Konu ile ilgili okuyucular, daha önce yayımlanan "Sünnet Sosyolojisi", "Fıkıh Sosyolojisi" ve hatta bunlara ilaveten "İslam ve Sosyoloji" başlığını taşıyan edisyon çalışmalarını hatırlayacaklardır. Bu çalışma da, daha önceki araştırmaları tamamlayan bir eser olup, birkaç sebepten dolayı bu alana yoğunlaşıyor. Öncelikle sosyal bilimler ve özelde sosyoloji biliminde kendi sorunlarımız ve düşünce serüvenimiz üzerine odaklanmak ve analizler yapmak çalışmanın meydana getirilmesinin ilk sebebi olarak veriliyor.
İkincisi, sosyal bilimler ve sosyolojide artık öykünme tavrına son vererek, kendi perspektifimizi, kavramlarımızı geliştirme zarureti çalışmanın ikinci amacı olarak öne çıkartılıyor. Üçüncüsü de, farklı bilimsel disiplinler çerçevesinde konuya oldukça geniş bir zaviyeden yaklaşmak da önem taşıyor.
Nitekim aynı temanın farklı bilim dallarının bakış açıları ve analizleriyle zenginleşmesi, sosyal bilimlerde giderek şikayet konusu olan bütüncül bakamama riskini gideriyor. Bu durum, dördüncü bir etkeni de gündeme getirerek; bilimsel disiplinler arası ilişkiyi işliyor. Nitekim bu çalışmaya tefsir, kelam, mezhepler tarihi, din sosyolojisi, İslam tarihi, fıkıh vb. alanlarda çalışan hocaların katkıları olduğu görülüyor.
Kitap üç bölümden oluşmakta olup, birinci bölümdeki makaleler daha çok "mezhep" olgusunun oluşumu, tarihselliği üzerine yoğunlaşmakta ve mezhep farklılığının bir ayrımcılık ve çatışma unsuru olmaması gerektiği tezini işlemektedir. İkinci bölümde, mezhep algısının hangi tarihsel ve sosyal faktörlerle kurumsallaştığı ve hangi damarları takip ederek günümüze geldiği soruları etrafında bir cevap aramaktadır. Üçüncü bölümde ise, aktüel sonuçları itibarıyla fıkhi mezheplerin yanı sıra Sünni-Şii ve neo-selefi hareketleri analiz etmekte; genel olarak siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ögelerin tarihsel izlekleri de söz konusu edilmektedir.