MHP''den 2019 bütçesine tam destek!

MHP’li Aksu, "MHP olarak, 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı''nın tümüne de ‘kabul’ oyu vereceğiz" dedi.

TBMM Genel Kurulu, bütçe üzerinde son konuşmaların yapılması ve 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın açık oya sunulması için Meclis Başkanı Binali Yıldırım başkanlığında toplandı.

MHP Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, “2019 yılı bütçe teklifini değerlendirirken temel ilkemiz, ekonomik, mali ve sosyal politikalarla birlikte Türkiye'nin maruz kaldığı ekonomik güvenlik tehdidi ile bölgesel ve küresel gelişmelerin ülkemize yüklediği ağır sorumluluğun da göz önünde bulundurulmasıdır. Türkiye, küresel güçlerin rekabet ve çatışma alanı haline gelen Avrasya'nın tam orta yerinde, stratejik bir kavşakta yer almaktadır. Son zamanlarda, meşruiyetini uluslararası hukuktan alan çok taraflılık örselenmekte, bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan dayatmacı, uzlaşmaz ve tek taraflı eylemler uluslararası barış ve huzuru ciddi şekilde tehdit etmektedir” ifadelerini kullandı.

Bir yandan AB ve ABD, diğer yandan Rusya ve Çin olmak üzere, küresel seviyede nüfuz sahibi olan ya da olma arzusu taşıyan ülkelerin, çıkarlarını korumak adına, dünyanın birçok yerinde, tüm insanlığı sarsacak çapta sorunlara yol açtığını söyleyen Aksu, “Kimi zaman ekonomik ve ticari hırslar, kimi zaman da siyasi ihtiraslar yüzünden dünya, her geçen gün yeni krizlere maruz kalmaktadır. İnsani ve ahlaki değerleri hiçe sayan bazı gelişmeler, evrensel düzeyde kabul gören değer ve kavramların içinin boşaltıldığını, Hak ile batılın, doğru ile yanlışın birbirine karıştığını, çelişkilerle dolu olaylara şahit olunduğunu göstermektedir. Terörizm, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, göç ve iltica, iklim değişikliği, kitle imha silahlarının yayılması, ülkeler ve kıtalar arası gelir dağılımı adaletsizliği, radikalleşme ve ırkçılık gibi uluslararası sorunların getirdiği riskler, küreselleşme ve teknolojik gelişmenin refah ve barış getireceği yönündeki beklentileri boşa çıkarmaktadır” dedi.

“Siyasî istikrarı sağlanmış, ekonomik ve sosyal açıdan güçlü bir Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde belirleyici rol üstlenmek suretiyle dünya barış ve refahına daha fazla katkı sağlaması da mümkün olabilecektir” diyen Aksu, “Türkiye, şüphe yok ki kendisini merkeze alıp yakın ve uzak çevresinde yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi gelişmelerde söz sahibi olmak, kendi jeopolitik havzasında küresel oyunları boza boza kararlı bir şekilde yoluna devam etmek durumundadır. Başka bir deyişle, başkalarının ortaya koyduğu bölgesel ve küresel projelerin uygulayıcısı değil; millî menfaatlere uygun kararların senaristi, yönetmeni ve başrol oyuncusu olmalıdır. Bu anlayışla Türkiye, yeni gelişmelere göre, her alandaki politikasını da geliştirmeli ve güncellemelidir. Köklü devlet geleneğimizi çağdaş gelişmelerle buluşturma anlayışı içinde bir yönetim yapısı ve işleyişinin oluşturulması, politika belirleme kapasitesinin geliştirilerek kamu politikalarının birbiriyle uyumunun sağlanması verimli ve etkin bir idare için şarttır. Bu kapsamda, 16 Nisan 2017'de yapılan halk oylamasıyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini önemli bir adım ve fırsat olarak değerlendiriyoruz. Anayasa değişikliğiyle yönetim sistemimiz kapsamlı bir reforma tabi tutulmuş, siyasi ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı, millî iradenin doğrudan tecelli ve temerküz ettiği, Türk milletinin tarihî misyonuna uygun bir yönetim yapısı oluşturulmuştur” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 24 Haziran 2018'de yapılan seçimlerle de bütünüyle uygulamaya girdiğini belirten Aksu, “Güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar gayeleri yeni sistemin ana omurgasıdır. Yürütmedeki çift başlılığın giderildiği, kuvvetler ayrılığının tahkim edildiği, uzlaşma kültürünün arttığı, güçlü bir denge ve denetim mekanizmasının tesis edildiği, yürütmenin daha etkin, yasamanın daha güçlü, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu bu sistemle inanıyoruz ki tarihî misyonuna ve medeniyet tasavvuruna uygun bir şekilde, Türkiye'nin, 2023 ve 2053 hedeflerine ulaşması mümkün olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Bütçe teklifinin, 2019-2021 dönemini kapsayan, Yeni Ekonomi Programı'nda çerçevesi çizilen hedeflerle uyumlu, mali disiplini ve orta vadede sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen, tasarruf esaslı, üç yıllık perspektifle hazırlanmış ve ekonomideki dengelenme sürecinin en temel destekleyicisi olarak takdim edildiğini kaydeden Aksu, “Bütçe gelir ve gider tahminleri yapılırken 2019 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2,3 büyüyeceği, deflatörün yüzde 16,3; TÜFE'nin yüzde 15,9; ihracatın 182 milyar dolar, ithalatın 244 milyar dolar düzeyinde olacağı hesap edilmiş, faiz dışı fazlanın ise 36 milyar 701 milyon lira olarak gerçekleşmesi hedeflenmiştir. Buna göre, bütçe açığının ve faiz dışı fazlanın gayrisafi yurt içi hasılaya oranlarının sırasıyla yüzde 1,8 ve yüzde 0,8 olacağı tahmin edilmiştir. 2019 yılı bütçe giderleri, bir önceki yıl bütçesi başlangıç ödeneğine göre yüzde 26 oranında artışla 961 milyar liraya çıkarılmakta, bütçe gelirleri de yine yüzde 26 artışla 880,4 milyar liraya yükseltilmektedir. Gelir tahminleri ve harcama büyüklüğü sonucunda, bütçe açığının 2018 yılındaki 65,9 milyar liradan, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1,8'i olan 80,6 milyar liraya çıkması öngörülmektedir. Yatırım harcamaları kapsamında, sermaye gideri ve sermaye transferi toplamı 2018 yılındaki 84,1 milyar liradan, 64,4 milyar liraya düşmekte, bu haliyle de yatırım ödeneklerinde ciddi bir azalma öngörülmektedir. Önümüzdeki üç yıllık dönem için bütçe açığının millî gelire oranının yüzde 2'nin altında olması ve faiz dışı fazlanın ise program dönemi sonunda millî gelirin yüzde 1'ini aşması hedeflenmektedir” açıklamasında bulundu.

Aksu, şöyle konuştu:

“Yeni Ekonomi Programı'nda belirlenen eylemlerin, performans kriterlerini içeren planın 2019 bütçe yılıyla birlikte uygulamaya konulması şüphesiz ki 2019 bütçesini mali disiplin açısından ve programın başarısı bakımından son derece önemli kılmaktadır. 2019 yılında merkezî yönetim bütçe gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının, bir önceki yıl gerçekleşme tahmininin 0,3 puan altında, yüzde 19,8 seviyesinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Bu kapsamda, vergi dışı gelirlerin 0,4 puan düşeceği, vergi gelirlerinin ise 0,1 puan artacağı öngörülmektedir. Gelir ve kurumlar vergisi tahsilat toplamının gayrisafi yurt içi hasılaya oranla 2018 yılı gerçekleşme tahmininin 0,1 puan üzerinde yüzde 5,5 olması beklenmektedir. Diğer taraftan, 2019 yılında 756 milyar 495 milyon lira olarak gerçekleşmesi beklenen vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 68'ini oluşturan 510 milyarı aşan miktarının dolaylı vergilerden temin edileceği anlaşılmaktadır. Vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin payının yüksek olması, vergi sisteminin adaletli olmadığına işaret etmektedir. Bu yönüyle, seçim beyannamemizde de vurguladığımız gibi, herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sisteminin tesis edilmesi, vergiye ilişkin düzenlemelerde kamu finansmanıyla ilgili önceliklerin yanı sıra, verginin üretim ve istihdam üzerindeki etkileri ile sosyal yönü birlikte değerlendirilmelidir. Maliye politikasının gelir dağılımı adaletini sağlamaya dönük boyutu ihmal edilmemelidir. Kamu gelirlerinin tahakkukunda, kamu harcamalarının sağlam kaynaklardan karşılanması, yatırım, üretim ve ticaretin teşvik edilmesi gibi ekonomik politikaların yanı sıra sosyal adaletin sağlanması, bölgesel gelişmişlik farklarının en aza indirilmesi, istihdamın artırılması gibi sosyal politikalar da göz önünde bulundurulmalıdır.”

“Bütçe disiplini için kamudaki tasarruflar önemli bir husustur”

Bütçe disiplini için kamudaki tasarrufların önemli bir husus olduğunu söyleyen Aksu, “Nitekim bütçenin aynı zamanda bir tasarruf bütçesi olduğu gerekçesinde ifade edilmekte ve tasarruf kalemlerine de yer verilmektedir. Bununla birlikte, tasarrufların kompozisyonu da hem sorunların kalıcı bir biçimde aşılması hem de ekonominin yeniden güçlü bir raya oturması açısından önem taşımaktadır. Tasarrufların kamu tüketiminden ziyade kamu yatırımları kalemlerinden yapılması, büyümenin bazını düşürerek enflasyonla mücadelede istenilen sonuçların alınmasına mani olabilecektir. 2019 yılı mal ve hizmet alım giderlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranla bir önceki yıl gerçekleşme tahminine göre 0,3 puan azalarak yüzde 1,5 olması beklenmekle birlikte, söz konusu düşüşte daha önce hizmet alımı yapılan alanlarda çalışan taşeron personelin kadroya geçirilmesi etkili olmuştur. Geçtiğimiz olağanüstü koşullar göz önüne alındığında kamuda daha ciddi şekilde bir tasarrufun yapılma ihtiyacı bulunmaktadır”

“Bütçenin başarısı, mali disiplinle birlikte yapısal reformların gerçekleştirilmesine, vergi geliri performansının artırılmasına ve kayıt dışı ekonominin azaltılmasına bağlıdır” ifadesini kullanan Aksu, “Kamu kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak için başta mal ve hizmet alımları olmak üzere kamu harcamalarının kontrol edilmesini, kamu harcamalarını azaltırken kamu gelirlerini de artıracak tedbirlerin uygulamaya konulması gerektirmektedir. Bu yapılırken dar ve sabit gelirlilerin yükünü artıracak adil olmayan tedbirlerden ise kaçınılması gerekmektedir. Türkiye'nin son birkaç aydır tartıştığı en önemli konuların başında ekonomik durum gelmektedir. Bugün bütün toplumsal kesimler başta geçim şartları olmak üzere üretimi, istihdamı ve piyasayı etkileyen gelişmeleri yakından takip etmektedir. Türkiye ekonomisi özellikle 12 Ağustosu 13 Ağustosa bağlayan gece başlayan saldırılarla döviz kurunda ani artışlar, enflasyon ve faiz oranlarındaki hızlı yükselişle kendini gösteren, önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Türkiye'nin içinde bulunduğu durumda hem ekonomik hem de siyasi dış şartların etkisi ve önemi büyüktür. Bilinmektedir ki Türkiye, ekonomi üzerinden jeopolitik sonuçlar doğurması umulan bir ekonomik güvenlik tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. Türkiye'nin kendi ekonomik dinamikleri ve bu dinamikleri oluşturan ekonomi politika tercihleri de kuşkusuz içinde bulunduğumuz ekonomik durumla ilişkilidir. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerin hemen hemen tamamının parasal sıkılaştırma döneminden olumsuz yönde etkilenmesi, ticaret savaşları, korumacı tutumlar Türkiye'nin ekonomik dalgalanma içinde olmasında önemli ve belirleyici rol oynamıştır” dedi.

Aksu, şunları kaydetti:

“Türkiye ekonomisi son beş yıllık dönemde yılda ortalama yüzde 6,1 oranında büyümüş, 2017 yılındaki yüzde 7,4'lük büyümeyle de Avrupa'nın en çok büyüyen ekonomisi olmuştur. 2018'de birinci çeyrekte yüzde 7,2 büyüyen, ikinci çeyrekte yüzde 5,3 büyüyen Türkiye ekonomisi, üçüncü çeyrekte ise birçok olumsuz gelişmeye rağmen yüzde 1,6 büyüme başarısını gösterebilmiştir. 2018 yılının ikinci çeyreğinden itibaren, gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısının bozulmasıyla ülkemizdeki finansal piyasalardaki oynaklık artmış, buna bağlı olarak finansman maliyetleri yükselmiştir. Tüketimde düşüş ve yatırımlarda ivme kaybına bağlı olarak yurt içi talebin zayıflaması, diğer taraftan net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısının artmasıyla ekonomide dengelenme eğilimi 2018 yılının ikinci yarısında daha da belirginleşmiştir. Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler iktisadi faaliyette göreli bir yavaşlamanın gerçekleştiğini gösterirken, oluşan rekabetçi kur düzeyinin de etkisiyle dış ticaret dengesinde iyileşme ve turizm gelirlerinde artış göze çarpmaktadır. Yılın son çeyreğinde belirsizliklerin ve döviz kurundaki dalgalanmaların azalacağı, ekonomideki dengelenme sürecinin ise bir süre daha devam edeceği anlaşılmaktadır.”

"Toplumsal refahın artırılmasını hedefliyoruz"

2019'un sadece enflasyon ve cari açığın kontrol altına alınacağı bir yıl değil orta vadede ekonomideki yapısal dönüşümlere yönelik hızlı adımların da atılacağı bir yıl olması gerektiğine dikkat çeken Aksu, “Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonomi politikalarının merkezine insanı koyan eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir yönetim anlayışıyla toplumsal refahın artırılmasını hedefliyoruz. Ekonomik ve sosyal sorunların çözüme kavuşturulması için ilgili taraf ve aktörlerce bir uzlaşma vasatının oluşturulmasını zorunlu görüyoruz. Ancak böylesi bir uzlaşma iklimiyle ekonomik kararların alınmasında ve politika tercihlerinde bütün sosyal kesimlerin memnuniyeti ve uygulanacak programlara rızası temin edilebilecektir. Nimetin ve külfetin hakkaniyet ölçüleri çerçevesinde bölüşülmesi hiçbir kesimin tahammül gücünü aşacak yük altına sokulmaması, üretime katılanların katkıları ölçüsünde üretilen değerden adil pay almalarının sağlanması, eş zamanlı olarak da sosyal kesimlerin, siyasi aktörlerin ve yönetim katmanlarının bu konudaki güven sorunlarının aşılması ekonomide bir uzlaşma zemini ve kültürü oluşturacaktır. Bilinmektedir ki kalkınmış bir ülke olabilmemiz ekonomik büyüklüklerin yanında insani kalkınma, sosyal gelişme ve çevre hakkı gibi diğer göstergelerde sağlanacak iyileşmeye de bağlıdır. Bu doğrultuda ekonomide kaynak dağılımında adalet ve etkinlik, kamu hizmet üretiminde ise verimlilik temel ilke olmalıdır. Reel ekonominin ihtiyaçlarını karşılayacak ve büyümeyi finanse edecek uluslararası standartlarda sağlıklı işleyen bir mali piyasa yapısı oluşturulmalıdır. Cari açığın temel nedeni olan dış ticaret açığının azaltılması hem ülkemizin dış finansman ihtiyacının hafifletilmesi hem de sürdürülebilir yüksek büyümenin sağlanması açısından önem taşımaktadır. Dış ticaret açığının azaltılması ise, yoğun olarak ithal ettiğimiz bazı malların yurt içinde üretilmesinin yanı sıra, esas olarak yüksek katma değerli mallar ihraç ederek mümkün olabilecektir. Bunun için ise, öncelikle, uygun yatırım ikliminin oluşturulması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

“Tümüne de ‘kabul’ oyu vereceğiz”

Aksu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Milliyetçi Hareket Partisi olarak samimi beklentimiz; insanlarımızın mutlu, huzurlu ve gelecekten daha umutlu olduğu, devleti, ülkesi ve milletiyle bir ve bütün olarak daha güçlü bir Türkiye'nin birlikte inşasıdır Partimiz her gelişmeyi yakından takip etmektedir, ülkemiz üzerindeki oyunların ve kurulmak istenen tuzakların da farkındadır. Bu farkındalıkla, her zaman; "önce ülkem ve milletim" düsturuyla hareket edecek, devletin ve milletin bekasını her şeyin önünde tutacağız. Aziz milletimizin huzur ve refahı için gayret edecek, dik baş, tok karın ve mutlu yarın için çaba göstereceğiz. Vatandaşlarımızın sorunlarına ilişkin taahhüt, görüş ve önerilerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Millet yararına olmayan hiçbir işin içerisinde olmadık, olmayacağız. Millî kimliğe ve millî varlığa her daim sahip çıkacak; devletimizi sıkıntıya sokacak, milletimizi hüsrana uğratacak şer girişimlere karşı millî vicdanın sesi olmaya, ikaz ve uyarılarımızı yapmaya devam edeceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve kurum bütçelerinde olduğu gibi, 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın tümüne de ‘kabul’ oyu vereceğiz.”