktan sonra sandığa şaibe karıştırma girişimlerinin hiç birisi tutmaz.

ÇÖZÜM SÜRECİ'NDE HÜKÜMET KARARLI

Çözüm süreciyle alakalı olarak hükümetimizin samimiyetine inanıyorum. Fakat muhalefetin samimiyeti diye bir şey yok çünkü onlar çözüm süreci diye bir şeyi kesinlikle kabul etmediler. Bundan sonra da kabul edeceklerine inancım yok. Ama hükümet bu konuda kararlı. HDP dezaten bu işi çok farklı bir şekilde provoke ediyor. Ve hiçbir zaman bunun yanında yer almadı. Eğer bunun yanında yer almış olsaydılar Van'da bilbordlara kan akan musluk resimleri asmazlardı. Bu davranışların hepsi provokasyon amaçlıdır.

SURİYE SINIRIMIZDA ETNİK PROJE!

Şu an Kobani'de yaklaşık 60 bin kişi var. Onlar da bizden geri dönenler. İşte şimdi bunun istismarını yapıyorlar. Kobani şöyle, Kobani böyle. Kobani'de artık neredeyse Arap kalmadı. Yani bölgede çok farklı metot uygulanıyor. Bu Afrin'den başlıyor, Kobani ve Kamışlı'ya doğru gidiyor. Şu anda hedefleri bu noktaları birbirine bağlamak. Orada belli bir etnisite oluşturma gayretindeler. Şimdi Amerika bunu yeni görmeye başladı. Biz de dedik ki buralarda yapılacak şeyleri bizimle görüşmeniz lazım. İşte bu işin çilesini çeken biziz. Akrabalık bağları olan aynı zamanda biziz. Bunları gayet iyi biliyoruz. Eğer burada samimi adımlar atılacaksa gelin koalisyon gücünü hep birlikte takip edelim. Eğit-Donat buna dahil olmak üzere güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge ilan etmek suretiyle çalışmalar yapalım. Şu an ekiplerimiz bu çalışmaları yürütüyor. Eğit- Donat başlamış vaziyette. Amerikalı generaller geldiler baktılar, incelediler gittiler. Onlar da bu çalışmalara destek verecekler, vermeleri lazım. Türkmenlerin yetiştirilmesi lazım. Bunları yapacağız. Ve Amerika'yla olan diyalogumuz sağlıklı bir şekilde yürüyor. Suudi Arabistan'la aynı şekilde, Katar, Ürdün'le de bu tür diyaloglarımız devam ediyor.

REYHANLI OLAYI, BİR SINAMAYDI

-Bölgede mezhepsel bir tartışma var. Siz de buna değindiniz. Avrupa'da buna değindiniz. Türkiye'de Batı destekli bu tarz bir gerilim olabileceğine mi işaret etmek istediniz?

Bu sadece Batı destekli değil. Burada Türkiye'yle ilgili olanda farklı ülke veya bölgelerin de etkisi var. Yani bu noktada biz oldukça hassasız. Bu hassasiyetimizi çeşitli istihbari araştırmalarla da gösteriyoruz. Ama bu bir vakıa. Reyhanlı olaylarını yaşadık biliyorsunuz. Bunlar sıradan olaylar değil. Reyhanlı olaylarını Türkiye kısa sürede atlattı. Ama o bir sınamaydı. Peki, onun bağlantısı neredeydi? Suriye'deydi. Suriye'den Hatay'a böyle bir düzenleme yapıldı ve Reyhanlı'da istenmeyen bir olay ne yazık ki gerçekleşti.

AMBARGO KALKMADIKÇA İLİŞKİ OLMAZ

İsrail'le önümüzdeki dönemlerde nasıl bir ilişki içerisinde olacağız?

Yani biz baştan beri bir şey söyledik. Biz yine aynı noktadayız. İsrail'in bölgede tek görüşebildiği, alış veriş yapabildiği ülke Türkiye'ydi. Ama Türkiye'yi Mavi Marmara'yla kaybetti. Mavi Marmara olayından sonra Sayın Obama'nın devreye girmesiyle özür konusunda bir ilerleme kaydedildi; telefonda özür diledi. Ama ben Sayın Obama'ya toplam üç başlık söylemiştim. Özre ilaveten tazminat ve Filistin'e ambargonun kalkmasını istemiştim. Ancak bunlar tazminatı yanaşmadıkları gibi Filistin'e ambargoyu da kaldırmadılar. Bunlar gerçekleşmediği sürece ilişkilerimiz normale dönmez. Bakın Filistin'e yapılan zulüm dünyada hiç kimseye yapılmıyor. Hele hele Gazze, ben bunları bizzat söyledim. Bir sandık domates için bile İsrail'in onayı gerekiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Tam bir açıkhava hapishanesi. Defalarca bize söz verdiler ama Gazze hala aynı. Mısır'ın takındığı tavır da kötü. Mısır şuanda en büyük zulmü Gazze'ye yapıyor. Temenni ederim ki bu yanlışlardan bir an önce dönülür. Dönülmesi halinde bizde ilişkilerimizi normalleştiririz.

KUTU...KUTU...KUTU..

Bunların yaptığı inanç düşmanlığı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rize'de toplu açılış töreninde konuşma yaptı. Erdoğan "Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar içlerindeki başörtü düşmanlığını, inanç düşmanlığını saklayamıyorlar, bastıramıyorlar. Başörtülü, başı açık, bunların hepsi bu ülkenin vatandaşı. Bunların arasına niye ayrımcılık sokuyorsunuz? Niye ayrımcılık tohumları atıyorsunuz? Yoksa başörtülü, başı açık, aralarında problem yok. Problem bu sapık zihniyetlerde. Ne oldu? Bu yasalar çıktı, kıyamet mi koptu? Türkiye onların beklediği gibi bir karanlık çağa girmedi. Tam aksine bir aydınlık çağda yürüyor. Ama bunların kafası karanlık, zihniyeti karanlık. Bunlarda kök yok kök. Köksüz. Sıkıntı burada" dedi.

+++++++++++++++++

Millet kurusıkıya prim vermez

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan muhalefetin vaatlerine 'Ben halkımızın bu tür kurusıkı atma olayına değer verdiğini zannetmiyorum. Başbakanlığım ve Genel Başkanlığım döneminde hiçbir zaman yapılamayacak bir şeyi vaat etmedim" dedi.

ALİ ADAKOĞLU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya ve Belçika ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilere önemli açıklamalar yaptı. Almanya ve Belçika ziyaretlerindeki heyecan ve coşkuyu iyi gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'daki toplantı için Fransa sınırında küçük bir yerin seçilmiş olduğunu ancak Belçika'da çok coşkulu bir gurbetçi kitlesine hitap etmenin memnuniyet verici olduğunu söyledi.

-Son zamanlarda Suriye ile ilgili 'Savaşa gireceğiz' iddiası ortaya atıldı. Diğer iddia ise Suriyeli muhaliflere yardım için Suudi Arabistan'la anlaşma yaptığımız yönünde. Bu iddialarla ve Eğit-Donat programıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu iddiayı ortaya atan zat, esasen ortaya bir yalan attı. Aynı gün Genelkurmay Başkanımız'la haftalık rutin ziyaretimiz vardı. O da tabi şakayla karışık "Şu an da Suriye'ye bir harekat yapacak olan ordunun komutanının Sayın Cumhurbaşkanı'nın yanında ne işi var" dedi. Bu tür iddialar ortaya atılması, bunların devlet yönetiminden çok uzak olduklarını gösteriyor. Nerede ne konuşulacağını bilemeyenler, sadece mide bulandırmaktan, ülkedeki sağlıklı düşünce yapısını adeta bozmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyorlar.İddiayı ortaya atan kişiyi benden en çok daha iyi tanıyorsunuz. Zaman zaman böyle beyanları olur. Ama dediğim gibi bu iddia doğru değil.

EĞİT-DONAT İLERLİYOR

Suudi Arabistan, Türkiye, Katar ve koalisyon güçlerinin elbette bazı çalışmaları var. Bu çalışma nedir? Eğit-donat çerçevesinde bir çalışmadır. Eğit-donat çalışmasını biz de yapıyoruz. ABD'de yapıyor ve yaptırıyor. Hatta diğer ülkelerde de buna benzer çalışmalar var. Bizim bu konuda ABD'ye söylediğimiz şey, uçuşa yasak bölge, güvenlikli bölge ve Eğit-donat'tır. Eğit-donat'ı şu an ABD bizimle paylamış vaziyette. Biz de bu konuda adımları müşterek olarak atıyoruz. Bu konunun içinde Suud'un da Katar'ında buna uygun bakış açısı var. Ama Suriye'de ne tür bir takvim izlenecek onu önümüzdeki aylar belirleyecektir.

SURİYE'DE REJİM GÜÇ KAYBEDİYOR

Son olarak Yemen'deki gelişmeler de aslında burada daha farklı bir yaklaşımı getirmiştir. Bunu da söylemekte fayda var diye düşünüyorum. Suriye'de şu an zaten muhalifler her geçen gün güç kazanıyor. Rejimse güç kaybediyor bunu da görmek lazım. Şüphesiz ki muhaliflerin bu güç kazanımında bölgede ki dost ülkelerin onlara desteği var. Bu destek devam etmese muhalif güçlerin başarılı bir şekilde bunu sürdürmesi mümkün değil. Türkiye olarak bizde bu kadar uzun bir sınırımız olan Suriye ile kendimizi emniyete almamız gerekiyor. Bununla ilgili tedbirlerimiz almış vaziyetteyiz.

CENAZE TÖRENİNE KATILMAYACAĞIM

-Kenan Evren vefat etti. Evren'e devlet töreni olacak mı? Katılacak mısınız?

Edindiğim bilgiye göre aile, Ankara'daki devlet mezarlığında defnini istiyor. Cumhurbaşkanlığı yaptığı için böyle bir hakkı var. Bizim şu anda malum törenlerimiz var. Bu törenlere katılıyoruz. Salı günü yurt dışından misafirlerim var. Şu an katılmak gibi bir düşüncem yok. Ama Cumhurbaşkanlığı makamı adına temsilen bir arkadaşım törene katılır.

EKONOMİDE BÜYÜME SİNYALİ VAR

-Önceki seçimlerde daha çok kimlik siyaseti üzerinden gidiliyordu, bu seçimlerde ekonomi ağırlıklı kampanyalar yürütülüyor. Ülke ekonomisinin kötüye gittiği hususunda bir takım spekülatif söylemler var. Bakanlar Kurulu'na zaman zaman başkanlık ediyorsunuz, bilgi sahibisiniz. Türkiye ekonomisi kötüye mi gidiyor? Türkiye'yi seçimden sonra ekonomik bir kriz mi bekliyor?

Ben Türkiye'nin ekonomisinin kötüye gittiğine inanmıyorum. Şu an da ortada bir gerçek var. Geçenlerde sanayi üretimleriyle ilgili açıklama yapıldı yanılmıyorsam: 4,6. Bu bir defa sanayii büyümede bir sinyaldir. Ben 2015 yılının seçimden sonraki süreçte çok daha farklı bir şekilde ekonomide olumlu sinyaller verdiğine inanıyorum. İhracatımızın daha da artacağına yönelik sinyaller ortada. Kaldı ki şu anda bir istikrar ve güven iktidarı oluşursa bu zaten Türkiye'yi farklı bir şekilde çekim alanı haline getirir. Uluslararası yatırımcılar özellikle istikrara ve güvene koşuyorlar. Eğer bir ülkede istikrar ve güven varsa o ülkeye gelip yatırım yapılır.

BU ADALETSİZ SİSTEMDEN MEMNUNLAR

Başbakanlığım döneminde en son bu barajların kaldırılması gündeme geldiğinde, size üç tane teklif verdim dedim. Daraltılmış bölgeye gidelim. Barajı yüzde 5 yapalım. Eğer bunu istemiyorsanız barajı tamamen kaldıralım ama dar bölge yapalım. Bu da olmuyorsa, kusura bakmayın. Demek ki siz mevcut sistemden memnunsunuz. Mevcut sistemle yürüyün. Ordu ve Trabzon yaklaşık olarak beşer milletvekili çıkarıyorlar. Yaklaşık, milletvekili başına 150 bin civarında oy almaları gerekiyor. Veya 100 bin. Ama yüz binin çok çok altında oy alarak milletvekili çıkaranlar var. Tunceli'nin, Bayburt'un durumunu düşünün. Bu adalet değil. Ama dar bölge olmuş olsa burada adaleti yakalarsınız. Tabi muhalefetin hiçbirinin işine gelmiyor. Dar bölge olduğu zaman oradan milletvekili çıkaramayabilirler. Baraj yok hadi gelin bunu yapalım, yapmıyorlar.

İNGİLTERE'DE ÜÇ LİDER İSTİFA ETTİ

Bu seçimden sonra öyle zannediyorum ki İngiltere'de adamlar bunu yaptı. Bir şey ortaya çıktı. 1 saat içerisinde 3 tane siyasi partinin genel başkanları istifalarını verdi. Bu çok çok önemli bir ders. İngiltere'de böyle bir adımın atılması ve bu tür kararlar verilmesi suretiyle genel başkanların çekilmesi örnek. Önümüzdeki süreç dünya siyasetinde bizi çok farklı örneklerle karşı karşıya bırakacaktır.

MİLLET KURUSIKI ATMAYA PRİM VERMEZ

-Muhalefet bu ekonomik vaatlerin insanlar nezdinde bir karşılığı var mı sizce?

Ben halkımızın bu tür kurusıkı atma olayına değer verdiğini zannetmiyorum. Ben Başbakanlığım ve Genel Başkanlığım döneminde hiçbir zaman yapılamayacak bir şeyi vaat etmedim. Tam aksine hep sıkıntıyı gösterdim. Kışı gösterdim yaz olursa bahtına dedim. Bugün de böyle bir siyasi noktada olmuş olsam benim anlayışım gene budur. Halk buna değer vermiş olsa asgari ücretle ilgili bir tanesi ne diyor: 1.400 diyor. Biri 1.500, biri 1.800 diğeri ise 5.000 diyor. O zaman 5.000 diyenin bütün oyları toplaması lazım. Daha önce böyle bir oy toplayabildiler mi?

ASGARİ ÜCRET TANIMINI BİLMİYORLAR

Çok daha enteresan onu da söyleyeyim. Bunlar asgari ücretin tanımını bilmiyorlar. Burada sıkıntı var. Asgari ücret aslında bir korumadır. Azami ücret yoktur burada. Yani siz bu belirlediğiniz ücret üzerinden sigortasını vergisini en az bu ücret üzerinden vermek durumundasınız. Ama işveren bunu 2 bin de yapar, 3 bin, 4 bin de yapar. Fakat kalkar da siz bu asgari ücreti 5.000, 1.800 ya da 1.500 diye koyduğunuz anda fabrikalarda, özel sektörü söylüyorum, hemen işçi sayılarında düşme başlayacaktır. İstihdamda düşme başlayacaktır. O zaman ne olacak, işsizlik gelecek. Bunlar kamuya dayanarak bunları söylüyor. Bunlar kamuyu da böyle bitirdiler. Ama aynı tuzağa Türkiye'nin düşmemesi lazım.

VATANDAŞ SAĞLIK HİZMETİNDEN MEMNUN

Başarının 2 önemli sırrı vardı. Biri insan biri de finans yönetimidir. Eğer insanla finansı başarılı bir şekilde yönetemezseniz çökersiniz. Bunun ikisini de iyi götürmek zorundasınız. 1998'e gidelim. SGK kurumunun hali ortada. SGK açıklamasında ne diyor, "Bunu siyasilerin çözmesi, kaynak üretmesi lazım. Senin orada görevin ne? Genel Müdür'sün. Genel Müdür o hastanelerin bakımından sorumlu olmayacak mı? Pisliğinden, o pisliğin temizliğinden sorumlu olmayacak mı? Tabi ki başbakanın ve bakanın da sorumluluğu vardır ama en yakın olması gereken kimdir, bürokrattır. Affedersin ölüleri rehin alacaksınız, hastaları rehin alacaksınız ve A'dan Z'ye bunların sorumluluğu bürokrattadır. Bürokratik oligarşi bu ülkeye çok çektirdi. Şimdi o çektirenler diyor ki 'biz bunu yapmayız.' Sen zaten bunun örneğini orada gösterdin. Örneği ortada. Ama bizim şu an da hastanelerimizde hamdolsun böyle bir şey yok. Sendikalar dediler ki "biz sigorta hastanelerini vermeyiz." Ne demek o dedim? Kusura bakmayın biz bu hastaneleri birleştireceğiz. Bu hastaneler bu milletindir, sendikaların değil. Bu hastaneleri birleştirirken de tek hedefim millete çok daha hızlı ve üst kalitede sağlık hizmetini vermektir. Memuru, işsizi bunlara ilk etapta karşı çıktılar. PTT hastanesini ve Milli Eğitimin hastanesini kapattık. Hepsini buraya devrettik. Aynı şekilde vakıf, özel sektör bütün bu hastanelere "sizden de hizmet alımıyla alırız buyurun yapın" dedik. Bugün geldiğimiz noktada sağlık hizmetleri kamuoyu araştırmalarında 1. sırada çıkıyorsa vatandaş o günle bugünün kıyasını yapıyor ve diyor ki "artık ben istediğim hastaneye gidiyorum ilaçlarımı rahatlıkla alıyorum. Dolaysıyla ben sağlıktan memnunum" diyor.

-Bir gazetede çıkan habere göre Gezi'de aktif rol oynayan bazı büyük holdingler fasonculara ve tedarikçilere yaklaşık iki aydır ödeme yapmıyorlarmış. Haziran'dan sonra ödeyeceklermiş. Sanal bir "kriz var" atmosferi oluşturmak için. Banka faizleri de artmış durumda. Özellikle de kurumsal kredi. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı olarak hem bu holdinglere hem de bankalara bir çağrınız olabilir mi?

Bizde o tür bir bilgi yok ama o tür holdinglerin çok sayıda olduğunu sanmıyorum. Geçenlerde en büyük grubun hizmet sektöründeki otelinin önünde işten atılanlar orada bir gösteri yapmışlar, halen devam ediyor. 90 küsur kişi. Ben bu gruba yakıştıramadım. Bu 90 kişiyi hiç çalıştırmadan besleyebilirsin. Onu orada değil de farklı bir yerde, emeğe bir değer verin.

AL ÇALIŞTIR, SADAKAN OLSUN!

Bu insanlara, ben bir şey söylemiştim: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği en çok üyesi olan yaklaşık 1 milyon 300 bindi o zaman. "Her şirket yanına bir işsiz alsa, işsizliğin belini kırarız" dedim. Bana nasıl saldırdılar o zaman. Bu sadakan, zekatın olsun. Al çalıştır. Yüklendiler. Bunlar hep 'ver' ağacının altındalar. Hiç 'al' yok bunlarda. Bankalar aslında en ufak bir risk görsün, devlet bankaları değil de özeller, hemen kredileri geri çağırmaya başlıyor. Fakat burada ben seçime yönelik bir kriz çıkarma düşüncesi olduğu kanaatinde değilim. Öyle sanıyorum ki kendileri için risk payını minimize etme gayreti içerisindeler.

MİLLİ GÜVENLİKLE İLGİLİ

-Savcılık "Fethullahçı Terör Örgütü" dedi. Kırmızı Kitab'a girmiş bir terör örgütü olduğunun belirtilmesine rağmen medyaları aracılığıyla propagandayı sürdürüyorlar?

MGK biliyorsunuz 'legal görünüm altındaki illegal terör örgütleri' ifadesini kullandı. Hükümetimiz de gerekli yerlere bunun bildirimlerini yaptı ve tekrar MGK'da hazırlanan taslak ile Kırmızı Kitabı tüm bakanlıklar ilgili kurumlar gözden geçirdiler. Ve gözden geçirildikten sonra riyasetimdeki Bakanlar Kurulu'nda değerlendirme yapıldı. MGK Sekreterliği son halini tekrar Başbakanlığa gönderdi ve son hali de bugün yarın gelmiş olacak ve böylece Kırmızı Kitaba girmiş olacak. Kırmızı Kitaba girdikten sonra burada yargı mercilerinin de bakışı değişecek. Çünkü bu milli güvenlikle ilgili bir durum.

MÜCADELE SÜRECİ DEVAM EDECEK

Yargıda olanları takip ediyoruz. Bu ülkenin tarihinde yargı mensuplarından savcı veya hakim hiç tutuklanan oldu mu? Bu farklı bir olay. Burada bu tutuklama sürecimuhtemelen diğerleriyle devam edebilir. Görünen o.

HAYSİYETLERİ VARSA İSPAT ETSİNLER

Adana ve Hatay'daki TIR'larla ilgili olarak Batı'nın yaklaşımını savunan bazı köşe yazarlarımız var. Ben Cumhurbaşkanı olarak söylüyorum: Hiç kimse kalkıp "MİT, El Kaideye silah gönderdi" diyerek, bu tür iftiralar atarak, istihbarat teşkilatımızı zan altında bırakamaz. Eğer haysiyetleri varsa, ispatla mükelleftirler. Bunu ispat edemeyenler, kalkıp bizim milli istihbarat teşkilatımızı zan altında bırakamazlar. Bayırbucak'ta senin soydaşların olacak ve onlar bomba altında olacaklar, onlara insani yardım dahi ulaştıramayacaksanız. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Yardım eli uzatamıyorsanız, millet olarak, ülke olarak varlığınızın ne kıymeti olur? Tarih sizi hiçbir zaman hayırla yad etmez. Bu açıdan MİT görevini yapmış, ancak bu görevini yerini getirirken önü kesilmeye kalkışılmıştır.

GAYRI AHLAKİ SALDIRILAR

-Diyanet kurumuna yönelik, Paralel yapı, CHP ve HDP'den dozu gittikçe artan ithamlar görüyoruz. Bu saldırıları nasıl yorumluyorsunuz?

Oldukça hassas olan bu kuruma yapılan saldırılar gayrı ahlakidir. Diyanet işleri Başkanlığı bu konuya dört dörtlük cevap verir. Siyasetçi, istediği kuruma ve kişiye istediğini söyleme hürriyetine hakkına sahipse, o kurum da kendisini yasalar ve hukuk içerisinde savunma hakkına sahiptir.

YALAN SÖYLÜYORLAR

Kürtçe Kur'an meali ile ilgili de yalan söylüyorlar. Elimdeki Kur'an Meali Kürtçe'dir. Binlercesi Diyanet İşleri'nce bastırılmış, Doğu ve Güneydoğu'ya gönderilmiştir. Ancak birisi diyor ki, "Ensar vakfına aittir!' diğeri de 'Benim şahsıma bastırılmıştır' diyor. Dürüst olun yalan söylemeyinu2026

KÜRT KARDEŞLERİMİ ALDATMAYA ÇALIŞIYORLAR

Yıllarca Kürt kardeşlerimizi bu yollarla aldattılar, hala da bu yollarla aldatmaya gayret ediyorlar. Aynı şekilde Taksim'e Kabe benzetmesi yapıyorlar. Ayrıca din derslerinin kaldırılması ile ilgili konuşuyorlar. Bu nasıl bir yaklaşımdır? Halbuki Müslümanlar bir kez sokulduğu delikten bir daha sokulmaz!

SELAHADDİN EYYUBİ HAVALİMANI

Şu anda Güneydoğu'da açtığımız ve açmakta olduğumuz havalimanına karşı takındıkları tavırlar da önemlidir. Yüksekova'daki havalimanını iki yıl önce açacaktık ancak iş makinelerinin yakılması, müteahhitlerin tehdit edilmesi ve kaçırılması gibi nedenler yüzünden proje gecikti. Şu anda ismi, 'Selahaddin Eyyübi Havalimanı' olarak belirlendi. Çok yakında da açılacak. Bu açılış sonrasında, evine ve köyüne gidecek yolcularımız için ulaşım çok daha rahat olacaktır.

HEPİMİZ KARDEŞİZ, AYRIM YAPMAYIZ

Biz hükümet olarak sağlık, eğitim, ulaşım ve adalette, enerjide gerekli hizmetleri verdik. Ancak onlar hep bariyer oluşturmaya çalıştılar, biz ise onlara rağmen asimilasyon ve inkar politikalarını ayaklar altına aldık. Çünkü biz bir şeye inandık, hepimiz kardeşiz ve hiçbir ayrımın içine giremeyiz.

- Özellikle Doğu bölgelerinde seçmenin korkutulduğu, silah baskısıyla oy istenildiği ifade ediliyor?

Annelerin ağlaması istismarını da yine kendileri yapıyor. Diyarbakır Belediyesi'nin önünde ağlayanlar Kürt anneler değil miydi? Ağlamasına neden olan ve onların yavrularını kaçıranlar onlar değil miydi? Tüm bunları yaşadık ve gördük. Ancak onlar tüm bunları inkar eder hale geldiler. Şimdiye kadar akan kanın hesabının sorulması gerekiyor. Kürt kardeşlerimizin de bu durumda aktif rol alması gerekiyor.

SEÇİMDE KATILIM REKORU KIRILACAK

Sandık güvenliği noktasında tüm tedbirleri İçişleri Bakanlığı ve jandarma almış durumda. Silahlı kuvvetler de gereken desteği verecekler ve sandık güvenliği sağlanacak. Bir de siyasi partilerin sandıklarına sahip çıkması gerekiyor. Her halükarda milletimizin özgüveni ile sandığa giderek demokratik hakkını kullanması ve gerekli adımı atması lazım. İnanıyorum ki, sandıklarda çok yüksek bir katılımla Cumhuriyet tarihindeki en büyük seçime katılım rekoru kırılacaktır.

SEÇİME GÖLGE DÜŞÜRME GAYRETİ

Bazı kamuoyu araştırmalarında 'halkın seçim sonuçlarına güvenmediği' öne sürülüyor. Bu tür araştırmaların yapılma gayesi ne olabilir?

Türkiye için bana göre bu çok saçma bir şey. Türkiye sandığa güven sorunu olan bir ülke değil. Ama birileri kendince bu tür asılsız iddialarla, seçime gölge düşürmenin gayreti içinde sanırım. Muhtemelen neticeyi şimdiden görenler, "nasıl bir şaibe düşürebiliriz" gayreti içerisindeler. Nitekim Avrupa'dan gelen AGİTtemsilcileriyle yaptıkları görüşmelerde benzer şeyleri onlara da söylemişler. Dertleri şimdiden seçime gölge düşürmek. Bunu ne denli yaparlarsa yapsınlar, herkes biliyor ki bu işin senedi mazbatalardır. Bu mazbatalar, tutanaklar ortada olduktan sonra sandığa şaibe karıştırma girişimlerinin hiç birisi tutmaz.

ÇÖZÜM SÜRECİ'NDE HÜKÜMET KARARLI

Çözüm süreciyle alakalı olarak hükümetimizin samimiyetine inanıyorum. Fakat muhalefetin samimiyeti diye bir şey yok çünkü onlar çözüm süreci diye bir şeyi kesinlikle kabul etmediler. Bundan sonra da kabul edeceklerine inancım yok. Ama hükümet bu konuda kararlı. HDP dezaten bu işi çok farklı bir şekilde provoke ediyor. Ve hiçbir zaman bunun yanında yer almadı. Eğer bunun yanında yer almış olsaydılar Van'da bilbordlara kan akan musluk resimleri asmazlardı. Bu davranışların hepsi provokasyon amaçlıdır.

SURİYE SINIRIMIZDA ETNİK PROJE!

Şu an Kobani'de yaklaşık 60 bin kişi var. Onlar da bizden geri dönenler. İşte şimdi bunun istismarını yapıyorlar. Kobani şöyle, Kobani böyle. Kobani'de artık neredeyse Arap kalmadı. Yani bölgede çok farklı metot uygulanıyor. Bu Afrin'den başlıyor, Kobani ve Kamışlı'ya doğru gidiyor. Şu anda hedefleri bu noktaları birbirine bağlamak. Orada belli bir etnisite oluşturma gayretindeler. Şimdi Amerika bunu yeni görmeye başladı. Biz de dedik ki buralarda yapılacak şeyleri bizimle görüşmeniz lazım. İşte bu işin çilesini çeken biziz. Akrabalık bağları olan aynı zamanda biziz. Bunları gayet iyi biliyoruz. Eğer burada samimi adımlar atılacaksa gelin koalisyon gücünü hep birlikte takip edelim. Eğit-Donat buna dahil olmak üzere güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge ilan etmek suretiyle çalışmalar yapalım. Şu an ekiplerimiz bu çalışmaları yürütüyor. Eğit- Donat başlamış vaziyette. Amerikalı generaller geldiler baktılar, incelediler gittiler. Onlar da bu çalışmalara destek verecekler, vermeleri lazım. Türkmenlerin yetiştirilmesi lazım. Bunları yapacağız. Ve Amerika'yla olan diyalogumuz sağlıklı bir şekilde yürüyor. Suudi Arabistan'la aynı şekilde, Katar, Ürdün'le de bu tür diyaloglarımız devam ediyor.

REYHANLI OLAYI, BİR SINAMAYDI

-Bölgede mezhepsel bir tartışma var. Siz de buna değindiniz. Avrupa'da buna değindiniz. Türkiye'de Batı destekli bu tarz bir gerilim olabileceğine mi işaret etmek istediniz?

Bu sadece Batı destekli değil. Burada Türkiye'yle ilgili olanda farklı ülke veya bölgelerin de etkisi var. Yani bu noktada biz oldukça hassasız. Bu hassasiyetimizi çeşitli istihbari araştırmalarla da gösteriyoruz. Ama bu bir vakıa. Reyhanlı olaylarını yaşadık biliyorsunuz. Bunlar sıradan olaylar değil. Reyhanlı olaylarını Türkiye kısa sürede atlattı. Ama o bir sınamaydı. Peki, onun bağlantısı neredeydi? Suriye'deydi. Suriye'den Hatay'a böyle bir düzenleme yapıldı ve Reyhanlı'da istenmeyen bir olay ne yazık ki gerçekleşti.

AMBARGO KALKMADIKÇA İLİŞKİ OLMAZ

İsrail'le önümüzdeki dönemlerde nasıl bir ilişki içerisinde olacağız?

Yani biz baştan beri bir şey söyledik. Biz yine aynı noktadayız. İsrail'in bölgede tek görüşebildiği, alış veriş yapabildiği ülke Türkiye'ydi. Ama Türkiye'yi Mavi Marmara'yla kaybetti. Mavi Marmara olayından sonra Sayın Obama'nın devreye girmesiyle özür konusunda bir ilerleme kaydedildi; telefonda özür diledi. Ama ben Sayın Obama'ya toplam üç başlık söylemiştim. Özre ilaveten tazminat ve Filistin'e ambargonun kalkmasını istemiştim. Ancak bunlar tazminatı yanaşmadıkları gibi Filistin'e ambargoyu da kaldırmadılar. Bunlar gerçekleşmediği sürece ilişkilerimiz normale dönmez. Bakın Filistin'e yapılan zulüm dünyada hiç kimseye yapılmıyor. Hele hele Gazze, ben bunları bizzat söyledim. Bir sandık domates için bile İsrail'in onayı gerekiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Tam bir açıkhava hapishanesi. Defalarca bize söz verdiler ama Gazze hala aynı. Mısır'ın takındığı tavır da kötü. Mısır şuanda en büyük zulmü Gazze'ye yapıyor. Temenni ederim ki bu yanlışlardan bir an önce dönülür. Dönülmesi halinde bizde ilişkilerimizi normalleştiririz.

Bunların yaptığı inanç düşmanlığı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rize'de toplu açılış töreninde konuşma yaptı. Erdoğan "Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar içlerindeki başörtü düşmanlığını, inanç düşmanlığını saklayamıyorlar, bastıramıyorlar. Başörtülü, başı açık, bunların hepsi bu ülkenin vatandaşı. Bunların arasına niye ayrımcılık sokuyorsunuz? Niye ayrımcılık tohumları atıyorsunuz? Yoksa başörtülü, başı açık, aralarında problem yok. Problem bu sapık zihniyetlerde. Ne oldu? Bu yasalar çıktı, kıyamet mi koptu? Türkiye onların beklediği gibi bir karanlık çağa girmedi. Tam aksine bir aydınlık çağda yürüyor. Ama bunların kafası karanlık, zihniyeti karanlık. Bunlarda kök yok kök. Köksüz. Sıkıntı burada" dedi.